- 1771 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
Kaçan Son Otobüs Turuncuydu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gidişin tam bir felaketti…
Turuncu otobüsü kaçırmıştım…
Olacak iş miydi bu?
Gri bir gündü…
Elma şekerini toprağa düşürmüş çocuk hüznüyle bakmıştım son kez ardından…
Ferforje kaplamalı makyaj aynan avcumdaydı, bir bütün halinde görebiliyordum seni gamzelerin dâhil…
Salonda unutmuştun onu… Pembeleri sürüp yanağına, işin bittikten sonra sigara paketimin üzerinde bırakıp gitmiştin, aynanın üzerinde papatya desenleri vardı…
Altında duran sigara paketini sevimli kılıyordu… Senin bütün kadınları sevimli kılman gibi… Aynaya akseden bakışlarımın arasında, saçları siyah bir kız uykusundan uyanıyordu…
—Gardırobunda ne kadar kırmızı elbise varsa; çıkar da giy! Naftalin kokusuna bulanayım…
(Levreğin ateşe atılmadan önce una bulanması gibi bir şeydi bu...)
—Sen üzerini değiştir, aynaya akseden elalığımda… Ben de yeni günün tazeliğiyle doldurayım ciğerimdeki bekâr odalarını…
Büyüleyiciydi… Saçlarını avuçlarına alıp, sonra kıvrak bir edayla toplardın başının üzerinde… Sanki aklım iki büklüm olurdu, düğümlenirdi…
Ve derdim ki; -sakın aklımdan çıkma!
Sen bir sihirbazdın, hatta 62den tavşan yapmayı senden öğrenmiştim. Şapkamdan çıkan 62den tavşanların gizemine bürünüyordum… Kırmızılar giyip egzoz salınımlı bir İstanbul sabahında beni bekliyor olacaktın, ben de elimde bir düzine karanfille seni… Gecenin kolundaki apoletten yıldızları söküp, saçlarına iliştirecektim. Şehrin gri koridorlarından geçip, seher aydınlığına boyayacaktın derme çatma hüzün kokan, o geceye kondurulmuş mahalleleri…
Düşlerimin en işlek bulvarında durup, bir sigara yakacaktın ve hayat denen o gizemli şey akıp gidiyor olacaktı ayaklarımızın altından…
Senin için denize sıfır bir kayalığı ve en pahalı düşleri kiralamıştım…
Pamuk şekeri yumuşaklığında yaşıyorduk hayatı, ağzımıza yüzümüze bulaştırıyorduk bazen, ama güzeldi…
Sokağın diğer ucundan gelen yanık şeker kokusuydu…
Ve belki de hayat; leğene boca edilmiş bir kutu bulaşık deterjanının, suyla karıştırıldıktan sonra, mekanizması ayrılmış çıtçıtlı kalemin ucundan üflendiğinde, baloncuklar çıkarması kadar eğlenceliydi…
Çocuktuk ve hayatta çocuktu…
Ayağında beyaz babetleri denerken çiçekli miçekli… Yaşam diyordum içimden; bu kızın ayaklarında çok şirin duruyor.
Sen tüm haylazlığınla koşuştururken sokakta, inceden bir yağmur bastırıyordu… Beyaz babetlerim kirlenmesin diye eline alıp evin yolunu tutuyordun son sürat…
Bir avuç küp şeker gibi yağmurun altında erimekteydik…
‘’Şemsiyesiz çıkmak’’ -akıl karı değil ki bu!
Üstelik turuncu otobüs de kaçtı… Yok yok… Hayat işte; bizi pamuk helva yapıp, çocuklara dağıtacaktı…
Gece olunca; oyun parkındaki kırılmış mavi kaydırağın hüznünü taşıyordum sırtımda… Sabah olsaydı ve tenimden uçurtma yapsaydın çocuklara… Belki de buğday başakları el sallardı koştukça ardımızdan…
Omuzlarıma dokunurdun incecik parmaklarınla, ruhumu eteğinin ön cebine koyup götürürdün… Gidişin tam bir felaketti, o en çok sevdiğim oyuncağı kırmayayım diye annemin sandığa kaldırması gibi bir şeydi bu… Geriye en az 10 yıl uzakta bir kız çocuğunun ağlaması kalmıştı, yakası dantelli… Bir de geçen zamanı her gün aynı özlemle dikizlediğim şu ufak ferforje kaplamalı makyaj aynan…
Son bir kez görmeliydim, saçlarının gözünün önüne düşüşünü…
Olacak iş değildi bu…
Kaçan son otobüs; turuncuydu…
YORUMLAR
Akşam vakti gök kırmızı
Yitirilen aşklardaki kahramanlar kırmızı
Güllerin çoğu
Mezarlıktaki karanfiller
Mezarın altındaki cehennem kırmızı
Pazardan aldığım domates kırmızı
Geçilmesi yasak olan ışıklar kırmızı
Ateşli gecelerin sembolü
Şehvetli dudaklar
Dudaklardaki boyalar
Boyalardan çıkan yalanlar da kırmızı
ONCA KIRMIZILARA RAĞMEN gerçek bir TURUNCU renginin sıcaklığını yaşadım ..teşekkürler.kaçan otobüs turuncuda olsa..
Çocuktuk ve hayatta çocuktu…
Ayağında beyaz babetleri denerken çiçekli miçekli… Yaşam diyordum içimden; bu kızın ayaklarında çok şirin duruyor.
Sen tüm haylazlığınla koşuştururken sokakta, inceden bir yağmur bastırıyordu… Beyaz babetlerim kirlenmesin diye eline alıp evin yolunu tutuyordun son sürat…
Bu ne zenginlik dedim okurken, bir kere okunmayla tadına doyulmayan bir yazı, okurken pamuk şekeri bulaştı dilime yüzüme, verdiği hâz anlatılmaz, mükemmel demek az...
Ne iyi ettin de geldin, turuncu otobüs kaçsa da sen hep ol bu sayfalar da...
Tebrik ediyorum seni, mavi gülüşler bırakıyorum sayfana...
Sevgilerim çok biliyorsun...
pamuk şeker, 62'den tavşan çıkarma(ki hiç bi zaman beceremediğim en sinir olduğum şeydi), çiçekli kırmızı ayakkabılar..
çocukken ilgimizi çeken ne çok şey vardı..bizi mutlu eden minik ama gönlümüzde yeri büyük şeyler.. pamuk şekerin tadı bundan 10 yıl önce de aynıydı 20 yıl öncede aynı.. ama hangi insan o günkü tadı alabilir ki şimdi..
bir tutam saç kesilmesin diye ağlardık veya oyuncak bir bebek için saatlerce gözyaşı dökmediği olmamıştır ki hangimizin?.. oysa ki biz bilir miydik savaşları, acıları, ölümleri..
şimdi bir firkat bizi devirmeye yetiyor. bir aşk acısı yüzünden nasıl da perişan oluyoruz
büyümek bu olsa gerek, acılar çeşitliliği içinde maalesef "seç, beğen, al" modeli uygulama ihtimali olmadığından her yeni güne ayrı bir hüzünle giriyoruz..
kim bilir belki de bu dünya sınavının bir parçasıdır bunlar..
hayat yaşamaya değer yine de değil mi.?
herşey gönlünce olsun yağmur,
unutma, su akar yatağını bulur..
esenlikle...