- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Alan Etkisi Ve Totemi Oluş 10
Kişi kendi içinde korunan bir hücre ve ego bilincine sahiptir. Kişiler korunan bu yapı nedeniyle dıştan içe doğru bir ham madde girdisi yapar. Kişilerin bu nedenle yaptıkları kritik bir seleksiyon işlemleri vardır.
Kişiler bu kritik yapıyı; kritik bir seçme ayıklama girdileri yapmakla korudukları için; korunan bu yapıyı kendi içlerinde dış müdahalelere karşı yalıtırlar. Bu tür koruma ve yalıtma yapma ve sağlama nedeni iledir ki kişiler bu girdilere, titiz bir seçme ayıklama uygularlar.
Kendi içlerindeki hücre sel bazın korunumu gereği en az dış dünya ilkesi ile seçici olup içe alınan girdilerin ayıklanması yapılmakla birlikte bu girdilerin dışında kalmakla dışta; yine çok büyük bir dünya vardır.
İşte kişinin içine alınan bu kısıtlı dünyanın kişi içinde ortaya koyduğu bir alan etkisi vardır. Kendi dışında kalan dünyanın da kişiye, ikinci bir alan etkisi daha vardır.
Bu iki alan etkisi birbiriyle çelişirler. Bu iki alan etkisinden biri olmakla kişinin içinde yalıtılan etki kişinin, kişi egosunu oluşturur. Ölçü bu egoya göre hoşlanma ve ego içinciliktir.
Dışta kalan diğer etkiler egoyu gözetmeyen, hatta çok kes egonun isteklerine karşı olmakla, sanki egoyu yok etmek isteyen bir belirim olmaktadırlar.
İçte kurulan ego düzenli işlevlime işi ego için hayli pahalı ve yüksek maliyetli bir tasarruftur. Ne dıştaki ortam bencil oluşu destekler. Ne de dış ortamdaki olup bitenler bencilce oluşu illa köstekler olucu türünden bir zorunluluk gütmezler.
Yine de dışta, acıkan kişinin acıkmasına denk oluşuyla bir meyve bulunur. Dıştaki oluşmalar içinde kişinin yönelim etmelerine ilişkin yönelimlerine denk düşsellikçe bir meyve olması demek; kişinin haklı kuruntulara kapılmasına neden olur.
Kişinin dışa doğru olan eğilimleri ile dıştan da, kişinin bu eğilimlerini karşılamaya denk düşen şeylerin bulunması var demiştik. Bu denk düşsellik bencil kişimizin kişi düşünmesi içinde çınlamalar yapar.
Bu çıvlamalar kişinin dışını, tam da kişimiz içince oluşla donatılıp; düzenlenmiş gibi olmalarının algısını kişimize düşündürürler. Bu algılar kişilerde, kişilerin dış dünyayı ben merkezli bir dış dünya olmakla anlamasına yol açarlar.
Hâlbuki kişilerin iç dünyasını oluşturan kısıtlı girdilerin kişi içinde düzenlenişleri kadarıyla kişilerin iç dünyaları vardır. Kişi dış dünyayı bu iç dünyaları kadarı, olmakla, algılar.
Oysa kişiler, dıştan izole ettikleri en azla yetindikleri, dış dünyadan parçaları taşır olmalarının girişmesidirler. Yani kişi dış dünyaya ait, dış dünyanın parçası olan öğeleriyle ve yine izole ettikleri dış dünyanın yasaları ile yansır ve bu yansıma bağıntılarıyla eğilimli olurlar.
Bu yalıtmalar bir kişi içince davranışlar olup, genel dünya kütlesinden yalıtılmakla kişisi kılınmıştır. Kişi içince oluşan izolelerin iç çıvlamalı ruhsal tınışımları ile birlikte modüle edilirler. Bu modüle tutumlar, birlikte giden olmakla amaçlı eylemlere dönüşürler. Dıştan da sosyo toplumsa devinimi oluşurlar.
Bu nedenle kişinin girişmelerine denk düşücülerin kişiler dışında olmasından daha olağan bir şey olamazdı. Çünkü içiniz de kısmen dışınız gibi davranıyordu. Dışınız bir deniz ise siz, denizin kısmi özelliklerini taşıyan damlaydınız. Sizler de dışın içinde olmakla, denize düşen damlanın deniz gibi davranmasıyla davranıyordunuz.
Kişinin iç düzenli dünyası, kişinin dışına benzemesiyle kişilere kendi dışını hayal edici kurgulamalarda bulunması olmaktadır. Bu nedenle dışta, kişinin yönelimlerine denk düşen şeylerin bulması da bir lütuf olmayıp, zorunluluktu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.