- 591 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Westerland Treni
Yaşam bu, geçim kavgası insanları nerelere sürüklüyor. Anadolu’nun en uzak yüksek bir dağ köyünde Doğu Karadeniz’in en kuzey doğu ucunda yaşama gözlerini açacaksın. Karda kışta, kısa yaz aylarında ayaklarının üstüne durmaya başlarken okul yılları başlayacak. Gorki örneği ekmeğini kazanmak adına sürekli sorumluluk getiren uğraşlarla geçecek günlerin. Peygamberlik mesleği çobanlık yüce dağ başlarında; sisli, puslu günlerde yağmur ve sık sık yağan dolu altında üşümeler... Nihayet çayırda, tarlada tırpan ve dirgenle sıcak, uzun yaz günlerinde saatlerce çalışarak geçecek tatil zamanların. On sekiz yaşında köy öğretmenliği derken yıllar çağlayanlar örneği coşkulu ve çabuk geçti…
Zaman doksanların hemen başı; bu kez Almanya’nın en kuzey eyaletinde Schleswig-Holstein eyaletinde öğretmenlik. Altı yıl süreli Türk Kültürü ve Türkçe Öğretmeni olarak “acı vatan” diye adlandırılan topraklarda yaşam kavgasının içindesin.
Almanya on altı eyalet, üç serbest şehirle yönetilen bir farklı ülke diğer Avrupa devletlerine göre. Büyük, güçlü… Bilim ve teknoloji alanında dünya lideri. İhracat yapan ülkeler arasında yine dünya ölçeğinde ilk üçün içinde. Bilimi yaşamın her alanda rehber edinmiş okuyan, hem de çok okuyan özgür insanların ülkesi. Birleşik devletlerden sonra en çok göç alan bir devlet Hansların Helgaların devleti.
Doğa da cömert davranmış bu yeşillikler diyarına. Alabildiğine geniş ve düz ovalar, debileri düzgün akarsular. Bakımlı ormanlarıyla doğa capcanlı. Bu ülkede beş çalışma günü beş farklı okula gidiyorum. Trafik akışı ünlü İsviçre saatleri örneği dakik ve düzenli. Altı yıl çalıştığım bu ülkede dört yıl tren yolculuğu yaptım haftanın üç günü. Westerland Treni dört yıl içinde dört kez olsun geç kalmadı…
Yurt dışı öğretmenlerinin birincil görevi öncelikle bağımsızlık sembolümüz güzel Türkçemizi öğrencilere sevdirmek. Yüzyıllardan beri edindiğimiz kültür zenginliklerimizi öğrencilere aktarma çalışmalarında velilerimizle uyum içinde olmak. Özetle insanımızı asimile olmadan Alman yaşamına uyumunu sağlamada onlara katkı sunmak… Son olarak da yurda döndüğümüzde bilgi çağını yakalamış bu ülkede gördüklerimizi meslektaşlarımıza ve yurttaşlarımızla paylaşmak da görevlerimiz arasındaydı…
Almanya güzel, yurttaşları; disiplinli yaşam, bilim ve teknikte olduğu gibi sanat, spor ve de daha nice uygarlık alanlarında hayranlık uyandıran sistemleri yaşamlarına katmışlar. Bu ülkenin güçlü şairlerinden Rilke’nin bir şiiriyle öykümüzü süsleyelim.
Bir Tek Sensin, Sen (Gülbahar Kültür çevirisi)
geceleri ağlayarak
yattığımı söyleyemediğim sen,
özü beni bir beşik kadar yoran.
benim yüzümden uyumadığını
bana söylemeyen sen:
bu hasreti gidermezsek
nice olur halimiz?
Hümanist duygularımızı depreştirirken tren yolculuklarında gözlemlediğim güzelliklere göz atalım. Yeşilin en koyu tonlarının hâkim olduğu geniş yemyeşil ovalar düşünün. Tren bitek topraklarda, düzlüklerde bir yılan gibi süzülüyor. Hele mevsim baharsa ve de gökte güneş varsa; sarı, mavi çiçeklerle süslü yemyeşil çayırlar görürsünüz. Bazen önünüze daha çok meşe ve kayın ağaçlarının oluşturduğu ormanlara dalıp çıkar treniniz. Yerleşim merkezlerinde bile çeşitli ağaçlar ve göllerle bezeli parklar. Parklarda yüzen ak kazlar, ördekler rahat ve güven içindeler.
Konsolosluğumuz Hamburg kentinde. Yıllar içinde mesleki gereklilik ve akraba ziyaretleri için ortalama bir saatlik tren yolculuklarım oldu çalıştığım eyaletten Hamburg kentine. Yol, okul güzergâhımın yolu, trenimiz aynı tren Westerland Treni. İlk önce şehir içinde Alton’a istasyonu daha sonra aktarmalı Damtor istasyonunda inip konsolosluğumuza varırdım.
Damtor istasyonunun yanında geniş, düz yemyeşil bir çayır vardı. Güneşli günlerde elinde kitap, Orhan veli şiiri örneği:
Uzanıp yatıvermiş, sereserpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Sere serpe uzanmış Kürk Mantolu Madonna’da betimlenen sarı saçlı genç kadınlar görürsünüz. Onların içinde bir kötülük yok sizin de yok düşüncesiyle yolunuza devam edersiniz…
Öykümde tren yolculuklarında geçen ilginç diyalogla birlikte olacağız. Kırklı yaşlara merdiven dayamış yurt dışı öğretmen adayları eğitim-öğretim yılının tam ortasında ara tatil yapmadan, ocak ve şubat ayları içinde dil kursuna alındık Mersin’de…Akdeniz’imizin masmavi sahillerinde efkâr gidererek Almancayı perfeks bir biçimde öğrendik!!! Pratik, çok yetersiz!
“Bir dil bilen bir insan, iki dil bilen iki insan” tezini de yaşama katmak gerek. Yoksa Türk öğretmenliğini uzak diyarlarda başarıyla temsil etmek hiç mümkün değil… Bir dili iyi öğrenmenin ve geliştirmenin bir yolu da olabildiğince fazla karşılıklı diyaloglardan geçer. Almancayı pratik konuşma amacıyla, tren yolculuklarında ne kadar Alman arkadaş edindim. Hepsi kibar, hoşgörülü, barışsever insanlardı…
Öyküm devam edecek…
YORUMLAR
İBRAHİM YILMAZ
Sizin yazılarınız da beni mutlu ediyor, güldürüyor ve düşündürüyor. Çok sade ve içten, belirtmeliyim.
Selam, saygı ve sevgiler sevgili kalem dost.