9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1327
Okunma

On yıldır gitmiyordum. On saat yolculuktan sonra vardım memleketime. On gün kaldım.
On yaşındaki çocuklar delikanlı, genç kız olmuşlar. En az on akrabamı ziyaret ettim.
Onlara sarıldım. Öptüm. Onlarca anımızı paylaştık.
Müzelerini gezdim. Padişahların, şehzadelerin heykellerini gördüm. Onlarca şehzade yetiştirmiştir AMASYA. On numara olmuş güzel memleketim.
Hani sitem etmedim de değil.
“Bize miydi kahrın, boynu büküklüğün, garipliğin, ihmal edilmişliğin, yoksulluğun” dedim memleketime.
Sadece bayramlarda yediğimiz Amasya çöreğine, yağlısına fırınlar kurulmuş.
Yeşilırmak kenarı Ferhat’la Şirinin, müzeler padişahların, şehzadelerin heykelleriyle dolmuş. Belki de Türkiye’de mumyalar sadece Amasya müzesinde var.
İnsanları sıcakkanlı. Bir yeri sorduğunda düşüyorlar önüne sorduğun yere kadar götürüyorlar.
Emir komuta ablamdaydı. Nereye gideceğimizi o planlıyor, kim keşkek, kim baklalı dolma pişirecek o belirliyordu.
Babamın dediği gibi akrabalarımız – Dallanmışlar, budaklanmışlar.- Sağlığında sormuştum babama:
“Baba dallanma çoğalmak demek. O nu anladım da budaklanma ne?”
“Oğul, budak ta evden ayrılan gelin olan kızın gövdede kalan izidir” demişti.
Mezarlığa gittik. Annemizin, babamızın ağabeylerimizin, yengemizin mezarlarını ziyaret ettik. Dualar okuduk. Ağladık.
Evine misafir olduğumuz ağabeyimin burukluğu dışında her şey çok iyiydi. Çok güzeldi. Yengemiz aramızdan ayrılalı iki yıl olmuştu. Ağabeyim yalnızdı koca evde. Bir gece sabaha kadar konuştuk.
“ Duvarlar üzerime geliyor. Yengenizi çok özlüyorum. Geldiniz evim şenlendi. Siz gidince ben ne yapacağım? Dertlerim yine depreşecek. Bir can bir nefes olsun istiyorum evimde.-Yalnızlık Allaha mahsus- derlerdi. İnanmazdım. Ne kadar haklı bir sözmüş meğerse. Evet, çocuklarım var. Ama onlar da kendi hayatlarını kurdular. Kadın nereye olsa sığar. Erkek öyle değil. Kimseye yük olamam ben. Ne olur beni ayıplamayın. Evleneceğim ben”
Haklıydı ağabeyim.
“Nikâhla ölüm vaktini beklermiş ağabey” dedim.
Elimden gelen başka bir şeyde yoktu zaten…
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperek ayrıldık memleketimizden.
Bundan sonra sık sık gideceğim. Her ne kadar hayat bizleri sonbahar yaprakları gibi diyardan diyara sürüklemiş olsa da insanın doğduğu, büyüdüğü yerden kopmaması gerekiyor.
Yolunuz düşerse –ya da- yolunuzu düşürün Amasya’ya. Müzelerini gezin. Kaleye çıkın. Oradan seyredin Amasya’yı. Tarihi soluyun. Semaver çayı için. Elmasından yiyin.
Güzeldir Amasya.
İyidir Amasya’nın insanı…