- 390 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir mesleğin tarihi yolculuğu...
“(3) Teftiş Kurulu Başkanlığı, Başkan ile Başkanlık birimlerinde ve çalışma merkezlerinde görevli Bakanlık Maarif Müfettişleri ve Bakanlık Maarif Müfettiş Yardımcılarından oluşur. Başkanlığın görev merkezi Ankara’dır. Bu merkez, Başkanlık birimlerinde görevlendirilen müfettişlerin aynı zamanda çalışma merkezidir.
Bu hüküm 9 Aralık 2016 gün ve 29.913 sayılı resmi gazetede yer almakta olup,illerde görev yapanların hukuken görev,sorumluluk ve yetkileri Bakanlığa devredilmiş demektir.
Halen yürürlükteki 222 sayılı kanunun 23.maddesine göre görev yapmakta olanların da bu alanla ilgili görevleri bitmiş /bitiyor tabi ki.
Dilerim daha sağlıklı olur bu karar ancak bu "merkezileşme" yerine,teftiş,denetimlerin ben daha ziyade "adem-i merkeziyetleşmesinin "doğru olacağını düşünmekteyim.Belki en ufak bir konuda,Bakanlıktan müfettiş istenmesi hem zaman hem de ekonomik olarak kayba sebep olacaktır/olabilir.
Esas konu,bu "mesleğin" idarenin etki,denetim ve kontrolu yerine daha bağımsız çalışmasının sağlanması olmalıydı.Bir tür "İç denetim" yolu olabilir belki bu ama artık geç tabi.
Tıpkı "yargının" bağımsız ve tarafsız olmasını savunmak ve bunun nasıl olacağına zihin jimnastiği yapılmasının yerinde olacağını düşünmek/savunmak gibi.
..........................
1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesine bağlı olarak,ilk "ilköğretim müfettişi" 1882 yılında Sivas’a atanıyordu.
Ve bugüne kadar da geçen süre 134 yıl kadar! Hep aynı olacak değil tabi ki "teftiş"!Şartları da dikkate alıp,buna uygun hale gelmesi lazımdı tabi ki.Ancak sanırım bu konuda "adapte" olmak sorunu vardı.Ne kadar tartışıldı bunlar emekli olduğumdan bilmiyorum doğal olarak ancak yeterince çaba gösterilmediğini söyleyebilirim.
Ben 1969 yönetmeliğiyle mesleğe başlayan eski bir ilköğretim müfettişiyim.
Sonra 1980,1990 ve 1999 yönetmelikleriyle de görev yaptım.Lakin adı emekli olduktan sonra epey değişti.
İlk olarak "eğitim müfettişi" dendi;sonra "eğitim denetmeni",son olarak da "maarif müfetişi".
"Modern devlet" standartlar koyar ve denetler ana ilkem oldu hep.
Ama bunun "nasıl" ve "hangi eleman /araçlarla "yapılacağına da çalıştım diyebilirim.Mesela İngiltere’de "Özel Şirketler" de okul denetimini ekip olarak yapabilmekteymiş.
Sonucunun da etkisi/yaptırımı var tabi ki.Yetersiz görülenin sözleşmesinin feshedilmesi gibi.Japonya’da belirli "not baremini tutturamayanın işine "geçici son verilmesi" gibi.
Biz bu anlamda çok "başarılı" sayılamayız tabi ki.En son 2015 PISA sonuçları ortada.
49,50 ve 52.sıralarda yer aldı ülkemiz.72 ülke arasında.
Ben eğitim olayımıza daha geniş açıdan ve bütünlüklü olarak bakılmasının doğru olacağını düşünmekteyim.
Okul tiplerinden başlayarak,öğretmen kalitesi,derslerin sayısı,programların içeriği,bazı derslerin "yerelde" belirlenmesi ve merkez ile taşra arasında "dengenin" de mutlaka sağlanabilmesi gibi.Okul bahçelerinin "beton" yerine,"toprak" olmasının da düşünülmesi gibi.Spor salonu ve "kampüs "modeli okullarda yüzme havuzuna da yer verilmesi gibi.
Hele hele üniversitelerin görev ve sorumluluğunun,Milli Eğitime kadrolu "eleman "yetiştirmek olmadığının kabullenilmesi gibi.
Bu ve benzeri "tartışmalarla" yol alabiliriz,başkası zor kanımca!
YORUMLAR
Derin konular bunlar.
Eğitim camiası içinde olmayanlar için kavraması zor...
sabri ayçiçek
Finlandiya'nın eğitim sistemini bir inceleyin isterseniz.
Çok kısa bir sürede dünya çapında başarıya ulaşmanın basit püf noktalarını veriyor.