- 773 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Patates Ülkesinde Bir Bademcik
///Yapacak bir şey var mı abi hani olurda söylemezsen gönül koyarım haberin ola diye ayakkabılarını giyiyor Emre.
Yok be kardeşim canının sağlığı diyorum
yakına askere gidecek hayalleri var parası yok… ///
Bademciklerim çok fena şişmiş inat edip doktora gitmemeyi planlasamda olacak iş değil bu, soluğu Ece’nin yanında alıyorum.
- Ne yaptın sen bu boğazlara diye çemkiriyor
- Ya Ece boşver Allah aşkına ne yapacağım kış kar kıyamet hastalık işte diyorum. Basıyor serumu yazıyor antibiyotiği.
- Dikkat et kriptik tonsilit ufak görünür ama kana karışırsa işler çirkinleşir diyor.
- Çirkinleşmeyen Tonsilit bizden değildir madam diyerek kapıya yöneliyorum.
Ömer içeri giriyor o sıra
- Hayırdır baya hastalanmışsın.
- Eh geç dalganı işte sende.
- Dalga geçmeyi en iyi biz biliriz
Ece ye yaklaşıyor sarılıyor.
- Oğlum benim yanımda cilveleşmeyin bari
Ece utangaç bir halde
- Akşam yemeğe gelsene bize diyor.
- Bakarız.
Sokağa indiğimde soğuktan içi dışına çıkmış binlerce insanla karşılaşıyorum.
Koskoca sokak beni boğuyor. Gördüğüm ilk eczaneye giriyorum, eczacı kalfası olduğunu düşündüğüm kız. Tc kimlik numaramı alıyor
Dolapları açıyor kapıyor, o sırada bana bir şeyler söylüyor anlamıyorum. Sürekli gülümseyen bir surat sinirlerimi bozuyor yutkunamıyorum. Telefon çalıyor açmıyorum.
- Ne kadar tuttu
- 22 tl 50 kuruş ayrıca 7 tl de muayene ücretiniz var
Ödüyorum
İnat olsun diye 20 tl nin üzerindeki 9 tl 50 kuruşu bozukluk olarak veriyorum. Kız çok pis bozuluyor.
Poşeti alıp çıkıyorum dışarı, yüzüme vuran soğuk yelin ağrıyan yerlerimi kırıp döktüğünü hissediyorum.
Hala hissedebiliyor olmak bir şeyleri, nasıl da ahmakça bir ruh hali sürüye katılamamak.
Mandalina alıyorum benim küçük tatlı mandalinalarım. Beş altı kilo var yürüdükçe ağırlaşıyor mandalinalar. Yürüdükçe yük biniyor omuzlarıma poşet elimi kesiyor durduramıyorum yırtılıyor. Mandalinalarım cadde boyunca yuvarlanıyor yuvarlanıp duruyor. Kapşonu kafama daha çok çekip gözlerimi gizliyorum gözlerim yaşarıyor. Çünkü beni terk eden onlarca mandalinaya sahibim.
Ardıma bakmıyorum çünkü bakarsam hüngür hüngür ağlayacağım.
İlaçları kullanmam gerek, bu hezeyanlar hep hasta olmamdan. Bulduğum ilk lokantaya giriyorum çorba söylüyorum ne çorbası diyor. Getir işte kardeşim ne olursa yanınada haşlama tavuk ver
Çorba geliyor kaşıklarken duvarda asılı plazmada aynı adam birilerine bağırıyor dünyanın bizi nasıl kıskandığını, yolumuza nasıl taş koydukları falan anlatıyor.
Gözüm alt yazıya takılıyor bombalı saldırı ve üstüne yayın yasağı. Ölü ve yaralı sayılar, o sıra o çok konuşan adam gidiyor yerine bir az konuşan geliyor. Hep aynı cümleleri kuruyorlar. İçerideki birkaç müşteri gaza geliyor zaten anca gaza geliyoruz.
Geleni gideni zar zor yiyip, poşetteki ilaçları içip kendimi dışarı atıyorum.
Bu ne soğuk be ben nasıl hasta olmayayım. Ben ekvatoral iklim insanı olmalıymışım. Düşünsene şu dünyadaki en büyük tesadüfi şey doğduğun yer. İnsanların doğumlarıyla kazandıkları niteliklerde aynı şekilde tesadüfün devamıdır. Elbette bu doğumumu inkar etmem demek değil ancak bu sayede birilerinden üstün olduğumu düşünmem anlamınada gelmiyor.
Şehre yeni bir film gelmiş geçmiş gidiyor. İlaçları poşetinden çıkarıp montumun ceplerine sıkıştırıyorum. Ellerimide kalan boş ceplerime sokup yol boyunca ıslık öttürmeyi deneyerek yürüyorum.
İçimde akıl almaz derecede cinsel bir açlık var tüm vücudum dökülürken. Kasıklarımın ortasındaki varlığın üreme isteği keyfimi yerine getiriyor. Onun isteklerinin yerine gelip gelmemesi beni bağlamıyor, lakin beynimin bilinç altımın ve psikolojimin onun vasıtasıyla üreme isteğini ortaya koyması aslında ölüm korkusuna kapılmış olduğumu gösteriyor. Türünün veyahut kendinin tehlikede olduğunu düşünen tüm canlıların yaptığı gibi neslin devamı için beynim hayalarıma yükleniyor.
Bu durum çok sürmüyor soğuk öyle keskin ki neyim var neyim yoksa kaçıp gidiyor benden.
Yaşama sevinci denen şey büyük kocaman bir balondur her türlü havası söner.
Evi bir türlü bulup içeri giriyorum merdivenler merdivenler. Gece donmayacağımı bilsem şurada uyuya bilirim. Merdivenler merdivenler
Hassiktir bir kat fazla çıkmışım
İndirvenler indirvenler indim
merdiven çıkılan
indirven inilen demek benim için her şey zıttıyla var madem merdiveninde bir zıttı olmalı.
Her şeyin zıttıyla var olması kavramına inanmıyorum ben
Böyle bir cümle iyiye karşı kötüyü haklı çıkarır
Kötünün metadojik olarak varlığını kabul ediyorum olmak zorunda oluşunu kabul ediyorum ama kötünün haklılığını kabul etmiyorum ben.
Tarihsel ve tavırsal olarak semavi dinlerde ilk kötü şeytandır ve diğer tüm kötülükler onun etrafında şekillenir.
Hani şu ünlü cümle Allahın affet şeytana uydum
Nasıl saçma ve hastalıklı bir düşünce yapısı olduğunun farkındamısınız yukarıda ki cümlenin.
Üstelik yine aynı Tavır Tanrının karşısına Şeytanı koyarak zıttların birlikteliği düşüncesinide beraberinde getiriyor.
Neyse ben neler diyorum eve giriyorum üstümde ne varsa don atlet dahil soyunup suyun altına giriyorum. Yıkanmış don atlet,pijama oh be dünya varmış
Yatağa atıyorum kendimi bi uyuyup uyansam tüm bu kabus sinsilesi bitse.
Rüyamda patates ülkesinde bir vatandaştım.
Biri sürekli bağırıyordu biz patatesler uslu uslu dinliyorduk hep o haklıydı. Üstelik tek mazlum,tek doğru,tek iyi,tek güzel hepsi oydu. Sürekli bağırıyordu bağırdıkça eziliyorduk ezildikçe siniyorduk.
Birimiz çıkıp da patron bu işte bir hata var demiyordu diyeni dişlerinin arasında öğütüp nişasta yapıyordu hep bağırıyordu.
Bağıra çağıra geçiyordu ömür biz eziliyorduk ezildikçe posamız aynı idi.
Aslında biz iyi patatesler değildik bunu hakediyor muyduk…
Sonra uyandım
Ne çok benziyordu dünyalar birbirine iyileşmemiştim
uyudum uyandım kabus aynı kabus...
YORUMLAR
ben de patatesli bi şeyler görmüştüm. keşke patates değil de yeğenimin dediği gibi papatesli bir dünyada geçmiş olsaydı gördüklerim. her şey daha sevimli olurdu.
rüyamda patates tarlasına dev patatesler dalıyordu, dev dediysem basmışlar hormonu basmışlar hormonu, yoksa kofti. gel gör ki daldıkları tarladaki patateslerin ne elleri kolları ne dilleri var. topluyorlar bunları, elleriyle sıkıp nişasta yapsalar iyi, fantaziye kaçıyor bunlar, haşlıyorlar, kızartıyorlar, içlerini oyuyorlar kumpir yapıyorlar. yaparken de her şey kayıt altında, sonra ekran karşısına geçip alıyorlar patates ciplerini izliyorlar, katliamdan sağ çıkan patateslere izlettiriyorlar.
Patetes severim ben aslında. Ancak patates ülkesi rüyalarda olsa ya... Düşünsene patates ülkesinde olsaydık zıtlıklardan yarattığın düşünce trafiğini çok az insan anlardı mesela .. Ama şimdi baksana herkes zehir zehir ... :)))
Hastayken böyle yazıyorsan iyileşene kadar biz öyküleri yayınlayalım .Senden sıra bize gelmez ..Bencil insan doğası bu kusura bakma artık ...
Sevgilerimle...