- 934 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MOLLA MESTAN..(6)..
W A R . . SON MEKTUP..
Daha geçen sene Selanikte çıkan bir ingilizce gazetenin sür manşetiydi....W A R ...
Savaşın İngilizcesi...
Orada anlatılıyordu; İngilizler bu büyük savaşın yüz yıl öncesini ve yüz yıl sonrasını ilmek,ilmek planlamışlardı...
Her şey kendilerine benzeterek başlamıştı Ali Devleti...
Bu gün yaşananlar ise bu planın devamıydı..
Molla Mestan gıdım,gıdım yaşıyordu bunları....
Hakikaten Savaşın İngilizcesi Olabilir miydi....?
MESELA SARGI MERKEZLERİNİ ÇEKİNMEDEN BOMBALARSIN,ZEHİRLİ ÇİVİLER KULLANIR,BİNLERCE AYAĞI TESTEREYLE KESTİRİRSİN...KİMYASAL SİLAHLAR KULLANABİLİRSİN..
İskeçeye katipleri Mehmet Efendiyle iki beyaz kısrak eşliğinde inerken,sağ taraflarında hüzünle Kavala Körfezine doğru akan Mesta-Karasu nehrinin elem çağıltılarını işitiyor gibiydi...
Nehrin batısı yani Sarışabandaki Mağazalarının bulunduğu Dırma sancağının tamamı Yunan işgalindeydi...Doğusu Bulgarlara bırakılmış yerdi,burada kurmaya çalışıyorlardı genç Cumhuriyetlerini....
İskeçeye girince her ikisinide büyük bir neşe kapladı...Şehirdeki bütün binalar,yeşil,beyaz,siyah bayraklarla donatılmıştı...Bayrağın ortasında bir hilal üç adette yıldız bulunmaktaydı...Yeni Cumhuriyetin Milli Marşı bir askeri bando tarafından icra edilmekteydi,halk huzurla; kimsi ellerini semaya kaldırarak dua ile dinliyordu bu marşı coşku zirvelerdeydi...Bir yıl süren Bulgar İşgaline bir cevaptı bu Milli Cumhuriyet...Yunanlılar ilk tanıyan devlet oldu, bu Hükümeti..
İşleri bitince kasabanın şekerlemecisinden kız kardeşi Müzeyyene sevdiği yiyeceklerden aldı,birde Fransız Malı bir güzel oyuncak bebek...Müzeyyen annesinden sonra hane halkı arasında en çok Mestan Ağabisiyle ilgileniyordu..Mestan Ağam diyordu başka şey söylemiyordu.....Hayatı boyunca böyle büyüdü bu sevgi...
Sevinçli günler fazla sürmedi...Babasının söylemesine göre,Almanların baskısıyla,İttihatçılar,Bulgarlarla ileride yapılacak,ittifak için bölgenin terkedilmesini istiyorlardı...Zaten bu şart,İstanbul Antlaşmasının gereği idi...Ekim sonlarına doğru Batı Trakya
Bağımsız Hükümetinin Reisi Cumhuru,İstanbuldan dönmüştü ve alınan karar açıklanacaktı...
Baba oğul sabahın erken saatlerinde,yola koyuldular Kayalı Medresesine geldiklerinde herkesin yüzünden düşen bin parçaydı...Toplantı salonuna geçtiklerinde,yine askerler ön sıralarda kalabalık bir gurup oluşturmuşlardı...Müderris Salih Efendi gelir,gelmez konuşmasına başladı...
’Esselamu Aleyküm...
Sizleri Allahın Selamı ile selamllıyorum...
Allahın Selamı Bereketi ve Rahmeti Üzerinize olsun...
Milletçe çok dehşetli günler yaşıyoruz...Daha dün bizim olan topraklarda düşman çizmesi dolaşmakta...Gayret ediyoruz hedefe ulaşamıyoruz...
Rahmanın yardımı ulaşmayınca bizlere kim yardım edebilir ki....
İngilizler malesef hile ve desiselerle öz topraklarımızı elimizden çıkarıyorlar..Yunanlıların,Bulgarların,Sırpların ellerine tutuşturuyorlar...
Size takriben beş yıl önce yaşadığım bir olayı anlatarak seslenmek istiyorum...
Devrin Selanik Valisi,Şerif Mehmet Rauf Paşanın bir heyetle birlikte makamlarındaydık...Bizlere eski İngiliz Sömürgeler Bakanının Villiam Ewart Galdstone nin 1846 yılında Avam Kamarasında icra ettiği bir konuşma metnini okudu...O büyük Kafir Kuran-ı Azimüşşanı,elinde sallayarak;’Biz Müslamanları ve Türkleri;her şeyi olan bu kitabı ortadan kaldırmadan ya da onları bu kitabın hükümlerinden soğutmadan sömürgeştiremeyiz..
İlk adımı onları da bize benzeterek ve Gerçek Müesseselerini ortadan fark ettirmeden kaldırdık attık...
Şimdiki hedefimiz onları Kutsal Kitaplarından soğutmak olmalıdır...Önce İngilizlerin politikaları değişmeli...Osmanlı Toprak bütünlüğünden vaz geçmeliyiz...Yönetimleri altrındaki Hiristiyan unsurları Ayni Yunanistanın Kuruluş aşamasında olduğu gibi ayaklandırmalı ve bağısızlıklarını tesis ettirmeliyiz...Gelecek yüzyıllardaki mutlak hedefimiz bu olmalı..Bunun için canla başla çalışmalıyız... ’ROTHSEHİLD lerin kankası Gladstone...
Bu gün yaşadıklarımız bu büyük kafirin politikalarının uygulanmasından başka bir şey değildir..
Dünkü komşularımızın sara nöbetine tutulmuş gibi,Türkler İnsan Değildir,Çünkü onlar Hıristiyan değildir teraneleri ile kadınların karınlarındaki bebekleri katledecek kadar vahşileşiyor;insanlığın yüzkarası tablo,neyle izah edilebilir..Bizleri vatanımızdan,hunharca katlederek sürmek istiyorlar..
Bu gözü dönmüş kafirleri Allah cc rahmeti ve yardımı gelmeden önleyemeyiz..
Oyun çok ama çok büyük bir oyun...Kelimelerin bile bunu ifade edeceğini sanmıyorum..
Bu nokta gerçekten sözün bittiği noktadır..Tek silahımız ama en etkilisi şimdi duadır....
Bu gün ne hazindir ki İstanbulda yaptığımız büyük tartışmalar neticesinde,Babı Ali ile şu karara vardık...Batı Trakya Müstakil Hükemetini istemeyerek fesh ediyoruz...Çünkü İdarecilerimiz Almanların etkisinde kalarak Bulgarlara bölgenin teslimini kararlaştırdı..57 günlük devletimizi
kendi kararımızla fesh ediyor.bölgeyi Bulgar Milislere teslim ediyoruz...
Anavatanla birleşmemiz artık başka bir bahara kaldı...
Ama ne olursa olsun Mücadelemiz Meriç nehrinden,Usturma Nehrine kadar olan bölgenin kurtarılmasına kadar devam edecek...
Haklarınızı helal ediniz..Ben hepsini sizlere helal ettim...
Salondan gözyaşları içinde HELAL OLSUN sesleri yükseldi...
Molla Mestan babasının kucağına kapandı...Göz yaşlarını kimseye göstermedi...
1914 başında Süleyman Askeri riasetinde Batı Trakya ve Makedonya işlerini yürütmek üzere İstanbul Merkexzli Muhacirin Müdürlüğü kuruldu...Molla Mestanın mücadelesi babasıyla yanyana bu süreçtede devam etti...
Bulgarlarla 18 Ağustos 1914 te Dostluk Antlaşması imzalanana kadar,görülmemiş zulümler i Milislerince işlendi...Geceleri Mahmatlıda karartma uygulanıyordu...Camlar perdelerle sıkıca kapatılıyor dışarı ışık sızıp hedef olmaktan kurtarılıyordu yerleşke...
Bu uygulama Babasının Komşularına tavsiyesiydi...Çok başarılı oldu bu uygulama, bir kaç defa askerler gelip yiyecek alıp defolup gittiler zarar veremediler Mahmatlıya...
Bu antlaşma ,ile Dimeteko ve civarı Bulgarlara verildi,...Genel Kurmayımız Alman Generallerle doluydu ,onlar da oldukça bonkördü...Gelecek Büyük Savaşta da Almanlara Müttefik lazımdı...
5 Kasımda Birleşik Krallık ve Fransa Osmanlıya Savaş İlan etmeden bir hafta önce,Mahmatlı da Molla Mustafanın hanesinde büyük bir sevinç yaşanıyordu...Müzeyyenden sonra ikinci kız kardeşleri Ayşe de teşrif ediyordu Dünyaya...Molla Mestan sevinçten Savaşın Ağırlığını bile unutmuştu....Ey büyük Mevlam! Hüznün zirvesinde dahi kullarını sevindirecek nimetlerin ne de çok...Elhamdülillah....
Halife yi Ruyi Zeminin Dünya Müslümanlarına yaptığı,Chadı Ekber çarısı Londrayı beşik gibi sallıyordu..
Hilafet Makamının yüceliği İngiliz Emperyalizmini ve Londranın Kibirli Baronlarını büyük bir telaşa düşürmüştü moraller sıfırın altındaydı...
Mahmatlının inançlı,imanlı yüzyirmi pırıl pırıl genci Vatan Savunması için hazırdı...İçlerinden en heyecanlılarından ikisi Balkan Savaşı Şehitlerinden Sıhiyye Çavuşu Şaban Efendinin iki yiğit mahdumu Mümin ve Hasandı...Abla Hafize Hanım,Kız kardeşler Hanife ve Mümine onları dualarla Harbi Umumiye gönderiyorlardı..Hemen onların yanında Molla Mustafa ve üç oğlu Mestan,Ahmet ve İsmail durmaktaydı...Gözler nemli kalpler en hassas zamanındaydı...Hasan Eniştesi Molla Mustafa ile bir şeyler konuşmaktaydı...Meydan hınca hınç dolduğundan rahat hareket edemiyordu genç fidanlar...Askerler Hüseyin Bey İstasyonunda iki saat içerisinde hazır olacaklar ve Toplanma merkezlerine trenlerle sevk edileceklerdi...Cepheden bol bir şey yoktu...Doğu,batı kuzey güney her yön...Almanların maalesef emri vakisi ile,şuursuzca bir kaynar kazanın içerisine atılmıştı gençler...
Oysa ne kadar ikaz etmişti İhtilaf Devletleri Türklerin Savaşa dahil olmaması için...
Topluca İstasyona ulaşıldı Vagonlara genç askerler oldukça sıkışık bir şekilde yerleştirildi,camlardan eller sallandı devasa kalabalığa,trenin ürküten düdük sesiyle koca araç bilinmeyene doğru hızla akıyordu....
En son Hasan nişanlısı,Gülendamın ellerini gördü ona el sallarken....
Molla Mustafa yanındaki eşi Hafize Hanıma bir şeyler söylüyordu..
-Çok söyledim ikisine de bedellerini ödeyelim ..Cephe gerisinde de yapılacaklar var burada kalın diye...İkisi de ilgilenmedi bile..Vatanın bize ihtiyacı var...Şehadet bir adım ötede iken bırakamayız dediler bu kutlu makamı....
Mahmatlı da genç kızlar,Çanakkalenin top seslerini o kadar da uzaktan da olsa duymaktaydılar...
Dehşetini yaşamasalarda,her bir patlamanın yüzlerce civanı Şehadete taşıdığı bilinceydiler...
1916 Ocak ayı sonunda İngilizler ve müttefikleri tasını tarağını toplayıp giderlerken arkalarında beşyüz bin insanın dünya enkazını bırakıyorlardı...
Oran yarı yarıya,Müslümanlar Cennete Kafirler Cehennemin deriliklerine...
Mahmatlı sevinçten şükrediyordu Mevlaya...
Hele arkasından gelen Kutul Ammare Zaferinden sonra İngilizlerin kesin yenildiği bile söyleniyordu....
Babası ve Hocası Kayalı Medresesinde sohbet ederlerken...Payitahttan getirilen bir günlük gazetenin haberi idi sohbetin konusu...Kraliçenin sadık Bankeri Rothsehildler devredeydi..Kasanın ağzı sonuna kadar açılmıştı..İngilizlerin çil çil altınları ortaya saçılmıştı bile..En irisinin Hicaz Bölgesinde Şerif Hüseyin ve ahfadına dağıtıldığı haberinden söz ediyordu ..On Milyon Altın...Sarı,sarı...
Hatta Kutta Halil Paşaya kuşatmanın kaldırılması için birmilyon İngiliz altınının teklif edildiğini istanbulda duymuştu Müderris Salih Efendi...
Dahası var,aynı olay için Harbiye Nazırı Enver Paşaya ikimilyon olarak ikram edilmişti bu ihanet...Enver HER YERDE ELİNİN TERSİ İLE İTTİĞİNİ söylüyordu bunu arkadaşlarına...
Molla Mestanın yıllar sonra duyacağı bir gerçek onu kahredecekti...İttihatçıların Alman Sevdalıları tecrübesizliklerinin zirvesinde idiler fakat Vatana İhanet noktasında hiç bulunmadılar...
Ama İngiliz Severleri öğle değil...
İstersen Mondros Müterekesinin 7. ve 22. maddelerine bir bak..Diye söyliyecekti bir yiğit asker İskeçedeki gizli bir toplantıda,Anadoluda Yunanın arkasına bakmadan İzmire kaçtığı o zafer günlerinde Molla Mestana...
Ne olduysa Kuttan sonra Savaşın gidişatı değişti,Güneyde Osmanlının mağlubiyet haberleri geliyordu..Önde Alman Kumandanlar,arkasında emrindeki askerlerimiz tavşan gibi kaçıyorlardı cepheden..
Balfour Deklarasyonu ip uçları verecekti 1917 de;dağıtılan bu çil çil altınlar hakkında..
Meğer 2.Abdülhamide teklif edilen ihanet paraları imiş.Rothschild HANEDANININ BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ Reji Şirketinden kazandığı Dünya Yahudi Kongresi onaylı sarı altınlar..
Kahrolacaktı Molla Mestan...
Batı Trakyanın kurtarılması için Ağustos 1916 da bir fırsat yakalanmıştı..Eşref Kuşçubaşı Yüzbaşı,Bulgar savaşı için Dobrucaya asker sevk ederken söylediklerinden duymuştu Molla Mestan Bulgarlar işgali altındaki yerleri Müttefiki Türklere bırakacaklardı..Toprak elde etmek yetmiyordu önemli olan savunabilmekti...27.000 asker geçti Dobrucaya..
Fakat Batı Trakya Türklere teslim edilmedi..
Bulgar Zulmü bu olsa diye düşündü Molla Mestan..
Mektup deyip geçmeyin bir mektup Mahmatlıda Şehit Şaban Çavuşun kızlarını ne kadar sevindirecekti,bunu zerre zerre yaşıyacaktı Molla Mestan...Babası eve cepheden Üvey annesinin, kardeşi Hasan Çavuştan Şam yakınlarındaki bir sahra hastahanesinden getiyordu mektubu...
Ahmet hemen bir sokak arkadaki evlerinden iki genç kızı Hanife ve Mümineyi evlrine çağırdı.....Hafize Hanın dikkatle adına gelen mektubu pirinçten mektup açacağı ile açtı ve eşi Molla Mustafaya okuması için verdi.O da Mestanın sesi daha gür o müsade ederseniz okusun ded, itiraz gelmeyince ona uzattı nameyi...Geniş ikinci kattaki salonda çıt çıkmıyordu..Molla Mestanın karşısında Hanife ilk defa bu kadar yakın oturuyordu..
Gür sesi ile başladı mektubu okumaya...
Sevgili Ablam ve değerli kız kardeşlerim Hanife ve Mümine...
Sizlere bu satırları Şam yakınlarından bir sahra hastahanesinden yazıyorum...Çanakkale ve Kuttaki zaferlerimizden sonra İslamın ve Milletimizin büyük düşmanı İngiliz Kafirleri taktik değiştirdi çil çil sarı altınlarla herkesi satın almaya başladılar..Yerli aşiretler,Alman subaylar,hatta büyük Millet Sevdalısı Kahraman Halil Paşaya dahi milyonlara varan altını fütürsüzca teklif ettikleri, komutanlarımız arasında konuşuluyor.
Bu utanmaz kavim Yüce askerlerimizi altınlarla kandırmayı düşünecek kadar alçalıyorlar..
Tek yaptıkları şey morallermizii bozmak..
Ama açık söylemeliyim bu taktik oldukça başarılı oldu,Milletimize ihanet eden dünkü tebaamız ordumuza isyan etti..İslamın azılı düşmanıyla birlik yapacak kadar gözleri hırsla doldu bu gafillerin..
Güney cephemiz günden güne erimekte...Bu cephe düşerse Vatan büyük tehlikeye girer diye konuşuyor subaylarımız..
Başlarımızdaki Alman PAşalar bizden çok İngiliz Genrerallerle samimi..Hatta beş çaylarına gidecek kadar ahbablık ilerlettikleri burada konuşuluyor...
Devleti Alinin gelecek vaad eden toprakları,İngilizler tarafından işgal ediliyor..Bu aç gözlüleri,Neft Sevgisinin kudurttuğunu söylüyor komutanlarımız..
Ama ne olursa olsun kanımızın son damlasına kadar savaşacak onlara bu yerleri teslim eteiyeceğiz evel Allah...
Ben yirmi gündür bu sahra hastahanesindeyim...Bir İngiliz şaraplen parçası sağ ayağıma oldukça derin zarar verdi..İyleşeceğim;İnşaallah,aksakta olsa arkadaşlarımın yanında olacağım..Birbirimize bu günlerde oldukça ihtiyacımız var...
Abla! Sizleri ne kadar özledim bilemezsiniz..
Kelimeler ifade edemez duygularımı...Hanife ve Mümine en çok kaygı duyduğum kardeşlerim..
Eniştem beni cepheye uğurlarken,kulağıma eğilip merak etme Hasan EMANETLERİN ÖNCE HAZRETİ ALLAHIN; SONRADA BENİM EMANETİMDEDİR BİLESİN.Demişti.
BU SÖZ İÇİMİ FERAHLATAN EN DEĞERLİ TAAHHÜT...ABLA MUSTAFA ENİŞTEME EN DERİN MUHABBETLERİMİ SUNUYORUM..
Küçük YİĞENİM MÜZEYYENDE GÖZLERİMDE TÜTÜYOR..ONU BENİM İÇİN ÇOK ÇOK ÖP EMİ...
Kız Kardeşlerimin hayalleri gözlerimin önünde,onlarada sevgi dolu selamlarımı ilet ...
Her gece sizleri rüyamda görüyorum desem yalan söylemem..
Nişanlım Gülendam nasıl iyi mi..? Ona da selamlarımı SÖYLEYİN.....
ONA Beni uğularken söylediğim gibi döner dönmez düğünümüzü Mahmatlıda yapacağız İnşaallah...
O günü iple çekiyorum...
Güzel Vatanımızdan İngiliz Kafirlerinin ve zalim müttefiklerinin en kısa zamanda defolup gitmesini bütün kalbimle Mevladan diliyorum..Allah cc dualarımızı kabul buyursun..
Mektubuma son verirken Abla senin ve Eniştemin ellerinden öperim..Kız kardeşlerim Hanife ve Mümineye sevgi ile muhabbetlerimi gönderirim..Yiğenim Müzeyyeni gözlerinden hasretle öperim...
Vatan Müdafaasındaki Kardeşiniz...
Yıldırım Orduları Karargah Çavuşlarından,
Drama Mahmatlı Nüfusuna kayıtlı Şaban oğlu Hasan...
Büyük Salonda herkes ağlıyordu..Molla Mestan hayatında bu kadar duygu ile yüklenmemişti..
Abla,eşinin omuzlarına yaslanmış hıçkırırken,Hanife ve Mümine kendilerinde bile değildi..
Ahmet ve İsmailin gözleri kan çanağına dönmüştü...
Nerden bilebilirlerdi ki bir Şehidin Ailesi ile kurduğu son temastı bu mektup...
Şehid Hasanın mektubundaki gibi oldu hazin son..Tecrübeli(!) Alman Generallerin emrindeki Osmanlı Güney Cephesi çökmüş,Hükümet Ateşkes istemek zorunda kalmıştı..30.Ekim 1918 de imzalanan ateşkesten tamamı tamamı beş gün sonra,Musuldaki zengin petrol yataklarını işgal etti bu kahbe ulus Antlaşmanın 7.maddesini öne sürerek..
MAHMATLIDAN CEPHELERE GİDEN YÜZYİRMİ ASKERİN ONU BİLE DÖNEMEDİ MAHMATLIYA..
Batı Trakya ve Doğu Makedonya Kurtuluşu için Molla Mestan ve çevresi yeni bir mücadele içerisinde bulacaklardı kendilerini...Bulgarlar gidecek yerine Lozan imzalanana kadar beş yılı geçecek bir yeni mücadele başlayacaktı Yunanlılarla, Kadim Ana Topraklarında..Rodoplarda yankılanacaktı Kuvayı Milliye Harekatı....
1917 de İngiliz oyunlarıyla savaşa dahil olan Venizeloslu Yunanistan.Önce Doğu ve Batı Trakyada hak isteyecek,arkasından Batı Anadoluda hedefe ulaşamıyacak bir hayale kapılacaktı,İngiliz gazıyla. Trakyayı altın tepside,Morayı aldığı gibi İngilizin hileleri ile alacaktı Yunanlılar..
Fakat,Anadoluda Yaralı bir Milletten unutamayacakları bir şamar yiyeceklerdi...
Molla Mestan ve Ahmet hayatın bu acımasız fırınında erken olgunlaşacak,ağır sorumluluklar yükleneceklerdi bu evrede...
D E R K E N A R....
RAHMETLİ BABAANNENMİ BİR GÜN ÇİFLİKTE MAĞZADA HEM TÜTÜN DİZERKEN,HEMDE CİDDİ ŞEKİLDE AĞLARKEN BULMUŞTUM..
NEDENİNİ SORDUM...BİRNCİ DÜNYA SAVAŞINA GİDEN VE BİR DAHA GELMEYEN İKİ AĞAYA ÖZLEM DUYGUSUYDU BU ...
ALTMIŞ YILDIR BİTMEYEN,DİNMEYEN BİR ÖZLEM....
Küçüğünden,Şam yakınlarından Sahra Hastahanesinden gelen mektuptan uzun uzun BAHSETTİ..İngilizlerin yaptıkları zulümden gözleri kızararak ANLATTI..
İlave etti İNGİLİZLERİN BU MİLLETE YAPTIĞI ZULÜM DİĞER MİLLETLERİN YANINDA OKYANUSTA zerre kalır.....
Ne kadar büyük bir yara açmıştı,bu zalim ulus bir kadının gönül dünyasında..
Ben bu tür seansların onlarcasını onda gördüm ve anlattıklarında yaşadım..
O cepheden gelen mektubu son nefesine kadar unutamamıştı,kalbi yaralı babaaneciğim.
Bizlere de zerre zerre hissetirdi anlatıklarıyla,türküleriyle..
İngilizler ne kadar hain bir millet ki,Birinci Dünya Savaşı sonunda esir ettikleri yüzellibin Mehmedin DUYGU YÜKLÜ MEKTUPLARINIDA ;LONDRADA BİR MÜZEDE KORUMAYA ALMIŞLARDI...
YÜZBİNİ AŞAN MEKTUP MUHATAPLARINA ULAŞTIRILMAMIŞ..SEÇTİKLERİ ONLARCASI BU MEKANDA SERGİLENİYORMUŞ BÜYÜK SAVAŞIN YÜZÜNCÜ YILINDA..
ARASINDA MAHMATLILI MOLLA MÜMİN VE HASANDAN VARMIYDI ACABA..?
SAVAŞIN İNGİLİZCESİ.....W A R . . . .
DUYGULARA AMBARGO,DUYGULARLA SAVAŞ...
MEKTUPLARI BİLE MUHATAPLARINA TESLİM ETMEME ZULMÜ....
YAPTIKLARINIZI YÜCE YARATICIYA HAVALE EDİYORUM...ŞEHİTLER TORUNU OLARAK...
EY İNGİLİZ..
SİZİ ANCAK BU KELİME ANLATABİLİR...
MONDROS MÜTAREKESİNE YERLEŞTİRDİKLERİ 22.MD GEREĞİ..ESİRLERİ ÖZGÜRLÜKLERİNE BIRAKMADILAR...İLERİDE YAPILACAK İSTİKLAL MÜCADELESİNİ SEKTEYE UĞRATMAK İÇİN...
ALINAN YÜZELLİBİN ESİRİN ANCAK KIRK BİN CİVARI EVLERİNE ÇOĞU HASTA OLARAK DÖNEBİLDİ...
SİBİRYADA,ASYANIN DERİNLİKLERİNDE,MİYAMMARDA ÇALIŞMA KAMPLARINDA ŞEHADETE GÖNDERDİLER
MEHMETLERİ..YOK ETTİLER...
AMA MAHMATLILI HANİFE HANIMIN , ANNELERİN VE SEVGİLİLERİNİN GÖNÜLLERİNDEN SÖKEMEDİLER CİVANLARI...
GAM YÜKLÜ KALBLERİ SUSANA DEK...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.