Sıradaki ya ben olursam?
Derin bir sessizlik… Şehrin hüznü ve yaşananın ağırlığına teslim edilmiş moraller… En çok böyle zamanlarda ayakta kalmak gerekse dahi, insan şüphelerine teslim olmadan edemiyor.
Hayatın akışında takvimin tozları inmişken ansızın; şaşırmaya, korkmaya bile zaman bulamadan canını teslim eden ya ben olursam?
Geçen haftalarda “ölüme fiyat biçmek” ve “korktuğumuz ölme biçimleri” üzerine beyin fırtınası yapmıştık bir kaç kişi. Üzerine çok da düşünmeye gerek duymadan, her gün cevaplarını bulabileceğimiz bir ülkede yaşamanın kasvetinde kaybolmaya alışmış zihinleriz biz. Uzay cisimleri üzerinde integral problemi çözmeye çalışmak gibi değil. Pratiğimizde, zihnimizin derinlerinden kolayca çıkarıp cevaplarını söyleyebildiğimiz sorular bunlar.
En baştaki soruya dönelim. Sıradaki ya ben olursam?
Ben kimim peki?
Ben vatan evlâdıyım. Askerim, polisim, aykırıyım, marjinalim, kâh sıradan bir öğrenciyim, kâh umursamazım, bir gün hastanede yatan bir hastayım, bir gün yoldan geçen biri, bir gün soğukta yolunu bulmaya çalışan depresif bir insanken, bir gün kalbi bir metre ötesinde koşarak giden aşık biriyim. Ulaşmak istediğim yolların sonuna ulaşamadan, ucunu bucağını bulamadığım düşüncelerimle hesabımı bitiremeden, iyileşemeden, gideceğim yere varamadan, yapmak istediğim tüm yolculuklardan, söylemek istediğim tüm cümlelerden cebren feragât etmek zorunda kalırım.
Düzenin içindeyim. Düzenler birbirine savaş açmış fakat o kapsamın tepesine yükselebilme şansı olmayan biriyim. Ölmek yerine kaosun üzerine fantastik bir dizi sahnesi gibi çöküp de, süper güçlerimle “DURUN!” demek isterken, diyemeyen biriyim. Kendi hayat gailemde kendi acılarımla bile yüzleşemezken, topluma inen hoyrat tokatlardan aldığım yaraları idrak etmekten uzaktayım. Gak diyemeden alev alır bedenim.
Ben bir toplum bilimciyim. Anlamanın ötesine geçmek zorundayım geçmek isterken yok edilirim. Sonunda vardığım nokta yine aynı iken bunca kötülük nereden gelir? Ben basit ve cahil bir insanım, neyse odur der , önüme konulanı kabul ederim. Sorgulayacak mecâlim yoktur arkamı döner giderim. Gittiğim yolda tuzaklar vardır, sıradaki benmişim diyerek, hiç edemeyeceğim vedanın ilk kelimesini aklımdan geçiremeden yitip giderim.
Küçük bir çocuğum ben. Yaşadığım dünyanın karmaşasını, gürültülerini, renklerini, sesini, kokusunu henüz çarpık algılarla sınırlandırılmamış temiz zihnimde kendimce yeniden yaratıp oturturken aklıma, merak ederim, daha çok merak ederim. Oyuncağım elimden alınır, sevdiğim bir şeyi kaybetmenin ilk acısıyla sarsılırım. Bir gün bir yolda, bir caddede bulunmam gerekir, sınırlandırılmış zihinlerin hiddet dolu savaşlarının kahrolasıca hamlelerinde her şeyimi kaybederim. Ufacık yaşımda elimde oyuncağımla gülümseyen resmimle manşetlerde hatıralarım kalır. Yaşayamadığım ömrüm kapalı bir zarftadır artık, akan göz yaşları, son nefesimin mührü olur.
Ya sıradaki ben olursam?
Dünyaya gaddar ve kötü oyunlarla dolu gelmiyor kimse. Fakat birileri beni sıradaki yapabiliyor, birileri canımı alabiliyor, birileri korkutabiliyor.
Canı yanan, can yakıyor. Korkuyu seçip, cesareti unutuyor.
Paramparça oluyor içim.
Ben kimim?
E.İ. 11.12.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.