- 903 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
HEPİMİZ KARDEŞİZ
Ülkemiz üzerine oynanan oyunların evveliyatını özetlersek ortaya şu tablo çıkar: Yıllardır doğu ve güneydoğu bölgelerimiz hep bir sürgün yeri olarak görüldü. Gıcık gittiğiniz bir adam mı var, yaz iki satır şikayet dilekçesi, "Sür doğuya, burnu sürtülsün!" anlayışı ile hareket edildi. O bölgelerde yaşayan halkımız ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden eksik kalınca maalesef zamanla ön yargılarla hareket edilerek ikinci sınıf vatandaş algısı yaratılmak istendi. Devletimizin hizmetleri oralara istenilen seviyede gitmedi. Bir de 1980 ihtilâli o bölge halkı ile askerimizi karşı karşıya getirdi. O dönemlerde cereyan eden hastalıklı kişilerin yapmış oldukları kişisel hatalar kurumlara mâl edilemez. Devlette devamlılık esastır. Kahraman, şanlı ordumuza zaman içinde iftira kampanyaları başlatıldı. Askerlerimizin köyleri yaktığı, o bölge halkına zulmettikleri algısı oluşturulmak istendi. Oralardaki toprak ağalığı saltanatının kökü bir türlü kazınamadı. Halka iş, aş imkanı zamanında sağlanamadı. Yeterli ölçüde fabrikalar kurulamadı, okullar açılamadı. Oralarda yaşayan kürt kökenli vatandaşlarımız, kardeşlerimiz okuyabilmek için bin bir zorluk ve çile ile batı illerine göç ettiler. Bir çoğu devletimizin üst kademelerinde görev aldı. Almaya da devam ediyorlar. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Valiler, Kaymakamlar, Müdürler, Doktorlar, Hakimler, Öğretmenler vb. her meslekten değerli insanlar, işte bu bölge coğrafyasından çıktı.
Tabi o bölgeler geçmiş yıllarda ihmal edilince, bölücü vatan hainlerine imkân doğdu. Cahil insanları kandırmak her zaman kolaydır. O bölgelerin yıllar öncesine dayanan ihmalleri maalesef bölücülerin ekmeğine yağ sürdü. Topraklarımız üzerinde rant sağladıkları için o bölgelerin masum halkını kandırdılar. Bir de buna bazı devletlerin ülkemizde karışıklıklar çıkarmak istemesi eklenince zamanla öyle bir algı oluşturuldu ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti toprakları üzerinde yeni bir coğrafyanın temellerini atmak için, o bölgelerde yaşayan masum halkımız üzerinde baskılar kuruldu. Askerine, polisine haince tuzaklar kuran, o bölgelerin her düzeyde kalkınmasını istemeyen malum güçler zaman zaman düğmeye basmak suretiyle halk ile güvenlik güçlerimizi karşı karşıya getirdiler ve çatışma ortamını doğurdular. Bunlara bir de geçmiş yıllardaki devlet politikalarındaki kararsızlıklar ve malum terör örgütlerini hafife almak eklenince, işte şimdiki tablo ortaya çıktı. Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı düşman bir halk oluşturmak istendi. Oysa o bölge halkıyla devletimiz arasında bir husumet asla olmamıştır. İş makineleri, kamuya ait araçlar neden yakılıp yıkılır sanıyorsunuz? Çünkü o malum güçler aldıkları emirlerle harekete geçiyorlardı da ondan. O bölgelerin kalkınmasını, gelişmesini istemiyorlardı.Durum böyle olunca bölge halkı sindirilmek, korkutulmak istendi. Yol kesen, arabaları durduran, kimlik soran ve "Buraların hakimiyeti bizden sorulur." imajı verilip,
güvenlik güçlerimizi ve askerlerimizi pasifize etmeye çalışan malum güçler ortalarda cirit atmaya başladı.
Yıllardır birbirimizden kız alıp kız veriyoruz. Bizim kürt kökenli vatandaşlarımızla asla bir sorunumuz olmadı, olamaz da. Bu anlamda HEPİMİZ KARDEŞİZ. Aynı bayrak altında, aynı topraklarda ve aynı Allah’a inanarak yaşıyoruz. Mantıken anlayamadığım şu ki, örneğin bir laz veya çerkez vatandaşımız Türk olduğunu onurla gururla söylüyor, cebinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kimliğini taşıyor. Ama maalesef bazı bölücüler bu durumu reddediyorlar, ama aynı mantıkla topraklarımızda her türlü hizmetten faydalanıyorlar. Yani o kabul etmedikleri Türk topraklarında. Lütfen bu maksatlı oyunlara gelmeyelim, tuzaklara düşmeyelim. Şimdi bir de "Halkların kardeşliği" saftatasını çıkardılar. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ tek başla idare edilir. Bir insanda da bir baş bulunur. İkilik ve karışıklık yaratmak kafa bulandırır.
Türk vatandaşının tanımı şudur : "Türkiye Cumhuriyeti’nin tabiyetinde bulunan kişi." Yürürlükteki 1982 tarihli Anayasa’nın 66. maddesine göre, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."
İnsan hiç namusunu satar mı ya da bir başkasına verir mi? Hele ki bu, namus gözüyle baktığımız TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ olursa.
Omuz omuza birlikte kazanmadık mı Kurtuluş Savaşı’nı? Düşman çizmesi altında işgal edilmiş vatan topraklarımızı birlikte korumak için canımızı vermedik mi? Bu ülke bizim. Barıştan, kardeşlikten, sevgiden kime ne zarar gelir ki. Zaman, birlik olmak zamanıdır. En azından yeni nesil bilinçlenmeli, sevgi ve barış tohumları yeşermelidir. Lütfen bu sinsi oyunlara gelmeyelim. Hepimiz birlik olalım. Geçmişte yapılan yanlışlıkların sorumluları pek tabi insanlardır. Fakat bundan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne düşmanlık beslemek anlamı asla çıkarılmamalıdır. İnsanlar toprak olur ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti inşallah sonsuza dek yaşayacaktır.
Bizler; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevisi, Sünnisi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde barış, kardeşlik, dostluk, hoş görü ve sevgi içinde yaşayan köklü bir aileyiz.
Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
10/09/2015- Isparta
YORUMLAR
Gerçekten güzel bir yazı.
Bu tür yazarlara,
bu tür yazılara bu günlerde çok ihtiyacımız var.
Toprak,
uğruna ölünmeden korunamıyor.
Bu onurlu görevde hayatını kaybedenleri de ''Şehitlik'' mertebesi ile onurlandırmış yüce dinimiz.
Bir vatanın var ise,
gerektiğinde onu korumak için öleceksin.
Ölmeyi beceremiyor isen,
en azından bu uğurda ölenleri sorgulamayacaksın.
Bu güzel yazıdan dersler çıkaracak çok insan var bu sitede.
Ama,
maalesef,
onların ideolojileri,
siyaset ufukları,
vatan sevgisinin çok çok üzerinde.
Güzel yazınız için tekrar sizi kutluyorum.
Ha!...
Bu ülkenin kuzeydoğusunda da yatırım yoktur, iş sahası sıfır seviyelerindedir.
İşlenecek toprak,
istihdam oluşturacak sanayi kuruluşları bulunmaz.
Yakın zamana kadar doğru dürüst yolu da yoktu bu coğrafyaların.
O yörenin insanları,
ekmeğini kazanmak için dünyanın dört bir yanına dağıldılar.
Hala da dağılıyorlar.
Tüm bu zor yaşama şartlarına rağmen,
hatta bir çoğunun etnik kökeni değişik olmasına rağmen,
ülkelerine karşı asla hainlik içinde olmadılar.
Tam aksine,
vatan sevgilerini dilleri, hareketleri ile hep belli ettiler.
Örnek olsun birilerine.