Hepimiz engelli adayıyız
Sami Biberoğulları arkadaşımızın yazısını okuyunca birden engelli olduğum günü, günleri anımsadım.
O zamanlar iki katlı evimizde alt katta ben üst katta ise annem oturuyordu. Annem şimdiki gibi pek
bakıma muhtaç olmasa da yukarıya çıkar onun işleriyle ilgilenirdim. Son günlerde benim küçüğüm
kardeşim Çubuk’a taşınmış o da gelip ilgilenir olmuştu.
O gün, yani hayatımın bir anda terse döneceği gün anneme çıkmış, annemi görmeye gelen teyzem ve
annemle biraz oturup konuştuktan sonra ne akıla kulluk ettimse mutfağa kardeşimin yanına n’apıyor
diye bakmaya gittim. Mutfaktan çıkarken şimdi hala neden ayak altında mutfaktaki fişe takılı olarak
en az beş santim yukarıda sanki kurulmuş bir tuzak gibi duran kabloya takılıp düştüm. Kardeşime fişi
çıkar diye sesleniyorum saf saf yüzüme bakıyor. Sağ ayağıma dolanan fiş ayağımı bileğimin tam üst
kısmından kırmış ayağım sallanıyordu. En sonunda kardeşim fişi çekti. Oturduğum yerde kırık bacağı
döndürüp yerine yerleştirmeye çalıştım. Annemle teyzem sesime koşup geldiler. Oooy! Görüyon mu
başımıza gelenii.. Ne yapacaz şimdii.. diye dizlerine vuruyorlardı. Ben sakindim ama başıma kötü bir
durumun geldiğini biliyordum. Ayak tamamen sallanıyordu. Kardeşim hastaneye mi telefon etti özel
bir taksiyle mi beni götürdüler bilmiyorum. Sadece kardeşimin beni sırtına alıp evimizin dar kıvrımlı
merdivenlerinden indirmesiydi.
Hastanede bacağın filmi çekilmiş, kırık ve çatlak yerler belirlenmiş, bacağım dizden yukarlara kadar
alçıya alınmıştı. O günden sonra yatağa bağlanmıştım. Önce kardeşim benim evde yatıp kalkacağını
böylece bana bakacağını söylemişti. Sanıyorum iki gün yattılar. Daha sonra evlerine gittiler. Anneme
geliyor ona pişirdiği yemeklerden getiriyordu. Ramazan ayıydı. Ben orucu bozmuştum. Eğer aç kalır
yemezsem kırığın kolay kapanmayacağını düşündük. Evimiz dar olduğu için normal tuvalete klasör
taktırmıştık. Tuvalete tutunarak gitmeyi denedim bacağım hem ağrıyor, hem de kaldıramıyordum.
Başkalarına muhtaç olmanın ne kadar zor olduğunu bu bacak kırılması sayesinde öğrendim. Özellikle
tuvalet işi zordu. Yatağın yanına koydukları nasıl bir şeydi şimdi unuttum. ( İnsanoğlu hoşlanmadığı
bazı şeyleri hafızasından siliyor.) Tuvaleti ona yapıyor, kardeşim tuvalete götürüp döküyordu. Eğer
kardeşim yoksa zavallı annem yapıyordu o işi. Hiç bir zaman unutamam. Kardeşim bir hafta içinde
benim ne durumda olduğumu unutup eşine kızdığı zaman benimle adeta kavga etti. Neler söyledik
onları anımsayamasam da beni çok üzdüğünü biliyorum.
Bu olay başıma tam da oğlumun düğün arefesine rastladı.Kasımın on birinde bacağım kırıdı.Ramazan
sonunda düğün olacaktı. Oğlum bana bir sakat arabası almıştı.Hem tuvalete gidersin,hem de dışarda
kullanırsın diye. Oğlumun düğününe bu araçla gittim. Nasıl üzgün olduğumu anlatmam imkansız.
Ben bir masanın kıyısında sakat arabasında herkes yanıma gelip geçmiş olsun,hayırlı olsun diyorlardı.
O günlerde düşlerimde hep arabadan kalkıp yürüyor görüyordum kendimi. Uyanınca sanki gerçekten
yürümüşüm gibi seviniyordum.Tek yaptığım şey tv izlemekti.Akşam herkes giderken kumandayı bana
veriyorlardı. Oysa bu boş zamanlarımda okuyup yazmayı ne çok isterdim. Ben inanılmaz derecede
hassas ve çekingen biriyim. Bunu bile beni keyf yapıyor diye görecekler diye söyleyemedim.
Bacağımdan beni son derece rahatsız eden alçılar çıkarıldı. Diz kapağına kadar yeni bir alçı yapıldı.
Bundan da kurtulunca İstanbul’a çocuklarımın yanına gittim. Daha doğrusu bayrama ve düğüne
gelen kızım ve eşiyle birlikte gittim. Bir aydan fazla zaman geçmişti . Yürüteçle de olsa yürüyordum.
Gelinimin bana yardımcı olmasını unutamam. Hem bacağıma pansuman yapmamda hem banyomda.
gerçekten çok yardımcı oldu. Benim elimdeki yürüteçle güçlükle yürüdüğümü gören bir araç, veya
vapurda yardımcı oldular. Sıralarını bana verip, vapura binmeme yardım ettiler. Hatta Çubuk’ta bir
kadın kaldırım kıyısındaki taşı atlamama yardım etmek istedi. Bunlar güçlükle yürüyen, adım atan
biri için o kadar değerli ki..
O günlerden aklımda kalan bir şey de kardeşlerimle birlikte yaptığımız günlere gidememek oldu. Bir
keresinde çok üzüldüm. Gün yakın komşumuzdaydı. Evi üçüncü kattaydı. Asansörü yoktu. Eğer bana
biraz yardım etseler merdivenleri çıkabilirdim. Çünkü sürekli evde oturmaktan sıkılıyordum. Ne ben
söyledim ne onlar teklif ettiler. İstanbul’dan geldikten sonra sobamı yakması için bir kadın çağırdık.
Yürüteçle biraz yürüyordum ama dışardan kömürü koyup gelemiyordum. O zamanki mutfağım çok
küçüktü. Yemeği pişiriyordum ama içeriye odaya götürmesi bir sorundu. Elime poşete koyduğum
ekmeği alıyor, hem de tabağa koyduğum yemeği.Arada bir elektirik ocağı vardı.Yemeği onun üstüne
koyup, tekrar alıyor güçlükle içeri odaya taşıyordum. Arada bir de salon vardı geçtiğim.
Bu günlerin sıkıntıları anlatmakla bitmez. Kardeşimin telefonda herkese Naziğe bakıyom demesi ise
nerdeyse bacağımı yeniden kırıp al diyetini demek derecesine getirdi. Allah kimseyi kardeşi çocuğu
bile olsa kimseye muhtaç etmesin. Hepimiz özürlü adayıyız unutmayalım..
03. 12. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Bu yazıyı ilk benim okumam gerekirken en son gelen ben oldum. Öncelikle bunun için sizden çok özür diliyorum.
Yazınız o kadar ilginçti ki bazı yerlerinde hayretten dona kaldım. Mesela
'' Oturduğum yerde kırık bacağı döndürüp yerine yerleştirmeye çalıştım.''
Ben 2009 yılında ev içinde bir kaza geçirip sakat olan bacağımı kalçaya yakın yerden kırdım. Ama bırakın kırık ayağı yerine oturtmayı çocuklarımın çağırdığı ambulansa gelinceye kadar yerimden santim kıpırdamadım.
Sonra sırtta taşınma. Kırık ayakla hem de...Yani nasıl bir canınız var şaştım kaldım doğrusu. Çünkü sizin çok basit bir şekilde anlattığınız o rontgen çekimi sırasında bile ben soldan sağa dönerken çektiğim acılar yüzünden bana '' Dönmelisin başka çaren yok'' Diyen kendi öz kardeşime bile ne küfürler ettim hatırlamıyorum.
Sonrası aynen yazdığınız gibi. Tek fark: ben dokuz gün sonra yürüteçle yürümeye başladım ( Aslında ameliyattan hemen üç gün sonra, altı gün ameliyat olana kadar hastanede dizimden sokulan bir şişe bağlı bir ağırlıkla ameliyat gününü bekledim. ) yani sizin iyileşmeniz bayağı geç olmuş ki sanırım alçı olayı yüzünden. Bana alçı değil direkt platin uygulandığından sanırım daha erken ayağa kalktım.
Allah kimsenin başına vermesin.
Her zaman Allah'a dua etmişimdir: Ya kafamın üstüne düşseydim? Kesin beyin kanamsından ölür giderdim. Ve işin kötü tarafı engelli oğlum da benim yanımdaydı o sıralarda...
Aradan çoook yıllar geçmiş olmasına rağmen yine de size de bana da geçmiş olsun.
Bu arada: Kendi adıma söylüyorum, yanlış anlaşılmasın: Bana engelli, özürlü ya da sakat denmesinden hiç rahatsız olmam ama fiziksel farklılığımın alay, aşağılanma, hakaret olarak kullanılmasına da asla müsaade etmem. Yani bizim sorunumuz bize ne adla hitap edildiği değil, ne gözle bakıldığıdır.
Selam ve sevgilerimle.
glenay
İyileşme sürecim bacağıma sizinki gibi platin veya başka bir şey koydurmamamdan oldu. Başken hastanesindeki doktor yapılan alçıyı kırıp
yeniden kırık yere bir şey koymak istedi. Ben kabul etmedim. Vücudumda yabancı bir madde istemediğimi söyledim. İyileşme bu yüzden uzadı. Filmlere baktığımda kırık yerde bayağı bir açıklık vardı. Yine iyi kapandı.
Yorumunuza çok teşekkürler. Ayağım kırılmadan sanıyorum bir gün önce ayağı kırılmış bir kamyonun arkasında yatan bir köpeğe acıyarak bakmıştım. Bazı şeyleri demek ki yaşayarak görmemiz gerekiyor..
selam ve sevgilerimle..
Çok içten bir yazı olmuş. Olduğu gibi çırılçıplak yaşadık okurken. . Çok anlamlıydı.
Yalnız küçük bir uyarım olacak. Engelli dernekleri onlara özürlü denmesini istemediklerini her fırsatta dile getirirler. Başlığınızı bu yönde değiştirmenizi öneririm. Umarım kırıcı olmadım..
Sevgilerimle...
glenay
Ayrıca başlık konusundaki uyarınız için de.
Yazı da o kadar dikkat etmiştim.
Başlıkta neden böyle bir hata yaptım.
Hemen değiştiriyorum.
Engellilerin bu duyarlığını çok iyi biliyordum.
sevgilerimle..
İnsan yükü ağırdır derler.
Bakmak zor, ama daha acısı bakıma muhtaç olmak elbette.
Yaşadığınıza benzer anlarım oldu. İki tarafı da yaşadım galiba ben de.
Muhtaca baktım, bakıma muhtaç kaldım falan....
Yazının sonunda gülümsetmiş, anlatımda tercih ettiğiniz o samimi üslup.
İlgi ve beğeniyle okuduğumu söylemek isterim.
Selamlarımla.
glenay
Bunu yaşayarak öğrendim.
İnsan yaşadığı sürece çok şey görüyor.
Çok teşekkürler beğeninize,
selam ve sevgilerimle..
glenay
Kardeşimin eşi de Koah hastası. Bazen ağzına hava veriyor galiba bir aletle.
Nefesini zor alıyor. Böyle böyle saklı da olsa sigara içiyor. İnşallah siz içmiyorsunuzdur. Bir sigara bir nefesten önemli değil. Allah iyilik versin.
Selam ve saygılar..