- 1123 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
GERÇEK SEVGİ-3
Ela okulunun son sınıfında iken Suat’ın okulu bitti, iş yaşamına başladı… Her sırrını Suat Abisiyle paylaşan Ela’nın ısrarla erkek arkadaşlarından söz etmemesi biraz olsun umut veriyordu Suat’a. Bu arkadaşlıkların gelip geçici olduğunu düşünüyordu. Kısa süren bir çalışma döneminden sonra vatan görevi zamanı gelmişti. Umudu oydu ki, askerlik dönüşü Ela’da okulunu bitirmiş olacak ve belki de evleneceklerdi. Onu geçirmeye gelenler arasında Ela da vardı ve her zamanki gibi gözlerinden taşıyordu Suat’a olan sevgisi. Sanki gözleriyle haykırıyordu Suat’a: “Bir an önce bitir vatani görevini, seni bekliyorum” diye.
“Varır varmaz mektup yazmayı unutma” dedi Ela.
“Unutur muyum Elacık!” dedi Suat.
Yolculuğunda da askerliğin başlangıcında da hep sürdü umutları. Sabah sıra olup eğitim alanına yürürlerken Ela’nın “Bu gün seni çok sevdiğimi hiç söylemiş miydim?” deyişini anımsadı. Kim bilir o sözü tekrar kaç ay sonra duyacaktı. Bir an gözleri yaşardı.
Akşam ilk işi Ela’nın da istediği gibi ona mektup yazmak oldu. “Sevgili Elacık” diye başladığı mektubunda tabi ki ona olan aşkı yerine askerliğe alışmasına ilişkin konulardan söz etti. “Seninle evlenecek olan kız ne kadar şanslı olacak kim bilir!” diyebilen birinden bu şanslı kızın kendisi olabileceği iması da doğal olarak beklenebilirdi. Ama ne Suat mektuplarında bunu yazabildi ne de Ela’nın “Sevgili Suat Abiciğim” ile başlayan mektuplarında erkek arkadaşlarından söz edildi. Birkaç mektup böyle geçmişti ama bir mektupta yazılanlar Suat’ın yüreğine taş gibi düşmüştü…
“Sevgili Suat Abiciğim!
Her sırrımı seninle paylaştığım halde erkek arkadaşlarımdan sana hiç söz etmediğimin farkındasın. Sen bunları bildiğin halde ses çıkarmadığını da biliyorum ve doğal buluyorum. Çünkü erkekler kız kardeşlerini başka erkeklerle olan sıradan arkadaşlıklarından kıskanırlar ve sen beni üzmemek için bunu belli etmemeye çalışıp içine attın. Bu bana karşı içini dolduran ter temiz sevginin doğal sonucudur. Zaten şimdiye kadar benim de hiçbiriyle ciddi bir duygusal bağım olmamıştı. Ta ki Ufuk’la tanışıncaya kadar……..”
Suat bir an kalbinin yerinden fırlayacağını hissetti. Bütün umutları bir anda sıfırlanmıştı. Onu kaybetmenin acısına nasıl katlanacaktı. Kafası karma karışık düşüncelere dalmışken elindeki mektubu anımsadı. Mektubun yarısına gelmişti ama son bıraktığı “Ta ki Ufuk’la tanışıncaya kadar……..” sözünden sonrasını anımsamıyordu. Tekrar geriye gidip anımsadığı o cümleden devam etti okumaya, ama artık mektubu ilk okumaya başladığı zamanki sıcacık sevgi dolu heyecanın yerini umutsuzluk almıştı…
“… Ufuk çok iyi bir insan. Biliyor musun, ona senden o kadar çok söz ettim ki, neredeyse benim kadar tanıyor seni…”
Yine daldı gitti Suat. “Nasıl olur?” diye sordu kendi kendine… “Kendimi bildim bileli tanıdığım ve sevdiğim kız kadar nasıl tanıyabilir beni?” diye düşündü. Sonra yine mektup aklına geldiğinde sayfada bir hayli ilerlemiş olduğunu fark etti ve yine anımsadığı son cümleye geri döndü. İşte can alıcı yerine gelmişti:
“Bana evlenme teklif etti…”
Yine kalbi fırlayacakmış gibi attı ve “Acaba kabul etti mi?” diye sordu kendi kendine. Nedense bu sorunun cevabının elindeki mektupta olacağı aklına gelmiyordu…
Mektubu okumaya devam ediyordu ama kafası düşüncelere daldığı için okuduklarının hiç biri aklında kalmıyordu. Tek düşüncesi mektubun bir an önce bitmesiydi. Evlenme teklifini kabul edip etmediğini bile artık merak etmiyordu. Tam mektubu bitirmek üzereyken bir şey dikkatini çekti. Mektubun son paragrafı Ela’nın yazısı değildi. Merak etmişti başka bir elden çıkan bu son paragrafı. Şöyle yazıyordu:
“Sevgili Suat Abi, ne mutlu bana ki sizin gibi değerli bir insanı tanışma fırsatım oldu. Buna neden olan Ela’ya minnet duyuyorum. Kendisini bildi bileli ona kol kanat germiş, Abi olmuşsunuz. Artık benim de Abimsiniz. Siz olmadan düğünümüzü yapmayacağız. Onur konuğumuz olacaksınız. Görüşmek üzere… Ufuk”
Bu son paragraf evlenme teklifinin de kabul edildiğini belli ediyordu…
Daha önceki mektuplara daha geldiği gün cevap yazan Suat’ın bu mektuba cevap yazmaya bir türlü eli varmıyordu. Bu şoku üzerinden nasıl atacağını düşünüyordu. Gece uyku tutmadığı için sık sık sağa sola döndükçe ranzanın altında yatan arkadaşından yakınma sesleri geliyordu: “Kıpırdayıp durma da uyuyalım be arkadaşım!”.
Gece nöbet için kalkan bir arkadaşını gördüğünde ona seslendi:
“Nöbete mi gidiyorsun?”
“Evet” diye yanıtladı arkadaşı.
“Bence rahatını bozma arkadaşım, senin yerine ben tutabilirim” dedi Suat.
“Neden ki?” diye sordu asker.
“Uyku tutmadı. Biraz da canım sıkkın. İyi gelir diye düşünüyorum” dedi Suat.
“Sen bilirsin arkadaşım” dedi asker ve teşekkür ederek yatağına yattı...
Olayın şoku günden güne hafiflerken şimdi ona ne yazacağını düşünür olmuştu. Bugün yazarım, yarın yazarım derken iki hafta geçmişti. Bu kadar uzun süre mektubuna cevap vermemesi Ela’yı da endişeye düşürmüş olmalıydı. Kim bilir ne düşünecekti. Belki kaderi onunla yazılmamıştı. Aşkını kalbine gömerek bir Abi edasıyla ona cevap yazmalıydı. Ona yazacaklarını düşünüp hayal dünyasına dalmışken önüne bir mektup koyuldu. Ne yapacağını şaşırdı. Kim bilir neye yormuştu Ela mektuptaki gecikmeyi. Acaba sitem mi ediyordu? Ama hayır… Ela ona hiç sitemkâr bakmamıştı ki! Mektupta da böyle bir sitem olması mümkün değildi. Şunlar yazılıydı mektubunda:
“Sevgili Suat Abi! İki hafta önce gönderdiğim mektup sana ya ulaşamadı veya yazdığın cevap bana ulaşmadı veya belki de askerlik ortamında cevap yazacak fırsat bulamadın. Çünkü sen Elacığını mektupsuz koymazsın….”
Böyle başlamış ve önceki mektupta yazdıklarını tekrarlamıştı. Artık bir Abi edasıyla mektup yazmak şart olmuştu…
“Sevgili Elacık! Haklısın, Suat Abin seni mektupsuz koymaz. Mektubunu alınca çok şaşırdım ve de çok mutlu oldum. Bu mutluluğumu sana nasıl anlatsam bilemedim. Bugün yazarım, yarın yazarım derken bu güne geldik. Sen her zaman mutluluğu hak ediyorsun. Kendine hayat arkadaşı olarak seçtiğin Ufuk’un sana bu mutluluğu vereceğine kuşkum yok. Onu bir an önce tanımayı çok isterim. Kim bilir ne kadar güzel bir gelin olacaksın. Şimdiden bunu hayal ediyorum…”
Daha birçok şeyler yazdı. Hepsi de öncekinden çok daha fazla bir abi edasıyla. Şefkat fışkırıyordu yazdığı kelimelerden. İçinde hep bir burukluk olmasına karşın bunu hissetmemeye gayret ediyordu. Ve son cümleyi koydu:
“Gözlerinden öpüyorum Abisinin gülü”
(Sürecek… Gelecek bölüm, “Beni kırar da seni kıramaz!”)
Kadir Tozlu
30.11.2016
YORUMLAR
Ne yazık Ela hissedememiş Suat abisinin onu ne kadar derinden sevdiğini, çok kızdım Ela' ya, ama Suat' ta sevdiğini birazcık olsun hissettirseydi Ela' da bırakmazdı onu. Çok güzeldi, saygılarımla
superbaba
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim...
yüreğine sağlık şair babam .. yine harika bir öykü.. kutlarım tebrikler
superbaba
Sevgiyle ve sağlıcakla kal...