Neyi arıyorsan sen o' sun
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
’Can konağını aramadaysan cansın,
Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin..
Şu nükteyi biliyorsan işi biliyorsun demektir:
Neyi arıyorsan O’sun sen.’ ...........................MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
Ramazan nedir dendiğinde herkes sanırım bir ay aç kalmak diyecek, maksadım Ramazanda şöyle oruc tutulur böyle ibadet yapılır demeyeceğim, çünkü artık hepimiz neyin nasıl yapıldığını biliyoruz. Ramazan bizim için ne ifade ediyor içimize dönelim ve kendimizi dinleyelim, ne dersiniz ? Düşündüm ki kendimize yönelme ruhumuzu dinlemenin önemi Gül Peygamberin Hira mağarasında yaşadığı olaylar, kendini ve sırrını çözmeye çalışması ve neden acaba 35 yaşından itibaren Hira mağarazında kendini insanlardan soyutlayarak neye ulaşmaya çalışıyordu ? İlk gelen teklifin " oku " olması. Okuma bilmeyen biri neyi okuyacaktı.Okuma bilmiyorum demesine rağmen "oku " israrındaki sır neydi ? Bunu çok düşündüm biliyor musunuz? Kuran-ı Kerimde geçen bu ayet bize ne anlatmak istiyordu.
İnsan her şeyden önce kendisini okumalı, kendini ve ruhuna kotlanmış şifreleri okuyan bir insan Kuran’ı da okumuş olacaktır, diye düşünüyorum. Bir ay olan Ramazanı da ben Hira’ya benzetiyorum, kendinle başbaşa kalmak ve ruhunu dinlemek , bana ne anlatıyor, ne istiyor ?Yoksa benim aç kalmamı neden istesin ki ? Önüme her türlü nimeti sermişken. Kendimle yüzleşmemi istiyor,
Bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Alacağımız bir ders olduğuna inanıyorum.
Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı.Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu.Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu. Öğretmeni, onun bu hâlini fark etti:
- Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin?
Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:
- Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.
- Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?
- Ahmet arkadaşımız var ya?
- Evet, ne olmuş Ahmet’e?
- Durumları pek iyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pekiyi şeyler
koymuyor.
- Eee ?
- Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona
verseniz? Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu. Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü. Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu. Nurhan Öğretmen:
- Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum?
- Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.
- Nerede çalışıyorsun?
- Simit satıyorum.
Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi. Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.
Nurhan Öğretmen, Ali’ye döndü:
- Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.
- Çok zengin bir işadamı?
- Niçin?
- İnsanlara daha çok yardım etmek için?
- Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak şimdi Ali, Ahmet’in ailesinin durumu pekiyi değil; bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme; çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı?
- Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım.
- Neden olmaz?
- Üç sebepten dolayı olmaz.
Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit
alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor.
İkincisi: ‘Ağaç yaş iken eğilir.’ deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam.
Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar. Nurhan Öğretmen, karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:
- Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadım, dedi ?
- Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet’i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre Cennet’in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet’e girebilirim. Bundan daha kârlı bir yatırım olur mu?
Nurhan Öğretmen’in gözleri dolmuştu. Başını ‘Evet’ anlamında sallarken Aliyi evine yolladı.
Ramazanın asıl gayesini anlamak lazım, sevginin hoşgörünün karşılıksız iyiliğin unutulduğu şu günlerde Ali gibi çocuk yüreklerden alacağımız çok ders var. On bir ay unuttuğumuz kendimizi ve cevremizi hatırlama zamanı, gelin elimizde olanı paylaşalım. Elimizdeki bir simitse de...
Bir aşık düşünelim nasıl yemeden içmeden kesiliyor, sadece sevdiğini ve onu mutlu etmeyi düşünüyorsa, Ramazanda da hasretten yanıp kavrulan, kendi iç alemiyle hesaplaşan insan nasıl yemeden içmeden kesilirse, aç gönüllerin bir dilim ekmeği beklediği gibi iftarını beklemektedir. Yani vuslatını beklemektedir. Tüm açlığıyla ve hasretten kavrulan yüreğinin susuzluğuyla…
Tüm edebiyatdefteri dostlarımın Ramazanını kutlarım.
sema
YORUMLAR
İnsan her şeyden önce kendisini okumalı, kendini ve ruhuna kotlanmış şifreleri okuyan bir insan Kuran’ı da okumuş olacaktır..
===============
Bizi idare edenler,bu milletin sırtından trilyonlar kazananlar insanlıktan bahsedenler,dini istismar edenler,kelli felli kendini insan görenler Alinin düşündüğü kadar düşünebilselerdi,Bu toplum bu hale gelmizdi.Ama acımasız kapitalist sistem insanları duygusuz düşüncesiz yaparsa,onlar sadece para kazanmanın insanları sömürmeniz peşine düşürler.Sosyal adalet sitemi de çalıştırılmazsa bir tarafta farkllı bir kesim bir taraftada hem fakir hemde dayanışma içinde bulunan insanlar görülür kü,böyle toplumlardan karışıklık anarşi ve dengesizlik eksik olmaz.Önce devlet olarak belli bölgelerde toprak reformunu tamamlayacaksın.acımasız çağ dışı geneleneklerden temizleyeceksin.Çağdaş ve uygar biçimde maddiyatın belli kişilerin elinde değil toplumsal refah olmasın sağlayacaksın.İşte o zaman toplumsal mutluluk kendileğinden gelecektir.Analar ağlamayacak yürekler kan kusmayacaktır. Hassas Yüreğinizi kutlarım Değerli Dost .
paraları kendimize harcamaktan başkalarına iki kuruş ayırabilecek kadar bile kalmadı...?
Ramazan sadece aç kalmak için gelen bir ay değildir, ne kadar doğru... dilleri ve kalpleri haramdan, yalandan, kötülükten uzak tutmak içindir aynı zamanda...
çok güzel yazı...
bende bütün site arkadaşlarımın Ramazan-ı Şerifinin hayırla geçmesini dilerim..
dilek
Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet’i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre Cennet’in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet’e girebilirim. Bundan daha kârlı bir yatırım olur mu?
Nurhan Öğretmen’in gözleri dolmuştu. Başını ‘Evet’ anlamında sallarken Aliyi evine yolladı.
Ramazanın asıl gayesini anlamak lazım, sevginin hoşgörünün karşılıksız iyiliğin unutulduğu şu günlerde Ali gibi çocuk yüreklerden alacağımız çok ders var. On bir ay unuttuğumuz kendimizi ve cevremizi hatırlama zamanı, gelin elimizde olanı paylaşalım. Elimizdeki bir simitse de...
Bir aşık düşünelim nasıl yemeden içmeden kesiliyor, sadece sevdiğini ve onu mutlu etmeyi düşünüyorsa, Ramazanda da hasretten yanıp kavrulan, kendi iç alemiyle hesaplaşan insan nasıl yemeden içmeden kesilirse, aç gönüllerin bir dilim ekmeği beklediği gibi iftarını beklemektedir. Yani vuslatını beklemektedir. Tüm açlığıyla ve hasretten kavrulan yüreğinin susuzluğuyla…
----------------------------------------------------------------------------
Çokk Teşekkür ederim Sema Hanım paylaşım için.Harikulade bir yazıydı.
Heleki hikayenin sonundaki "simit parasına cenneti satın almak" öyle etkilediki anlatamam.
Sizinde ramazanınız mübarek olsun.Nice ramazanlara sağlıkla,mutlulukla ulaşmanız dileğiyle.
Haklı başarınızıda ayrıca kutlar daimiyetini dilerim.
En derin sevgi ve saygımla...
Seninde Ramazanın mübarek olsuncan..
Allah bu ayda gönlünden geçen tüm güzellikleri kabul eder inşallah.
Ben sadece ve sadece "OKU"mak diyorum .
Bu hem bildiğimiz okumak ve gerçeği beşer anlamda idrak edebilmek anlamında hem de sistemi Hz. Muhammet (s.a.v.) gibi okumak anlamak, idrak etmek ve gereğini yerine getirmek olmalıdır..
"ÖZ" de "BİR" Allah'a selam olsun...
Sevgimle.
Dün akşam markete alış verişe gittim.İnsanlar deli gibi alıyorlardı ramazan öncesi diye.
Epi topu gün boyu aç kalacak sonra oturup en ala şeyleri yemek için yarışıyorlardı...Hay Allahım dedim güldüm geçtim ...
Neden kimse Ramazan a stok yapmak için deli gibi alış veriş yapıyorda aç ve ihtiyaç sahibi kişilere götürmüyorlar bunları.Onlar her gün zaten yarı aç.
Ah Sema alacağın olsun ağlattın beni.Kıssadan hissene teşekkürler arkadaşım.
Bende kutladım.+10 aşkım artı on malesef fazlası yok olsa onu versem bu yüreğe....
sevgimle NeNa
Senin de Ramazan'ın Mübarek olsun Kardeşim. Bu mutlu ayda umarım daha iyiliksever ve daha doğru olmak için çabalarız hepimiz. Veda yazımı hoşgörününe dayanarak sayfana bırakıyorum.
İnsanlara iyiliği anlatıp, onları kötülükten menetmek kadın erkek her Müslüman’ın üzerine vazifedir. Bu vazifelerini unutan ve hatta tam tersi şekilde çalışan kimselerin vay hâllerine! İnsanların birbirlerinin inançlarına, hatta bazı kimselerin kendi inançlarına bile saygıları kalmadığını teessürle görmekteyiz. Kişi kul olduğunu unutup da büyüklenmeye, daha da ileri gidip hâşâ Cenab-ı Hakk’a kafa tutmaya cür’et ederse; ona “yanlıştasın, aklını başına devşir!” demek akl-ı selim her insanın vazifesidir. O’ nun yaratmasıyla meydana gelmiş aciz varlıklarız. Cüz-î irademizden başka hiçbir şeye gücümüz kudretimiz yetmez. Ancak yaptığımız bazı fenalıkların karşılığını anında görmeyince “Bana bir şey olmaz. Bak bunu da yaptım ama hiçbir şey olmadı!” zannederiz. Oysa böyle zanneden kimseler ya Cenab-ı Hakk’ın vaadini hiç işitmemiş ya da unutmuşlardır. Bakın Rabbimiz Fatır Suresi 45. Ayet-i Kerime’de şöyle buyurmaktadır:
“Eğer Allah, insanları [hayatta] işledikleri [kötülükler]den dolayı [hemen] hesaba çekseydi, yer üzerinde tek bir canlı varlık bırakmazdı. Ama Allah, onlara [Kendisi tarafından] belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet tanır: vadeleri dolunca da [anlarlar ki] Allah kulların[ın kalplerindekin]i görmektedir.”
Temennim odur ki, belirlenmiş vade dolmadan her insanın aklı başına gelir ve hiç kimse ebediyetini mahvetmez.
Siteye geçtiğimiz günlerde eklenen bir şiirin, Cenab-ı Hakk’a (hâşâ) kafa tutucu sözler içerdiğini ve O’na (C.C.) insan özellikleri atfettiğini derin bir teessürle gördüm (TAVAF’A GEL YARAB adlı şiir). Tavaf etmek, korkmak gibi kişi özelliklerini Allah’a hitaben yazmış şair. İnançların hafife alındığı ve Yaratıcımız ile hâşâ alay edilmeye çalışıldığı bu şiirin yayınlandığı yetmez gibi bir de günün şiiri seçilmiş. Üye tepkilerinden dolayı kırmızı kurdelesi alınan şiirde, beyaz kurdeleyse halen mevcut. Bu saygısızlık için hem site yönetimine başvurdum hem de şaire direk hitap ederek şiirini silmesini ve bu saygısızlığı düzeltmesini istedim. Şairden bir cevap çıkmadı. Site yönetimi ise ilgili şiirin listelerine alındığını ve gerekli yerde gerekli şekilde ortaya çıkarılacağını (!) belirttiler. İnsanlar Yaratıcı’ larına açıkça kafa tutuyorlarsa, onları uyarmak bir görevdir. Böyle durumlarda gereğini yapmak da yönetimin görevidir. Allah’a isyan, beklemeye gelebilecek bir konu değildir. Ayrıca aynı üyenin birkaç ay önce eklemiş olduğu “ÖTE DUR TANRI” adlı bir şiirinde de aynı başkaldırıyı gördüm (henüz okudum).
Üzerime düşen vazifeyi yaparak konu ile ilgili kişileri yanlışlığın giderilmesi için uyardığım halde hiçbir şey yapılmadı. Ayrıca aylar önce site yönetimine bildirdiğim çalıntı yazılar ve şiirler de halen deşifre edilmedi (bir tanesi hariç. Ki o atılan üye de şu an farklı bir kullanıcı adıyla yeniden siteye girdi zaten). Aylar önce bu durumları bildirdiğimde ellerinde toplu bir deşifre listesinin olduğunu ve hepsini topluca ilan edeceklerini belirtmişlerdi. Ancak o ilan süresi ne hikmetse hala gelmedi! Belli ki burada artık kurallar değil insiyatifler iş görüyor.
Allah’a isyan bayrağının apaçık çekildiği ve yöneticilerin de bu duruma (sessiz kalarak) ortak olduğu bu ortamda daha fazla kalamayacağımdan ötürü bir yıldan fazla zamandır sizlerle paylaşımda bulunduğum bu siteden ayrılıyorum. Tüm Gönül Dostlarımı saygıyla selamlıyorum. Haklarınızı helal ediniz. Kocasinan’ı dualarınızdan ayırmayınız lütfen. Sözlerimi Efendimiz’den bir söyleşi ile sonlandırıyorum. Hepinize hayırlı Ramazanlar.
İyiliğin emri- kötülüğün nefyi hususunda Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam ile Sahabeler arasında geçen bir konuşma:
Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bir gün:
“Bütün kötülükleri iyi ve bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün hâliniz nice olacak bir bilseniz!” buyururlar.
Sahabe hayretle sorar:
“Bu da mı olacak Ya RasulAllah? Yani iyilikler menedilip kötülükler emredilecek mi?”
“Daha şiddetlisi bile olacak!”
“Bundan daha şiddetlisi de nedir Ey Allah’ın Rasulü?”
“Münkerat (kötülük) karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize!”
“Bu da mı olacak Ya RasulAllah?”
“Evet. Hatta ondan daha şiddetlisi olacaktır.”