- 890 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK SEVGİ-4
Sayılı günler gibi çabuk geçti kısa dönem askerlik, tabi ki Suat’ın uykusuz gecelerini saymazsak. O kendisini toparlamaya çalıştı. Daha askerlik dönüşü sevdiği kızın sevdiği Ufukla otogarda tanıştı… O da Abi diyordu Ela gibi. Bir açıklama yapma gereğini de duymuştu.
“Suat Abi” diyordu, “belki yaşça benden büyük değilsin ama Ela’nın Abi dediği ve gerçek bir Abi gibi sevdiği insan benim de Abimdir.”
Bunları söylerken gözleri de yalan söylemiyor, bir Abiye nasıl bakılıyorsa öyle bakıyordu… Bir Abiye nasıl bakıldığını tabi ki Ela’nın bakışlarından biliyordu Suat. Kendisini artık bir Abi olarak kabullenmeye çalışadursun, olaylar onu bu yola sürüklüyordu.
***
Ufuk telefonda ağlamaklıydı:
“Suat Abi, çok kötüyüm. Yardımına ihtiyacım var” diyordu.
“Hayrola, ne oldu, nasıl bir yardımım olabilir?” diye sordu Suat.
“Abi, Ela benden uzaklaştı. Telefonlarımı açmıyor?” dedi.
“Ne oldu ki? Bu kadar kolay mı böylesi bir aşkı bitirmek?” diye hayretle sordu Suat.
“Abi” dedi Ufuk, “çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz kuzenim, yıllardan sonra İstanbul’a gelmiş, onunla buluşmuş ve uzun uzadıya geçmişten söz etmiştik. O sırada görmüş bizi.”
“Bu konuda ben ne yapabilirim?” diye sordu Suat. “Bence bunu kendisine anlatmalısın.”
“İyi de Abi” dedi, “telefonlarımı açmıyor ki! Evine gitsem beni dinlemek yerine evden kovmaz mı?”
“Gerçekten zor bir durumdasın. Allah yardımcın olsun” dedi Suat.
“Abi bu kadar basit değil bu iş” dedi Ufuk, “yardımın gerekiyor” dedi ve devam etti.
“Ela seni çok sever ve sayar. O beni kırar da seni kıramaz.”
Bir an daldı gitti yine Suat… Evleneceği adamı kırarmış da kendisini kıramazmış… Bu ne anlama gelebilir ki? Onu evleneceği adamdan daha mı çok seviyor yoksa sevdiği insana naz mı ediyor?
“Abi orda mısın?” diye sordu Ufuk telefondan.
“Buradayım Ufuk” dedi Suat. “Tamam, kendisiyle konuşurum. İnşallah başarırım aranızı düzeltmeyi.”
“Abi ayağına düştüm. Lütfen…” dedi…
“Tamam” dedi Suat, “kendisiyle konuşurum. İnşallah başarırım arabuluculuğu.”
“Abi olmak zor iş” diye düşündü Suat. “Kaderimde sevdiğim kızın sevdiğiyle arasını düzeltmek de varmış” derken, “Neler düşünüyorum ben… Ben sadece Abiyim” diye kendi kendisini azarladı…
Ela’ya telefon etti ve tabi ki tüm bu olanları bilmiyormuş gibi sordu:
“Nasılsın Elacık? Bir süredir görüşemiyoruz. Sanırım Ufuk’tan bana ayıracak zaman bulamıyorsun.”
“Aşk olsun Abiciğim” dedi Ela “Senin yerini kimse dolduramaz ki.”
Hüznünü ne kadar gizlemeye çalışsa da, hatta belli etmese de Suat biliyordu ve sordu:
“Sesin iyi gelmiyor Elacık? Yolunda gitmeyen bir şey mi var?”
“Önemli değil Abiciğim. Kendi sorunlarımla seni uğraştırmak istemiyorum” dedi Ela.
“Hiç olur mu Elacık” dedi Suat. “Bak sana bir teklifim var, çoktandır Duran Dedenin mezarını ziyaret etmedik. İstersen yarın gidelim, hem onu ziyaret ederiz hem de sorun neyse görüşürüz…”
“Neden olmasın” dedi Ela. “Gerçekten de dedemizi ihmal ettik. Okul çıkışı ben oraya giderim. Sen de oraya gelirsin. Görüşmek üzere.”
Merak içinde beklediğini bildiği Ufuk’a hemen telefon ederek kararlarını açıkladı.
Ertesi günü Suat mezarlığın girişinde bin bankta oturup Ela’yı bekledi. Ela geldiğinde her zamanki tatlı tebessümü gösterdi Suat’a. Ama gözlerindeki hüzün belli oluyordu. Suat hemen kalktı ve Ela’nın ellerinden tuttu ve yanaklarından öptü sonra da sarıldı… Sım sıcak bir sevgi ve şefkatle…
“Hadi önce ziyaretimizi yapalım, sonra gelip bu banka oturup dertleşiriz” diyerek Duran Dedenin mezarına gittiler… Dönüşlerinde bankta bir kızın oturduğunu gördüler.
“Burada ne işi var bu kızın?” diye sordu Ela.
“Kim bilir!” dedi Suat, “belki birini bekliyordur.”
“Burada mı?” diye sordu hayretle Ela.
“Neden olmasın?” dedi Suat. “Biraz önce de ben o bankta oturmuş güzel bir kızı bekliyordum!”
Banka yaklaştıklarında onları gören kız kenara yaklaşarak onlara yer açtı ve oturdular.
“Evet, seni dinliyorum Elacık” dedi Suat.
“Suat Abi” dedi, “sanırım Ufuk beni aldatıyor.”
“Ciddi misin?” dedi şaşkın görünerek. “Neden böyle düşünüyorsun?”
“Gözlerimle gördüm. Sarılmışlardı” dedi Ela…
“Belki bir yakınıdır, hiç sordun mu ona?” dedi Suat.
“Sinirimden ne yapacağımı bilemedim ki!” dedi Ela.
“Çok mu kıskandın? Kıskanmak sevginin en güzel kanıtıdır” dedi Suat ve devam etti, “Bana sorarsan yüz kere sevdiğini söylemekten bir kere kıskandığını söylemek daha etkilidir.”
“Ama bir görseydin” dedi Ela, “sım sıkı sarılmışlardı!”
“Biraz önce bizim sarıldığımız gibi mi?” diye sordu Suat.
“Aşk olsun, biz çocukluğumuzdan beri birbirimize bağlıyız” dedi Ela.
“Sordun mu ona? Belki o kız da öyle biridir onun için?” dedi Suat.
“Hiç böyle düşünmemiştim” dedi Ela.
O zamana kadar yanlarında sessizce oturan kız “Affedersiniz!” diyerek konuşmaya başladı.
“İstemeden de olsa konuşmanıza tanık oldum. Bu sessizlikte duymadan da olmuyor. Anladığım kadarıyla birbirinizi çok seven iki kişi, belki abi-kardeşsiniz.”
“Evet, öyleyiz” dedi ela. Bunu derken de sağ koluyla Suat’a sarıldı.
“Önce kendimi tanıtayım” dedi kız, “ismim Melike” dedi ve devam etti.
“Konuştuklarınızdan anladığım bir olayın benzerini dün ben de yaşadım. Çocukluğumu birlikte geçirdiğim, saklambaçlar oynadığım ve birkaç yıldır görmediğim kuzenimi dün görmek kısmet oldu. Önce sarılıp hasret giderdik. Sonra anlattık ayrı geçirdiğimiz yıllarda neler olduğunu. Kuzenim çok sevdiği bir kız arkadaşını anlata anlata bitiremedi. Çok seviyormuş onu. Evlenmeye karar vermişler.”
Biraz durduktan sonra devam etti…
“Ama benim gördüğüm o ki, sevdiği kız anlattığından çok daha güzel ve çok daha sempatik. Kuzenim adına çok sevindim…”
Ela ve Suat “Eee… sonra” der gibi Melike’ye baktılar…
“Kuzenimin adı Ufuk” dedi melike…
“Siz bana bir oyun mu oynuyorsunuz?” diye Suat’a baktı Ela.
“Yemin ederim ki bu kızı ilk defa görüyorum” dedi Suat…
Birden ayağa fırladı Ela…
“Siz benim başımın belası mısınız?” dedi ama sonra öfkeli görünen yüzü değişerek duygusal bir ifadeye büründü ve gelip Suat ve Melike’ye sarıldı.
“Neler oluyor bilmiyorum ama” dedi Ela, “sizleri çok seviyorum.”
Melike Suat’a dönerek: “Şaşkın şaşkın bakmayın lütfen” dedi.
“Ufuk beni arayarak olanları anlattı. Ben de bu sorunun çözümünde katkım olsun diye gerçekleri anlatmak istedim. Beni buraya Ufuk getirdi” dedi.
Birazdan ufuk karşılarında duruyordu…
Ela koşarak Ufuk’a sarıldı… Melike ve Suat mutluluktan yaşaran gözlerle birbirlerine baktılar…
Dört genç ellerini birbirlerinin omzuna atarak mezarlıktan uzaklaştılar…
(Sürecek… Gelecek bölüm, şefkate dönüşen aşk)
Kadir Tozlu
03.12.2016