SENDEN NEFRET EDİYORUM
Benim çok ilginç bir yapım vardır.
Bu ilginçliğim bazen duygularıma ,düşüncelerime yansıdığı gibi bazen icraatlarıma da yansımaktadır.Bu ilginç liğim den dolayı çevremdeki insanların da ilginç benzetmelerine de muhatap olmaktayım . Mesela bir arkadaşım beni nesli tükenmekte olan kelaynak kuşlarına benzetmiş ve yüzüme de bir kaç sefer söylemiştir.Darılıp kırılmadım kendisine de.İnsanların çoğunluğunun aksine farklı düşüncem ve icraatlarım nedeniyle bu kanaate varmış .Fiziki görüntü olarak dökülmüş saçlarımla kelaynaklara biraz benze sek te asıl nesli tükenmekte olan kelaynaklar gibi benim gibi düşünenlerin sayılarının kelaynakların sayısını geçmeyeceğini düşündüğünden bu sıfatı bana yakıştırmıştır.Yani her iki halde de yanılmış sayılmaz..
İşte size ilginç bir icraatım.
Asker deyiz . Acemi birliğinde.Hemde çavuş talimgahında çavuş adayıyız..40 kişilik takımın çoğunluğu üniversite mezunu veya benim gibi üniversiteden terk aynı zaman da devlet memuru.Bir kısmı lise mezunu.Birkaç kişi de ortaokul mezunu var.Evet bu tahsilli insanların eğitimi kimlere emanet görelim.
Lise mezunu bir çavuş,ortaokul terk bir onbaşı,ilkokul mezunu 2 er mangaların başında bizlerin eğitimlerinden sorumlular.
Çavuşumuz efendi,ağırbaşlı halden anlayan delikanlı bir yapısı var.Hepimiz seviyoruz.
Onbaşı mı o tam bir bela.Aşağılık kompleksi içinde bir insan.Takımımız telsiz takımı olduğundan o da sivilde televizyon tamircisinin yanında çırak olarak çalıştığından elektronikçi diye bırakmışlar takımda.Adam yokluğundan başımıza onbaşı yapmışlar.
Dedim ya aşağılık kompleksi içinde diye.Konuşmayı bilmediği gibi küfür ve hakaretlerinden arta kalan zamanlarda da olmadık eziyetler etmekte bizlere.Tüm çabası kendini kabul ettirmek,kendini fark ettirmek.
Ama nafile.
Tüm takım kendinden nefret ediyor,ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar.
Ayhan hariç.
Ayhan İstanbul’lu bir er.
Zengin ve korkak bir yapısı var.
Ayhan’i seviyor,ona farklı davranıyor ve Ayhan’dan besleniyor.
Tüm kantin masrafları Ayhan’dan.Üstelik alanen açık bir şekilde kimseden çekinmeden oğlanı sömürüyor bizim yanımızda.Belki Ayhan’da hoşnut değil bu durumdan ama ses de çıkarmıyor.Karşılığında küfür işitmiyor,dayak yemiyor.
Burası asker ocağı .
Aslanın kediye boğdurulduğu yer deyip sineye çekip sabrediyoruz tüm hakaret ve aşağılık hareketlerine.
Derken bir gece saat üç sıraları.Koğuş kalk komutuyla uyanıyoruz yataklardan ranzaların başında sıraya geçiyoruz.Çoğumuz nöbetlerden yeni gelmişiz ,uyku gözlerimizden akıyor.
Adamın erlere sopa atmak aklına gelmiş bu saatte.Belki de iddiaya girdiler diğer onbaşılar la.O saatte nöbetçi subay da yok etrafta.
Ayak tırnağı kontrolü yapacakmış.Hepimiz yatakların üzerine oturup ,gösterime hazırlıyoruz ayaklarımızı.
Sıradan başladı kontrol.
Ayak tırnağı kesilmiş olanlar çoğalınca dayak attığı adam azalınca hoşuna gitmemiş olacak ki bu sefer de koltuk altı kontrolünü de ekledi tırnak kontrolüne.
Yine Ayhan es geçiliyor.Belki de haberi var,hazırlıklı Ayhan.
Ben de dahil çoğunluk nasibimizi alıyoruz bu aşağılık ucubeden.Sinirlerimiz allak bullak bu saatte.Şeytan diyor ki her şeyi göze al,kalk sor hesabını bu aşağılık adamdan.
Sabrediyoruz.Nasıl sabret meyeyim ki ?.Kızım yeni dünyaya gelmiş,görmemişim hala.
Daha kırk günüm var dağıtımımıza ve kızımı görmeye.Benim gibi onlar da hasretle bekliyorlar yolumu.
İşte böyle aşağılık adamın aşağılık hareketlerine sabrederek günlerimizi azaltıyoruz.
Derken dağıtımımı za 8-10 kala bu onbaşı hatıra defteri hazırlamış ve hepimize de birer sayfa ayırmış yazı yazmamız için.Şaşırdım.İnsan sevdiklerinden ister ancak hatıra yazmasını.
Asıl şaşkınlığım ise yazılan hatıra yazılarına oldu.Göz attım deftere.Sevilmeyen bu insana ne yazmışlar diye.
Aman Allah’ım neler neler yazılmış.
Onu çok sevdiklerinden mi bahsetsem.Ondan ayrılacakları için üzgün olup askerliğin bitmesini istemediklerinden mi bahsetsem.Bunlara benzer daha neler yazılmış neler.
Okuyunca sinirlerim alt üst oldu.
Yazacaklarım hemen geldi aklıma neler yazacağıma karar verdim ama şimdi yazsam olmaz..
Defteri başkasına verdim,benim işim var sonra yazacağım deyip erteledim.
Her gün bir bahaneyle defteri yazmadan bir başkasına veriyorum.
Son iki gün .
Defteri aldım tekrar karıştırıp okudum .
O sevilmeyen adam meğer nasıl da seviliyormuş da ben bilmiyormuşum.
Aldım kalemimi elime.Başladım yazmaya.Yazdıklarım bu gün kü gibi aklımda.
Aynen şöyle idi.
-Hz. Ali’nin güzel bir sözü vardır.
’Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ diye
Bu söz üzerine sizin burada bize öğrettiklerin iz için ne kadar teşekkür etsek azdır.Teşekkür ederim .Sağ olunuz.
Ama size verilen yetkilerinizi yanlı,taraflı kullandığınız için,insanlık onurumuza yakışmayan hareket ve hakaretlerde bulunduğunuz için;
SİZDEN NEFRET EDİYORUM.
Hatıra defterini aynen bu şekilde yazıp kapatıp hatıra yazacak bir başkasına verdim.Okumamış olacaklar ki kimse gelip bir şey söylemedi.
Ertesi gün oldu.Eğitim yok .Herkes serbest.Yani acemi birliğimizdeki askerliğim iz bitti sayılıyor.Son gün hazırlıklar yapılıyor.Ertesi sabah gruplar halinde otobüslere bindirilip memleketlerimize gönderileceğiz..
Hazırlıklıyım ,yanıma gelirse kızacağını hatta beni dövmeye kalkacağını tahmin ederek karşı koyacağım. Artık bu saatten sonra bana keyfi olarak ceza da veremez..Ben buradan ayrılana kadar okumamasını da diliyorum.O günde es geçtik.Akşam oldu yattık.
Son günümüz, sabah erkenden kalkıp çantamı aldım,otobüse bineceğim yere gidiyorum.Kapıdan çıktım. Onbaşımız da karşıdan gelmez mi.Beni gördü,bana doğru yaklaşıyor.Hazırlıklıyım,hakaret yada cebri bir hareketinin de çantamı yere atıp kavgaya tutuşacağım.
Yanıma geldi.
’Hüseyin ben o kadar kötü müyüm’ demez mi.Yazdıklarıma bin defa pişman etti beni.Üzüldüm.Söyleyeceği hiç bir söz beni bu kadar pişman edemez ve üzmezdi.
Kızgınlık anımda yazdığımı,yanıldığımı,kötü biri olmadığını ,kusura bakmamasını söyleyerek yazdıklarımdan dolayı özür diledim.Sarılıp vedalaştık,başkada bir şey konuşmadan ayrıldık.
İşte bu sözü aramızdaki savaşı bitirmiş,beni bir sözüyle mağlup etmişti.
Ben dersimi almıştım.O günden sonra her kızgınlığımda ilk aklıma geleni değil,
yazacaklarımı ve söyleyeceklerimi iki kere düşünerek yazar ve söylerim.
Onbaşı mız da bu yazdıklarımdan benim gibi bir ders çıkarmış olacak ki aslan kesilmekten vazgeçmiş olduğuna şahit olmuştum..
Bu olayı hatırlayınca Yunus Emre’nin bir sözü gelir aklıma hep.
Söz ola kese savaşı,
söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı,
yağ ile bal ede bir söz.
SAYGILARIMLA.
Hüseyin İSPİRLİ
YORUMLAR
Ah o otuz yıllık anılar.. Dile kolay, tam otuz yıl.. Bazen de hadlerini bildirmek gerekiyor be adaş.. Tamam sabır, sabır da o da bir yere kadar; dimi ama..
Zonguladak'tan selamlar, saygılar...