- 1051 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Anadolu Kadı(n)ları 4
Sıcak bir yaz akşamıydı, Sabır telefonla eşine ulaşamayınca alttaki kiracının kapısını çalıp,
-Ben baş sağlığı için Hüsniye´lere gideceğim. Eğer, Hasan gelirse söylersin olur mu. Hoş o bu saatte gelmez ama yine de işi sağlama alayım ben. Kavga için sebeb sunmuş olmayayım kendisine, dedi.
Gönülün yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Anlam veremediyse de Sabır, o an için umursamadı. Çocuklarının elinden tutup yeğeni, eşinin halası ve çocuklarıyla bahçeden çıkıp yolla koyuldular.
Üç katlı bahçe içindeki evin kapısına vardıklarında sabır halasına dönüp,
-Önce Sunay´ı sonra kayın babasını sonra da eltisini sırayla ziyaret edelim dedi.
Halası başıyla onayladı, merdivenlerden çıktıklarında çocuklar taziye evi ne bilsin itişip kalkıştılar. Sabır onlara dönüp,
-Gülmek yaramazlık yapmak yok, ayıp diye uyardı.
Üç aileye de sırayla uğrayıp baş sağlığı diledikten sonra o buhranlı havayı daha fazla teneffüs etmek istemedikleri için erkenden kalktılar. Hangi söz teselli edebilirdiki kayıpların ardından.
Karanlık yeni çökmeye başlamıştı eve vardıklarında. Oturma odasına geçip televizyonu açtı çocuklar. Sabır mutfağa yönelmişti ki altkattan gelen gürültülere kulak kesildi.
-Alaala dedi kendi kendine, Gönül`ün eşi Istanbul`daydı acaba geri mi döndü. Şerefsiz gelir gelmez kadınla kavga mı ediyor yoksa.
Aşağıdan gelen sesleri anlamaya çalıştı. Daha iki saat kadar önce görmüştü komşusunu hiç bir şey dememişti.
Gönül adama,
-Kalk git şerefsiz diye bağırıyordu.
Adamın dedikleri anlaşılmıyordu. Bir süre gürültüler devam ettikten sonra alkatın dış kapısı hızla çarpıldı. Sabır balkona koştu, dışarı çıkanı görmekti niyeti. Bekledi bekledi kimse bahçe kapısından dışarıya çıkmamıştı. Tam o sırada merdivenlerden adım sesleri geliyordu. Evin zili çalınca Sabır hızla dönüp kapıya yöneldi. Açtığında karşısında kocasını görünce bembeyaz kesildi eli ayağı tittredi dili tutuldu sanki.
-Gülom, taksi beni yukarıda bıraktı. Oradan yürüyerek geldim!
Sabır anlam veremedi eşi eve geldiğinde kendsine hesap vermezdi. Hiç bir şey sormadan kapıyı açar açmaz bu açıklamanın sebebi neydi. Gönül`lerin evinden çıkan adam nereden dışarı çıktı. Eşi bahçe kapısından ne zaman içeri geçti...
Çocuklar ve yeğeni de koridora gelmişti. Yeğeniyle göz göze geldi, o da şaşkındı ve sinirden olsa gerek gülüyordu. Eşi direk geçip yatak odasına uyudu, yeterince içmişti zaten. Genelde sabaha yakın gelirdi eve...
Sabır yerinde duramıyordu. Olanlara anlam veremiyorken dönüp yeğenine,
-Sence... En iyisi altkata inelim yüz ifadesinden anlarız nasılsa.
-Tamam hala sen bilirsin deyip başını öne eğip iki yana salladı.
Kızını, oğlunu ve yeğenini alıp merdivenlerden inerken önce bahçeye yürüdü sonra geri döndü. Kapıya yönelip kapımım ziline bastı ve tedirgin ruh haliyle beklemeye başladı.
Gönül morali bozuk kırmızı yüzle onların tam karşısında duruyordu.
-Hasan geldi yine küfelik olmuş, halasını çağırmaya gidecektim vazgeçtim. Hani yeğeni içmiyor ya iyi bir eş ya görsün halini istedim. Sonra vazgeçtim. Sende biraz oturalım da sakinleşeyim...
-Aman boş ver o şerefsizi diye cevap verdi.
Gönül iki eliyle tuttuğu kapıyı açıp içeri buyur etti. Sabır sinirden tir tir titriyordu içeri girdiğinde üç erkek çocuğunun yüzlerinde korkuyu okudu. Ağlamaklı bakıyorlardı, çok korkmuşlardı.
Geçip oturdular, ev sahibi oturmadan mutfağa yönelip,
-Çay koyayım, dedi.
Sabır yeğeniyle göz göze bir şey anladın mı dercesine bakışıyorken Gönül içeri girdi ve onları gördü. Sessizlik çöktü üzerlerine. Hiç bir şey söylemeseler de havada bir olumsuzluk olduğu çok belliydi.
Yılların arkadaşı ve ailesine ait olan bu evde kocasının aracılığıyla kiracı olan... Kocasıyla bir olup kendisine ihanet etmiş olabilirler miydi. Onca yıl dertleşip tüm sırlarını paylaşırken o... Yok yok yapmış olamazdı belki de ayyaş kocası rahatsız etmiş, o da def etmiş olabilirdi ancak.
Sabır bu durumu kendine yediremedi ve bir yıl boyunca bu ihaneti kendine bile itiraf edemedi.
Gönül`ün çocuklarına isteyrek bakmış maddi manevi her desteği esirgemediği bu kadın yapar mıydı. Üstelik eşinin sürekli içmesi ve çapkınlıklarını hep ona anlatırken... Ağız birliği küfürler ederlerdi Hasan`a. Belki de bu yüzden kocası her gece sebebsiz dövüyordu Sabır`ı. Gönül gündüz ne konuştularsa Hasan`a iletiyordu bir bir. Kimbilir...
Aradan birbuçuk yıl geçmişti. Hasan yine çok içmiş kıyameti koparmıştı eve geldiğinde. Sabır o sinir anında,
-Sen var ya arkadaşının karısını taciz edecek kadar şerefsizsin diye bağırdı yüzüne. Rahatlamış mıydı...
Hasan kavgayı bırakıp hiç duymamış gibi uyumaya gittiğinde, oturup sessizce ağladı...
Şaşkındı Sabır, başı çatlıyordu ağrıdan ne düşüneceğini hala bilmiyordu.
-Bu adama şerefsiz diyeceksin ölesiye dövmeyecek ve sen nasıl böyle bir iftiara atarsın demeyecek.
Sabah uyandığında da hiç bir şey olmamış gibi davranan kocası kaçıncı kez Sabır´ı hayretler içinde bırakıyordu. O böylesi bir durumda sessiz kalacak biri değildi. Dışardaki kadınlarla kendisini aldatmasına aldatmıştı. Ama yıllar önce tanıştırıp burnunun dibine getirdiği bu kadınla olamazdı olmamalıydı...
Sütü yetmiyor diye onun çocuğuna sütünü vermişti. Kendi çocuklarından ayırt etmeyip çocuklarına bakmış ve onu arkadaş değil kardeşi bilmişti. Bunu bana yapmış olamazlar diye kendini ikna etme çabası kuşkusunu gidermeye yetmiyordu.
Zaten yıllardır işkence gördüğü kocasını sevdiğinden değildi elbette üzüntüsü. Onuru, inanmışlığı hepsi bir anda yerle bir edilmişti.
Sabır her gün ortada hiç bir neden yokken dayak yemeye devam ediyordu...
Bir gün onca yılın aldatmışlığına dur demenin zamanı geldiğini anlayınca, Gönül`ü de alıp Avukatla görüşmeye gittiler. Boşanma başvurusunu yapıp savcılığa da evden uzaklaştırma için dilekçe verdiler. Taze dayak izleri yüzünde sırıtıyordu zaten pek bir şey ispat etmesi gerekmiyordu.
Hasan tabii ki uzaklaştırmayı takmayıp eve gelmişti.
-Boşanmam, ancak ölüm ayırır diye söylenip duruyordu.
Sabır sadece sustu ve çocuklarına sarılıp gözlerini kırpmadan sabahladı. Eşi uyuyordu, bahçeye indi Gönülle oturup dertleştiler biraz. Eşi uyanıp balkona çıkmış onları dinliyordu. Aniden başını kaldırıp gördüğünde başını tekrar aşağı indirdi. İçinden küfür etti defalarca.
Gönül başını kaldırıp
-Günaydın Hasan abi, deyince
-Sen benimle konuşma! Benim yuvamı yıkmaya çalışırsın ha göreceksin sen diye tehtitvari cevap verdi.
Gönül`ün, Sabır`la birlikte savcıya ve avukata gittiğini halasından duymuş olmalıydı Hasan. Sabır dayanamadı,
-O benim en yakın arkadaşım tabiki gelecek benimle. Onunla düzgün konuş diye ikaz etti Hasan`ı.
Sonra hızlı adımlarla yukarı çıktı, eve girdiğinde tartışmaya başladılar. Hasan,
-Düne kadar senin “dostun” diyordun şimdi arkadaşın mı oldu! Gönül´e ne düşündüğünü söylememi ister misin, dedi sinirli sinirli...
-Dostun demedim ben! Senin onu taciz eden bir aşağlık olduğunu söyledim, dedi Sabır üstüne basarak.
Uyanıklık edip köşeye sıkıştırdığını mı sanıyordu bu neyin utanmazlığıydı. Hani iki yıl öncesine kadar konuşulan bu konuyu duymazdan gelip sabah kalktığında da hatırlamamış gibi yapan bu adam. Neden onca zaman susup şimdi konuşuyordu. Nedenler, niçinler çoğaldı Sabır`ın beyninde.
Hasan`ın işyeri anahtarları arasında evin yedek anahtarını gizlice aldı ve sakladı. Hasan gece eve geldiğinde kapıyı açacak anahtarını bulamayacakdı. Ve bir daha hiç giremiyecekdi o eşikten içeri...
sude nur haylazca
YORUMLAR
Kederli bir bardak çay gibi anlatılan.
Içtikçe demi esrik bir tad bırakıyor damaklarda.
Kadınlar ne çok eksik seslerinden.
Teşekkürler yüreğine bir sessizliğin sesi olduğun için.
Sevgilerimle.
-Sude Nur Haylazca-
Sesli!
Sevgimle Nar
insanoğlunun bitmek bilmeyen sefilliği ve bunun getirdikleri, götürdükleri... zaman zaman sadece anadolu değil dünya insanının (çoğunlukla kadınların) dertlerini dinlediğim oluyor, hikayelerini anlattırıyorum. her hikayede biraz daha garip hissediyorum.
-Sude Nur Haylazca-
görmek bile başlı başına iş, yoruyor zihnimizi
bu yüzden çürüyoruz işte