- 606 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
DOLMA, KALEM VE ESER
Eser ile emekli olduktan sonraki dönemimde, çalıştığım özel akşam lisesinde tanıştım. O, akşam liselerinin klasik öğrenci tipine asla benzemeyen oldukça değişik bir öğrenciydi benim için. Çünkü diğer öğrenciler defter, kitap kalem gibi akseseuarları kesinlikle yanlarında taşımazlar, yazılı sınavlarda bile sürekli ‘’ Hocam bir kurşun kalem rica edebilir miyim?’’ diye ricalarda bulunurlardı ve onlar için biz her sınavda en az dört beş düzine kurşun kalemi bir kutu içine koyar ‘’ Çocuklar, öğretmenler odasındaki masanın üzerindeki kutudan alın kalemlerinizi’’ Der yahut da doğrudan doğruya ellerimize kalemleri alıp sınav için sınıfa öyle gireken Eser, okula defter, kitap, kalem, hatta bilimsel dergiler getirerek diğer öğrenci arkadaşlarına çok kötü örnek olurdu. Yani kısaca anlayacağınız gibi Eser problemli bir öğrenciydi. Acilen ıslah ve derhal rehabilite edilmeye ihtiyacı vardı. Çünkü bir özel akşam lisesinin düzenini bozmaktaydı.
Düşünün bir kere Eser’e ‘’ Hangi sınıftasın’’ Diye sorulduğunda pat diye ‘’ Onuncı sınıftayım’’ Diye cevap veriyordu. Oysa bunun farkında olmaması gerekiyordu. Çünkü okulumuzda ‘’ Hocam ! Taksit yatırmaya geldim, muhasebeciyi bulamıyorum’’ Diye fellik fellik okul muhasebecisini arayan öğrencilerimiz içinde kaç tanesine ‘’ Evladım ne muhasebesi, ne taksidi, sen mezun olalı bir sene oldu. ‘’ Dediğimizi ben de unuttum.
Sonra efendim bu Eser denen delikanlı bir Allah’ın günü okula telefon açıp ‘’ Hocam bu okul neredeydi, bana adresi tarif edebilir misiniz?’’ diye sormamıştır. Her Allah’ın günü, hiç kimseye sormadan kendiliğinden çıkar gelirdi.
Bütün bu hataları ve düzen bozucu davranışları dışında asıl sinir edici tarafı diğerlerinin neredeyse tamamen unuttuğu ‘’ Ders çalışma’’ denen kavramın Eser’de fazlasıyla mecut olmasıydı. Hele hele de Tarih Dersine bayılırdı. Hatta zaman zaman ben bile unuturdum hangi konuyu işleyeceğimizi de Eser, sinir bozucu bir şekilde ‘’ Hocam bu gün Fransız İhtilalinin Türk ve Dünya Tarihi açısından önemini ve doğurduğu sonuçları işleyecektik’’ diye hatırlatmada bulunur; ben dersi anlatmaya başladığımda diğer öğrenciler ‘’ Hocam ! Fransa ne ?’’ diye gayet mantıklı ve aklı başında sorular sorarken Eser, bu ihtilal döneminde Avrupalıların Fransa’ya düşman olmalarına karşın Osmanlıların niçin dost kalmaya özen gösterdiği gibi gıcık sorular sorardı.
Her ne kadar ‘’Sana ne Eser. N’etçen elalemin Fransa’sını, ihtilalini’’ deyip terslesem de Eser kafaya koymuştu ‘’ Ben de Tarih Öğretmeni olacağım’’ Diye. O kadar söyledim ‘’ Etme oğul, yapma…Kıyma bu genç yaşında kendine ‘’ diye ama yok..Anlatamadım. Neyimi sevmişti bilmem ille kafaya koymuştu Tarih Öğretmeni olacağım diye.
Okulda onun gibi diğer öğrencilere kötü örnek olan bir de Demet adlı kız öğrencim vardı. Bu ikisi illallah ettirdiler: ‘’ Hocaaammm. Boşsanız az test çözelim mi?’’ Bir özel akşam lisesinde boş vakitten çok ne olabilirdi ki. ‘’ Eyi madem. Kendiniz kaşındınız’’ Diyerekten bu ikisiyle bol bol test çözdük, bol bol birlikte çalıştık. Ama bir güzellik uzmanı olan ve aynı zamanda kendisi de çok güzel bir kız olan Demet, Allahtan okula çok sık gelemiyordu da diğer öğrencilerimizi fazla etkileyemiyordu. Ama bu Eser, her gün okuldaydı.
Derken Efendim Eser, yanlış hatırlamıyorsam 11. Sınıfın 2. Döneminde kendi ikametgahına daha yakın bir akşam lisesine naklen gitti. Öyle olmakla birlikte bizim okula da arasıra ziyaretimize geliyordu ve görüyordum ki Tarih Öğretmeni olma arzusunda bir gram bile eksilme olmamış. Tüm ‘’ Yapma evladım, etme evladım ‘’ nasihatlarım boşuna…
Nihayet Eser de Demet de mezun oldular sonunda ve girdikleri Üniversite sınavında her ikisi de Tarih Bölümünü kazandılar.
Uzatmayayım, Demet’ten bir daha haber alamasam da Eser ile bağı hiç koparmadık. Fakulte yıllarında da bir iki defa Osmanlıca metin okuma çalışması yaptık Eserle… O artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişti.
Sonra Eser’i face booktan takip etmeye başladım. Üniversitedeki arkadaşlarıyla bir grup oluşturmuşlar ve Anadolu’nun dört bir tarafına giderek buradaki kasaba ve köy okullarıdaki fakir öğrencilere defter, kitap, okul malzemesi, giyecek eşya götürüyorlardı. ‘’ Ülkem İçin Değer’’Adlı bu proje çerçevesinde mesela şu bir iki gün önce elim bir yurt yangınıyla gündeme gelen Adana’nın Aladağ ilçesine bile gitmişlerdi. Çanakkale’den Van ‘a, Afyon’dan Diyarbakır’a kadar gitmedikleri yer kalmadı neredeyse.
Daha sonra bir gün Eser’i Dünyalar güzeli ve şirini bir kızla birlikte gördüm yine face bookta. Yani yine o kadar ‘’ Sakın ha sakın yanaşmayasın’’ dememe rağmen bu sefer de tutturmuştu ‘’ İlle de dünya evine gireceğim’’ Diye. ‘’ Oğlum, evladım, bak lafımı dinlemedin Tarih Öğretmeni oldun, bari bekar kal. Bekarlık saltanatın ta kendisidir’’ Desem de Eser ‘’ Hocam, Ben Cumhuriyetçiyim’’ Diye tutturdu.
Velhasılı kelam nişanlandı Buket adlı bu hanım kızla.
Efendim, nişanlanıncaya kadar, gördüğünüz gibi zaten pek de aklı başında olmayan bu garip evladım, nişanlandıktan sonra iyice tozuttu. Yani hani sadece kendisi çekse iyi. Zavallı nişanlısına da çektiriyor.
Neyse…Neler çektirdiğini anlatmaya geçmeden önce bir şeyi daha anlatayım.
Efendim, Eser, 2015- 2016 Öğretim Yılı başında bizim okuldan sonraki gittiği ve mezun olduğu özel Akşam Lisesinde Tarih Öğretmeni olarak göreve başladı. ( Reklam olmasın diye okulun adını yazmıyorum.)
Evet..Artık Face booktan devamlı takibim altında olan Eser, iki yıl kadar bana çektirdikten sonra şimdi de zavallı, masum, şirin mi şirin, güzel mi güzel bir kıza hayatı zindan ediyor.
Mesela geçenlerde kızcağıza ‘’Evlendiğimiz zaman seni saraylarda yaşatacağım’’ Demiş. Sonra nişanlısının inanmayan gözlerle baktığını görünce kolundan tuttuğu gibi alıp Topkapı Sarayına götürmüş.
Gelin kzımız geldikleri yerin Topkapı Sarayı olduğunu görünce ‘’ eser, bizi burada yaşatmazlar ‘’ dese de Eser, ‘’ Şöyle, bir gez, dolaş, bana beğenip beğenmediğini söyle. Gerisini ben hallederim’’ Deyince çaresiz altı saat Topkapı Sarayını gezip dolaşmışlar. Zavallı kzın ayaklarına kara sular inmiş. Bir taraftan da düşünüyormuş: ‘’ Beğenmedim’’ dese, koskoca Topkapı Sarayı, nasıl ‘’ beğenmedim dersin? ‘’ beğendim’’ dese Eser kim bilir nasıl bir çılgınlık yapacak? Sonunda o can alıcı soruyu sorarak vaziyeti kurtarmış.
O soru mu?
‘’Wi fi var mı burada?’’
Evet..Bu soruyu sorduğunda Eser ‘’ Yok’’ diye cevap verince ‘’ Wi fi yoksa olmaz’’ Diyerek meseleyi halletmiş.
Neyse…Bunlar basit olaylar.
24 Kasım malum öğretmenler günüydü. Zavallı gelin adayımız, öğretmen olan nişanlısına soruyor: ‘’Eser, bu gün siz öğretmenlerin günü. Sana şöyle güzel bir hediye almak istiyorum. Ne alsam hoşuna gider?’’ Eser hiç düşünmeden cevap veriyor: ‘’ Hayatım…Bana şöyle kalem parmakların gibi incecik dolmalar sarsan yeter de artar bile’’
Allahtan kız çok akıllı…Eser’in ‘’Kalem parmakların gibi’’ ve ‘’ Dolma ‘’ sözlerindeki şifreyi anında çözüyor. Öyle ya bir öğretmenin bir tencere zeytinlağlı dolmayla ne işi olur ki..Kalem ve dolma...Yani dolmakalem..Evet..Eser’in istediği şey dolmakalem takımı…Hem Buket kızımız kendisi de öğrenciyken az mı öğretmenler gününde öğretmenlerine dolmakalem hediye etmişti? Ayrıca Öğretmenler Günü demek dolmakalem takımı demek değil miydi?
Resimde de gördüğünüz gibi öğretmen milleti için Öğretmeler Gününün vazgeçilmezleri arasında olan ( bu sefer marka adı yazacağız zira zaten okunuyor resimden ) Scricss Dolmakelem takımı alıyor.
Eser ilk etapta ‘’Aslan nişamlım benim. Gerçekten de kalem gibi ince olmuş’’ Diyerek dolmakelemi yemeye çalışıyorsa da sonunda bunun dolma değil, kalem olduğunu anladığında az bozulsa da bozuntuya vermiyor. Kibar çocuktur ne de olsa.
Evet..Kızcağıza çektirdikleri bunlarla sınırlı değil.
Önce ‘’ Tarih Öğretmeni olacağım’’ Diye kafaya takan, sonra tüm uyarılarıma rağmen nişanlanan Eser, şimdi de ‘’ Ben Kanuniyim’’ Demeye başlamış.
Yahu tamam, sen Kanuni olabilirsin de zavallı kızcağıza niçin Hürrem muamelesi yapıyorsun?
Mesela efendim tutmuş kızcağıza mesaj yollamış. Sözde aşkını dile getiriyor:
Karşında ben pervaneyem,
Sen şem-i tabansın bana...
Aşkınla ben divaneyem,
Sen afet-i cansın bana!
Cevr-u Cefa, Kahr-u Sitem,
Mir-i Vefa, Cür-ü Kerem...
Ben, ben değil fermanınem,
Sen şah-ı sultansın bana!
Zülfüne gönlüm bestedir,
Ahım göğe, peyistedir...
Canan, Muhibbi hastadır,
Sen derde dermansın bana...
Oysa ne gerek var böyle ‘’ Acaba şair bu şiirinde ne demek istemiş’’ Türü mesajlara. Kısaca
‘’ Ben seni sevduğumi da
Dünyalara bildirdum.
Eğdirdun kaşlarini da
Babani mi eldurdum ‘’
Dese meseleyi daha basit ve kolay bir şekilde anlatıp zavallı kızcağızı yormayacak.
Ama Eser bu işte…
******************************
Şimdi şakayı, şamatayı bir tarafa bırakıp ciddi ciddi iki kelam edecek olursak.
Sevgili Eser ve Sevgili Buket !
Allah sizlere ömür boyu saadetler ihsan eylesin. İnşallah çok mutlu ve huzurlu bir hayatınız olur. Allah yolunuzu açık eylesin. Her ne kadar sürçü lisan eylediysek hoşgörün. Hakkınızı helal edin.
Ve hiç bir zaman unutmayın…
Her ne kadar yazımda biraz espri olsun diye ‘’Diğer öğrenciler’’ diye bahsettiğim tüm Tüm öğrencilerim !
Hepinizle gurur duyuyorum. Hiç biriniz, hiç bir zaman ‘’Diğer öğrenciler’’ olmadınız. O da işin şakasıydı.
RESİMLER
1- Eser ve Arkadaşları ‘’Yurdum İçin Değer’’ Projesi kapsamında Afyon ili Sinanpaşa İlçesi, Çok Programlı Anadolu Lisesinde ( Çerçeve içine aldığım kişi öğrencim ve şu an itibariyle branşdaş- meslektaşım Eser )
2- Eser’in ilk Öğretmenler günü hediyesi Scricss dolmakalem takımı.
YORUMLAR
Eser gibi öğrencilerin çoğalması dileklerimle.Güzel bir anı hikaye olmuş.
Selamlarımla Sami Bey.
sami biberoğulları
Duana amin diyor selam ve sevgilerimi gönderiyorum
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, "İyi olacak hastanın ayağına gelirmiş hekim" mi demeli, yoksa "Yürük at yemini kendi artırır" mı, yoksa "Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz" mı?...
Sizin o lisede bulunmanız, Eser'in ayağına giden hekim...
Sorumluluk taşımayı bilen Eser, yürük atın kendisi...
Eser'in başarıları, azmin zaferi...
Örnek olumlu, önemli olduğundan, daha çok özlü söz bulunur...
Doğrudur; öküz olamayacak buzağılar da, onların boşa harcadığı enerji de ayrı bir gerçek...
II. Dünya Savaşı konusundaki bir filmden şu söz kalmıştı aklımda: "Öğretmen her yerde öğretmendir"...
Bunun seçkin bir örneği olarak sizi saygıyla selamlıyorum, değerli hocam...
sami biberoğulları
Geçenlerde bir öğrencim '' Usta iyi olunca o hamurdan güzel ekmekler oluyor'' Diye övmüştü bizi. Ben de cevap vedim: Maya da önemli. Maya da sağlammış ki hamur cıvımadı..
Öyledir. Tek başına bizim marifetimiz değil. Maya sağlam olmalı her şeyden önce
Selam ve sevgilerimle.
Şu öğretmenlik güzel meslek.
Okul ile askerlik arasındaki boş zamanımda,
bir dönem ortaokul hocalığı yapmıştım.
Tadı hala damağımdadır.
Kıskandım valla hocamın öğrencilerine hitabını.
Ne demeli?
Hepsine Allah selamet versin.
sami biberoğulları
Senin de kısa bir dönem de olsa tadına baktığın öğretmenlik çok çok güzel bir meslektir her şeye rağmen.
Selam ve sevgilerimle.
Kişinin dünyada bir Eser'i olması ne güzel! Ama sizin eserleriniz de bir hayli fazla.
Hem ağabey yahu şu konu aklıma takıldı! Bekarlık sultanlıktır hemi???
Şimdi '''hee''' dediğini duyar gibi oldum.
Yok yav kimi kandırıyorsun acaba?
Sultan hiç kendi çorabını yıkar mı?
Haydi haydi inandım sanma haaaa! Sen bütün evi barkı evir çevir bir de '''Sultanım'''de!!!
Yine güzeldi anın ağabey.
Selamlarımla.
sami biberoğulları
Her ne kadar bekarlık sultanlık dense de ben İngiliz kralı 8. Edvard kadar olamayacak mıyım yani. Adam bir şarkıcı kadın için tacı tahtı terk etmiş. Yani demem o ki bulursak bir şeyler tacı tahtı terk edebiliriz )))
Selam ve sevgilerimle.