Devran Kitabı
Sevmiştik sadece, sonsuz cesaretle güvenmiştik. Hep mi böyle olacak, hep mi ümitlerimizin sonunu bir hüzün kaplayacak... Nasıl bir eşitsizliktir bu, nasıl bir karışıklıktır ki hep aynı tarafın yandığı. Ne gariptir ki, insanlar birbirini zehirliyor adeta, kimisi düşünceleriyle, kimisi de sözleriyle. Eriyoruz işte günden güne, tükeniyoruz sebepsizce. Bir gün gelecek, sessiz bir gün, sana can veren o toprak, alacak seni bir gün. Ufak bir tebessümle kapatacaksın şu kederle doldurduğun devran kitabını.
Kaç kere yenildin şu hayatta ? Sayabildin mi ? Belki de sayısızdır...
Hangimizin yüreği tepe takla olmadı ki şu hayatta. Hangi birimiz göz göre göre erimeden tutunabildik hayata. Becerebildik mi umursamaz olmayı, ben beceremedim... Sığdıramadım sevgimi yüreğime fakat öyle inanmıştım ki hislerime, yoktu bundan ötesi. Bir güvercini okşamış gibi rahattım, bisiklet sürmeyi yeni öğrenmiş bir çocuk kadar mutluydum, yeni bir güne uyanmış kadar taze ve güzel günleri yakalamışçasına umutluydum. Sonra bir gün, bir ses geldi kulağıma... Bu ses, her duyduğumda Rabbime bir kez daha şükrettiğim sesti.. Ne bilebilirdim ki, o sesin sonum olacağını. Cümleler duydum sonra, bir insan sağır olmak için can atar mı hiç ? Ben attım o an, öyle istedim ki onları duymamayı, hayat ya bu, acımıyor işte insana. O an anladım ben, sevdanın sonunda acının da tatlının da olduğunu... Meğer insan anlamıyormuş sevdanın zorluğunu; deşilmeden yüreğinin tam ortası. Ben o an anladım ki, insan vurulunca anlarmış sevdasını ve bir ömür taşırmış, kanayan yarasını.
*Enes Demirci*
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.