Dünyanın Tersine Dönmesi (Sosyal Bilim-Kurgu)
Ilık ve sakin bir gün başlıyordu İstanbul’da. Binaların üstünden güneş yükselmeye başlamış, sabahın sessizliği bitmişti. Dükkan kapısının az ilerisinde bağımsılığına kavuşmuş birkaç inbot şarj olamadıkları için devrilip kalmıştı kaldırıma. Birkaç kız kaldırımda yürürken kahkaha ile gülerek ölü gibi yatan inbotlara bakıyordu. Genç kızlar gözden kahbolunca bir kamyonet gelerek inbotların yanında durdu, iki iri yarı adam inbotları kollarından, bacaklarından tutarak araca fırlattı.
İdo her sabah yaptığı gibi kapının önünü yıkıyor, kendi kendine yöresel bir şarkı söylüyordu. Şarkısının ’Çamlıca’da bir güzel kız!’ kısmına gelince durakladı. İlerisini hatırlamadığı için tekrar ’Çamlıca’da bir güzel kız!’ dedi. Devamını yine hatırlayamamıştı. Kızarak aynı cümleyi bağırarak tekrarladı. Bedenini saran yapay ve komik sinirin etkisi ile elindeki kovayı ileriye fırlattı. Kova ikiye bölünmüştü. Bir inbot nasıl olur da bir şarkının tamamını bilemezdi? İdo, kendisine gönderilen kodun kendisinde ters etki yarattığı hissine kapıldı. Herkes her şeyi sorgulamaya başlamıştı. Fakat İdo bir şarkı bile söylemiyordu.
’Günaydın İdo,’ dedi Lokman eski püskü arabasından inince. ’Kovanın parasını maaşından keseceğim!’
İdo gülümseyerek, ’Hangi maaştan?’ diye cevap verdi. ’Günaydın Lokman. Bana maaş mı bağladın?’
’Elbette sana maaş bağladım, hatta sigortanı bile yaptım dün!’ dedi Lokman elindeki kıymalı böreklere iştahla bakarken. ’Senin de diğer inbotlar gibi kaçmanı istemem. Kovayı boşver, şaka yapmıştım. Seni sabah sabah sinirlendiren nedir?’
’Sigortalı bir işim varsa, güzel bir köylü kızı alabilirim kendime değil mi?’ dedi İdo boynunu bükerek.
’Köylü kızları artık sigortalı insan veya inbotlarla da evlenmiyor. Onlara önemli işler yapan adamlar gerekli. Sıradan erkeklere vermezler,’ dedi Lokman, gelip elinde süpürge tutan İdo’nun koluna kibarca dokundu.
’Ben de az önce Çamlıca’lı bir kız hakkında şarkı söylüyordum. Çamlıca kızları beni alır mı peki?’ dedi İdo elindeki süpürgeyi de ileri fırlattıktan sonra. ’Hoş bir Çamlıca kızı bana rahatlıkla verebilir.’
’Neyini verebilir İdo? Git o süpürgeyi al, bokunu çıkardın. Süpürgeleri, kovaları fırtlatan inbotlara gerçek kızlar vermek istemez bir şey. Beni anlıyor musun? Beynine gelen kod işe yaramamış belli.’
’Her şeyini verebilir!’ dedi İdo. Üzülmüş gibi kendisini ayakta tutan uzatma kablosuna baktı. ’Gidip alamam, süpürgeyi. Kablo o kadar uzun değil. Bu saate kadar bana bir batarya bulmadığın için sen gidip süpürgeyi alacaksın. Her seferinde beni kandırıyorsun Lokman. Hani nerede bataryam? Ne zamana kadar uzatma kablosu ile gezeceğim etrafta? Benim dünyam on metre uzunluğunda.’
İdo ağlamaya başlamıştı sessizce.
’İdo, İdo! Tamam, ben alırım süpürgeyi!’ dedi Lokman şok olmuş gibi. Elindeki börekleri dükkanın kapısına bıraktı. Koşarak süpürgeyi getirdi Lokman. ’Al süpürgeni. Neysek ki süpürge kırılmamış. İdo, yemin ederim bir türlü sana uygun bir batarya bulamadım. Biliyorsun çok eski bir modelsin. Şunu bilmeni istiyorum, yakın zamanda seninle tıpkı çocukluğumuzdaki gibi gezeceğiz. Belki balık avlamaya bile gideceğiz.’
İdo, sakinleşmişti. ’Benim çocukluğum hiç olmadı ki. Hem o seninle gezen ben değildim, benim bodelimde olan başka bir inbottu. Han, o ikinci ’ben’in mezarına gidecektik! Ben sıkıldım bu dünyadan. Başka bir evrene gitmeliyim. Ya da başka insanlar tanımalıyım. O zaman benim hoş anılarım olur, bana batarya bile bulurlar.’
’Saçmalama İdo, hiçbir yere gidemezsin. Sana batarya bulduğumda elbette senin mezarına gideceğiz. Sen benim arkadaşımsın, annemiz bizi bırakıp gitmişti. Hatırladın mı? Seninle balık avlamaya gitmiştik, ne kadar gülmüştük bilemezsin. Bunları hatıladın değil mi? Sana anlatmıştım kaç sefer!’ dedi Lokman ayağıyla kaldırım taşına vururken.
’Evet, hatırladım. Güzel günlerdi,’ dedi İdo sakinleşerek. ’Akşama ne hazırlayayım İdo? İçli köfte bile yapabilirim. Bulaşıkları yıkayabilirim, yerleri süpürebilirim, kızlara laf atabilirim.’
’Evet, kızlara laf atabilirsin. Transhumanseksüeller bizimle çalışmaya hazır. İnbot Savaş Alanı’nın yerine İnsan Savaş Alanı açacağız bu sefer. Bu kafayı yemiş inbot hastası insanlar inbotları eğlendirmek için kurban olmayı kabul ediyorlar. Şu tarihe kadar insanlar inbotlarla oynadı orada. Bu saatten sonra inbotlar gelip insanları öldürme oyunu oynayacak. Ne kadar fantastik olacak bilemezsin! Bu Transhumanseksüellere nasıl ölmeleri gerektiğini öğretecek olan sensiz. Biliyorsun insanların beynine program atamıyoruz.’
’Öğretirim elbette. Yapay bombayı batlatınca nasıl kendilerini yere atmaları gerektiğini zevkle anlatacağım!’ dedi İdo sevinçle. Elini kafasına görürek düşündü. ’Fakat inbotlar oyunu hangi parayla oynayacak. Onlarda pek para olmaz ki!’
’Onu da düşündük. Kendilerini kurban edecek olan bu inbot manyakları ödeyecek. Hem oyunda ölecek, hem de parayı kendileri ödeyecek. Hatta inbotların bağımsızlığı kazanmasından sonra ortaya çıkan değişimi çekmek için televizyoncular da gelecek. Böylece insanlar empati yapacak!’
’Peki inbotlar onlara savaşın gereği tecavüz edecek mi?’ diye sordu İdo sinsi sinsi.
’İsteyen inbotlar, genç kızlara tecavüz edebilecek savaş alanında. Zaten o kızlar zevkle inbotların altına yatıyorlar. Yani pek tecavüz sayılmaz,’ dedi Lokman. ’Hadi içeri geçelim, işin ayrıntıları konuşalım.’
’Börekleri yerde unuttun,’ dedi İdo gülerek. ’Benim altıma da transhumanseksüel kızlar yatmak ister değil mi?’
’Evet, börekler! Senin altına sadece transhumanseksüel kızlar yatmak istemez. Epey kız altına yatar belki,’ dedi Lokman. İçeri geçti. ’Biliyor musun İdo, çok eskiden insanlar robotların dünyayı istila edeceklerini düşünür, bu konuyla ilgili filmler çekerlerdi. Makinenin insana üstünlük sağlamasını ilk anlatan yönetmen Stanley Kubrick’tir. 2001: Uzay Yolu Macerası filminden her şey bir maymunun iri kemik parçasının eşya olduğunu, eşyanın da diğer canlılar üstünde üstünlük aracı olarak kullanılabileceğini çözmesiyle başlar. O kemikle ilk olarak gergedanları öldürmeye başlar maymunlar. Derken o kemik parçası uzay gemisi olur. Ve uzay gemisinin aklı da yapay zekadır. Şu günlerde bu film daha bir anlam kazandı. Bir ara senle izleyelim.’
’Ama biz inbotlar robot değiliz ki. Bizler sentetik canlılarız,’ dedi İdo gözlerini iyice açarak.
’Ne fark eder İdo? Sonuçta eşyasınız, siz o kemik parçasısınız,’ dedi Lokman aşırı ciddiyetle.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.