- 524 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SORUN NEREDE İSE ÇÖZÜMDE AYNI YERDE
Hayli bir zaman oldu çocukluğun bitimi ile yani aklî muhakeme sürecine geçme dönemi ile başlayan istediklerim oldu diye çok sevinir sonra da o şey elimden çıktı diye üzülürdüm.
Sonra sevindim sonra yine üzüldüm. Bu böyle hayli sürdü.
Neden sonra üzüleceğim şeye neden seviniyor ve kaybettiğimde aynı şekilde üzülüyordum. Bir yeri gözden kaçırıyordum belli ki.
Nedeni kendini tanımaktan korkmaktı. İnsanın en zor meselesi kendisi ile yüzleşmesi ve zorunlulukları benimsemek zorunda kalacağı durumları reddetmek istemesindendi. Akıl mantıksızlığı kabul edemezdi, azap verende buydu işte. İnsanın fıtratı denge ile donatılmışken aykırıya ısrarın sonucu idi bu kısır döngü.
Kendisini tanırsa gerçekleri kabul etmek zorunda olduğunu bilmesi onu bir başka kişiliğe dönüştürüyor ve bu kaçış daha kolaydı sanırım.
Bu kez önce sevindiğim ve tüm üzüldüğüm şeylere üzülmeye başladım bir yerde yanlışlık vardı onu bulmam gerekiyordu. Aklın hakkını vermek düşüncelerin sonucunda bir gelişim elde edebilmektir. Aynen devam ettim bu minvalde düşünmeye artık bu mesele çözülmeli idi…
Anladığım birinci nokta asıl düşünülmesi gerekeni geciktirmek sorun ile çözüm arasında mesafe açar. İkincisi de doğru bilgiye parçalar arasında bağ kurarak bütünü görmektir. İnsanın hatası sadece parçaların anlamsızlığı üzerine kendisini yormasıdır.
Çünkü hiç bir sıkıntı ve dinginlik üzerimize yapışıp kalmaz. Tıpkı kıyafet gibi duygularda değiştirilebilir. Ve fikir değişirse eylemde değişir. Hepsi geçicidir sevinç, üzüntü ve daha birçok hissi haller gibi...
Bu değişim ve dolayısı ile dönüşümler aslında olması gereken insanı biçimlendiren soyut ifadelerdir öte yandan da gerçek hayatın seyrini belirleyen de bu hislerdir. Ruhsal yapının zaman, mekân ve yaşa göre gelişimini mertebelendirebilmesi için bu iniş çıkışlar gereklidir. Gerekliliklere gösterilen direnç insanı başarıya götürür ve yaşadığı toplum içinde huzurun bir parçası olabilmesi için doğru davranışları da şekillendirendir aynı zamanda...
Hulasa anlatılmak isteneni anladım diyeceğim ama yüzleşilen olaylar karşısında yine yanılmak, caymak ve belki yine aynı tepkiyle karşılaşmakta muhtemeldir ben ve her insan için. Fakat en azından asıl konuyu fark etme bilgisinin şimdisi için yeterli olacağına inanıyorum.
Nedir bu fark etmek?
Aklî ya da kalbî bütün olaylara karşı aşırılık veya duyarsızlık yerine bitenlerin başlangıçlara hazırlık başlangıçların bitişlerle geliştirici deneyimler anlayışını benimsemek, itidali ilke edinmek hep vasatta kalmaya azami hassasiyet göstermek gerektiğidir.
Zaafa müptela insanı en azından beklenmedik hadiseler karşısında çöküntü yaşaması veya kalıcı imiş zannı veren coşku hissinin tahribinden insanı koruyacak olmasıdır. Duygular güvenilmezdir çünkü kalıcı bir dengede seyr alabilmek içinse kalp ve aklın birbiri ile uyumlu olmasını sağlamak kolaydır artık. İnsan ruhundan daha güçlü bir varlık yaratılmadığını bilmek bu gücü kullanma yetkisinin verildiği anlamına gelir. Artık yetiyi hayata geçirmekte insanın istemek ve çabası ve mümkündür.
Zehra asuman / Makale
5.12.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.