KUTSAL DEĞİL BU ŞEHİR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Binyılın içinden çıktı aşk. Bildik ağustos’un son pazarı kurulmuşken, aklımı oynattı bir öğle ezanı. Daha yeni biten hesaplarımın altına çektiğim, düz çizginin altında toplandı alacak vereceğim. Kapım… Çalınan kalp sızılarımın kopuk yalnızlığında bir daha çalındı.
Bu şehir kutsal değildi. Kutsadığım saçlarının tellerinde, senin sen olmandan başka sebebi yoktu secdelerimin. Kıblem kâbe’mden, gözlerinin derin uçurum karasına yani sana Yusuf diyerek bir yol buldu.
Yanlış dursam da dön dolaş yine Rab’be ulaşırdım nasılsa, bilirdim. Aşk’tı başıma vuran, bilirdim. Geceden kalma izmarit yığınındandı ağrılarım.
Dün söylediğimi bugün inkârda mıyım sanıyorsun? Dün de aşka âşık değil miydim? Eski değil mi sanıyorsun bu delilik hallerim. Bildim bileli ben beni, hep bir yangın yeri değil miyim? Kaçtıkça, öleyim diye ettiğim dualarımın ardından yeniden doğurmaz mı ruhumu aşka. Gönülsüz kesilen nişanlar bozulmaz mı bir gece hilâlin şahitliğinde. Ağmaz mı, ağarmaz mı yıldızlar üzerine adamın.
Tövbelere sığınmak neye yaradı bunca zaman. Pirlerin ocağında yaş odun olsam kurur muyum bir zaman. Zaman…”Nefse zulüm haram” denilmedi mi? Beni bana yaban kılan, bu yer bu gök arası, kalbime vuran ayazın soğuğunda yoz yobaz kalmadım mı kendime. Sadağımda kaç od varsa, saplamadım mı sol yanıma? Yıkmadım mı neyim varsa yaşamaya meyleden içimde? Yeter ki yaşasın benden gayrisi diye bozmadım mı ahdimi kaç defa?
Şeytan diyor ki çık bu şehirden… Kendinde öldürdüğün kaç mefta “sen” varsa, hepsine birden “ol” de bir defa daha. Hepi topu kaç gün şu ömür. Bul kendinden esirgediğin kendini. Kendine kaç bir seher vakti yahut kaçır kendini kendine bohçasız bir geceden. Yürü git geride bıraktığın küfürlerden uzağa.
Unut çabucak öğrendiğin susmaları. Unut geceleri yastığa aktığın hatalarının yaslarını. Unut yalandan gülmelerini. Unut sende bilinen ne varsa. Bir sen doğur Ankara kışa bürünmeden. Kutsal değil bu şehir. Çık git doğacağın yeni bir şehrin şafağının alacasına.
Fesübhannallah’lara sarıl sonra kendi hesabını vereceğin kendi emanetinde. Aşk bulandırmışken aklını, aklının kıvrımlarında kaybettiğin aslına yor yollarını bir ayaz ertesi.
Kış sana kalsın Ankara. Yazına çoktan yazık ettik biz…
Kırkı çıkmış zamanların doğum sancılarında alma bir daha aklımı başımdan. Bir yarin saçının telinde, teninin bahar kokusunda ve ölüm korkusu üçgenini gencecik sevdalılara bıraktım. Ödeştik Ankara, helal olsun hakkım, helal et hakkını bana…
............asran
YORUMLAR
BİLGİLENDİRME:
Her yazı okunur ( okutur ve okunurluk kalitesiyle okunmaya gayret edilir) efendim bendenizce.. Buna emin olabilirsiniz, ideolojik okumada bir okuma türü olsa da; ben asla böyle okumadım yazınızı. Benim okuma türümü ülke insanının bilinçaltına sinmiş, sömürge tipi yazım türüne isyan şeklinde anlamanızı rica edebiliyorum.
Her yazı, yazanın bütünselini ne olsa yansıtır. Yazan yazdıklarına, söylediklerine bölümlerinden mülhem bir bütünden bağlıdır, bunu düşünsel, duyumsal, siyasal, bilimsel, kültür seviye ve yazarın kendi yeni özgününe varma amaçlı olmak anlamında bağımlıdır,anlayabilirsiniz.
Ben yazınızı, böyle bir bütünden ve bir metin çözümleme yöntemselinde okudum.
Yazılana katkı/cevabi yazmak, bir de eleştirel yazmak bendeniz de asla hakaret filan değildir. Değerli bulduğuma yazılmış anlayabilirsiniz. Katılmadığım da olsa, karşı görüşün değerlisi hani !
"Göttürk", "oyarım", "sazanlar" gibi inciler saçan/yazan, "üslubu beyan ayniyle insan" doğrulayıcısı Binyıl veya benim söylemle Bay Millenar'a gelince, bu cevabı haketti, bende seviyesine inmeden cevap hakkımı kullandım. Ötesi yok o kısmın, size ondan yansıyan ise asla/kat'a yoktur !
Yazıya olan eleştirimin böyle -bilirbilmezin bilmezbiliri- kişilerle de uzaktan yakından bir etkisi yoktur efendim.
Herkes baktığınca, gördüğünce, algı/olgulaştırdığınca okur, çözer, katkı yapar. Bunun yapmaktan öte amacımız olmadığını tekraren belirterek yazımı bitiriyorum efendim.
Esenlikler diledim, Değerli "asran"
Göktürkmen tarafından 9/2/2008 11:22:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Göktürkmen, bir olgunluk gösterin ve kabul edin ki yazdığım yazıyı hakikaten anlamamışsınız. Belki önyargılarınız, belki Sayın Binyıl'la özel husumetiniz (ki ilk yorum yazanlardan olmasının ardından sanki ona tepki gibi duruyor yorumunuz) nesirle asla ilgisi olmadığı açıkca belli olan bir yorum getirmişsiniz. Eleştirel bakış diyorsunuz ama hakikaten konuyla zerrece ilgisi yok. Ankara'da doğup büyüyen ve yazının altında imzası bulunan kişi olarak şunu söylemeliyim ki (asla altyazılı açıklamalardan hoşlanmamakla birlikte) Ankara benim adıma çok da iyi hatıralar taşımıyor. Bu anlamda inadına bu şehirde yaşamaya mecbur kalmak ve zincirlerini kıramamanın sitemi bu yazı bu anlamda. Siz yazımda kullandığım kelimeler sebebiyle ideolojik profil çıkartmaya uğraşmaktansa yaşımla ilgili tahminler yapabilirdiniz belki de olsa olsa. Sayın Binyıl bu anlamda haklı bir eleştiri getirmiş gibi görünüyor. Yazıyı okumadan yorumlar ve yorumculardan ilerleyerek eleştirmeyi tercih etmiş gibisiniz. Tanışmamakla birlikte esere bu muamelenizle haksızlık ettiğinizi düşünüyorum. Keşke cidden yazıyı eleştirseydiniz. Tersine memnun olurdum gelişimim adına. Dilediğiniz kadar cevap verme hakkınız var elbette. Buyurun...
"Usta üzülmene gerek yok , yazıyı okumadan , kendileri gibi sanıyorlar herkesi..
İçleri fesat olunca yapılacak bir şeyde yok tabe.... marifetmiş gibi bir de kılıfçı tutmuşlar.
Yazık !
Saygılı olun biraz...Yazının ne anlatmak istediğini anlamadıysanız bari yorum yazmayın....Aşkın anlatıldığı bir yazıda bile neler çıkardınız...yuh be size."
SATAŞMAYA CEVAP AMAÇLI AÇIKLAMADIR:
Bay Millenar;
Saygı öyle mi? Bu kavramı bilmeyen ve bahsetme hakkı olmayan biri olarak, sizde peki bir ayrıksı durmak anlamında olacak biçimde (zatınıza) yakışmış diyebiliyorum.
Eni sonu eleştirel bakış, yazınsal ve bilimsel bir yazım/yöntemidir. Pek bir yaygara ile dillendirdiğiniz din(ci) demokrat(t)sinizde de olmalı ama (ne hikmetinden sual olunmazlarda ise) yok!... Bir tengri sizin gibilerin faşizminden emin eylesin/korusun dedim gitti Bay Millenar...
Maske, kullanmayacaksınız hayatta.. Etnik, dinsel, mezhepsel bir özrü olabilir insanın, sonuçta; biz Atatürk emaneti değerlere sahip çıkanlar; siz gibi öjenik, nasyonal faşo ulus tanımı da önermiyor, dayatmıyor ve de yapmıyoruz.
Hatırlıyor musunuz bilmem ama Atatürk'ün sizin söylemle "millet" tanımını !.. O tanımın bile arkasında durmayanı anlamak kabil değil Bay Binyıl !
Sizin maksadınız üzüm yemek değil, bağban dövmektir !
Bana yazdıklarınızı ise; saygı bağlamında asla değerlendir(e) miyorum. İnsan tanımı dışında benzetmelerinizi nasıl nitelemeliyim bilmiyorum ama, ben sizin gibi asla olmayacağım. Bana yakıştırdığınız o sıfatları dileyen benim öyküler bölümündeki " Aydın Sosyopsikopatizmi" yazımızda görebilir.
Yine(yukarıda alııntıladğım yazınız kastıyla) incilerinizi döktürmüşsünüz maşallah, sizi pek açıyor !.. Ne deyim ben size bilmiyorum. Bilirbilmezin bilmezbilirisiniz sadece Bay Millenar !
Tüm şahsıma ve fikirlerime yaptığınız hakaretleri, iftiraları size aynen iade ediyorum Bay Millenar ! Seviyenizle sizi başbaşa bırakıyorum.
Çok uğraşmayın ben oralarda olmayacağım.
Sataşmasaydınız eğer, size vakit bile ayırmayacaktım. Sizin bir yazıyı beğenmeniz kadar bizim de beğenmeme anlamında eleştiri getirmemizin -normaline- dahi saygı duyamamışsınız.
Ne denir size bimem ama; siz bendeniz de "hiç"siniz !.. Hiçe birikimsizlik ve primatif (ilkel/barbar) kalmış aydın karikatürücüğü anlamı yükledim.
Bilgilerinize ve artık dayanılmaza varan aşağılama ve h/kakaretlerinize olabildiğince seviyeli bir cevaptır.
Sizin gibileri Birtengri'ye ısmarladım ben, neylerse güzel eylesin..
LÜTFEN benden uzak kalın.. Ben sizi artık görmüyorum, istemediğimi görmeme hakkımıza bari saygı duymanızın beklentisiyle..
Göktürkmen tarafından 9/1/2008 7:51:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
yazıyı iki kere okudum, hatta kendimi de zorladım biraz, yukardaki "eleştirel" yorumlara yakıştırılabilir bi şeyler arayarak...
Güldüm sonra...Ya kardeşim, madem gözlüklerinin camına sürümü en çok, ideolojik çıkarmalar yapıştıracaksın, nereye baktığının ne önemi kalıyor ki...Göğe de baksan, yere de baksan manzara aynı. Gördüklerini ifadeye de ideolojilerin o kısır dili yetişiyor...Senden mutlusu yok valla.
Bi dahaki sefere yaşadığı şehre içini dökmeden sizden onay da alırlar artık sanatçılar, bi görüp bakarsınız uygunsa yazarlar yazılarını, şiirlerini...Allah kolaylık versin, çok zor onca insanın yazdığını söylediğini, düşündüğünü denetlemek...Ama birileri bunu yapmalı tabi...Dünya ancak böyle hassasiyetlerle devrini tamamlayabiliyor..
komik değil aslında, ben sulandırdım:(
"Unut çabucak öğrendiğin susmaları. Unut geceleri yastığa aktığın hatalarının yaslarını. Unut yalandan gülmelerini. Unut sende bilinen ne varsa. Bir sen doğur Ankara kışa bürünmeden. Kutsal değil bu şehir. Çık git doğacağın yeni bir şehrin şafağının alacasına. "
***************
Susup okuyorum yanızca ...yine yeni yeniden...ben beğendim hemde çok...Güne yakıştı bu kalem....
sevgimle NeNa
İçinde Ankara geçen her yazı ya da şiir beni cezbetmiştir. Acaba Ankara başka bir pencereden nasıl görünmekte.
E kolay değil onca yılın yükü eğer Ankara'ya fatura ediliyorsa bir kez daha düşünmeli.
Ankara o kadar mı kara, yoksa baht ile taht mı karıştırılmakta...
Değerli eser sahibi, başarı dileklerimle...
ilk notum öküzün altında buzağı arayanlara olsun. lahavle....
aklınızı başınıza devşirin ve aklı selime davet ediyorum sizi...
ikinci notum ise ilkiklerime kadar ankarayı ve çektirdiği acıları hisettiren bir yazı okuduğum...
tebrikler asran.
uzun zamandan sonra dönüşümle böyle bir yazı okumaktan oldukça haz aldım. tebriklerim yürekden ve kocaman..
ne güzel seni burda bu sayfada görmek
nasıl mutlu oldum bilemezsin
hep derim ya senin yazılarım zemzem gibi diye
işte ramazanın ilk günü zemzem gibi geldin, inan...
kutlarım yürekten
Tövbelere sığınmak neye yaradı bunca zaman. Pirlerin ocağında yaş odun olsam kurur muyum bir zaman. Zaman…”Nefse zulüm haram” denilmedi mi? Beni bana yaban kılan, bu yer bu gök arası, kalbime vuran ayazın soğuğunda yoz yobaz kalmadım mı kendime. Sadağımda kaç od varsa, saplamadım mı sol yanıma? Yıkmadım mı neyim varsa yaşamaya meyleden içimde? Yeter ki yaşasın benden gayrisi diye bozmadım mı ahdimi kaç defa?
bayıldım ,
içimden gecenleri sanki dinlemişsin gibi
saygım ve sevgim her daim
Kış sana kalsın Ankara. Yazına çoktan yazık ettik biz…
Kırkı çıkmış zamanların doğum sancılarında alma bir daha aklımı başımdan. Bir yarin saçının telinde, teninin bahar kokusunda ve ölüm korkusu üçgenini gencecik sevdalılara bıraktım. Ödeştik Ankara, helal olsun hakkım, helal et hakkını bana…
----------------------------------
anlamlı günün yazısını yazan ellere sağlık kaleminkırılmasın. kutluyorum...
yazıya farklı bir bakış getirilmiş...bana anlamı dışında bakılmış gibi geldi...
Ankaranın önemi tartışılamaz ama burda herşeyden , bilindik kimliğinden sıyrılarak başka bir kente başka bir anlama kavuşuyor...
neyse polemik yaratmayım...günün yazarını kutlarım....
sağlıcakla kalınız
Ankara kutsaldır !.. Emanettir !..
Burada kalıyoruz, gidecek yerimiz başka kutsalımız yok. Burda doğduk, burda da öleceğiz !
Yazınız bana' la havle vela kuvette .. ' çektirdi !..
Kutlu/yorum diyemiyorum, özür dilerim !..
Bütünüyle katılıyorum üstadın yorumuna.Diyecek söz bulamadım yazınız karşısında.Susmakta en büyük yorum aslında.
ELEŞTİREL BAKIŞ:
"Kutsal değil bu şehir. Çık git doğacağın yeni bir şehrin şafağının alacasına."
Kutsal olan yerlere gitmek gerek, nimetinden acımasızca/ahlaksızca/utanmazca iç edici ve yağmacı mantığı ile iyi günlerde zıkkımlanıp,sırtımızdan geçinip, kötü günlerde gizlileri veya zulalarındaki ikinci pasapotlu vatandaşı oldukları ve yağmaladıklarını cukklaladıkları asıl kutsal ülkelere gitmek gibi örneğin!..
Aklıma gelen Brüksel, Washington, Tel Aviv, Mekke ya da Kudüs vs olabiliyor. Hepsinin kendince kutsiyeti var bakış tarzına göre ?!
Vatanım (dinsele maskelenmiş) ruy-i zemin, milletim de (yine humanite/beşeriyet maskeli) nev-i beşer değil benim.
Ankara kutsaldır !.. Emanettir !..
Burada kalıyoruz, gidecek yerimiz başka kutsalımız yok. Burda doğduk, burda da öleceğiz !
Yazınız bana' la havle vela kuvette .. ' çektirdi !..
Kutlu/yorum diyemiyorum, özür dilerim !..
Sadece emek verilmiş, ne olsa ve fikirdir ona saygı, bir de açıklama yapmış olmak !..
Ankara kutsaldır diye...
Göktürkmen tarafından 9/1/2008 12:26:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
Kırkı çıkmış zamanların doğum sancılarında alma bir daha aklımı başımdan. Bir yarin saçının telinde, teninin bahar kokusunda ve ölüm korkusu üçgenini gencecik sevdalılara bıraktım. Ödeştik Ankara, helal olsun hakkım, helal et hakkını bana
iç hesaplaşman sorgulaman bir sonuca vara bildinmi ?
sevgiyle
hulyA_42 tarafından 8/31/2008 2:33:35 PM zamanında düzenlenmiştir.