Musallat - Esrar-ı Cin 3. Bölüm
Öğle saatlerinde ihbar üzerine olay yerine gelen polislerden bir grubu çevredeki meraklı kalabalığı olay yerine yaklaştırmamak için uğraşıyorlardı. Olay yeri inceleme ekibi binanın içerisinde çalışmalarına devam ederken aşağıda bir arabanın fren sesi duyuldu. Komiser Ali arabadan inerken etrafa bakınıp yakınındaki memura kimseyi yaklaştırmamaları için el işareti yaptı. Hızla binaya girip olay yerine çıktı. Daha merdivenleri çıkarken pis kokular geliyordu.
Daireye girdiğinde ekip çalışanlarından biri “Bu tarafta amirim.” Deyip odayı gösterdi. “Kadının boynu burada kesilmiş. Bıçağı bulamadık. Sonra sürüklenip salona taşınmış. Adı Handan. Sonra da adam kendi kafasına sıkmış. Ama duvarda iki kurşun var, ilkini boşa sıkıp sonra kafasına sıktıysa başka ama başkası da olabilir amirim. Silahı balistiğe göndereceğiz. Adamın adı da Adnan. ” Komiser Ali dinledikten sonra ellerini beline koyup bir süre yerdeki cesetleri süzdü. “He bir de amirim. Bunlar üç kişilermiş. Bir de kızları var yani.”
“O da mı ölmüş?”
“Yok amirim. Kız kayıp. Ortalıkta yok. Apartmandan çıktığını gören de olmamış. Telefonu da kapalı. Bir de odasında her yerde kağıtlar var. Şiir falan yazıyomuş herhalde.”
“Şüpheli kim, bulabildiniz mi bi’şeyler.”
“Şuan için kızları amirim ama otopsi sonuçlarından sonra belli olur, boğuşma morlukları var. Doku örneklerinden bir şeyler çıkabilir.”
“Tamam elinizi çabuk tutun. Komşularla da konuşun. Husumeti olan birileri var mı, öğrenin. Olay yerine de söyle titiz çalışsınlar.”
***
Emrah tedirgin bir şekilde ihtiyarın önce oturmasını bekledi. İhtiyar oturduktan sonra hemen ayağa kalkıp, “Sana su getireyim.” deyip içeri gitti. Emrah bahçeyi süzerken gözüne bir şey takıldı. Birkaç metre ileride dik olarak dizilmiş tahtaların üzerinde asılı duran siniyi gördü. Şekiller çok belli olmuyordu ama üzerinde işlemeler vardı. “En az yüz senelik.” Diye tahminde bulundu. Kalkıp baksam mı diye düşünürken kendini siniye doğru yürürken buldu. Yaklaştığında daha da ilgi çekici bir hale gelmişti. Sininin üzerindeki Arapça harflerden yansıyan güneş ışığı bir an için gözlerini aldı. Biraz daha yaklaştığında bunların tılsımlar olduğunu gördü. Daha öncesinden bir kitapta bu tarz çizimlere denk gelmişti. “Bunun burada ne işi var.” Diye düşünürken iyice yaklaştı. Sanki bir şey onu yazılara doğru yaklaştırıyor, merakını arttırıyor gibiydi. Birden arkasından gelen sesle irkildi. “Pardon!”
Emrah arkasını döndüğünde uzun boylu, saçları balıksırtı şeklinde örülmüş, sarışın bir kadınla göz göze geldi. “Efendim, buyurun?”
“16 numara burası mı acaba? Bir amcayı arıyorum?”
Emrah biraz tereddüt ettikten sonra, “E.. Evet burası da. Siz kimsiniz?” Kadını süzdü.
“Şey.. Ben Melis.” Derken elini uzattı. Emrah kadının elini havada bırakıp eliyle masayı gösterdi. “İhtiyar gelir şimdi. Su getirmeye gitti.”
O sırada evin kapısı açıldı. İhtiyar sinirli bir şekilde eline bastonla dışarı çıktı. Melis’in üzerine doğru bastonu sallayarak geliyordu. “Defol git buradan. Defol! Geldiğin yere git! Seni öldürürüm git buradan.”
Emrah, ihtiyarın bu tavrına anlam verememişti. Araya girip ihtiyara sarıldı. “Amca dur, ne yapıyorsun. Gelip seni sordu sadece.”
“Gitsin!” diye çıkıştı ihtiyar. “Gitsin yoksa öldürürüm.”
İhtiyar bağırırken kadın sadece gözleriyle onu süzdü. Emrah’a bakıp, “Amcaya su içir. Korkmuş gibi.” deyip bahçeden çıkıp gitti.
Emrah, amcanın koluna girip masaya götürüp oturmasına yardım etti. “İyi misin amca. Ne oldu öyle ya!” İhtiyar bir şey demeden kalkıp içeri girdi. “Benimle gel. Sana göstereceklerim var. Ben de seni bekliyordum evvelden.”
***
Zehra, eve girmek için anahtarını çıkardığı sırada kapının açık olduğunu fark etti. Bir an duraksayıp başını iki yana salladı. İçeri girdiği gibi mutfaktan gelen çeşme sesini duydu. Duraksadı. Çeşmenin sesi kesildi. Yavaş adımlarla mutfağa ilerlerdi. Kaşlarını çatıp, “Senin burada ne işin var! He ne işin var. Neden geldin!”
“Beni dinlemelisin!”
“Seni dinlemeyeceğim. Git buradan. Geldiğin yere geri dön!” derken eline tezgahtan bıçağı alıp doğrulttu.
“Sakin ol. Bıçağı bırak. Konuşalım. Yanlış yapıyorsun!”
Zehra daha da öfkelenip, “Yanlışı doğruyu senden mi öğrenecem be! Defol git yoksa öldürürüm.” Bıçağı ileri uzatıp savurdu.
“Tamam sakin ol. Gidiyorum. Ama geri geleceğim. Geldiğimde beni dinlemezsen, ben seni öldürürüm. İndir şu bıçağı artık.”
Zehra bıçağı tezgaha fırlatıp kenara çekildi. “Git. Bir daha da gelme!” derken kapı hızla kapandı. Kapıyı açıp dışarı bir adım attı. Etrafı süzdükten sonra karşı evin balkonundan karanlık bir silüetin onu izlediğinden habersizce içeri girip kapıyı kilitledi.
(Devam Edecek...)
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
seng
Sevgilerimle
seng
Saygılarımla