- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PARLAMENTER SİSTEMİ KİM KORUR?
PARLAMENTER SİSTEMİ KİM KORUR?
Parlamenter sistemi
a) Cumhurbaşkanı korur.
b) Yargı organları korur.
c) Yasama Meclisi korur
d) Burjuva sınıfı ve uluslararası holdingler korur.
e) Belediye Başkanlıkları ve Belediye Meclis Üyeleri korur.
f) Krallıklar korur.
Türkiye İtalya,Fransa, Almanya gibi krallıksız parlamenter sistemle yönetilen ülkedir.
İtalya’da Yönetim ve Politika
İtalya’nın yönetim biçimi çok partili ve parlementer demokrasi ile işleyen cumhuriyettir. İtalya’nın politikaları bu bağlamda oluşturulur. Yürütme erki, bakanlar kurulunun elindedir ve bu kurula ülkenin cumhurbaşkanı başkanlık eder. Yasama organı, ulusal meclis ve bakanlar kurulu tarafından ortaklaşa yürütülür. Yargı, yasama ve yürütme erklerinden bağımsızdır. İtalya 2 Haziran 1946’dan bu yana demokratik cumhuriyet olarak yönetilmektedir. Bunun öncesinde ülkede bulunan kraliyet sistemi halkoylaması sonucu kaldırılmıştır. İtalyan Anayasası ise 1 Ocak 1948 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İtalyan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı (İtalyanca: Presidente della Repubblica) her yedi yılda bir ulusal meclis ve az sayıda bölgesel temsilci tarafından seçilir. İtalya’da cumhurbaşkanları tarafsız bir biçimde ülkenin birlik ve bütünlüğü simgelemekle yükümlüdürler. Daha önceleri İtalya krallarına verilen hakların büyük bölümünü elinde bulundurur. Cumhurbaşkanı, yasama, yürütme ve yargı erklerinin ortasında tüm bunların işlerliğini sağlamakla görevlidir. Yöneticileri atamak, yargıya başkanlık etmek ve ülke ordusunun başkomutanı olmak gibi görevleri de yürütmektedir. Seçim ile işbaşına gelmiş partiler içinden çıkacak başbakanı da cumhurbaşkanı atar ve başbakana kabineyi kurma görevi verir. Kabinenin onaylanması ulusal mecliste yürütülen güven oylamasına bağlıdır.
İtalya’da iki meclisli sistem uygulanmaktadır ve bu meclisler halk tarafından oylama yöntimiyle seçilir. Halk meclisinde 630 sandalye varken, sentadodaki sandalye sayısı 315’tir. Senatoda bunun yanı sıra az sayıda ömürboyu katılım hakkına sahip olan temsilci de yer alır. İtalya’da halk meclisine katılacak temsilcileri seçmek için yapılan oylamalara 18 yaşını doldurmuş olan her İtalyan vatandaşı katılabilir. Ancak senato üyelerini seçerken oy kullanma yaşı alt sınırı 25 olarak belirlenmiştir. Her iki meclis de 5 yıllık süreler için seçilir. Ancak cumhurbaşkanının bazı olağanüstü hâllerde meclisi feshetme hakkı vardır. Bu durumun örnekleri 1972, 1976, 1979, 1983, 1994, 1996 ve 2008 yıllarında yaşanmıştır.
İtalyan Parlamentosu’nun kendine özgü (sui generis) özelliklerinden biri de İtalya’nın kalıcı olarak yurtdışında yaşayan İtalyan vatandaşlarına da temsil hakkı vermesidir. Günümüzde çoğunluğu eski sömürge ülkelerinde olan 2,5 milyon yurtdışında yaşayan İtalyan vatandaşı vardır. 630 ulusal meclis temsilcisi içinde 12, 315 senato temsilcisi içindeyse 6 kişi yurtdışındaki İtalyan vatandaşları arasından seçilmiştir. Bu olay ilk kez Nisan 2006’da yaşanmıştır ve bu milletvekillerine İtalya’dan seçilenler ile eşit haklar verilmektedir. İtalyan hukuk sistemi büyük ölçüde Roma hukuku üstüne kuruludur. İtalya Anayasa Mahkemesi yasaların anayasaya uygunluğunu ve anayasanın korunmasını denetler. İtalya’da anayasa mahkemesi İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan yeniliklerdendir.
FRANSA’DA YÖNETİM
Fransa Cumhuriyeti, yarı başkanlık sistemiyle yönetilen, köklü bir demokrasi geçmişine sahip üniter bir devlettir. Beşinci Fransa Cumhuriyeti olan günümüz Fransasının anayasası 28 Eylül 1958 yılında yürütülen bir halkoylaması sonucu onaylanmıştır. Bu anayasa parlamentoya oranla devletbaşkanının yetkilerini arttıran yasalar içerir. Fransa’da devlet yönetiminin iki kanadı vardır: Fransa Cumhurbaşkanı ve Hükûmet. Ülkenin cumhurbaşkanı ülke çapında 18 yaşını doldurmuş ve oy kullanma hakkı olan tüm seçmenler tarafından beş yıllık dönem için (eskiden yedi yıl) seçilir. Hükûmet ise cumhurbaşkanı tarafından atanan bir başbakan tarafından yönetilir.
Fransız Parlamentosu iki meclisli bir yasama organıdır: Fransa Ulusal Meclisi (Assemblée Nationale) ve Senato (Sénat). Ulusal meclisteki milletvekilleri geldikleri yerel seçim bölgesini temsil ederler ulusal seçimlerde 5 yıllık süre için seçilirler. Seçilen 577 milletvekili Bourbon Sarayı’nda toplanır. Ulusal meclisin bakanlar kurulunu düşürme yetkisi vardır. Bu nedenle partilerarası koltuk dağılımı hükûmetin kararına doğrudan etki eder. 343 senatör ise tüm Fransa çapında halk tarafından seçilmiş olan belediye meclisi üyelerinden, il (département) yerel meclis üyelerinden, Bölge (Région) yerel meclis üyelerinden oluşan seçmenler tarafından dokuz yıllık bir süre için seçilir. Senato seçimleri her 3 yılda bir yapılır ve her seçimde senatonun üçte biri yenilenir.[8] 2010’dan itibaren senatörler 6 yıllık bir süre için seçilecektir ve yine her üç yılda bir yapılan seçimlerde yarısı yenilenecektir. Senato Lüksemburg Sarayı’nda (Palais du Luxembourg) toplanır. Senato’nun yasama gücü sınırlıdır: Senato ile ulusal meclis arasında anlaşmazlık olması durumunda son söz Ulusal Meclis’e aittir. Meclisin gündemini belirlemede hükûmetin büyük etkisi vardır. Ulusal meclis ve senato birlikte, Versailles şatosunda toplanıp Fransa Parlamentosu’nu oluştururlar. Yalnızca anayasa değişikliğiyle ilgili olarak ve uluslararası bazı anlaşmaları onaylamak amacıyla toplanırlar.
Fransa politikaları iki ana politik görüş çevresinde şekillenir: sol görüşlü politikacılar Fransa Sosyalist Partisi etrafında, sağ görüşlü politikacılar Halk Hareketi Birliği partisi etrafında örgütlenmişlerdir. Meclisin yürütme kanadında Halk Hareketi’ne mensup vekiller çoğunluktadır.
Alman yönetim sistemi federal yönetime dayandığı için Türkiye’nin yönetim yapısına örnek teşkil edecek yapı değildir.
Amerika ülkelerinin demokrasileri krallıksız (monarşinin olmadığı) devlet yapılarıdır. Yine Afrika kıtası demokrasileri çoğunlukla monarşinin olmadığı yapılardır.
Hindistan, Pakistan, Mısır, Endonezya, Çin, Rusya gibi devletler de monarşinin olmadığı devletlerdir.
Cumhurbaşkanı parlamenter sistemi koruyamaz. Zaten değiştirilecek kişi odur. Sürekli ihtilal dönemlerinin yaşanması cumhurbaşkanının demokrasinin sigortası olmadığı göstermiştir.
Atamayla gelen ve sürekli her üç yılda görev yeri değişen yargı organları da parlamenter sistemin korucusu olamaz.
Yasama meclisleri demokrasinin temel unsurudur. Ancak krallıklar yasama meclisini kolayca yok etme imkânına sahip olmuş. Yasama meclisi ayakta kalma gücünü tek başına gösterememiştir.
Yasama meclisleri dini ve örfü hukuka karşı her zaman tehdit olarak görülmüştür. Yasama organı üyeleri dinde ve örfte yenilikçiler din düşmanı olarak görülmüştür. Atatürkçü olmak için yenilikçi(devrimci) olmak gerekir. Yenilikçiler reformcu olanlar da dinde reformcu din düşmanı olarak görülmüştür.
Belediye organları lider yetiştiren mektep görevi üstlenmiştir. Politika okulları belediye organları olmadan bu lider yetiştirmede yetersiz kalmıştır. Demokrasinin korucusu olma rolünü belediyeler de üstlenememiştir. Onlar da görevden alınarak yok edilebilmektedir.
Fransa’da belediye meclis üyeleri arasından seçimle senato üyeleri seçilerek demokratik cumhuriyet korunmaya çalışılmıştır. Belediye başkanlıklarının lider yetiştiren okul görevi görmesi ve meclis üyeliğinden gelen senatörler demokratik değerlerin korunmasında önemli etkenlerdir.
Krallıklar parlamenter sistemin korucusu değil yok edicisidir. Öncelikle krallığın olduğu siyasal sistemli yönetimler yok olacaktır. İngiltere Avrupa’da krize girecek, girmiş devlet olarak görebiliriz.
Parlamenter sistemi burjuva sınıfı ve uluslararası holdingler korur. Demokrasin kuruluşu İlk Çağ’da Toprak Sahiplerinin oluşturduğu şehir meclisleri sayesinde olmuştur. Orta Çağ krallıkların demokrasileri tehdit ettiği bitmez tükenmez savaşlar çağı olmuştur. Yeni Çağ burjuva ve ticari çağın sermaye, bankacılık sistemi ile egemen olanlar demokrasiyi kurmuş ve yaşatmıştır.
Türkiye’de demokrasiyi koruyacak yaşatacak ticaret sınıfı ve döviz egemenliği oluşturan sınıf yoktur. Dış ticareti sürekli açık veren devlettir. Binaenaleyh bundan dolayı zayıf köklü demokrasidir.
Ayrıntılar incelenerek yeni siyasal sistem şekillendirilebilir. Ancak akrabalık ilişkisi oluşturan siyasal sistemler daha güçlü olur. Türkiye, Fransız demokrasisi ve idari sistemine yakındır. İki sistem arasındaki akrabalık ilişkisi bozulmamalı aksine bu güçlendirilmelidir.
Fransa’da dört parti meclise girebilmektedir. Ancak Türkiye’deki seçim barajı sistemi yoktur. 1958 Anayasası ve 5. Cumhuriyet partileri yok etmemiştir. V. Cumhuriyet Fransa’da partilerin modernleşmesini sağlamıştır. Kanunhükmünde kararname devleti gibi bir hilkat garabeti ortaya çıkarmamıştır.
Türkiye başkanlık sistemine geçecekse Fransız Sisteminden şaşmamalı. Muhalefetin görevi hilkat garabetlerini kaldırmak olmalıdır.
Jean-Marie Le Pen (20 Haziran 1928, La Trinité-sur-Mer, Bretanya, Fransa), Fransız aşırı sağ siyasetçi, aynı zamanda Ulusal Cephe’nin (Front National) kurucusu.
Üniversite yıllarında öğrenci grubu liderliğiyle başladığı siyasi kariyerinde, 1956’da, daha 28 yaşındayken en genç üye olarak Ulusal Meclise seçilerek büyük bir sıçrama yaptı. 1957’de savaş gazilerinin kurduğu Ulusal Cephe’nin Muharipleri teşkilatının genel sekreterliğine seçildi.
1965 başkanlık seçimlerinde aşırı sağcı aday Jean-Louis Tixier-Vignancour’un kampanyasında çalıştı, seçim sonunda Tixier-Vignancour kaybederken Le Pen yoluna devam etti. 1972’de Ulusal Cephe’yi kurdu. Ulusal Cephe’nin kurucuları arasında Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında sivil halka saldıran OAS örgütü üyeleri, neo-naziler ve radikal Katolikler yer alıyordu. Fransa Başkanlığına ilk kez aday olduğu 1974 seçimlerinde oyların yalnızca yüzde 0,74’ünü alabildi. 1976’da Paris’te yaşadığı apartman dairesi bombalı saldırıya uğradı.
Fransa’nın uğradığı göç dalgası ve 1970’lerdeki petrol krizinin neden olduğu ekonomik durgunluk Le Penin 1980’li yıllara gelindiğinde daha popüler olmasında etkili oldu. İlk kez 1983’teki belediye seçimlerinde ciddi bir çıkış yaptı. Le Pen’in lideri olduğu Ulusal Cephe (Front National) 1984 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 10 oy oranına ulaştı, 1986’da gücünün doruğuna ulaşan Ulusal Cephe tarihindeki en büyük sayı olan 35 ile Fransız Ulusal Meclisine girdi, ancak aynı yıl içinde Ulusal Cephe’de yaşanan deprem sonunda parti büyük oranda güç kaybetti. Partinin önemli isimlerinden ve aynı zamanda Le Pen’in damadı olan Bruno Megret Le Pen’e karşı giriştiği liderlik savaşını kaybederek partiden ihraç edildi. Bu olaydan sonra Le Pen’in kendisi ile aynı görüşleri paylaşmayanlara karşı duruşu ve kişiliği tartışma konusu oldu.
1984 ve 1999’da iki kez Avrupa Parlamentosuna seçildi. 1974, 1988, 1995 yıllarında başkanlık seçimlerine katılan ama her seferinde başarısız olan Le Pen 2002 yılında yapılan seçimlerin ilk turunda % 16,86’lık oy oranıyla ikinci olarak, ikinci tura kaldı. Fransa ve tüm dünyada göçmenlere karşı olan sert tutumu ile bilinen Le Pen’in ikinci tura kalabilmiş olması şaşkınlık yarattı. İkinci tur öncesinde Le Pen’e karşı başlatılan büyük halk kampanyası sonucunda, rakibi Jacques Chirac Beşinci Cumhuriyet tarihindeki en yüksek oy oranı olan % 82’yle tekrar başkan seçildi.
2007’de yapılan başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 10’unu alan Jean-Marie Le Pen 4. olabildi. Ocak 2011’de düzenlenen Ulusal Cephe kongresinde partinin liderliğini kızı Marine Le Pen’e bıraktı.[1]
Avrupa Ekolojisi - Yeşiller(Fransızca: Europe Écologie – Les Verts; EELV) Fransa’da yeşil siyaset yapan politik bir parti. 13 Kasım 2010’da, Les Verts ve diğer ekolojistlerin ve yine bölgecilerin birleşmesiyle 2009 Avrupa Parlamentosu seçimleri için kurulmuş Europe Écologie koalisyonudur ki bu seçimlerde Fransa’nın çıkaracağı 72 milletvekilinden 14’ü bu partidendir. 25 Eylül 2011’de yapılan Fransa Senato Seçimlerinde Sosyalistler ile işbirliği yapıp 10 senatör çıkarmış ve Ocak 2012’de grup kurmuştur. Halen 11 senatöre sahiptirler Yeşiller Senato Grubu Başkanı Jean-Vincent Placé’dir. 2012 Fransa genel seçimlerinde 17 milletvekili çıkararak grup kurabilecek sayıya ulaşmışlardır. Parti başkanlığını bakan oluncaya dek Cécile Duflot yürütmüştür. Jean-Marc Ayrault’nun başkanlığında oluşan hükümette 1 bakan ve 1 yardımcı bakan ile temsil edilmiş ancak Manuel Valls Hükümeti’nde yer almamışlardır. Ayrıca 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 6 milletvekili çıkarmışlardır.
Fransa, yarı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir. 5 yıllık süre için doğrudan halk tarafından seçilen ve en fazla iki dönem görev yapabilen Cumhurbaşkanı geniş yetkilere sahiptir. Başta dış politika olmak üzere, siyasi yetkileri bulunan, ancak parlamentoya karşı sorumluluk taşımayan Cumhurbaşkanı, Hükümetin işleyişinin içinde olmakla birlikte, Bakanlar Kurulu adına parlamentoya karşı sorumluluk Başbakan’dadır. Parlamento, 577 üyeli Ulusal Meclis ve 348 üyeli Senato olmak üzere iki kanatlıdır. Ulusal Meclis üyeleri doğrudan halk tarafından, Senato üyeleri, ulusal ve yerel düzeylerdeki seçilmiş kişilerden oluşan bir “ikinci seçmen” grubu tarafından seçilmektedir.
Fransa’da 21-22 Nisan ve 5-6 Mayıs 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sosyalist Parti (PS) adayı François Hollande kazanmıştır. Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2017 yılında yapılacaktır.
Fransa’da iki turlu vilayet seçimlerinin ilk turu 22 Mart 2015, ikinci turu ise 29 Mart 2015 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Seçimlere ilk turda %51,5, ikinci turda ise %49,5 oranında katılım olmuştur. İlk turda ana muhalefet partisi Cumhuriyetçiler (LR) liderliğindeki sağ ittifak %29,5, Ulusal Cephe (FN) %25,4 ve iktidardaki Sosyalist Parti (PS) %21,3 oranında oy almıştır. İkinci turda, sağ ittifak %27,61, FN %22,23 ve PS %16,06 oranında oy almıştır. Bu çerçevede, 101 vilayetin 67’sini sağ ittifak, 34’ünü ise PS kazanmıştır.
Fransa’da iki turlu bölgesel seçimlerin ilk turu 6 Aralık 2015, ikinci turu ise 13 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Seçimlere ilk turda %49,91, ikinci turda ise %58,41 oranında katılım olmuştur. İlk turda FN %27,96, sağ ittifak %26,89 ve PS %23,33 oranında oy almıştır. İkinci turda, sağ ittifak %40,24, PS %32,12 ve FN %27,10 oranında oy almıştır. 17 Aralık 2014 tarihinde kabul edilen ve 1 Ocak 2016 itibariyle geçerlilik kazanan yeni idari yapılanma temelinde Fransa içindeki toplam 12 bölgenin 7’sini sağ ittifak, 5’ini PS ve ortakları kazanmıştır.
Abdullah Bedeloğlu
YORUMLAR
Russel paradoksunu söyle ifade eder: ''Bir şey ne değilse o değildir, ne değilse odur.''
denir ki; bir kişi başkası gibi olursa kendisi olmaz o başkası gibi de olmaz. Biz diye bilmek için bizden olmalı. Batının çafçaflı receteleri ilaç değil