- 1201 Okunma
- 12 Yorum
- 1 Beğeni
AÇIK MEKTUP: TÜM EDEBİYAT SEVERLERE...
Sorgulamak zorunda kalıp da bir kabullenmişlik mi olmalı ve izafi bir yörünge yine biraz da kıyım odaklı ama kıyama durmaktan da geri duramamak…
Başa almak gerekirse hikâyeyi…
Sene 2012 ya öncesi?
Bunu zikretmek çok gereksiz hele ki anlamsızlıklarla örtüşen anlama güçlüğü çekenlere bir sunum değil asla ve asla yürek fırtınası yaratmak da değil amacım: Sadece ve sadece mantıklı bir beyin fırtınası.
Milat denen olgunun insanlığın başlangıcı olması gerektiği gibi bir zihniyet mi peki aslımızın dayandığı o dayanak kadar da tutarlı olma ihtiyacı ile mensubu olduğumuz hangi grupsa?
Sosyolojik mahiyette farkındalık kazandığımız ya bireysel çöküşlerden bihaber ise o grubun diğer üyeleri ya da bireysel farkındalık kazanıp fark etmektense zehir etmek mi hayatı?
İkilem yüklü kısaca hatta daha da engin ve her nasılsa tek bir somut veri vermeyeceğimin garantisi ile ele aldım bu açık mektubu: Evet, insanlığa bir sunumum hatta bu güne kadar yazdığım yazıları da savunma ihtiyacı hissedip bir terennüme odaklanmış bir ömrün de izdüşümü.
Notalar bile suskun iken…
Kanayan bir coğrafyanın nice şehidi iken ardı ardına göç eden ve bizlerin çoktan göç etmiş bencil ve sefil yanlarımız ki en başta da zatıâlim.
Nefret odaklı sayısız terör örgütü ve çalınan hayatlar ya geride kalanlar ki bizleri es geçtim bile zira bir hafta bile geçmez iken aynı terane yaşanacak hanelerimizde ama onların hanesindeki yangın asla sönmeyecek.
Hüzün vazgeçilmez iken mutluluk nidaları filan atma ihtiyacı zaten hissetmiyorum lakin bitimsiz iç sesimin meşrebinde beyan etmek istedin duygu ve düşüncelerimi ve asla da edebi bir sunum olmalı, diye de geçirmiyorum içimden. Sadece ve sadece vicdan ve sevgi fukarası bizlerin bir taaddüdü şu karaladıklarım.
Şu da bir gerçek ki; edebiyat denen olguya hakkıyla ürün sunmak adına da tam dört yıldır çabalıyorum ve elimden gelenin çok fazlasını yapabilmek adına da haddinden fazla yüklendim ama sadece kendime ve ne yazık ki bir o kadar da örselendim geçen zaman zarfında ki nihayet de bulmadı lakin hiç de sorun etmiyorum zira iç sesimle muhatabım bu bağlamda tek derdim yine kendimle ve dert etmediğim diğer bir nokta da: dert olmam nasıl mümkün haricimdeki insanlara?
Çıkış noktamsa…
2012 yılı: evet, çıkış noktam ama kimsenin başını ağrıtmak da istemediğim için aynı plağı çalmayacağım her ne kadar önem arz etse de şahsım tarafından.
Öncesi yok inanınız ki ne öncem var ne de sonram aslında hele ki kıymetli bir hocamın hep zikrettiği gibi: an’daki mutluluğa odaklıyım ve an itibariyle de çok çok mutluyum zira kalemle hemhal olmamım ötesinde sizlerle olduğumun bilinciyle geçtiğim bu iletişim neticesi ile Rabbime minnettarım.
Sevmek nedir, diye bir sorum yok lakin saygı odaklı bir mecra aslında ehemmiyet taşıyan ve bu nasıl mı olur?
Önce değer vererek ve anlamaya çalışarak gerçi anlama güçlüğü çeken bir toplumuz ve ben de bu toplumun bir bireyi olarak; her daim anlam olmaya ve anlamlandırma çabası içerisindeyim: öncelikle de kendimi.
Buldum da çok ipucundan yola çıkarak ve ne eğitim geçmişim ne de öznel bağlaçlar söz konusu bile etmeye değmez bulduğum ama sadece ve sadece hayallerim.
Çok şey istemedim hayattan bu güne kadar ama sunumu itibariyle hayat çok şey çaldı benden. Dert değil de!
Ama tek dert ettiğim: Kimsenin yaşama sevincimi ve hayallerimi çalma hakkı olmadığı. Bu nasıl mı olmalı peki? Sadece ve sadece önyargısız bir yaklaşım: Laf sokmadan. dürüst alabildiğine ve samimi ölçütünü baz alıp ve de taciz etmeden, arkadan konuşmadan kısaca olması gerektiği gibi ama ne yazık ki oluru da olmayan. Dert değil! Hele ki insan kendini bildikten sonra.
Sıkıntı üstüne sıkıntı ve pay edemediğim: Dolduğum, taştığım, çıldırma noktasına gelip sükûnetle aştığım ama somut hiç veriyi de paylaşma niyetinde olmadığım… Sebebine gelince efendim…
Pay ettim üç beş dostumla tabii ki de tüm saflığımla; güven duyup, başımı yaslayacağımı umduğum az sayıda insanla. Sonra ne mi oldu?
İki kişi iken paylaştığım insan sayısı katlandı bu sayı: Dört, altı, onlarca insan ve ne yazık ki hayatla arama sokulan nice nifak. Dert değil ve hakkım da helal olsun zira bende de çok sır mevcut ama mezara götüreceğim nice sır zira laf olsun diye korkmuyorum Allah’tan hele ki Allah’ın sopası yok vecize ile bire bir yaşanmışlığım da olduğu gerçeği ile… Bir o kadar inandığım İlahi Adalet ve yine yüce Yaradan’ın merhameti…
Her beyanım gerçek.
Her yazdığım yazı sadece bana ait.
Her neşem makbul zira kendimle olan savaşımda yine memnuniyet duyduğum bir kazanım iken hayatın sunumu ne olursa olsun. Asla ve asla başka insanların acısını meze yapmadım lakin benim acım hem meze oldu insanlığa hem de neşe!
Sakıncalarını bilsem de yazmaktan geri duramadığım ve yine tek düşmanımı ve tek dostumun da kendim olduğum inancı…
Sürtüştüğüm tek insan yok, desem yalan olur lakin düşünce babında ve yine hayat standartları iken kimsenin de ilgi alanımda olmadığı.
Son noktayı koymam beklendi ve defalarca koydum da: ama sadece sönük bir virgül. Ve yeniden yazdım, yeniden ve yeniden…
İddiam var mı peki? Ne fark edecek ki iddiam olsa olmasa ama tek iddiam var: SESİMİ DUYURMAK ZORUNDAYIM.
‘’Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum.’’(Sylvia Path)
Örtüşen bir duygum mademki edebiyata mal olmuş bir yazarın da öngörüsü iken demek ki suçlu değilim.
Lakin çocukluğumdan bu yana hep suç unsuru olmuştur yaptıklarım keza yapmadıklarım da. Öncelikle aile baskısı ve giyotinden son anda kurtulduğum nice hüzünlü yaşanmışlık.
Derken eğitim hayatımda yine ailemin öngördüğü üzere okuduğum disiplinli eğitim yuvaları. Yuva dediğim doğru zira siyahlığı pembeye boyayan yine bitimsiz düş gücüm ve içimdeki insan sevgimdi ki hala da aynı ruh hali ile iştigalim.
Zormuş çok zor! Hayat ne zormuş lakin bunu yeni yeni anlıyorum hele ki korumacı bir aileniz varsa, gözlerinden sakınıyorlarsa sizi ve her türlü imkânı sunma gayreti içerisinde iseler…
Payıma düşen ise bu sunum karşında: Kocaman bir es ve kabullenmişlik yine.
Ya şimdi değişen ne?
Ben değiştim belki de. Evet, iç sesim oldu en yakın dostum ki bunca sene nasıl susmuşum, onu da anlamış değilim.
İnanmak zorundayım. Maneviyat sonrası inandığım, inanmak zorunda hissettiğim tabir-i caizse; karşıma kim çıksa ona inanma zorunda olduğum inancı ki tersini ne zaman yapsam gelişen paranoya akla zarar. Ha, zarar görmediğim ne malum? O da dert değil lakin kalbimin hala kırılmayan parçaları mevcut bu bağlamda dileyen kırsın, kınası ve sevmesin de. İlla ki sevilmek gerekmiyor hele ki sevmeye konuşlu bir bünyeniz varsa ve nefreti de buyur etmiyorsanız sofranıza.
Yazmaya başladığım dönem özel hayatımın en allak bullak olduğu dönemdi ve yine tek bir veri iddia etmeyeceğim ya da neyin ne sebeple ne gibi sonuçlar doğurduğunu lakin bildiğim tek şey: Hiçbir suçum olmadığı halde yakın çevremin ve isimlerini dahi bilmediğim tanımadığım insanların bana yönelttikleri düşmanca tavırlar sebebiyle, düzenimin bozulduğu, annemin süreç itibarıyla sağlığından olduğu ve nasıl dayandığımı sadece Allah bilir ve bunu bana lütfetti.
Çok çok kara bir gecede karalarken üç beş satır: bilmeden başka bir dünyaya adım atmıştım evet, -miş’li geçmiş kullanıyorum zira kendimde olmadığım bir süreçti ve kendimi şu son dört yıldır yazıp yazıp bulduğum gerçeği.
Ve tüm yüreğimle itiraf ediyorum:
‘’Yazmaya başlamasaydım an itibariyle sizlerle olamazdım.’’
Sevebilir miyim sizi?
Saygı duyuyorum öncelikle ve siz izin verseniz de vermeseniz de: Seviyorum…
Hiç tanımadığım sayısız insan ama yüreklerine dokunduğum…
Sevmek asla zor değil…
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Ani bir refleksle yazdım bu satırları ve hiçbir edebi kaygım da yoktur.
Sürç-ü lisan ettiysem affola.
Son bir şey…
Ya da boş verin: Onu da ilerde yazarım tabii ki de Allah’ın izniyle.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sağ olun var olun değerli abim.
Selam ve saygılarımla...
Yazdığınız temada sayfalarca dertleşebiliriz ama sevgili Aynur Engindeniz söylemiş zaten söyleyebileceğim çok şeyi. O kalemi boşuna sevmediğimi düşündüm az önce okurken. Farkında mısınız, kalem diyorum çünkü biz çoğumuz yazdıklarımızdan, paylaşımlarımızdan başka bilmez, tanımayız birbirimizi. Bir şey daha var; şu an görüldüğü gibi biz sadece sayfamızda paylaştıklarımızla değil, diğer sayfalarda okuduklarımızla da sever ya da sevmeyiz birbirimizi. Şiirini, öyküsünü okuyup hayran kaldığım, başka bir sayfada yorumunu okuyup bir daha sayfasına uğramadığım kalemdaşlarım var desem, anlatabilir miyim? Reeli sanalıyla insan çok da gizlenemez aslında, sözcükler ardına. Yeter ki okumayı bilelim. Fazla değil üç cümlesinde kişi kendini resmeder zaten, ama biz bu alanlarda yazmaya o kadar odaklanmışızdır ki okumayı atlarız... Atladığımız için de insanlar hakkında sıkça yanılırız. Yaşamda olduğu gibi tıpkı. Yani iletişim kazalarını hepimiz yaşarız ancak bir kişi sizi iki kere aynı yerinizden incitebilmişse, ona iyi niyet diyemiyorum Gülüm hanım. Herkese bir kere yanıltma hakkı vermek kafi bana sorarsanız, ikincisi kendimizi ısraf. Aynur hanımın dediği gibi övenlere teşekkür, eleştirenlere eyvallah derken ölçü önemli. Denge orada sanki. Sayfamda beni övdüğünü sanan insanlar sildim ben okuduklarım listemden. Eleştiri diyen büyükler kırdım ki başa dönsem yine yaparım çünkü önce büyük büyüklüğünü bilecek.Olmazsa küçüğe küçüklük ar değil. Büyüklüğü ya da küçüklüğü idrakten uzak aklın şaheseri de bana gerek değil. Felseme bu .A, boşverin canım diyecek kadar önemsiz bir konu değildi bu. Okudum, paylaştım. Yaşamadan öğrenilmeyecek ne yazık ki. Hayat gibi...
Sevgil, saygımı bıraktım sayfanıza... Dost selamımla.
Gülüm Çamlısoy
Sevgi ve selamlarımla Aynur hanım...
Çok muhterem hanımefendi.
Ne yalan söyleyeyim ,ilk başlarda uzun olduğu için yazılarınızı okurken dikkatimi fazla veremiyordum. Bu satırların itibarsızlığından değil haşa, zamansızlıktandı belki.
Fakat zaman içinde ağır ağır ve dikkatle okudukça yakaladım şu yazıda da ifade buyurduğunuz ince noktaları.
Zaman zaman hemfikir olmuşluğum da çok oldu zaten.
Yazınızdan yola çıkarak buraya o kadar çok şey yazasım var ki,
Ama kaleme hadsizlik olmasın derim.
Zira hepimizin kendinden bir şey bulacağı hususlar var bu yazıda zaten.
Kandırmayı bilmeyen kalplerimizin en sinsi dost(!) larımız tarafından nasıl kandırıldığını defalarca tecrübe etmiş birisi olarak ben de diyorum ki,
***Kanmalarım samimiyetim, kandırılmam masumiyetimdi.***
Ben yine sevmelere teşne kalbimle nedamet değil iftihar edeceğim her dem.
Meğer "Kaybetmelerim ise büyük kazancımmış." diyerek...
Onlar için asla üzülmem, zira dost kaybedenlerin sadece acınacak hallerini bilirim. Onlarda zerre miskal vicdan olmadığını da. Hele de dostunu sırtından vuranların belhum adal olduklarna inanıyorum artık.
Yalanın binası hiç olmadı, olmayacak.
Yalanları bina edenlerin ise haline Allah acısın artık!
Çünkü hayvanlar dahi asla dostunun sırrını ifşa etmez, onu hançerlemez. Kendi menfaati için insan yemez!
Bu minvalde derim ki;
Her giden kendini bitiriyor madem
Kaybedenler ise kaybettiklerine yansınlar.
Ve aynadaki zavallıya baksınlar.
Sen var olduğuna bir kere daha şükret...
Sayın ÇAMLISOY her dem ihtiram ile.
Almıla Kargülü
Gülüm Çamlısoy
Selam ve saygılarımla efendim...
Siz,
iyi,
samimi,
dürüst,
duygulu,
hanımefendi,
güvenilir,
ve de;
sevilen bir kalemsiniz.
Dünya güzeli cümlelerinizi,
sizi seven gözlerle, gönüllerle buluşturmaya devam...
Gülüm Çamlısoy
Güzel bakan güzel görüyor madem demek ki bir o kadar haklıyım sizlere duyduğum inanç ve güvende.
Sağ olunuz.
Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Benim rahmetli annem derdi ki: " canım kızım, kanatların çıkıp melek olsan da kötü niyetli insanlar onlara da laf eder" ...
Çok haklı olduğunu biliyorum şimdi. Her şeyi önce kendimiz için yapıyorsak, bize ne düşüncelerden. Hele güzelliği kirletenlerden...okula başlarsın silgini kıskanır yanındaki, güzelsindir suç olur, imkanın vardır o abartılır, sevgilin olur kıskanılır, eşin olur çekemezler, helalinle para kazanırsın haram derler, gülümsersin niye gülümsedin derler somurtursun sebep ararlar, makyaj yaparsın boya fıçısı derler yapmassın ayy rengi gitmiş galiba sorunları var derler, kaliteli giyinsen savruk olursun, giyinmesen çapulcu...özetle insanların bazıları kendi iç huzursuzluklarını başkalarının sıkıntılı gördükleri şeyleri ile giderirler, öyle tatmin olurlar kendi dünyalarında. Acıyorum ben böyle şekillendirilen duygu biçimlerine Gülüm Hanım; aslında nasıl görüyorsak karşımızdakini biz öyleyiz. Nasıl bir yorum oluşuyorsa beynimizde bir başkasının yazdıklarına istinaden, işte üstüne bastığımız detayın ucunda sallanan yine bizim kişiliğimiz.
Birer ilizyon içinde yaşıyoruz gerçek olmayan. Biz şekillendiriyoruz evreni yüreğimizden geçirdiklerimizle. Hâl böyleyken ve gücümüz sonsuzken kendimizi niye başkalarına ifade etmek zorunda bırakılıyoruz gerçekte anlamadığım bir durum ki siz sanırım saçmalıklara dayanamayıp kaleme almışsınız yazınızı mecburiyetten.
Keyifle okudum ve ben de sizi çok seviyorum güzel ruhlu, melek dostum....
Sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
Belki de eksik hissederken bir yanımızı diğer yandan taşan nice anlamsız sözüm ona fazlalık addedilen.
Rahmetli annenizin mekanı cennet olsun: Ne güzel eylemiş.
Beğendiğimizden ziyade beğendiremediğimiz.
Çok isterdim doğrusu tüm evrenin şeffafa büründüğü ama olası değil bu açıdan alabildiğine şeffaf olma ihtiyacı hissediyorum ve yalan söylemeyi de bir türlü beceremedim: eh, olan da bana oluyor.
Seviyorsam yürekten ve sevmiyorsam da tepkisiz ama tek bir rötuş yapıyorum iç sesimle: sevilmeyi dilemek.
Hele ki söz konusu olan vasıflarımızın ya da sahip olduklarımızın ölçütü ise...evet: suç unsuru olabilmekte insanın varlığı dahi ve ne yazık ki gerçek dünyada çokça da örneği yaşanmakta.
Belki de kardeşim ve herkesin dediği gibi:''su akar yolunu bulur...''
Yine de çabalamak ve umut etmek hem sevenlerimiz ve sevdiklerimiz bize yeter.
Sevgi eksikliğini gidermek ise çok zor ve çok da sancılı.
Yine de benzememek adına mutluyum en azından saklı tuttuklarımdan alıyorum gücümü ama öncesinde Yaradandan.
Varlığınız her daim ılık bir meltem gibi ferahlatır içimi: çok çok sağ olun İpek hanımcım.
Hoş bir duygu doğrusu bunca gönül bağı kurduğum insan ve gerçekten de laf olsun diye, değil gerçekten duyumsadığım, değer verdiğim ve sevdiğim nice insan.
Ben de sizi çok takdir eder ve çok da severim hele ki sıcak yorumlarınızda yine varlığıma sunarken güzel dileklerinizi.
Her şey ama her şey gönlünüzce olsun İnşallah ve güzel bir hafta dilerim.
Sağ olun çok sağlık güzel kalpli arkadaşım.
"İki kişi iken paylaştığım insan sayısı katlandı bu sayı: Dört, altı, onlarca insan ve ne yazık ki hayatla arama sokulan nice nifak. Dert değil ve hakkım da helal olsun zira bende de çok sır mevcut ama mezara götüreceğim nice sır zira laf olsun diye korkmuyorum Allah’tan hele ki Allah’ın sopası yok vecize ile bire bir yaşanmışlığım da olduğu gerçeği ile… Bir o kadar inandığım İlahi Adalet ve yine yüce Yaradan’ın merhameti…
Her beyanım gerçek."
İyi akşamlar saygı-sevgideğer kalem dost Gülüm hanımefendi, siz dört yıldır yazın yaşamının içinde olduğunuzu söylüyorsunuz. yeniyim ben daha bir yıl olmadı aranızdayım. biliyorum geç kalmışım. lakin hiç bir olgu için geç sayılmaz diye de bir söz var. neyse geç olsa bile sizin gibi altın kalpli, kamemşör bir kalem dost tanıdım. mutluyum. İstanbul kızı olmak işte böyle bir şey. engin hayal gücü ve bitip-tükenmez bir söz hazinesi.
ondan öte riyasız, yalansız-dolansız yurdumun yüksek dağlarındaki ak köpüklü pınarlar örneği temiz bir kalp. şu realiteyi anımsatmak isterim size Gülüm hanım, dünya bu ne yapacaksınız. kötüler olmazsa iyileri neye göre değerlendireceğiz. cennet değil ki, burası...kötülerin olması yaratılış hikmeti...
"mezara götüreceğim" diyorsunuz. hayır götürmeyim. onları güzel öyküler içinde bizlere sunma güzelliğini de göstereceğinize inanıyorum.
izanınıza ve güçlü kaleminize ve de emeğe saygımla kolay gelsin. ben de içimden geldiği gibi yazdım. hatalar affola.
selam, saygı ve sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ediyorum öncelikle.
İç sesimin uzantısı şu kalem ve kurulu bir köprü yine sizlerle arama.
En derin saygılarımla hocam...
Gülüm Çamlısoy
Sevgili Neşe hanımcım varlığınızı seviyorum ve çok da teşekkür diyorum.
Sevgimlesiniz ve annenize lütfen hürmetlerimi iletin sevgili dostum...
Zaman içinde öğreneceğiniz bir şey daha var: ani reflekslerle yazı eklememek. Sonra birgün bunları okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Yazmayı bırakmanız inanın burada pek az kişinin umurunda olur. Ama zararını siz görürsünüz. Size samimi tavsiyem herkesin methiyesine inanıp değişik hislere kapılmayın. Hele asla herkesi dost sanmayın. Üzülürsünüz. Sizin gibi yumuşak huylu insanları kullanmak ve üzmek bazıları için Nasıl bir zevktir.
Özcümle hiç takmayın bunları. Özel hayatınızda sorun yaşamışsınız bu alemi ne diye dert edersiniz? Yazarken huzurlu musunuz, buna bakın. Gerisi hikaye.
Billur'a katılıyorum bu arada😊
Sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
Gerçek hayatta o zevki tadan o kadar çok oldu ki bu bağlamda içim taş tuttu, demek isterdim lakin güçleniyorum acırken canım ve şu da bir gerçek ki: Sizler çok şey ifade ediyorsunuz benim için ve bunu net dillendiremesem de biliniz ki: tutunmak adına tüm çabam ve bunu yine Rabbim sundu bana.
Keşke her kelime ki sarf edilen ve her gülümseme gerçek olsa ama ben zaten öyle addediyorum zira ayırım yapamıyorum gerçek ve yalan/düzmece arasında en azından inanmak istiyorum ve inanmalıyım da.
Burası ya da başka bir mecra ya da dahi olup olmadığım nice grup: Bu kötülüğü kendime yapamam zira çok çok masum bir edim yazmak ki kendi yağımla kavrulduğum yazılar ve şiirler ki bir o kadar da feyiz aldığım nice insan nice kalem.
Teşekkür ederim Aynur hanım.
Sevgilerimle sevgili yazarım.
Aynur Engindeniz
Gülüm Çamlısoy
Hele ki öğrenci ruhunu kaybetmemiş birine söylerken siz bunları evet...evet, bu dipsiz kuyuyu seviyorum ve kaybolmak da iyi geliyor ki kendimi her yeni bulduğumda hayat daha parlak ve gösterişli de evren.
Tek bir yıldıza karşılık gelsek her birimiz düşünsenize evren ne aydınlık olurdu.
Gecemi aydınlık kıldınız.
Bunları sizden duymak ve yanımda olduğunuzu bilmek ne güzel.
yeniden sevgilerimle sevgili yazarım...
Gülüm Çamlısoy
Memnun olmamdan ziyade bu tuttuğunuz ışık bilakis inanılmaz bir ivme sundu en azından neyi ölçüt bilmem doğrultusunda.
Değerli Aynur Hanım, bu ne bir meşguliyet ne de öylesine yaptığım bir karalama bilakis edebiyatın güncesinde bir nokta bile olabiliyorsam onca metin arasında ve gerçekten de gönül bağı kurduğum.
Usanmadan tekrarlıyorum: SİZLERE ÇOK ŞEY BORÇLUYUM VE BUNU NASIL İFADE EDECEĞİMDEN ZİYADE YİNE SİZLERİN HAKKI, ÖDEME İMKANIMIN OLMADIĞI.
Bu yüzden değer verdiğim ve değer görmekle çok da başka bir boyutta yine sadece Allah'ın bildiği ve tüm iyi niyetimle hayatıma bir yön vermek.
Sağ olun var olun.
Selam ve sevgilerimle...
Üzerime düşeni fazlasıyla yapmak ise tek temennim en azından dostluk ve edebiyat adına döşediğimiz satırlarda hibe ettiğimiz sevginin dokunulmazlığı.
Sizi okudum,büyük bir heyecanla.Duygularınızı,yazdığınız o andaki heyecanınızı
paylaştım,içimden,kendimle...
Biraz da üzüldüm.Yazan bu güzel insanın içinde; meğerse ne fırtınalar esmiş,ne acılar yaşamış.Hayatın içinde yaşanan,bilinmeyen gerçekler.Hepimiz biraz da öyle değil miyiz?
Sizi okumak gerçekten güzel,sevgilerimle...
Hayalleriniz,umutlarınız...
Mutluluğu yakaladığınızda hep sizinle olsun...
Gülüm Çamlısoy
Yeter ki önümüz ve yolumuz aydınlık olsun hem bireysel ve ülkece.
Bunca dert bunca tasa yine de Eyvallah yeter ki umudumuzu saklı tutalım.
Çok teşekkür ediyorum naif yüreğinize.
Sevgimlesiniz.
Her şey gönlünüzce olsun.
Ve mutluluk...Yeter ki pay edelim özellikle de sevgiyi hem de öylesine kolay ki sevmek sadece içten sadece daimi...
Bunda da bir hayır vardır. Düşünmek lâzım: Boş yere noktalar sıralanmamıştır.
Çözmeye çalıştım ama doğrusu anlayamadım...
Selamlar.
Gülüm Çamlısoy
yazımı silmesini rica ettim yönetimden. onu bekliyorum.
sağ olun sağ olun dostum.
varlığınızla güç verdiniz.
selam olsun yüreğinize.
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim.