- 1102 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
GERÇEK SEVGİ-2
Hep bir yıl önde gitti Suat Abisi. İlk, orta, lise derken üniversitede yollar ayrıldı. Ama kalpler hiçbir zaman ayrılmadı. Her karşılaştıklarında sevgi dolu gözlerle baktılar birbirlerine. Bazen Ela’yı erkek arkadaşlarıyla gördüğünde içi sızladı ama belli etmedi Suat. Ela ise çocukluğundan beri yakınlık duyduğu Suat Abisini aynı zamanda sırdaş bildi. Kendisini üzen ve mutlu eden her şeyi paylaştı. Beraber üzüldüler, beraber sevindiler. Tek bir konu dışında. Erkek arkadaşlarından hiç söz etmedi Suat Abisine.
Üniversiteleri ayrı olduğu için eskisi kadar sık görüşemiyorlardı. Ama yapay bir rastlantı düzenleyebiliyordu Suat. Onun geçeceği yolda bir banka oturup, bir rastlantıymış gibi Ela ile karşılaşıyordu. Tabi ki Ela da bu rastlantıya asla şaşırmıyordu.
O gün her zamankinden farklılık vardı Ela’nın yüzünde. Saklamaya çalışsa da gözlerinde derin bir hüzün okunuyordu. Hüznünü gizleyen yapay bir gülücük göstererek Suat’ın yanına oturdu.
“Sanırım yolunda gitmeyen bir şey var!” dedi Suat.
“Bunu da nereden çıkartıyorsun?” diye şaşkınlıkla sordu Ela…
“Ben Ela’yı dün tanımadım” dedi Suat.
“Gizlemeye çalıştım ama başaramadım demek ki” dedi Ela bunu söylerken de rol yaparak hüznünü gizlemeyi bıraktı.
“Nedir konu?” diye sordu Suat.
“Vize sınavı” dedi Ela.
“Ne olmuş ki?” diye sordu Suat.
“Çok çalışmıştım. Ama çalışmadığım yerlerden geldi” dedi Ela…
“Düşündüğün şeye bak!” dedi Suat. “Bu vize sınavları seni final sınavına hazırlamak içindir. Çok mu önemli bilmediğin yerlerden gelmesi? Bu sayede o konuları gözden geçirirsin işte. Bu bilmediğin yerlerden gelen sorular final sınavında olsaydı daha mı iyi olurdu?”
“Hiç böyle düşünmemiştim” dedi Ela, “gerçekten de bildiğim yerlerden gelse bu bilmediğim yerler hep kalacaktı.”
Sonra Suat’a mutlu bir eda ile bakarak:
“Bu gün seni çok sevdiğimi hiç söylemiş miydim?” diye sordu…
Sora başını Suat’ın omzuna koydu ve bir süre sessiz durdular…
“Suat Abi” dedi, “bende o kadar hakkın var ki, seni hakkını nasıl öderim?”
“Ne hakkım varmış ki?” diye sordu Suat alçak gönüllü bir eda ile.
“Daha ne olsun? Çocukluğumdan beri her zor durumumda bana destek oldun. O yağmurlu günde beni hastaneye götürmek için ne kadar çabaladığını, hatta belini incittiğini unutacağımı mı sanıyorsun?”
“Aşk olsun Elacık” dedi Suat, “kim olsa yapardım.”
“Daha biraz önce içimi kemiren bir sıkıntının yersiz, hatta hayırlı olduğunu anlamamı sağladın” dedi Ela ve devam etti.
“Bir şey düşünüyorum da” dedi ve durdu…
“Neyi düşünüyorsun?” diye sordu Suat.
“Sen çok iyi bir insansın” dedi ve devam etti:
“Seninle evlenecek olan kız ne kadar şanslı olacak kim bilir!”
Suat biraz şaşırdı, biraz içi buruldu ama bir şey söyleyemedi…
Ela’nın başı omzundaydı. Saçları göğsüne doğru sarkıyordu… Saçlarının kokusu sevgi ve şefkat karışımı duygularla karışıyordu. Gözünden birkaç damla yaş geldiğini hissetti.
“Suat Abi, neden konuşmuyorsun?” diye sordu Ela.
“Düşünüyordum” derken Suat’ın ses tonundaki hüznü hissetti Ela…
“Kendi sorunlarımla seni de üzdüm” dedi Ela.
Onun da sesinde hüzün ve gözlerinde yaşlar vardı.
Bir süre öylece sessizce oturduktan sonra kalktılar.
“Hafta sonu Duran Dede’nin mezarını ziyarete gidecektik, unutmadın değil mi?” diye sordu Ela.
“Hiç unutur muyum?” dedi Suat.
O çocukluk anıları yine gözünde canlandı Suat’ın. O zamanlar çocuk aklıyla “Feriha Teyze nasıl Ela’yı bu hasta haliyle evde bırakıp çarşıya çıkmış?” diye düşünmüştü. Bunu Ela’ya sormaktan çekinmiş, annesine sormuştu. Müjgan Hanım’dan aldığı bilgiye göre Ela okuldan geldiğinde kendisini bitkin hissetmiş ve kanepenin üzerine uzanarak uykuya dalmıştı. Annesi onun ateşi olduğunu fark etmemiş, yalnızca yorgun olduğunu düşünmüş ve üstünü bir battaniyeyle örtmüştü. Sonra da: “Elacığım, ben Müjgan Teyzenle çarşıya çıkıyorum. Sen uyandığında yemek yemeyi unutma” diyerek çıkmıştı.
Feriha Hanım telefonunda Ela’nın cevapsız aramalarını görünce şaşırmış ve tabi ki telaşlanmıştı. Belli ki ortamın gürültüsünden duyamamıştı telefonun sesini. Evin telefonunu aradığında cevap alamamış, Suat’ın evini aramış, oradan da cevap alamayınca iyice endişelenmişler ve hemen eve gelmişleri. Ancak her iki evde de yoktu çocuklar. Ne yapacaklarını şaşırmış durumda iken Duran Dede’nin telefonu gelmişti. Duran Dede onlara durumu açıklamış ve evlerine gelip onları hastaneye götürmüştü.
Bir yandan çocukluk anıları ve ona saf bir abi duygularıyla bağlı olmak ve bir yandan da kontrol edemediği ona âşık olma duyguları arasında bocalayıp duruyordu Suat. Ve tabi ki o bankın üzerinde oturduklarında saf ağabeylik duygularıyla omzuna koyulan başın kendisinde yarattığı ve gözlerinden yaş getiren tanımsız mutluluk duygusu…
(sürecek… Gelecek bölüm, askerlik)
Kadir Tozlu
28.11.2016
GERÇEK SEVGİ-2 Yazısına Yorum Yap
"GERÇEK SEVGİ-2" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
28 Kasım 2016 Pazartesi 22:30:14
Tebrik ederim hocam, radyo programlarında arkası yarın hikayeleri gibi haz aldım. Saygılarımla
superbaba
@superbaba
Teşekkürler...
Sayfama hoş geldiniz.
Onur verdiniz.
Sayfama hoş geldiniz.
Onur verdiniz.