- 795 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK SEVGİ-5
Ela büyük telaş içindeydi. Ne yapacağını bilemiyordu. Çünkü Ufuk yoğun bakım ünitesindeydi. Doktorlar ilerlemiş olan hastalığının mevcut böbreğini çalışamaz duruma getirdiğini ve acil olarak uygun bir böbrek bulunması gerektiğini söylüyorlardı…
“Mevcut böbrek ne demek Doktor Bey!” diye hayretle sordu Ela. “Onun böbreği iki tane değil mi?”
“Maalesef!” dedi Doktor. “Bir böbreği daha önce ameliyatla alınmış.”
“Benim böbreklerimden birini alın bari” dedi Ela.
“Olmaz ki!” dedi doktor. “Uygun bir böbrek olması gerek. Yoksa vücut reddeder.”
Biraz dertleşmek, biraz da belki çevresinde iyiliksever biri bulunur umuduyla Suat’ı aradı Ela. Telefon bir süre çaldıktan sonra açıldı ama telefona cevap veren Müjgan Hanım’dı.
“Buyur kızım, bir şey mi var?” diye sordu.
“Öncelikle ellerinizden öpüyorum Müjgan Teyze” dedi. “Suat Abimi aramıştım.”
“Suat birkaç günlüğüne iş gereği şehir dışına çıktı” dedi Müjgan Hanım. “Ama telefonunu evde unutmuş” dedi, sonra şaşkınlıkla:
“Hayrola kızım, sesin iyi gelmiyor?” diye sordu.
“Ufuk hasta Müjgan Teyze” dedi Ela. “Sanırım acilen böbrek nakli gerekiyormuş”.
“Allah kolaylık versin kızım” dedi Müjgan Hanım. “Yapabileceğim bir şey var mı?”
“Dua edin ne olur!” dedi Ela.
Ela çaresizlik içinde beklerken omzuna dokunan bir elle irkildi. Hemşirenin gözleri ona umut verecek kadar mutluydu.
“Hastanız için uygun bir böbrek bulundu” dedi hemşire. “Şu an ameliyata alındı.”
Ela yerinden fırlayıp hemşirenin boynuna sarıldı.
“Dur kız, boğacaksın beni” dedi hemşire.
“Peki, kim vermiş böbreği?” diye sordu Ela.
“Bilemeyeceğim” dedi hemşire. “Bize sadece getirildi.”
Şimdi heyecanla ameliyatın bir an önce bitmesini bekliyordu. Ama o böbreğin kimden alındığını da araştırmak istiyordu. Kendilerine böyle bir iyiliği yapan, mevcut iki böbreğinden birini veren kişiyi bulup teşekkür etmesi gerekmiyor muydu? Nakil için böbrek de muhtemelen bu hastanede alınmış olmalıydı. Hatta böbrek veren hasta birkaç gün bu hastanede yatması gerekti… Hasta kayıt bölümlerinden araştırdı. Ama kimseden yardım alamadı. Özellikle bir görevlinin,
“Verici isminin açıklanmasını istememiş. Biz kuralların dışına çıkamayız” demesi üzerine.
“Çok alçak gönüllü bir hastaymış” dedi Ela. “Böylesine büyük bir iyiliği karşılıksız yapabilen biri bana hep Suat Abimi anımsatır nedense” diye söylenmesini duyan görevlinin şaşkınlığı da gözünden kaçmamıştı…
“Suat Abim böyle zor zamanımızda mutlaka yanımızda olurdu zaten, bu işte bir terslik var.” diye söylenip dururken saatin alarmıyla uyandı…
Hepsi rüyaymış…
Hemen Ufuk’a telefon etti.
“Hayrola aşkım” dedi Ufuk, “nedir bu sabah sabah. O kadar mı özledin sesimi?”
“Ufuk, iyi misin?” diye sordu.
“İyiyim aşkım” dedi Ufuk. “Bunu sormak için mi aradın? Bir sorun mu var?”
“Garip bir rüya gördüm” dedi Ela.
“Hayırdır, anlat bakalım!” dedi Ufuk.
Ela rüyasını baştan sona anlattı. Ufuk dinledikten sonra:
“Garip!” dedi…
“Garip olan nedir?” diye sordu Ela.
“Benim bir böbreğim gerçekten yok” dedi Ufuk, “Çocukluğumda bir trafik kazası geçirmişim, bir böbreğim alınmış.”
“Aşk olsun” dedi Ela. “Neden şimdiye kadar bana söz etmedin?”
“Söz etsem ne olacaktı aşkım” dedi Ufuk… “Bir yarım insanı kabul eder miydin?”
“O nasıl söz?” diye içerledi Ela… “Yani böyle bir şey benim başıma gelseydi sen beni kabul etmeyecek miydin?”
“Şaka yaptım aşkım” dedi Ufuk ve devam etti…
“Bizim insanımız yufka yüreklidir. Bir böbreği olmayana acır, isteklerini öncelikle karşılar. Sen de öylesin. Oysa beni yalnızca ben olduğum için sevmeni, yalnızca ben olduğum için benimle evlenmeni istedim. Bu nasılsa sonra daha sonra ortaya çıkacaktı.”
Ufukla konuşmasından sonra bir süre rüyanın etkisinden kurtulamadı…
Bazen yine rüyanın içinde buluyor kendisini, “Suat Abim bir organını bizim mutluluğumuz için bağışlayabiliyor. Peki ya, onun o tek kalan böbreğinde ileride bir sorun olursa? Onun da bir ailesi olmayacak mı? Onlara haksızlık değil mi bu” diye düşünedursun, birden kedine geliyor, olayın rüyadan ibaret olduğunu anımsıyordu.
“Şu asil davranışa bakar mısın” diyor yine kendi kendine… “Böbreğini vermiş ama isminin açıklanmasını istemiyor. Ben o olduğundan eminim ama” diye düşünüyor. “Acaba ona söylesem mi? Gidip ona ‘Abiciğim, bizler için ne büyük fedakarlık bu’ diyerek sarılsam mı acaba” diye düşünürken yine irkiliyor… “Rüya rüya” diyordu.
Sonra yine dalıyor… “Ben Suat Abime bunu bildiğimi hiç söylemeyeceğim. Ufuk’a da tembihleyeceğim. Çünkü Suat Abim bizlere bu sevgisini karşılıksız veriyor, bizden de bunu bekliyor ve öyle mutlu oluyor. Bunu bildiğimizi öğrenmesi bu mutluluğuna gölge düşürür. O zaman bizim ona karşı yakınlığımızın sevgi değil minnet duygusundan kaynaklandığını düşünür” diye düşünürken yine kendine geliyor “Rüya rüya” diyor…
“Ama bu yaptığına karşılık ona olan sevgi ve saygımız kat kat artacaktır” diyor fakat ardından yine bunun bir rüya olduğu aklına geliyor…
Sonra içinden şunu söylüyor…
“Biliyorum, yalnızca bir rüyaydı. Ama böyle bir duruma düşseydik yine o bizim için bunları yapardı… O bizim bir tanecik Suat Abimizdir.”
Sonra olaydaki ilginç rastlantı dikkatini çekiyor…
Ufuk’un bir böbreği gerçekten yokmuş.
Bu acaba Allah’ın bize bir uyarısı mıydı? Böyle bir Abimiz olduğu için Allah’a şükürler etmemiz gerektiğini mi hatırlatıyordu?
Sonra Suat’a telefon edip bir hatırını sormak istedi. Telefon bir süre çaldıktan sonra Müjgan Hanım tarafından açıldı. Tıpkı rüyadaki gibi…
“Günaydın Ela Kızım” dedi Müjgan Hanım, “Nasılsın?”
“Sağolun, iyiyim Müjgan Teyze” dedi Ela, “Siz nasılsınız? Biraz erken aradım galiba, Suat uyuyor mu?”
“Suat iş gereği şehir dışında olacak birkaç günlüğüne kızım” dedi Müjgan Hanım. “Ama telefonunu evde unutmuş”.
(Sürecek… Gelecek bölüm, nikâh ve düğün”
Kadir Tozlu
05.12.2016