TÜPÇÜ
İki bin on iki yılının sonbaharıydı. Bir hafta sonu ailecek neşeli bir kahvaltı yapalım istedik.Hanım mutfağa geçti.Ben çocuklarla evin salonunda oturuyorum.Biraz sonra her neşeli anların fenomen haberlerinden biri ulaştı...Mutfaktan hanım sesleniyor.-bey tüpümüz bitmiş- -tamam hanım meraklanma beş dakikaya yeni tüpümüz emrine amade olur-.Hemen boş tüpü pazar arabasına yerleştirip yüz metre ilerideki markete doğru yola çıktım.
O mahalleye taşındığımızdan beri her türlü alışverişimizi yaptığımız marketçi "ben bu tüpü alamam" dedi çıktı.Dedim nasıl olur bu tüpü senden aldım."Yok ben bu tüpü ne alırım ne de satarım" diye diretti.Baktım kararlı,dedim yenisi ne kadar "on beş lira farkı var".Al dedim ver yenisini."Bunu ne yapayım" diye soruyor al senin olsun madem alıp satmıyorsun benimde bir işime yaramaz diyerek yeni bir tüp almanın sevinciyle hanıma vermiş olduğum sözü yerine getirebilmenin bahtiyarlığı içinde yola düştüm.Bu arada biraz canım sıkıldı tabi.O yüz metrelik mesafeyi yürüyene kadar attığım her adım beni hayal dünyasında gerilere doğru götürüyordu.Bir an kendimi Bin dokuz yüz seksen beş yılının kasım ayında buldum.
Kozan’dayım Ağabeyimle beraber tek göz bir evde kalıyoruz.O, bahçelerde gündelikçi olarak çalışıyor ben okuyorum.Odamızı ısıtmak için bir teneke sobamız, yemek yapmak için de bir küçük tüpümüz var.Bir gün okuldan geldim akşam yemeği yapmak için hazırladığım malzemelerle küçük tüpümüzün yanına yaklaştım, açtım kibriti yakıp yaklaştırdım,o da ne! pır pır pır pıt.Tüp bitti..Baktım cebimde bir tüp değiştirecek kadar para var, kalanıyla da iki ekmek alabiliyorum.Tamam dedim sıkıntı yok.hemen boş tüpü alıp yola çıktım.Her zaman tüp değiştirdiğimiz mağazaya vardım.Adam dedi bu tüp korsan ben bunu alamam.Israr ettim, ağabey bu tüpü ben senden aldım nasıl olur böyle bir şey dediysem de olmadı Üstüne bir de -sahtekar herif beni mi kandırıyorsun- demez mi..Kahroldum.hayalime bile gelmeyen kelimelerle itham edilmek,yüzüme karşı katil diye bağırılmak gibi bir şeydi.Perişan bir halde eve geldim.Akşam oldu ağabeyim geldi.Az bir odunumuz vardı o akşam idare ettik.Amma en büyük zevkimiz olan gece on iki den sonra sıcak ekmek le çay içmekten mahrum kalmıştık.Mevcut odunun hepsini yaksak sabah ne yapacaktık.Neyse sabah oldu.Kalan birkaç parça odunla ağabeyimin pek giymediği,biraz eski bir çift botun tekini attık teneke sobaya o sabah da kahvaltımızı hazırlayıp karnımızı doyurduk o günün gündüzünde de ağabeyim çalıştığı kişilerden alacağının bir kısmını aldı,yeni bir tüp biraz da odun alarak mutlu yaşantımıza kaldığımız yerden devam ettik.Ama tüpçünün yaptığı bir kenara yazıldı kaldı.Bu gün aynı hadiseyi yaşayınca geçmişin tozlu raflarından süzülüp geldi ve mısralara dönüşerek indi meydana bakalım neler demişiz..
.
Yine gurbet elde aklıma düştün
Ah ulan sahtekar tüpün patlasın
Bunca sene sonra yaramı deştin
Şarap mahzeninde küpün patlasın
Hastalanıp yataklarda yatasın
Derman diye doktor yolun tutasın
Tıkanıp da müshil hapı yutasın
Karnın guruldasın hapın patlasın
Mahkeme olmadan giyesin hüküm
Sevdaya tutulup yakasın yakım
Finale çıkmasın tuttuğun takım
Sahaya inmeden topun patlasın
Yağmur yağsın kurak tarlan göl olsun
İçinde kaz, turna, ördek bol olsun
Ev için aldığın arsan yol olsun
İmar işlerinde tapun patlasın
Derdini okuyup yazamıyasın
Bağlar yetiştirip bozamayasın
Ektiğin bostanı kazamıyasın
Kazman ters çevrilsin sapın patlasın
Aylar geçsin kurulmasın pazarın
El içinde öne düşsün nazarın
En çok sevdiklerin eşsin mezarın
İçine girmeden yapın patlasın
Kime ne ettiğin bilemiyesin
Hakkı gibi sen de gülemiyesin
Sallanıp sallanıp ölemiyesin
Kendini astığın ipin patlasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.