- 491 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Mavi Köşk Gezisi
Hep adını duyardım. Güzelliğini ve ilginçliğini gidenler, görenler anlatırdı. Nasılsa bir gün gider görürüm diyordum hep. İşte o bir gün gelip çattı.
Türkiye’den çok değerli arkadaşım, üniversiteden sınıf arkadaşım olan ve şu anda Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi Doç Dr Turgut Tok misafirimdi. Ve yanında da çok değerli iki arkadaşı vardı.
Saygıdeğer eşleri ile birlikte Denizli İl Emniyet Müdürü Sayın Attila Çınar ve Denizli’nin ünlü işadamlarından Akça Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Erol Akça misafirimiz oldular. Kendilerine üç gün boyunca tüm KKTC’yi gezdirip tanıttık. Bu arada da yakından tanışma imkânımız oldu. Çok güzel üç gün geçirdik. Hoş sohbetlerimiz oldu. KKTC’yi doya doya teneffüs ettik.
Hepsi de Kıbrıs’ı çok sevdiler. İnsanlarımızı candan, içten ve samimi buldular. Yemeklerimizi çok beğendiler. Özellikle de ızgarada pişirilen hellime bayıldılar.
İlk gezimiz Mavi Köşk’e oldu. Buranın ününü duymuşlar ve mutlaka görmek istiyorlardı. Benim için de bir fırsattı bu.
Arabalara binerek Çamlıbel’in yolunu tuttuk. Çünkü Mavi Köşk, Girne - Güzelyurt dağ yolu üzerinde Çamlıbel köyü’nde idi. Güzelelyurt’a varmadan Yılmazköy yolundan döndük. Çamlıbel’i karşımıza alarak ilerledik. Tepeyi tırmandık. Biraz sonra mis gibi kokan çam ağaçlarının arasından ilerleyip Mavi Köşk’e vardık.
Burası 1974 öncesi rum Lideri Makarios’un avukatı olan ve Orta Doğu’nun en büyük silah kaçakçısı Pablo Pavilides’in evi idi. Köşk 1956 tarihinde inşa edilmiş.
Burası dönemin şartlarında muhteşem bir mimari ile yapılmış. En büyük özelliği, dışarıdan kimsenin göremeyeceği ama içeriden bakıldığında her yerin görüneceği bir köşk olmasıymış.
Köşkün sahibi 74 Barış Harekatı sırasında yatak odasında önceden yapılan bir tünelden kaçmış. Ve daha sonraları köşkteki eşyaların bakımı ve korunması için paralar göndermiş.
Bu köşk, şu anda Şanlı Türk askerinin elinde bir ibret müzesi olarak ziyaretçilere açık tutuluyor. Ve ziyaretçilere bilgiler veriliyor.
Bilgileri alırken çok ilginç hikayeler de dinliyorsunuz. Her odanın kendine göre ayrı bir özelliği var. Odalar dönemine göre çok lüks. İçerisindeki eşyaların hemen hemen hepsi orijinal. Sadece çok azı yenileriyle fakat orijinallerine yakın olarak değiştirilmiş. Ve bu eşyalar sizi çok etkiliyor. Duvarlardaki değerli tablolar, aksesuarlar, perdeler, banyo ve tuvalet dekorasyonları muhteşem.
Beni ise çalışma odasındaki perdeler etkiledi. Bu perdeler çok özel bir kumaştan yapılmış. Dışarıdaki sesi hemen hemen içeri hiç yansıtmıyor. Tercüman arkadaş bunu perdeyi açarak bizlere ispatlıyor. Çünkü perde açılmadan dışarıdan çok az ses işitilirken, perdenin açılmasıyla birlikte dışarıdaki suyun sesi adeta içeriye doluyor. Bir çağlayanın akışı gibi su sesi duyuyorsunuz. Herkes bu farkı görünce "Aaaa!" demekten kendini alamıyor. Sadece bunlar değil sizi etkileyen. Dışarıdaki havuz, odaların o döneme göre klima ile döşenmesi, gizli kasalar, dehlizler, tüneller... Size büyük bir heyecan veriyor.
İçerideki havuz ise farklı amaçla kullanılıyor. Aslında burası havuz değil. Bir banyo. Burada bayanlar süt banyosu yapıyorlar. Hatta dünyaca ünlü film yıldızı Sophia Loren’in bu havuzda süt banyosu yaptığı söyleniliyor. Ve tüm çiniler hep mavi renge bürünmüş. Zaten köşkün genelinde mavi tonlar hakim. Bu nedenle buraya Mavi Köşk deniliyor olsa gerek.
Köşk içinde son derece itina ile süslenmiş bir sürü oda var. Köşkte dikkat çeken kırmızı, mavi, sarı olmak üzere üç farklı oda daha var. Kırmızı odada mafya görüşmeleri yapılırmış ve burada bazı kararlar alınırmış. Mavi odada ağır misafirler ağırlanırmış. Çocuk odası unutulmamış. Buradaki tüm eşyalar çocuklara göre küçük yapılmış. Alt kattaki şömineli yemek odasındaki masalar ve sandalyeler ise dikkat çekici. Her masa ve sandalye kırmızı, mavi ve sarı olarak boyanmış. Nedeni ise kalan misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masalardan başka masaya oturmalarına izin verilmemesi; dolayısıyla herhangi bir kalabalık durumunda evin içerisindeki düzeni ve asayişi sağlayabilmek olarak anlatılıyor.
Köşkün içinde içki salonu unutulmamış. Duvarlarında da değişik aksesuarlar var. Örneğin, duvarlarda burçları ifade eden figürler var. Buradan da ev sahibinin astroloji uğraştığı veya meraklı olduğu çıkarılabiliyor. Bardaki seramiklerin hepsinin orjinal. Koltuklar, yine oldukça lüks ve kaliteli; ama zaman içinde eskimiş gibi görünüyor.
İtalyan asıllı Rum olan Paulo Paolides havuza doğru bakan balkondan elma atarmış ve o attığı elmayı kim götürürse o gece onunla beraber olurmuş. Yatak odasında 2 pencere var. Bunların biri güneşin doğuşunu diğeri ise batışını görebilecek şekilde inşaa ettirmiş.
Dışarıda birde dilek havuzu var. Burada arkalarını dönüp dilek tutarak bozuk parayı sol omzundan aşağıya doğru bırakırlarmış, havuzun içine düştüğünde para tura olarak gelirse dileklerinin kabul olacağına inanırlarmış.
Dilek havuzundan bir kaç metre ötede sizi müthiş bir boğaz manzarası karşılıyor. Tüm boğazı bütün çıplaklığı ile görebiliyorsunuz. İlerden deniz size tüm maviliğini sunuyor. Burada asıl amaç ise kaçak silah taşıyan gemileri görebilmek. Gelen gemilere ışıklarla yön verebilmek. Ve kaçak silahlar kamyonlara yüklenerek bunları iç kısımlara taşımak.
Pavilides’in asıl mesleği avukatlık. Mahkemede savunacağı kişilerin savunmasını da burada hazırlarmış. Dışarıda amfi biçiminde yaptırdığı kısımda yüksek sesle savunma çalışması yaparmış. Ses, kulağına yankı biçiminde dönüyormuş. Pavilides bu sayede mahkeme heyetini etkilemek için konuşmasını nasıl yapacağını ses tonunu ayarlıyormuş.
Silah kaçakçısı olan ve birçok mazlumun yok olmasına sebep olan Pavolides 1974 Barış Harekatında buradan kaçmış İtalya’ya yerleşmiş. Ve İtalya’da bir mafya toplantısı sırasında yaptığı işe uygun bir şekilde öldürülmüş. Ne diyelim su testisi su yolunda kırılır.
Mavi Köşk ziyaretinden sonra Girne turu yaptık. Grup olarak Girne Yat Limanında bir gezindik. Cafelerden birine oturarak çay kahve içtik. Dondurma yedik. Akşam olunca Lefkoşa’nın yolunu tuttuk. Ertesi gün de Dipkarpaz gezisi için yola çıkacaktık.
Ama o gün benim için unutulmaz bir gün olmuştu. Çünkü Mavi Köşk gerçekten etkilemişti beni. O gece rüyalarıma dahi girdi. Perdeler açılıyor ve odama buz gibi sular dolarak şelalelerin kulak tırmalayan sesi ile boğuşuyordum.
Siz daha Mavi Köşk’ü görmediniz mi? Görmediyseniz daha ne bekliyorsunuz? Yolu anlattım. Güzelyurt yolundan Yılmazköy’e oradan da Çamlıbel istikametine gideceksiniz. Levhalar sizi hedefe ulaştıracaktır. Binin arabanıza ve Çamlıbel’in yolunu tutun. Samimi söylüyorum hiç pişman olmayacaksınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.