- 617 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HAKKIM YOK...
Nidalarını duymadığım nefsin kopyasında bilumum cümle. Sakıncaları asla hayra alamet değil yine de sanrıların makbulü ölüm bildiğim gecenin karasına istifra eden gölgesiz sükûnetim mi yoksa d/evrildiğim adını da anmadığım ama her nasılsa malum olmasına da ket vuramadığım.
Üzünçlermiş hayli doğurgan ben ise batıl bir notayım si’den sonra, dünyanın yedi harikasına ekli bir sevinç belki de eninde sonunda vakıf olacağım yine de yüzü suyu hürmetine eksenin bir bir de çalarken peşi sıra: Önce ektiklerim ama biçemeyeceğimin farkındalığında derken ardı ardına rest çektiğim aklın melekeleri.
Soytarı imiş tüm sanrılarım ve hüküm verdiği iç sesin de hayli sıkılgan suretine ekip de verimsiz bir tarla bellediğim aşk’ın kırsalında devingen mahiyette de soy kırımı yaşanan evren.
Kardeşin kardeşi öldürdüğü, bir babanın evladına en hoyrat dokunuşu ve adını bilmediğimiz kadınların bir anda üne kavuştuğu ana haber bültenleri. Oysaki hepsi de meşru müdafaadan kelepçelenmekten kurtulmuşken… Bir eşin telaffuz etmekten imtina edeceği en aykırı suç’a çarptırılmışken kadın hele ki o can pazarında sahip çıkmaksa ırzına namusuna ve gölgelendikçe bakir mutluluk sefil bir rütbeye doğru tırmanırken insanlık…
Yorgunluk ne kelime ki hakkım da yok.
Susmak ise biçilen kılıf hele ki kadınsan.
Aşka rağbet etmektense paraya tapan engin bir nüfus ve edilgen bir hüviyete haiz olmak adına, deli bir coşkuyla aşk, pazara düşmüşken…
Sahi, çok mu oldu ben uyuyalı da kambersiz düğün misali tüm eşrafım çizmiş hegemonyanın ve para denen zıkkımın haritasını?
Uyanmayı ben mi istedim, deme hakkım bile yok iken…
Yoksunluğumu dile getirmekten imtina edip sivri dilini makberin sadece Hakk’ın nezdinde görücüye çıkacağımız can pazarı belli ki mürşidimiz de kayıp belki de yoksunluğun devingen kıyımına sahip çıkmaktansa sahipsizliğimizi saklı tutuyoruz.
Andan kopmak bu olsa gerek ve sığınmak hangi yürekse eksen bildiği yine kayıp bir rotada kaybolmamayı dilediği.
Suret-i kati sınırsız bir iklim biraz da kayıp tınısına meftun yine havsalası almazken insanın dokunaklı bir terennüm bile görmezden gelinirken ve için için kanayan yaraların son kullanma tarihi geçmiş o bedenden kaçışı mümkün sınırlarda rest çekmişse kadere.
İsraf edilesi yine de boykot etmekten kaçındığımız ve sınırlı bir yürekte sahip olamadığımız o sevgi katsayısı: çoğalmasını bekleyip de köreldiğimiz, aşk bilip yolumuz şehvete düşmüşken ve insanlığın kayıp ırkını Tanrı bile lanetlerken.
Katıksız ihtilallar yapmak istiyorum ve bata çıka yürümektense en derine gömülmek ki razı olduğum kabir azabı bile saygın bir mertebedir dünyada asılı kaldığım o katmanda bir zerre kadar yoksun ve bir o kadar tutkun sevgiye, aşka.
Irgat notalar dahi muzdarip iken neşeden hele ki antika piyanonun bozuk akorduna tünemişken sayısız melodi akla zarar doğrusu sahipsizlik tescillenirken yine de sakındığımız göze parmak sokmak kadar da anlamsız bir tahakküm bir gönülden bir gönle yelken açmaktansa nefrete ve yalana konuşlu döngü.
Sırsız bir gecede sınırlı bir hüviyette ve sırra kadem basan gönülsüz boş vermişliklerin müridi iken saf ve kutsal yanımız. Sahicilikten uzak oysa demektense kabullenmek riyayı ve tınısını görmezden gelip ebediyen susmaya mahkûm ki rencide edilesi bir telaffuz yine bakir bir gönlün sunumunda tutuşan istihbaratı akla zarar mahiyette iken bir sureye sığdırdığımız koca bir ömür.
Dirayet sınandıkça ve akıl yetmez oldu mu hükmeden duygu coğrafyasına hangi saklı hezimeti isyan belleyip de rötuşlayacaksınız anlamsızlık iken toz konduramadığınız ve biraz da izafi iken görkemi hayatsa duyumsadığınızdan da çok öte belki de terk etmeye yeltenip bir tufana kapılmak iken kaçınılmaz her ne kadar dokunulmazlığını yitirmekten kaçınmayacak onca insanı Tanrı bile azat edip çıkarmışken nüfusundan.