- 627 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
-İŞ DÜNYASINDA ‘ASTROLOJİ’NİN YERİ Mİ?-
Bir konuda yeni fikirlerin ortaya çıkması ya da çözüm üretilebilmesi için popüler bir yöntem beyin fırtınası olmaktadır. Bir araya gelen kişilerin herhangi bir alanda akıllarına gelen tüm hususları eleştirilme ve yargılanma kaygısı duymadan paylaşması esası vardır. Kimi zaman mısır patlaması şeklinde tabir edildiğini de duymuş olmalısınız. Çünkü söylenenler birbirini tetikleyerek başlangıçta hiç umulmayan, akla hayale gelmeyecek bahisleri önümüze koyabilir.
Öteden beri yetişkin insanların izleyici olarak katıldığı panellerin, tartışma programlarının, oturumların da böyle bir havası olduğunu düşünürüm. Şüphesiz konuların seçimi kadar konuşmacının yaklaşım biçimi de önemli bir belirleyicidir. Tartışmaya yer veren panelistler ve gerekse soru cevap bölümleri sözünü ettiğim duruma imkân sağlar. Monotonluk arzeden sunumların ise bu durumu mümkün kılmayacağı uzun boylu konuşmayı gerektirmeyecek kadar açık ve nettir.
Son yıllarda PERYÖN tarafından düzenlenen İnsan Kaynakları Zirvelerinde de konu başlıkları ve konuşmacı seçimiyle birlikte farklı alanlardan getirilen zengin örneklerle bezeli sunumlara zemin hazırlandığını görüyorum.
Bu etkinliklerden birinde izleme fırsatı bulduğum “Astroloji ve İş Dünyası” başlıklı sunum aklıma gelmektedir. Endüstri Mühendisi olması yanında bir Astrolog olan Binnur Zaimler’in sohbeti programa renk kattığı gibi entelektüel bazda da soluğunu duyurmaktadır. Gerçi konu yer yer olumsuzluk uyandırabilmektedir. Ara dinlenmede kimi izleyicilerin ortaçağ anlayışı ifadesiyle birlikte dudak büktüklerini de gördüm. Kendi hesabıma bilgi sahibi olduğum bir alan olmasada ön yargılı olmaya da taraftar değilim. Hani Einstein’in “Bir önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zor” demesi ya da “insan bilmediğinin düşmanıdır” sözü akla gelebilir.
Peki, konuşmacı neler anlatmaktadır? Astroloji ile iş dünyasının ya da programın ana başlığı olan insan kaynakları kavramının ilgisi var mıdır? Öncelikle Astrolojinin neleri kapsadığı ve tarihçesine değinildiğini görmekteyiz. Açıkçası biraz tarih, biraz mitolojiyle beraber gökyüzünün bizi nasıl etkilediği üzerinde durulmaktadır. Yoksa falancanın burcunun ana özellikleri şunlar, ben ise biraz hayalperestim, biraz mı? İnsaf yahu! Veya senin yükselenin nedir? Geyikleriyle kestirilip atılabilecek cinsten olmadığını söyleyebiliriz.
Konuşmasının ilk bölümlerinde Zaimler kısaca tarihçe sunumu da yapmaktadır. Bu bölümde eski bilgin ve düşünürlerin aynı zamanda birer astrolog olduklarını da öğreniyoruz. Mesela; Thales, Pisagor, Uluğ Bey, El Biruni gibi isimler karşımıza çıkmaktadır. Aslında şaşılacak bir yönü de yok bu durumun. Eski çağlarda bilimlerin ve teknolojinin genellikle yeni yeni geliştiği düşünülürse farklı bilgi alanlarıyla ilgilenen entelektüel dahilere, doğu ve batı dünyasında dönemlere göre farklılaşsa da çokça rastlanabilir. Gerçi, modern zamanlarda da Albert Einstein misali çıtayı zorlayanlar yok değildir. Einstein’in “Dünya Görüşüm” başlıklı denemeleri de akla gelebilir. Ancak uzmanlaşmanın alabildiğine arttığı ve hayatın tüm alanlarını kapladığı çağımızda bu tip, düşüncenin ve bilginin her alanında kafa yoran dahilere rastlamak zor ve müstesna olmalıdır. Kuşkusuz, uzmanlaşmanın azmanlaşmayı önler görünürken bir tür postmodern azmanlaşma halini aldığı yönünde eleştiri hakkım saklıdır biline.
Konuşmacı devamında zamanlama astrolojisi, spesifik astroloji ,vs. türlerden söz eder. Zamanlama astrolojisi bir işin ne zaman yapılmasının uygun olacağı üzerinde durmaktadır. Spesifik astroloji ise spesifik yani özel sorular ve bunların cevaplanması, yorumlanmasıyla ilgilenmektedir. Yine mesela iş astrolojisi iş hayatında alınacak kararların yapılacak yatırımların zamanlaması ile ilgilenir. Dolayısıyla ekonominin mikro ve makro alanlarıyla bağlantı kurmaktadır. Şirketlerin kurulmasında doğru zamanlar, kişisel kariyer eğilim ve döngüleri, gezegen döngüleri, aralarında yaptığı açılar, kavuşumlar gibi ögeler devreye girmektedir.
Yine dünya tarihine dönük yorumlar alanında astroloji verilerinin kullanılabilmesi ilgi çekmektedir. Konuşmacı, sözgelimi Uranüs gezegeninin 1781’de bulunduğunu bu gelişmenin Fransız ihtilalini tetikleyen ögelerden biri olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldığını söylemektedir. Bu, şu anlamda doğrulanabilir. O güne kadar bilinen ve algılanan şekliyle güneş sistemi anlayışımıza yeni bir veri katılmaktadır. Bu ister istemez dünyaya ve hayata bakış üzerinde hatırı sayılır neticeler doğurabilir. Gerçi bir katılımcı Uranüs’ün Sümerler’de bilindiğini söyledi ki, bu hususa bir Vikipedi notu olarak da rastlayabiliriz. Bir bakıma 8’inci yüzyılda Harran’da yaşamış Cabir’in; maddenin en küçük parçası olan atomda yoğun bir enerji vardır. Atom parçalanabilir ve parçalanınca da öyle bir güç oluşturur ki, Bağdat’ın altını üstüne getirebilir demesi aklımıza gelebilir. Açıkçası eski çağlarda da gerek deneysel çalışmalara bağlı olarak ortaya konan, gerekse sezgisel düzlemde ele alınabilecek açıklamalar hiçte yabana atılmayacak bir birikim sağlamaktadır.
Bir izleyicinin sorular bölümünde konuşmacıya astroloji birikimini iş hayatında nasıl değerlendirdiğini, tamamen bireysel bir vizyon olup olmadığını, çalıştığı işyerinin faaliyetlerini bu verilerle yönlendirip yönlendiremediğini sorması önem arz etmektedir. Burada Binnur Hanım, çalışmalarından iş hayatında da yararlandığından söz eder. Hangi gezegenin hangi dönemde hangi burcun alanına girdiğinin önem arz ettiğini belirtmektedir. Yine 2011’de başlayan ve 2016’ya kadar devam edecek Pluto ve Uranus’ün zorlayıcı açılarının dünyayı sallayacağı üzerinde durmakta ardı ardına gelmeye devam edecek olan büyük iflasların, gemiyi hep aynı şekilde yürütmek isteyen patron ve devlet adamlarını bulacağını dile getirmektedir.
Kısacası “Astroloji ve İş Dünyası” gibi bir konu başlığı bizleri İnsan Kaynakları seminerlerinin rutin ve monoton ortamından çıkarmakta; insan kaynakları gibi çağdaş bir konuyu firma ve işletmecilik ölçekli verilerin yanı sıra farklı renkler ve desenlerle çerçeveleyebilmektedir.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Katılımınızla şeref bahşettiniz her dem olduğu gibi
Saygı ve selamlarımla...
Kıymetli Levent hocam, ilginç bir konuyu işlemişsiniz yazınızı ilgiyle okudum. Doğrusu iş dünyasında astrolojinin (gerçekte) yeri ve önemi nedir bilmem ama bir dönem Uzay bilimine diğer adıyla Astronomi’ye ilgi duymuş ve ( gökbilimi) ile ilgi yayınlanmış bazı kitapları okumuştum. Özelikle de Prof. Dr Aşkın Tuna’nın ‘’uzayın sırları’’ kitabında özetle; Gök cisimlerinin evrimleri, fiziksel ve kimyasal özelliklerini,ilgiyle ve heyecanla takip etmiştim. Yıldızların,gezegenlerin,kutup ışıklarının,galaksilerin ve kozmik mikro dalga hareketliliğinin nasıl bir zincir içerisine ve eş güdüm halinde evrenin yapısını oluşturduğunu anlatan bu kitapları soluksuz okuyordum. Ve okudukça da yaratıcı gücün ne kadar kudret sahibi olduğunu daha iyi anlıyordum.
Gök bilimi insanlığın ilk çağlardan beri hep ilgisini çekmiştir. Öyle ki, Neolitik çağda bile insanlar ekinoksların periyodik karakterini, mevsimlerle ilişkisini ve bazı takımyıldızları bilmekteydiler. Modern gök bilimi bu günkü gelişme evresini antik çağlarda gök yüzünü izleyen matematikçilere ve orta çağın sonunda keşfedilmiş çeşitli gözlem alet ve edevat larıyla sağlamıştır. Uzayın derinlikli yapısı insanlık tarihi boyunca astronominin izinde çeşitli gizli ve gizemli ( yıldız falı, büyü, tarot vesaire gibi ) mistik bilim dalarını da beraberinde geliştirmiştir.
Modern dünyada yani günümüzde bu mistik yapı bazı insanların özellikle de iş dünyasında ki insanların ilgisini çekince bu tür bir talep astrolog ve medyumluk gibi meslekleri de doğurmuş ve resmen bir sektöre dönüşmüş. Yorumumun başında da dediğim gibi astroloji biliminin iş dünyasına etkisini yani yatırım yapacak iş adamlarına katkısını bilmem ama bu iş adamlarının sayesinde astrologların ciddi paralar kazandığını duymuştum.
Ne diyelim Rabbimiz bu insanlara akıl fikir versin. Oysa gaybı yalnızca Rabbimiz bilir ve yanlız ondan istemeliyiz ama birileri illede beşeri güçlerden medet umunca Astronomi bilimi amacının dışında böyle karlı bir sektöre dönüşe biliyor..:)
Keyifli bir yazıydı kaleminize sağlık Levent hocam.
Saygı ve sevgilerimle
levent taner
Daha önce de vurguladım
Etkili yorumun tek olması büyük eksiklik
Şiirdeki gibi birden fazla olsa diyor insan hani
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Başlıkta bir değişikliğe gittiğimi belirtmek isterim
Saygı ve selamlarımla...
İpekyildiz
İleri adım ve geri adım meselesi!!!
levent taner
Ne var ki, temelde astrolojiyi izlemeyen biri olarak başlığın dayatmacı bir vurguya sahip olabileceği hissine kapıldım birden
Sanki iş hayatında muhakkak surette yeri ve önemi olmak zorundaymış gibi hani
Bilirsiniz başlık önem arz eder
İçerikle de tam olarak örtüşmediği fikri oluştu bir an
Saygı ve selamlarımla...
Vatan toprağına varoşlara bunca şehit cenazesi gelirken,varoş anası feryatla figanla yeri göğü inletirken bankomatikten biçilen 18 bin lira vatan değerini ödeyip,vatan görevinden şehadet şerbeti içmekten kaçınan ,teskeresi ayağına gelen evlatları , varoş anasının ağlamaktan göz pınarlarında yaş yerine kan akarken, tuzu kuru ellerini ovuşturarak uzaktan seyredenlerle işimiz olmaz onların astoloji dünyası onlara hayırlı olsun
levent taner
Değerli yorumunuzu okuduğumda bir kalecinin karşı karşıya pozisyonda yahut penaltı karşılarken tek ayak üstünde yakalanması geldi aklıma ne hikmetse
Evet sunumunu mevzu ettiğim konuşmacı süslü püslüde bir sima idi
O sosyetik görüntünün ardında, her ne kadar "parayla imanın kimde olduğu bilinmez" denilse bile üstte arz ettiğiniz her kelimenin haklılığına varacak biri var mı yok mu tarafımca meçhuldür
Yine kıymetli hocam astroloji hakkında bilgim de yok açıkçası
Kim bilir gerçekliği bağlamında hastrolojidir belki de
Bir ortaçağ gericiliğini akla getirebildiğini de vurguladım naçizane
Buna karşın düşünsel bir bağlılığa mazhar olmaksızın bir bilgi notu, bir genel kültür kırıntısı mahiyetinde paylaştığımı özellikle vurgulamak isterim
Nihayet hocam "insana ait hiçbir şey bana yabancı değil" sözünün hükmüdür naçizane paylaşımım
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu ise söylemem bile yersiz
Saygı ve selamlarımla...
Farklı bir yazı
Saygılar
İpekyildiz tarafından 5/15/2017 1:49:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
İpekyildiz
Şimdiden mutlu yıllar sevdiklerinizle...
levent taner
Her yazdığım ve söylediğim benden bir parçadır
Her doğru her yerde söylenmez sözü misali her inandığımı her durumda söylemem fakat söylediklerim muhakkak inandıklarım ve düşündüklerimdir
Hayatı önyargı ve dogmatizmden uzak kalarak izlemeye çalışıyorum
Şimdi artık hayatta olmayan annem ve babam öğretmendi benim
Gerek karakter gerekse duygu, düşünce yapısı bağlamında oldukça zıt insanlardı
İkisinin de üzerimde derin etkisi vardır
Nasıl olmasın ki?
Salt annem babam oldukları için değil, onu insan bir biçimde aşabilir, çocuk değilim elbette
Ne ki, son derece kurallı eski kuşak iki öğretmendi onlar
İster istemez hayatı, insanı, dünyayı daha geniş halkalarla kucaklayan ya da en azından yönelimi bu olan biri peyda oluyor
Size de sağlıklı, huzurlu, bereketli bir 2017 dilerim
Saygı ve selamlarımla...
İpekyildiz
Anne, babalar... Parçalarımızın tamamı onlar... Anladım şimdi, teşekkür ederim özelinizi paylaştığınız için. Çok iyi, şahane bir düşünür olmanıza sebep onlar, bir ikizler burcu insanı kadar ikna edilir iseniz doğrunuzu değiştirme ihtimalinizin yüksek noktada olmasına da sebep onlar. Benim içimdekini tutmama huyumda, azcık patavatsızlığımda bizimkilerin mirası. Törpülenmiyor bazı şeyler büyüsekte...kırmadım umarım :(
Işıkları bol olsun inşallah, Nur içinde yatsınlar.
levent taner
Hakikat matematiksel formlara karşılık gelebilir kanımca
2x2=4 kabilinden evrensel değişmez olan
Dinsel alanda da karşımıza çıkar ve kesinliği ifade eder
Mesela Tanrının varlığı inancı her kültürde yeşerir ve vardır, isim değişikliği karşımıza çıkabilir o ayrı
Dürüstlüğün bir erdem olması ve kabulü de her kültürde var
Yalanın temel bir olumsuzluk sayılması farklı kültürlerde karşımıza çıkabilir yine
Hani denir ya, gerçeği söylersen her seferinde farklı bir şey söylemek zorunda kalmazsın
Ya da yalan dört nala gider, gerçek ağır ahes gelir fakat tam zamanında yetişir sözü meşhurdur
Buna karşın doğru sizin de arz ettiğiniz üzere izafidir
Sözgelimi sosyal bilimlerin doğruları vardır
Aynı konuda iki sosyal bilimci mutabık kalmayabilir
Aynı mevzunun kültürden kültüre zuhur veya tecelli edişi farklı olabiliyor
İnsanda kültür içerisinde doğar, gelişir, yetişir
Gerçek ise olandır, olanın algılanış biçimi değil
İnsanlar bazen yanlış bir kullanımla gerçeği savunmanın erdem olduğundan bahsediyor
Oysa yanlış bir düşünüş
Dünya üzerinde yaşanan birçok olay var, bunların bir bölümü kabul edilebilir değil
Bir sürü zorbalıklar, haksızlıklar var dolayısıyla gerçek ama savunulması mümkün değil ancak dile getirilebilir
Bu bağlamda olanla olması gerekende ayrışıyor
Kuşkusuz olması gerekende kime göre sorusunu uyandıracaktır
Çünkü olması gereken algımız olanın kavranış biçimine de bağlı
Nesneyi algılayış biçimimiz hayata bakışımızıda besliyor
Hani derim ki, girift bir konu
Hakikat bir bakıma gerçeklerin algılanışına göre biçimlenen doğruların bileşkesinde saklı
Saygı ve selamlarımla...
İpekyildiz
Bazı hikayeler tanımlanamazmış, doğru-gerçek -hakikat çerçevesinde ait olurmuşuz sahip olurmuşuz ya da olamazmışız... son mutsuzluğumuzsa neyin doğru neyin gerçek neyin hakikat olduğunun önemi pek olmazmış...
Boşluklar içinde karışan zihnimizin " ben kimim ?' " e yanıtı hangisindeyse kendi gerçeği O'dur bence ...
Teşekkürler aydınlatıcı bilgilendirme için
Saygılar