İstediğiniz 2017'yi alın, tercih sizin...
Adettendir. Gazeteciliğe biraz bulaşmış herkes aralık ayının son haftasında yeni yılla ilgili bir şeyler yazar.
Hasbelkader bu mesleğe fiili olarak başlayalı 25 yıldan fazla oldu. Ben de herkes gibi her yılbaşı yaklaştığında giden yılın bir değerlendirmesini yapar, gelecek yılla ilgili iyi dileklerimi ve tabi ki bunun yanında endişelerimi belirtirim.
Genelde objektif olmaya çalıştığım için pek de güzel şeyler yazamam hâliyle. Dünyanın gidişatı belli, ülkenin durumu belli.
Her yıl olumsuz şeyler ağırlıklı tahminler ve endişeler yazmam nedeniyle, o yıl tüm olanlar sanki benim eserimmiş gibi fatura bana çıktı senelerce. Kimi ’’şom ağızlı’’ dedi, kimi ’’Bastığın yerde ot bitmez’’ dedi..
Yılını hatırlamıyorum, senenin birinde ’’Ben de inanmasam da yeni yılla ilgili çok güzl şeyler yazayım’’ diye pembe hayallerle dolu bir yazı kaleme almıştım... Vay efendim bunu yazan sen misin? O sene ne benim, ne ülkenin başına gelmedik felaket kalmadı... Sabotajlar, patlamalar, depremler, krizler... Kabak yine benim başıma patladı. ’’Maşallah dediğin sabaha çıkmıyor’’ diyeni mi ararsın, ’’Gözünle yedin memleketi’’ diyeni mi?
Yeni başlayacak yılla ilgili kaygılarımı, endişelerimi yazdım senelerce, kabahatli ben oldum. İnanmasam da güzel, hoşa gidecek bir şeyler yazayım dedim suçlu yine ben oldum. Hani ’’Kabak yuvarlanıp taşa çarparmış, vay kabağın hâline. Taş yuvarlanıp kabağa çarparmış, yine vat kabağın hâline’’. Gazeteciliğe bşladığımdan bu yana yeni yıl yazıları nedeniyle resmen kabak muamelesi gördüm anlayacağınız...
2016’yı bitirip 2017’ye başlayacağımız şu günlerde artık ben de ’’kabak’’ gibi hep zarar gören taraf olmaktan kurtulmak için yazımın yarısını olağanüstü güzel, moral verecek şeyler yazmaya, yarısını da yine mümkün olduğunca objektif tespitlerle tasa ve endişelerimi dile getirmeye karar verdim. Böylece sonuç ne olursa olsun ben de günah keçisi olmam hiç olmazsa.
Önce güzel, olumlu, hepimizin hoşuna gidecek hayal ve umutlardan başlayalım. Başlangıç olarak, bunca patlama, kurşun, suikastten kurtulup da yaşamayı beceren herkese gazi maaşı bağlanacak. Bunu haketti tüm yaşayanlar.
Güzel şeyler konusunda 2017 için vereceğim müjdelerin çoğu kadınlar ve çocuklar için...
Mesela 2017’de hamilelik 6 aya inecek. Böylece çekilen sıkıntılar üçte bir oranında azalacak... Belki ’’Biraz daha indirseydin, şöyle 3-4 ay filan gibi’’ diyenler olabilir fakat bu yıl için yapabilecğimiz bu kadar. Çünkü çocuğun zeka ve bedensel gelişimi de önemli. Memlekette 9 ayda doğup geri zekalı olan bunca insan varken, 3-4 ayda doğacak çocuğu resmen şamar oğlanına çevirirler. Onun için 6 ay çok mâkul.
Sonra kadınların cam sildiği gün yağmur yağmayacak. Bu da önemli bir mesele.
Daha da önemlisi, asla kilo yapmayan kek, kurabiye, baklava, künefe, şöbiyet, sandviç, poğaça, yaş pasta, kuru pasta, şekerpare, su böreği ve bilumum un ve şeker mamulleri kadınların tüketimine sunulacak. Bu, kilo yapmayan ürünler sayesinde hiç bir kadının ’’kilo’’ sorunu olmayacak. Hatta en az 10 kilo eksik tartan birer de baskül hediye edilecek.
Kadınları en çok şikayet ettiği ocakta süt taşması da son bulacak. 2017’de, ocakta taşmayan süt veren inekler ithal edilecek ve bu sorun da kökten çözülecek.
Tüm kadınların yaşları 30’da sabitlenecek. Yaşlanma derdi de sona erecek. Tabi saçların dip boya süresi de 1 yıl boyunca ertelenecek. Sonrasını 2018’de düşünürüz.
Kadın ve çocuklara şiddet uygulayan erkeklerin Allah belasını verecek. Eliyle vuranların elleri çot, tekme atanların ayakları küt olacak. Küfredenlerin dilleri lâl olacak.
Çocuklara sapık gözle bakanların gözleri önüne akacak, daha da ileri gidenlerin sidikleri duracak. Tacizcilerin, tecavüzcülerin zürriyetleri kuruyacak, iki cihanda inim inim inleyecekler.
Erkeklere de torba yasada güzel şeyler var. Mesela, her ne kadar ’’Göbeksiz erkek, balkonsuz eve benzer’’ dense de göbek meselesi her erkeğin kafasına taktığı bir sorun. Onun için de ’’Göbek eriten bira’’ imal edilecek. En çok bira içen erkek civan gibi olacak. Bu konudaa destekleme primi de sağlanacak, aile bütçesini olumsuz etkilemeyecek.
Erkekler için yapabileceğimiz güzel şeylerden birisi de kahvede okey dönerken, başkasının açması yasaklanacak. Böylece okeyde yakalanma olayı tarihe karışacak.
Gelelim erkeklerin en önemli sorununa. Şu ’’dırdır’’ denilen konu... Bu meselenin kökten çözümü için daha şimdiden öyle bir icat yapıldı ki; ’’dırdır’’ konusu ’’şiddetli geçimsizlik’’ ve ’’boşanma nedeni’’ olmaktan çıkacak. Erkekler akşam eve girerken kulağına bir alet takacak. Karısı ne derse desin, ne kadar hakaret ederse etsin, alet tüm konuşmaları ’’Canım, cicim, nerde kaldın, seni çok özledim, seni çok seviyorum...’’ biçiminde çeviri yapacak. Tartışma yok, kavga yok...
...
Hayal aleminden sıyrılıp yazının ikinci bölümüne, yani ’’görünen köy’’e geçecek olursak... (Geçmesek iyi ya, mecbur)
İstabul’daki, Kayseri’deki insanlarımızın acıları yüreğimizi dağlamışken, El-Bab’da yitirdiğimiz gençlerimizin ateşi hala içimizi yakarken, defnettiğimiz çocuklarımızın toprağı tazeyken, Türkiye’de 2017 için umutlu olmak ne kadar zorsa, Irak’ta, Suriye’de patlayaan bombalar, Almanya’da pazara giren kamyonlar, Zürih’te camiye saldıran caniler de Dünya için umut taşımamızı engelliyor.
Gerek PKK, IŞİD, FETÖ, El Nusra gibi cani örgütlerin ortalıkta cirit atması, gerekse yıllardır yürütülen yanlış güvenlik stratejileri ve dış politikalar yakın gelecekte, barışı, huzuru işaret etmiyor.
Türkiye’de yaşıyorsan kalabalıkta bombalara, tenhalarda tecavüzlere maruz kalma ihtimalin her zaman vardır. Herhangi birimize kör kurşunun sınırda mı, kışlada mı, balkonda otururken mi geleceğini hiç birimiz bilemeyiz.
Hele fukaraysan şairin dediği gibi ölümün ’’kuşluk vakti mi, akşamüstü mü, seherde mi, mahmurlukta mı’’ geleceğini hiç bilemezsin.
Sağlık, can güvenliği her şeyin önünde elbet ama hayat da devam ediyor. Milyonlaarca çalışanın ve emeklinin geçim sıkıntısı her yıl daha da artıyor. 25-30 yıl prim yatırıp emekli olan bir Bağkurlu ya da SSK’lı, Suriyeli mülteciye verilen maaş kadar aylık alamıyorsa, devleti yönetenlerin oturup düşünmesi lazım; ’’çerez parası’’ndan mı kısalım, haksız kazançlara mı dur diyelim de dar gelirlinin durumunu düzeltelim diye. Yoksa bu ekonomik dengesizlik, terör ateşini körükler, sosyal patlamalara yola açar... Herkes altında kalır enkazın...
Hayat, çatlak bardaktaki su gibi... İçsen de bitiyor, içmesen de... 2017’yi istesek de yaşayacağız, istemesek de (Ömrümüz yeterse)... Bunu iyi bir yıl olarak yaşamak da, Dünyayı cehenneme çevirmek de bizim elimizde.
Biz biliyoruz ki iyi ve haklı insanlar çoğunlukta... Bu iyi insanlar birlik olursa, bilimle, vicdanla, akılla hareket ederse, terörü de, yoksulluğu da, adaletsizliği de yeneriz.
Mutlu, umutlu, sağlıklı, güvenli bir yıl; yaşanabilir, huzurlu ve çağdaş bir Dünya dileğiyle...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.