- 604 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
440 - ALLAH KORKUSU
Onur BİLGE
Dede, ölümden falan korkmuyor, ona her geçen yıl bir adım daha yaklaşmaktan rahatsızlık duymuyormuş. Sadece ölememekten, başkalarına yük olmaktan korkuyormuş. Bunun böyle olduğunu belirterek merakımızı tatmin etmiş: “Allah’tan korkan, başka neden korkar!” demişti.
Ölememekten korkmakta haksız değildi. Çünkü kimsesizdi. Çoktan boşandığı kadın o olayın yıllarca öncesinden beri eldi. Çocuklarına ise asla güvenmiyordu. Onları bir defa daha dünya gözüyle görmekten bile ümidini kesmişti.
Virane’ye gittiğimde onu meşhur sandalyesine kurulmuş gördüm, tezgâhında çalışırken değil. Ahşap biblo ve oyuncak yapımı devam ediyordu ama satışı yok denecek kadar düşmüştü. Piyasa durgundu. işler kesattı. Hükümet kurulamıyor, çeşitli koalisyonlar denenip duruyordu. Ekonomi berbat bir haldeydi. Fiyatlar hızla artıyor, enflasyonun önüne geçilemiyordu. Bazı mallar ve ara mallar bulunamıyor, halk zorlanıyor, üreticiler çaresizlik içinde kıvranıyorlardı. Fabrikalar işleyemez, işletmeler iş yapamaz duruma gelmişti.
“Hayırlı işler, dede! Nasılsın?” diye sordum.
“Gelen giden yok! Pinekliyoruz işte burada böyle! Nasıl olalım? İç güveysinden biraz hallice…” diye cevap verdi.
Kendi kendine söylenmeye devam etti. Bir taraftan söyleniyor, bir taraftan da piposunu çekiştiriyordu. Keyifli zamanlarında tebessüm eder, küçük kara gözleri gömülü oldukları yerlerde aklarını arttırarak ışıldardı. Kaş çatmak ona hiç mi hiç yakışmıyordu. Üstelik bu kadar oflayıp pufladığını hiç görmemiştim. En küçük şeylerden mutluluk çıkaran, en sıkıntılı kişileri, dertlerini dağıtacak teselliler vererek ferahlatan sanki o değildi!
Sonradan anladım ki gelen elektrik faturasına kızmış. Her şeye gelen zam ona da gelmiş, hemen hemen ikiye katlanmış. Bir de Nazan gelmiş. Boşanmak için mahkemeye müracaat ettiğinden bahsetmiş. Dede iyice çileden çıkmış!
Arkasından Altıparmak Caddesinde kanalizasyon borusunda aranan bebeğin düşük falan değil de doğum olduğu haberi gelmiş. Parçalanarak atılmış. Duyulmuş görülmüş şey değil! Evdeki bir erkek iç çamaşırıyla bir kadın eteğinde bebeğe ait kan lekelerine rastlanmış. Dede bunu da duyunca aklı başından gitmiş! Hazmedememiş, sabahtan beri söylenip duruyormuş. Mahalle bebek olayıyla çalkalanıyormuş!
Ahmet’le Duygu’nun dediğine göre sorun sadece elektrik faturası değilmiş. Zaten onu onlar ödüyorlarmış. Dedeyle alakası yokmuş. O diğer iki olaya deli oluyormuş! Bir süre sonra sakinleşince Haşyetullah’tan bahsetti:
"Allah insanı yarattı ve kendi sıfatlarıyla donattı. Çoğu insan kötülüğü, bir kısmı da iyiliği büyütmeyi seçti. İyi işler yaparak huzur ve mutluluğa kavuşmayı yeğleyeceğine ışıklarını körelterek iki dünyasını da karartmayı tercih etti. Kendisi zindanlarda kaldığı gibi başkalarının hayatlarının kararmasına da sebep oldu. Kötülüğün en önemli sebebi kıskançlıktır. Sonra sahiplenme hırsı… İkincisi, birincisine bağlı olarak ortaya çıkar."
“Sahip olma hırsı gerçekten şimşekler çaktıran bir duygu! Kız kaçırma olayından savaşlara kadar pek çok kötü olgunun gerçek nedeni… Hırsızlığın, dolandırıcılığın, gaspın, yağmanın… Aklıma geliverenler bunlar… Kıskançlık daha küçük suçlara sebep oluyor olsa gerek diye düşünüyorum, dedeciğim. Ne dersin?”
“Sahip olma hırsı neden ileri geliyor? Onda var, bende neden yok? Ondaki bende olmalı! Bende olsun, diye… O saydığın kötülüklerin sebebi, para, kız, toprak kimdeyse kıskanma, ona malik olmak için hırslanma ve arzusuna zorla nail olmaya kalkma vakası… Kökü yine kıskançlık… İnsan birini kıskanırsa onun dedikodusunu yapar, ona iftira eder, kötü davranır, o veya bu şekilde zarar verir. Kıskanmıyorsa onu sever, merhamet eder, ona kötülük etmeyi aklının ucundan bile geçirmez! Anasına babasına isyan edenlerin çoğu onları diğer kardeşlerinden ya da birbirlerinden kıskandıkları içindir. Kabil Habil’i kıskançlık yüzünden katletmedi mi! Daha ne arıyorsun? Kadın cinayetleri neden oluyor? Boşanmaların çoğu?”
“Nazan’la Levent de ayrılıyorlarmış. Duygu dedi. Çok üzüldüm!”
“Ya, öyleymiş. Nazan dava açmış. Yazık oldu! O kız tam sopalık! Ezim ezim ezdi çocuğu!.. Mahvetti!..”
“Onların boşanmalarının sebebi kıskançlık değil. Malum şeyler… Âdem’le Havva’nın cennetten kovulma olayında da kıskançlık yok. Bunlarda hırs var bence. Nazan çok hırslı bir kız! Levent’ten gücünün yetmeyeceği kadar çok şey bekledi. Onu hırslandırmaya çalıştı ama onda da hayata asılma arzusu yoktu.”
“Öteki olayı da duydun mu? Söylediler mi?”
“Ya, evet! Tüylerim diken diken oldu! Hayalimde canlandı da dayanamadım! Aylarca aklımdan çıkmaz artık! Ben çok etkilenirim böyle şeylerden. Et falan yiyemem. O bebeğin parçalanmış hali gelir gözlerimin önüne… o et, onun etiymiş gibi gelir… Nasıl olur böyle bir şey, dede? Bir anne ya da baba nasıl böyle bir şey yapabilir? Akıl alacak gibi değil!..”
“Böyleleri anne baba olsa ne yazar! Bizimkilerin karı koca olamadıkları gibi… Allah herkese merhamet hissi vermiştir. Yapısında, hamurunda vardır. Fakat bazıları çıkarları için onu törpüleye törpüleye, rendeleye rendeleye yok etmeyi başarırlar! Din vicdandır! Bunların imanlarından da şüphelenmek lazım...”
“İnancı zayıf olanlarda korku yok denecek kadar azdır. Bazıları da Allah’ın affına güvenerek rahatça kötülük ya da gevşeklik eder. Mümin, Allah’tan gerektiği gibi korkar. Öyle değil mi dede?”
“Bir zamanlar ben inkârcıydım. O zamanlar öyle bir akım vardı, ben de sürüklendim gittim! Sonra kafayı topladım, “Ben ne yapıyorum!..” dedim kendi kendime, hemen tövbe ettim. Hak yola döndüm ama ilk zamanlarda bende de hiç korku yoktu. “Allah affeder!” diyordum. Günahı işliyor: “İlerde tövbe ederim, Allah affeder.” diyordum.”
“Allah’tan, en çok âlimler korkarmış. Allah, tam anlamıyla idrak edilemez, bu mümkün değil ama gerektiği kadar bilinmezse O’ndan korkulmazmış. Affeder diye bir gevşeklik olurmuş. Fakat Esma Hüsnaya bakıldığında, birbirine zıt sıfatların ne kadar korkunç olduğu, orada işin ne denli ciddi olduğu, hesap vermenin ne çetin olacağı anlaşılıyor. Bu, denize karşıdan bakmayla içine bakmaya benziyor. Denize de değil, okyanusa... Baş döndürücü bir derinlik... Korkunç!.. Hayaline bile güç yetiremiyorum!”
”Allah’tan en çok âlimler ve Peygamberler korkar.”
“Allah’tan korkmadıktan sonra istediğini yap!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 440
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.