8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1878
Okunma

Sinema salonundan çıkıp caddeye adım atar atmaz, yüzüm adeta buz kesmişti. Anlayamamıştım, hava birden bire böyle nasıl sertleşmişti. İki saalik hayal dünyası da gerçek yaşama dönünce bitivermişti.
Kabanımın yakalarını iyice dikleştirip, üşüyen burnumu da hapsedince atkımın içine, sıcak nefesim, pek bir iyi geldi buz tutmuş burnuma ve soğuktan büzülen dudaklarıma. Bir an önce otoparka gidip kendimi arabama atmak istiyordum. Hızlı hızlı adımlarken kaldırımı, bir köşede duran çiçek tezgahı ve önündeki tabure üzerinde oturan çiçekçi kadın gözüme takıldı.
Desenli pazen eteği, dizlerine kadar uzanan kalın örgü mantosunun altından yere uzanıyordu. O da çok üşümüştü besbelli. Ağzına yaklaştırmış ellerini, uçları açık eldiveninden görünen morarmış parmakları üzerine üflüyordu nefesini.
Bir sürü amaca hizmet ettiği gibi tezgahındaki rengarenk çiçekleri, ne güzel de şenlendiriyordu bulundukları yeri. Aslında hiç de göründüğü kadar kolay değildi işleri.Düşünsenize Sokak ortasında yağmur demeden sıcak, soğuk demeden sabahtan akşama kadar ekmek parası peşinde olmak kolay olmasa gerekti. Tam koşturarak geçip gitmişken önünden, bunlar aklımdan geçince, geri dönerek, dikildim önüne.
- Kolay gelsin!
- Sağ olasın ablam!!!
Bir yandan kucağında koyduğu çiçeklerden, yeni demetler yapıyordu oturduğu yerde. Baktım tezgahının altlında bir piknik tüpü. Hani şu üzerine ıstıcılı takılı olanlardan. Ama yanar vaziyette değildi nedense. Sormadan duramadım bende.
- Isıtıcında varmış yanında. E! Neden yakmıyorsun ki bu soğuk havada. Üşümüyor musun?
Burnunun ucu palyaco burnu gibi kızarmıştı garibin. Şaka gibi geldi sözlerim. Güldü..
- A be yok! Olur mu, dedi. Donuyom ben de gördüğün gibi. Ama çakmak unutmuşum, yakamıyom ki!.
Parlamıştı yüzüme bakarken, buğulu yeşil gözleri.
- E! Sorsaydın gelen geçene, birisi yakıverirdi!
- Valla ablam kime sorsam "yok "dedi. Ben de şaşa kaldım.
- Desene şansına bir sigara içene rastlayamamışsın.
- Aynen be!!! Ben de içmiyom. Ama tüp için taşıyodum yanımda. Unutmuşum işte.
Elindeki çiçekleri tezgahına bırakıp ayağa dikildi.
- Ee! Sana ne vereyim, ablam?
Aslında amacım bir demetlik de olsa ona katkıda bulunmaktı. Bir süre bakındım hangi çiçekten alsam diye. Her biri birbirinden güzel ve göz alıcıydı. Sonra yeşil dikenli yaprakların üzerinde toptop kırmızı boncuklarıyla kokinalar gözüme takıldı. Bilmem bilir misiniz çok da zahmetlidir o demetlerin bir araya getirilişleri.
Ben de bunu bir proğramda izleyip görmüştüm. Kırmızı boncuk gibi kısımlar resmen o dikenli yaprakları olan dalların üzerine tek tek yerleştirilip bağlanıyordu. Oysa kırmızı boncukların hep o dikenli yapraklar üzerinde büyüdüğünü sanıyordum. Sezon itabariyle tam zamanıydı. Yeni yıl ruhuna kokinalar pek yaraşırdı. Fazla düşünmeme gerek kalmamıştı.
- Kokina istiyorum, dedim, şöyle güzelinden bir demet seçiver hadi!
Hemen su kovaları içinden toplamaya başladı bir bir. Yaptı koca bir demet.
- Dur ya, dedim hepsini alacağım demedim ki? Kovada kokina bırakmadın!
Eh! Onlara bırakılırsan seçimi sonuç bu. Gerçi bırakmasan da genelde onların dediğine gelirsiniz garanti.
Ağzının içinde bir köşeden, diğerine devretti çiğnediği çikleti. Ne de yakışmıştı kulağına sıkıştırdığı kırmızı margareta çiceği. Yüzünde alaycı bir gülümseme kokinaları sararken ince jelatine, bir yandan da tatlı tatlı şikayette bulunuyordu Roman güzeli.
- Al işte be ya!!! Bak ne güzel demet yaptım sana en güzellerinden, dedi. Daha ne istersin? Yok zaten doğru dürüst müşteri, morarmışım burada dikilmekten sabahtan beri.
- İyi de, ne yapayım bu kadar kokinayı? Kokusu yok, dikenleri çok, matah bir çiçekmiş gibi yani... Hadi bir değil de iki demet olsun bari!
Dinlemiyor ki Roman güzeli, ısrarına devam etti.
- A be ne cimri çıktın sende! Akrep mi var cebinde? Korkmayasın çok istemeyecem.. Ver hepsine 15 papel.
Hep aynı taktik. Pazarcılar bir bunlar iki. İyi niyetine pişman ettirirler insanı ille ki! Bir kilo dersin, üç beş kiloyu boşaltırlar pazar sepetine. Tek güle niyetlenmişsindir, bakarsın koca bir demeti tutuşturmuşlar eline.
Neyse dedim, bu soğukta daha fazla ısrar gereksiz. Hem hazırladığı güzel buketin hatırına, hem de soğuktan burnu kıpkırmızı olmuş Roman güzeline kıyamamıştım da. Ödeyip onbeş papeli, aldım elinden demeti.
Pişman oldum mu sonuçta. Kesinlikle hayır tabi. Her yılbaşı yaklaştığında, zaten bulundurmayı severdim evin bir köşesinde, bir demet kokina ve yılbaşı çiceği saksıda. Tekrar atkımın içine mümkün olduğunca gizleyip yüzümü, tuttum otoparkın yolunu
*