- 1116 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK SEVGİ-1
Bir öyküye başlıyorum…
Bilmem ilgi çeker mi!
Günümüz sinema, dizi ve romanlarının sürükleyici unsurlarının hiç birini içermeyen bir öykü.
Kin yok, nefret yok…
Şeytanlık yok, tuzak yok…
Hırsızlık yok, cinayet yok…
Kalp kırmak bile yok.
Kurgu bilim gibi bir şey…
Bilmem ilgi çekebilecek mi.
Çünkü bu öyküde yalnızca SEVGİ ve ŞEFKAT var.
GERÇEK SEVGİ-1
Kumral, düzgün saçları omzuna dökülüyor. Kahverengi gözlerinin önündeki gözlük gözlerindeki anlamlı bakışı gizleyemiyor. Normalde düz duran yanaklarında güldüğünde gamzeler oluşuyor…
Kendisinden bir yaş küçük olan Ela’nın bu tanımı Suat’a göre bir dünya güzelininkine tıpatıp uyuyordu. Belki başkaları öyle ahım şahım güzel olmadığını söyleseler de Suat: “Onlar Ela’yı bir de benim gözlerimle görseler ancak anlayabilirlerdi güzelliğini!” diye düşünürdü.
Ama bir sorun vardı ki Ela Suat’a “Abi” diye hitabelerdi.
Aslında Suat da onu bir kız kardeş gibi gördüğünü sanıyordu. Ama erkek arkadaşıyla samimi bir pozda gördüğünde içine bir bıçak saplanmıştı. Şimdiye kadar fark etmediği, ona beslediği sım sıcak sevgilerin aşka dönüşmüş olduğuydu.
Ela, Suat’ın kendini bildiğinden beri yaşamının bir parçasıydı… Ona her zaman sım sıcak bir sevgi ve şefkat duymuş, Ela da her zaman ama her zaman bu sevginin karşılığını vermişti. Suat’ın Ela ile olan en eski anısı hayal gibi gözünün önüne gelirdi. Ela ise daha 3 yaşını bile doldurmadığı bu olayı anımsayamıyordu, yalnızca büyüklerinden öğreniyordu… Tabi ki Suat da bu olayda Ela’nın konuşmasını tam olarak anımsayamasa da o da büyüklerinden bunu öğreniyordu…
Bir gün annesi bir konuda Suat’ı azarlamıştı. Bunu gören Ela endişeli bir yüz ifadesiyle Suat’ın annesine dönerek; “Aaaa! Niye bağırıyorsun sen ona? Ama o küçücük, bebek daha o. Bağırma ona bidaha, sakınnn!” diyerek küçücük yüreğindeki koruma içgüdüsüyle kendisinden 1 yaş büyük olan Suat’a sahip çıkmıştı.
Suat ise daha çok küçükken kendisine sahip çıkan bu güzel gönüllü kıza her zaman sıcacık bir sevgi bağıyla bağlı kalmıştı. Ela ise bunu çok iyi biliyor, özellikle ödevlerinde ondan hep yardım alıyordu.
Aslında Suat, yalnızca Ela’ya değil, herkese yardım etmeyi amaç edinmişti. Özellikle kendisinin üstün yeteneği olduğu matematik, fizik gibi derslerde sınıf arkadaşlarına yardım etmekten asla yılmazdı. Bir arkadaşı ders sırasında anlamadığı bir matematik konusunu teneffüste Suat’tan kendisine açıklaması için ricada bulunmuştu. “Tabi” demişti Suat ama demesiyle orada bulunan Ela’nın hoş bir itirazıyla karşılaşmıştı: “Bir kere de hayır de!”
Tabi ki Ela’nın onun bu davranışı onun yardımseverliğine karşı duyduğu hayranlığın ifadesiydi.
Suat ile Ela’nın arasındaki sevgi bağını zirveye çıkartan asıl olay ise yine daha ilkokul sıralarında geçmişti. Bir gün Suat ödevleriyle meşgulken telefonu çalmıştı. Telefonda Ela’nın sesi hiç iyi gelmiyordu. “Suat abi, çok hastayım!” diyordu. “Annen evde yok mu?” diye sormuştu ama sonra çabuk toparlandı. Çünkü Ela’nın annesi Feriha Hanım, Suat’ın annesi Müjgan Hanımla çarşıya çıkmışlardı. Suat derhal giyinerek sokağa fırlamıştı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında koşarak Ela’nın evine varmış, zilini çalmıştı. Kapının açılması geciktikçe Suat’ın endişesi artıyordu. Kapı açıldığında Elanın ayakta duracak hali olmadığı için duvardan tutunmuş olduğunu görmüştü. Yere düşmek üzereyken atılmış ve Ela’yı tutmuştu. Ela ateşler içindeydi. Ne yapacağını şaşıran Suat Ela’yı kucakladığı gibi dışarıya çıkmış ve hastane tarafına doğru olabildiğince hızla yürümeye başlamıştı. Bir yandan da Ela’nın yağmurdan ıslanmaması için onu sırtına almak yerine kucağına almıştı. Onu yağmurdan korumak için gövdesini de öne eğmiş durumda ilerliyordu. Sırtına yağan yağmur iliklerine kadar işlemişti. Hastane ise onun bu şekilde gidebileceği kadar yakında değildi. O sırada yoldan geçen bir arabanın yaşlı şoförü bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında kucağında neredeyse kendisi kadar bir kız çocuğunu taşıyan Suat’ın zor durumunu fark etmişti ve yanlarında durmuştu.
“Yavrum, nereye götürüyorsun kızı” diye sormuştu şoför.
“Amca, Ela çok hasta. Onu hastaneye götüreceğim. Bize yardım eder misin?” diye sormuştu.
“Tabi yavrum” demişti şoför, “gelin arabaya.” Demiş ve arabadan inerek Ela’yı kucakladığı gibi arabanın arka koltuğuna yatırmıştı.
“Ah be oğlum, ne kadar da ıslanmışsın. Bu çocuk da çok ateşlenmiş, üzerine bir örtü de almamışsın. Neyse hemen gidelim” diyerek hastane yönünde hareket etmişti.
Çok sevdiği Ela’yı yağmurdan korumak için eğilerek taşıyan Suat belinde oluşan şiddetli ağrıyı yeni fark etmişti…
Hastaneye vardıklarında yaşlı şoför Elayı kucaklayıp acile götürmüştü. Suat ise oturduğu koltuktan zorla kalkarak yanlarına gitmişti.
Yaşlı şoför Suat’ın belindeki rahatsızlık nedeniyle çektiği acıyı da fark etmişti. Yanına gelerek:
“Yavrum, sen de iyi değilsin. Belli ki belini incitmişsin. Sana da bir baksınlar.” demişti.
“Ben iyiyim Amca” demiş Suat. “Ela’yı merak ediyorum.”
Yaşlı şoför: “Yavrum sizin büyüklerinize nasıl ulaşırım? Onlar merak etmişlerdir.” Diye sormuştu. Suat Annelerinin telefon numaralarını vermişti. Numaraları kaydeden şoför ayrılmadan hemşireye de seslenerek: “Hemşire Hanım, bu çocuk da belini incitmiş. Ona de bir bakar mısınız?” deyip çıkmıştı.
Bir süre sonra yine yaşlı şoförün ardından anneleri endişeyle içeri girmişlerdi. Derhal Ela’nın seruma bağlı olduğu kabine girmişlerdi. Suat ise bir başka kabinde yüzü koyu yatırılmış öylece bekliyordu.
“Yavrum, ne olmuş sana böyle?” diye sormuştu annesi.
“Belim çok ağrıyor anne” demişti Suat. “İğne yaptılar” diyerek devam etmişti.
“Ela nasıl olmuş anne?” diye sormuştu. Onu çok merak ediyorum.”
“Ona serum veriyorlar oğlum. İnşallah iyi olacak. Sen de inşallah…”
“Seninle onur duyuyorum oğlum” diyerek saçlarını okşamıştı Müjgan Hanım.
O sırada içeriye giren Feriha Hanım yaşlı gözlerle Suat’a sarılmış… “Yavrum, kahraman oğlum… Benim Kızım için ne büyük fedakarlık yapmışsın…” demişti.
Belli ki onları hastaneye getiren yaşlı şoför durumu iyi anlatmıştı annelerine. O nedenle yanlarında çamaşır da getirmişlerdi. Müjgan Hanım, iliklerine kadar ıslanmış olan oğlunun çamaşırlarını değiştirmişti…
Bu olaydan sonra isminin Duran olduğunu öğrendikleri yaşlı şoföre hep saygı ve minnetle bağlı kalmışlar ve çocuklar ona Duran Dede, anne ve babaları ise Duran Baba diye hitabeder olmuştu… Ta ki Duran Dede Hakkın rahmetine kavuşuncaya kadar…
(sürecek)
Kadir Tozlu
25.11.2016
YORUMLAR
Hep öyküleri sevmişimdir en azşiirler kadar .. belkide masallarla büyütülen bir nesil olduğumuz için..
Daha büyüleyici gelir ..Kutlarım hocam.. Çocuk kalplerde sevgi şekillenir .. onlarınsevgisi büyüklere örnek olur..Çünkü çıkarsızdır..Korumacalıdır..
Yüreğinizin sesi bu küçük kalpleri kaleme almış ..Kutlarım güzeldi hocam
Saygımla
canım babama da bu yakışır .... harika anlatım, harika içten ve duygulu .... samimiyet üst düzeyde ... öykü okumayı ben de severim, arada bir kaç tane yazdım ama kısa üç bölümlük ... sanki şiirden yana öykü biraz daha kalıcı oluyor gönüllerde ... yaşanmışlıklar ve yaşananlar vede yaşanacakları ön plana aldığın için daha farklı bir izlenim bırakır insanlarda.. bu da sen başar mışsın bence ,,, şiirlerinde ki gibi öykülerin de gerçek.... tebrik ederim babam ... devamını bekliyoruz..
superbaba
Bu ne nekadar güzel anlatım böyle okadar içten yazılmışmışki okurken gözlerim doldu bukadar masum ve saf sevginin karşında çok duygu yüklü olmuş merakla devamını bekliyorum kadir babam emegine yüregine saglık saygılarımla kızın...
superbaba
Sevgili Kadir babam, girişte ne güzel eylemişsiniz: Tüm olumsuz duygulardan arınmış bir öykü diye ve işte merakımı tetikleyen bir duygula başladım okumaya.
Sevgiye dair hele ki o saf sevgi: beklentisiz, sebepli sebepsiz ama yüreğin en derininde sakladığı emsalsiz duygu ve bir solukta okudum sıcacık öykünüzü ki lütfen arayı açmayınız.
Çok sorgularım hayatı en çok da kendimi.
Ne mutlu bize ki yüce Rabbim her birimizi tek yaratmış ve her birimiz özeliz ve de biricik ki psikolojinin girişinde bu tanımlama ile konu daha da derinleşir.
Ve yine varlığımızın temel yapı taşı: sadece ve sadece SEVGİ o halde nasıl oluyor da bunca kötülük gözlemliyoruz gerçek hayatta?
Zulüm ve nefret baş köşede ve ne çok sevgisiz insan oysaki ne özel ve ne hoş bir duygu sevgiden nemalanmak ve yaşamda odaklı olmamız gereken temel duygu.
Bu duygularla okudum ve kaleminizi tebrik ediyorum sevgili Kadir babam.
Kaleminiz daim olsun efendim.
Babamı kaybettikten sonra asla düşünmedim yeniden baba diyebileceğimi bu bağlamda sizi çok takdir ediyorum ve çok da teşekkür ediyorum Kadir babam. Sizin kızınız olmak adına çok mutluyum.
Sonsuz sevgi ve saygılarımla...
İyi ki varsınız.
superbaba
Ayrıca öz babanızın yerini tutamasam da kimseye gösteremediğiniz o baba-kız yakınlığına beni layık görmeniz beni çok mutlu etti...
Öyküye 2 bölüm daha ekleyerek bitirmeyi düşünüyorum...