- 630 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BENCİLLİK!
İnsanın genlerinde vardır bencillik. Her ne kadar paylaşımcı görünse de hele bir tavuğuna kiş de, neler başına gelecek gerisini sen düşün. İnsanlar bir tuhaf olmuşlar. Önce ben, ben duygusu(ego) ağır basmakta. Sonrası şeyimden(!) aşağı Kasımpaşa. Herkesin içine kurt gibi işlemiş hilekârlık. Ne yapsam da karşıdakini yolsam hesabı sinsice yerleşmiş belleklere. Hayatın her alanında böyle:
Aşk’ta, işte, arkadaşlıkta, v.s. Gençliğinde aşık olmuşsundur; ya benim ya da kara toprağın, dercesine âdeta taparsın. Bir süre sonra işler değişir. Çulu afili olanı ağına düşürdüğünde eskisine yan çizer, tipim değil diye kesip atarsın. Oysa bir muzu dudak dudağa yiyordunuz ya. İki çıplak bir hamama yakışırmış, olmazmış efendim olmazmış. İlla da evi, arabası, falanı filanı olacakmış. Neyse aşk da bıktırdı insanı diye düşünüyoruz ama kapağında aşk kelimesi geçen romanlar diğerlerine göre iki kat fazla rağbet görmekte. Bundan da anlaşılıyor ki ikili ilişkilerde insanlık hâlâ arpa boyu yol almış değil.
İşte de buna benzer şeyler. Dairelerde verilen görevi yaparken, arkadaşın seni kem gözlerle süzer, falsonu aramaya çalışır, sigara molalarında kanka olmuşcasına anlatıp durur ama aslında çekemez seni sanki duymayacakmışsın gibi diğer mesai arkadaşlarına çekiştir. Sohbetlerde bile hep yapaylık yatar. Sonrasında arkadan kuyu kazmalar, daha neler neler. Sanayide de böyle değil mi? Hangi usta diğer ustanın başarısını hazmedebilir ki. Fiskoslar orada da az değildir. Gelen müşteriyi tırtıklamak da cabası. Arabası olan şeş kaza sanayiye düşmesin yeter ki. Yan sanayi parçasını orijinal diye satmazlarsa gel yanıma.
Dilencilerde bile çekememezlik hat safhada. Camilerin önleri paylaşılmış durumda. Cuma günleri camiye giderken dilencinin birine “ para vermek yerine sana bol bol dua edeyim ki dilenmekten kurtul,” demiş bulundum ya kucağında yalınayak bebeği ile bana bakan azgın suratlı kadın, az daha çiğ çiğ yiyecekti beni. Çıkışta başka kapıdan tüğmemiş olsam, az ilerde arabanın içinde dilencinin bekleyen godoşlarıyla seyret patırdıyı..Adamların gözleri toz(!) çekmekten pörtlemiş, çatacak belâ arıyorlar sanki.
Anlayamadım kimin eğri kimin doğru olduğunu. Bu gidişle de anlayacak da değilim. Milletin altlarında son model arabalar, burunları Kaf dağında, alçak dağları ben yarattım misali zavallı bir pazarcıyı hor görüp, küçümseyici bakışlar. Ve de lafa gelince insanlık nerede diye sızlanmalar. Bu, ne bencillik Allah aşkına!
Her şeyi sevmekle başlar hayat, anlam kazanır ve de güzelleşir. Börtü böceği, ağacı, çiçeği, kuşları, yıldızları, denizleri, ayı; senden olanı, olmayanı, dinliyi, dinsizi, ayırım yapmadan ve de menfaat gözetmeden sevince yaşamanın tadı bambaşka olacak ve de gezegenimiz yeniden kendine gelecektir. Hele şu bencillikten bir kurtulalıım da bak neler olacak neler!..
YORUMLAR
Maalesef Ayhan Bey, o bencillikten kolay kolay kurtulamayız. Öyle bir işlemiş ki iliklerimize kadar. En çok sevdiğin insan aslında seni hiç sevmediğini, sırf laf almak için muhabbete girdiğini anlayınca senin gibi isyan ediyor insan ama yapacak bir şey yok!
Dünyada yaşadığımıza göre az çok dünyaya benzemişiz demek ki. O da yuvarlak değil mi, durmadan dönüp duruyor ya, insanlar da dünyayı örnek almış işte.
Her birimiz birer Hacıyatmaz.
Ayrıca, alnının teri ile pazarcılık yapan birini kimse küçümseyemez. O da nereden çıktı öyle. Çalıp çırpsa daha mı iyi.
selamlar.