- 1779 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
KOKİNALAR!
Sinema salonundan çıkıp caddeye adım atar atmaz, yüzüm adeta buz kesmişti. Anlayamamıştım, hava birden bire böyle nasıl sertleşmişti. İki saalik hayal dünyası da gerçek yaşama dönünce bitivermişti.
Kabanımın yakalarını iyice dikleştirip, üşüyen burnumu da hapsedince atkımın içine, sıcak nefesim, pek bir iyi geldi buz tutmuş burnuma ve soğuktan büzülen dudaklarıma. Bir an önce otoparka gidip kendimi arabama atmak istiyordum. Hızlı hızlı adımlarken kaldırımı, bir köşede duran çiçek tezgahı ve önündeki tabure üzerinde oturan çiçekçi kadın gözüme takıldı.
Desenli pazen eteği, dizlerine kadar uzanan kalın örgü mantosunun altından yere uzanıyordu. O da çok üşümüştü besbelli. Ağzına yaklaştırmış ellerini, uçları açık eldiveninden görünen morarmış parmakları üzerine üflüyordu nefesini.
Bir sürü amaca hizmet ettiği gibi tezgahındaki rengarenk çiçekleri, ne güzel de şenlendiriyordu bulundukları yeri. Aslında hiç de göründüğü kadar kolay değildi işleri.Düşünsenize Sokak ortasında yağmur demeden sıcak, soğuk demeden sabahtan akşama kadar ekmek parası peşinde olmak kolay olmasa gerekti. Tam koşturarak geçip gitmişken önünden, bunlar aklımdan geçince, geri dönerek, dikildim önüne.
- Kolay gelsin!
- Sağ olasın ablam!!!
Bir yandan kucağında koyduğu çiçeklerden, yeni demetler yapıyordu oturduğu yerde. Baktım tezgahının altlında bir piknik tüpü. Hani şu üzerine ıstıcılı takılı olanlardan. Ama yanar vaziyette değildi nedense. Sormadan duramadım bende.
- Isıtıcında varmış yanında. E! Neden yakmıyorsun ki bu soğuk havada. Üşümüyor musun?
Burnunun ucu palyaco burnu gibi kızarmıştı garibin. Şaka gibi geldi sözlerim. Güldü..
- A be yok! Olur mu, dedi. Donuyom ben de gördüğün gibi. Ama çakmak unutmuşum, yakamıyom ki!.
Parlamıştı yüzüme bakarken, buğulu yeşil gözleri.
- E! Sorsaydın gelen geçene, birisi yakıverirdi!
- Valla ablam kime sorsam "yok "dedi. Ben de şaşa kaldım.
- Desene şansına bir sigara içene rastlayamamışsın.
- Aynen be!!! Ben de içmiyom. Ama tüp için taşıyodum yanımda. Unutmuşum işte.
Elindeki çiçekleri tezgahına bırakıp ayağa dikildi.
- Ee! Sana ne vereyim, ablam?
Aslında amacım bir demetlik de olsa ona katkıda bulunmaktı. Bir süre bakındım hangi çiçekten alsam diye. Her biri birbirinden güzel ve göz alıcıydı. Sonra yeşil dikenli yaprakların üzerinde toptop kırmızı boncuklarıyla kokinalar gözüme takıldı. Bilmem bilir misiniz çok da zahmetlidir o demetlerin bir araya getirilişleri.
Ben de bunu bir proğramda izleyip görmüştüm. Kırmızı boncuk gibi kısımlar resmen o dikenli yaprakları olan dalların üzerine tek tek yerleştirilip bağlanıyordu. Oysa kırmızı boncukların hep o dikenli yapraklar üzerinde büyüdüğünü sanıyordum. Sezon itabariyle tam zamanıydı. Yeni yıl ruhuna kokinalar pek yaraşırdı. Fazla düşünmeme gerek kalmamıştı.
- Kokina istiyorum, dedim, şöyle güzelinden bir demet seçiver hadi!
Hemen su kovaları içinden toplamaya başladı bir bir. Yaptı koca bir demet.
- Dur ya, dedim hepsini alacağım demedim ki? Kovada kokina bırakmadın!
Eh! Onlara bırakılırsan seçimi sonuç bu. Gerçi bırakmasan da genelde onların dediğine gelirsiniz garanti.
Ağzının içinde bir köşeden, diğerine devretti çiğnediği çikleti. Ne de yakışmıştı kulağına sıkıştırdığı kırmızı margareta çiceği. Yüzünde alaycı bir gülümseme kokinaları sararken ince jelatine, bir yandan da tatlı tatlı şikayette bulunuyordu Roman güzeli.
- Al işte be ya!!! Bak ne güzel demet yaptım sana en güzellerinden, dedi. Daha ne istersin? Yok zaten doğru dürüst müşteri, morarmışım burada dikilmekten sabahtan beri.
- İyi de, ne yapayım bu kadar kokinayı? Kokusu yok, dikenleri çok, matah bir çiçekmiş gibi yani... Hadi bir değil de iki demet olsun bari!
Dinlemiyor ki Roman güzeli, ısrarına devam etti.
- A be ne cimri çıktın sende! Akrep mi var cebinde? Korkmayasın çok istemeyecem.. Ver hepsine 15 papel.
Hep aynı taktik. Pazarcılar bir bunlar iki. İyi niyetine pişman ettirirler insanı ille ki! Bir kilo dersin, üç beş kiloyu boşaltırlar pazar sepetine. Tek güle niyetlenmişsindir, bakarsın koca bir demeti tutuşturmuşlar eline.
Neyse dedim, bu soğukta daha fazla ısrar gereksiz. Hem hazırladığı güzel buketin hatırına, hem de soğuktan burnu kıpkırmızı olmuş Roman güzeline kıyamamıştım da. Ödeyip onbeş papeli, aldım elinden demeti.
Pişman oldum mu sonuçta. Kesinlikle hayır tabi. Her yılbaşı yaklaştığında, zaten bulundurmayı severdim evin bir köşesinde, bir demet kokina ve yılbaşı çiceği saksıda. Tekrar atkımın içine mümkün olduğunca gizleyip yüzümü, tuttum otoparkın yolunu
* * *
YORUMLAR
Billur T. Phelps
Sevgiler,
Tiyatronun kapısına asılmış gülmek ağlamak,
Gönül kapısına asılmış gülerken ağlamak,
Çiçeklerim var sepet sepet
Sevgilini sevindirirsin
Gözyaşlarını dindirirsin
Çiçeklerim var demet demet,
Hayatın gülerken ağlayan çiçekleri, esenlikler dileklerimle...
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps
Daha iyece misin bugünler de.. Ben de hep sağlığını merak ediyorum.
eleştiri değil. katkı olsun diye aklıma gelenleri yazdım.
...
Bizimki de iş değil. Dondum valla kıçıma kadar. Hah sinemadan çıktılar. Rabbim yardım et, yarın ödenecek bir sürü borç var. Offf, hepsi geçip gidiyor. Bu soğuk havada kim çiçek alır! Şu kabanını iyice dikleştirip üşüyen burnunu atkısını hapseden abla mı? Yok yok, hızlıca geçip gitti. Bu akşam ekmek yok bize. Gözlerimin içine de bakmıştı.
Soğuk havalarda çiçek satmak zordur, dedim Babama. Yıllardır bu işi yapıyor anlamadı halen. İnsanlar sobanın peşinde içlerini ısıtmak için. Kışın çiçekler içi ısıtamaz. Alma dedim Hacı Osman’dan. Dinlemiyor ki, satan o değil. Elinde kumanda uzanmıştır kanepeye.
- Kolay gelsin.
Bu o kızcağız. Nasılda üşümüştü garibim.
- Sağol ablam. Hoş geldin.
Gitmişti bu zavallıcık. Dur şu demeti bitireyim. Piknik tüpünü soruyor. Garip, halimi acıdı. Bir milyon çakmak be ablacığım alırım istersem. Ama tüp dayanmıyor ki! İşlerin öldüğü bugünlerde kazancımız ne ki. Zavallı rahmetli annem kocası ve çocukları evde yokken sobayı hiç yakmazdı. Çok soğuk günlerde kat be kat giyer, akşama kadar bizi beklerdi. Dondurucu soğukta bile. Sonra veremden öldü.
- Sana ne vereyim ablam.
……………
Kokina aldı ve gitti, memnuniyetsiz bir tavırda. Ama olsun elim boş gitmeyecek eve. İyiydi zavalıcık. İçi ısınmıştır belki....
.........................
keoma tarafından 12/17/2016 12:26:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Billur T. Phelps
Dışarıda Hava yine buz gibi, sanki biraz da kırıklığım var gibi.
Evde miskinlik yapıyordum ne güzel. Masamda laptopum, karşımda TV
Ha! Bir de salep yapmıştım, bol tarçınlı sından mis gibi.
Sayende boğazım da kaldı, sonunu getiremeyeceğim gibi
Hadi bakalım .....
Hımmm!...
Ne yalan söyleyeyim, tanımıyordum çiçeği
Sayenizde tanımış olduk.
Ve de,
hayattan hoş bir kesit okuduk yine.
Güzel kaleminizden dökülen güzel cümlelerinizle.
Billur T. Phelps
Şaşırdım bilmeyenler olduğunu duyunca zira,
çocukluğumdan beri her yıl baş köşeye gelir oturur kendileri..
Tabi özellikle de yeni yıl arifesi...
Ne demişler, öğrenmenin yaşı yok dimi ?
Bir tutam hayat
Yakından inceleyince tanıdım.
Mersin bitkisine benziyor.
Şimdi bana bayağı bir güleceksiniz.
İki sebeple.
Birincisi başlığı görünce bunun ''Kokona'' kelimesinin değiştirilmiş bir versiyonu sandım. Hani kelime önce Kankardeşi idi, sonra kanka ve nihayet kanki oldu ya işte aynen öyle bir şey... Kendi kendime '' Billur Hanım kokonaları ele aldıysa mutlaka nefis bir komedi okuyacağım'' Diye başladım okumya.
Yazıyı okudukça bana çok gülmenize yol açacak diğer sebep ortaya çıktı.
Kokina dediğiniz o çiçeği yaklaşık her gün görüyorum.
Nerede? Bizim burada bir marketin önünde tezgah açan aynen sizin tarifini yaptığınız bayan gibi bir bayan var. Akşama kadar çiçek satar. Onun tezgahından bildiğim gibi Kadıköyde de görürüm iskele yakınlarında...Dahası çiçekçi tezgahlarında görmeme de gerek yoktur zira görev yaptığım her yerde vardı bu çiçek. Özellikle de Akdeniz Ve Ege sahillerinde...Ama adının kokina olduğunu bilmezdim.
İyi de değerli arkadaşım siz bizim Tavşan memesini niçin kokina yaptınız ki? Ben ne anlarım kokinadan kokonadan...)))))))))))))))))
O değil de Roman gacısı bile biliyor kokina olduğunu, ben bilmiyorum. Kendimi intihar edeyim bari))))))))
Bu arada yorum yazayım derken bayağı bir yazı çıkardım .
Sizi tekrar sitede görmekten duyduğum memnuniyeti dile getirerek selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Billur T. Phelps
Ama iyi fikir gibi geldi. Günümüzün kokonalarını kaleme almak. Haşlama, taşmama misali... Bunu bir kenara yazdım. Bu arada bakın ben de onlara "Tavşan memesi" dendiğini bilmiyordum, sizden öğrendim.
Buralara geleli iki hafta oldu. Gidene kadar da bir kaç hikaye çıkartırız inşallah
Sevgiler benden
Ben hiç sevmem o çiçeği Billur. Çocukken köyde bunların öbeğinin içine düşüp acıdan bayılmışlığım var. Yani o dikenlerin ucuna takılan kırmızı top ben olmuştum :) Ama sen böyle anlatınca kim korkar kokinadan dedim.
Ah sokaklardaki kadınlar, adamlar çocuklar, kedi köpekler. Vaktim oldukça bütün roman satıcılarla sohbet etmeye çalışırım. Zaten bir kere konuş sonra seni kendileri yoldan çevirirler. Evet netice de bir kaç papel kaybedersiniz ama muazzam bir duygu yakalarsınız: kibir. İçimzde gizlenen o kendini çok sevme hali bir romanla su yüzüne çıkar. Biz farketmeden bir de. Şükür severim, ama bir garibi gördükten sonra şükredenden nefret ederim.
Şansına güzeline denk gelmişsin :) benimkiler hep teyze :)
Seni burada görmek çok güzel sevgili Billur. Hatta en güzel seni burada görmek.
Sevgilerimle.
sami biberoğulları
Billur T. Phelps
Sevgili Aynur,
Kötü bir anın varmış kokinalardan, haklısın ama üzerine düşen sensin, kokinalar ne yapsın? - :)
* * *
Beyoğlu kız orta okulunda okudum ben. Bazen Cihangir de ki evimize dönerken, yokuş yukarı çıkmaya üşenir, Beyoğlu'ndan gitmek yerine Kuledibi'nden Tophaneye inerek giderdim. Çocukluk aklı işte oradan yukarı da Kadirler yokuşunu tırmak zorunda kalacağımı unutarak :)
Niye anlattığıma gelince, O sokaklar bir zamanlar Roman vatandaşlarımızın en çok oturduğu yerlerdi. Hala öyle midir bilmem! Çünkü okul bittikten sonra bir kere bile oralardan yürümedim. Bir çok defa kavgalarına şahit olmuşluğum var mesela. O bile harikaydı. Birbirlerine söyledikleri o havalı cümlelerini duysan eminim senin de hoşuna giderdi. Alem insanlar vesselam.
* * *
Ben ancak bir şeyler karaladıkça geliyorum buraya. Ama aradan çok zaman geçiyor ve bir çok takip ettiğim arkadaşımın yazısını kaçırıyorum. En çok da buna üzülüyorum. Gerçekten vakit yaratmak gerekiyor, en azından güne gelmiş yazıları okumak için.
Gayret edeceğim söz, en azından hani, siz sevinin diye!
:))))))
Kokinayı, kokmadığını şimdi sizden öğrendim.
Ama bu yazı kokina kadar güze gül kadar kokulu olmuş neredeyse...
Teşekkürler.
Billur T. Phelps
Ne kadar zarifsiniz. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuza..
İlk olmak da bir ayrıcalık bence
Sevgiler ,