Herşeyi Duyuyorum...
Közünde bırakıyorum günün kavrulmuşluğunu. Güneşin ellerinde kar topu oynatıyorum yorgunluğumu. Vurdumduymazlığımda yetiştirdiğim çiçekleri kokluyorum kirli paslı gecenin karanlığına inat. Kırsam göğüs kafesimi adâletin tokmaklarıyla, kaç ürkek güneş çıkaracak sarışın başını, kaç âh firar edecek şehirin kapılarına, kaç yalnızlık yapışacak pencereme, kimbilir. Sessizliğin gürültüsü dolduruyor mürekkebi kalemime. Bu sıralar delirmemek için kapatıyorum kalbimin kulaklarını. Acılı bir sevişmenin ardından yakılan sigaranın yere dökülen külünü duyuyorum. Yorganın altında usul usul ağlayan çocuğun sessiz hıçkırıklarını, dallardan sökülen yaprakların yere inişini, uzak yıldızların aheste aheste göz kırpışını, yıllarını omuzlarında taşıyan bir inşaat işcisinin yalnızlığa böldüğü somon ekmeğin çıtırdayan kırıntılarını, Halep’te verilen son çaresiz nefesi, ölümü davet eden son kan damlasının yere akışını duyuyorum.
Beynimde git gide yükselen sirenler ve çileli korna sesleri bastırmıyor çığlıklarımı. Ruhumun bir sokak kemanın tellerinde, bir yabancının maharetli parmaklarında çekilip bölünmesine, birleşip yoğrulmasına, renk bulamacında kaybolmasına izin veriyorum. Tarih satın alıyorum eski bir binanın gölgesinden. Ağır yürüyorsun diye sövüyor kaldırımlar gövdeme. Anlatamıyorum; vicdanımın üzerinde aç ve ayakları kanlar içinde bir yetim uyuyor. Ona uzanamadıkça onun çocukluğu, benimse ellerim üşüyor. Hayatın barut kokan rutubetli nefesinde küf tutmuş ömürlere uzatıyorum suçlayıcı parmağımı. Dünyanın cehalet beşiğinde sallanıyorlar hep beraber, "para" adında bir ninni çalıyor kulaklarında, herkes derin uykuda. Beni sarsıp uyandırıyor kalbim, onu susturamadığım yetmiyormuş gibi herşeyi daha da sesli duyuyorum. Dünyanın ağırlığını çekip çıkaracak çıkrığı takıyorum göğsüme. İlk çevirişimde kopuyor halat ve ben bütün ağırlığı dolayarak boynuma gömülüyorum kuyunun en derin boşluğuna...
Canım şurama kadar geldikçe mürekkebim taşıyor cümlelerime. Bütün kelimelerim sular altında ve ben hala arınıp gidemiyorum kendi içimden. Herşeyi duyuyorum. Herşeyi! Çıkrığım kırık, boşluklar ağır, sayfalar ıslak ve ben hala yazıp kaçamıyorum bir bir yaktığım ateşlerden. Kurtulamıyorum seslerden, uyuyamıyorum...
✒T.Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.