ELVEDA
Odaya boş gözlerle uzunca bir süre baktı.Büyükçe bir oda olmasına rağmen cılız bedeniyle odaya sığmadığını hisediyordu.Aynadaki tozlanmaya yüz tutmuş resmi uzanıp alarak elbisesinin koluyla sildi.Resmi ö sevecen bakışlarla uzunca bir süre seyretti. Sonra bir anda yüzü gerilmeye başladı,çabukça hareketlerle resmi bir anda paramparça edip çöp kutusuna attı.O sinirli haliyle duvara yaklaştı,tablo resim çerçeve ne varsa bir bir söküp duvarın dibine gelişigüzel sıraladı.Yaşamında onla ilgisi olan hiçbir nesnenin kalmasını istemiyordu.Onu anlatan,onu çağrışım yapan herşeyi bir an önce yok etmeliydi.Duvarın kenarına gelişigüzel attığı eşyaları bir bir paketlemeye başladı.Götürüp tavan arasına istif edecekti.Ağlamıyordu,içini derinden burkan sancılara aldırış bile etmeksizin inatla hırsla umarsız davranmaya çalışıyordu.Çok güçlü olduğunu düşünüyordu,yada güçlü olduğuna kendini inandırma çabasındaydı.Gözleri sanki asırlardır gökyüzündeki bir noktada takılı kalıp durmuş gibi boş ve anlamsız bakıyorlardı.Elleri titriyor,ayağı aksıyor ama yinede durmuyor odanın içinde bir o yana bir bu yana gidip duruyordu.O güzelim lüle saçlarının ucu keçeleşmiş,tırnakları uzayıp kırılmış,çorabının ucu kaçmış viran bir haldeydi.Göz ucuyla aynaya baktı ona ve kendine lanetler yağdırıp,ağza alınmayacak küfürler savurdu.Kağıt kalem aldı eline kocaman harflerle ‘SENİ SEVMİYORUM’ yazdı.Yere attı kağıdı ,hırsını alamayıp üzerinde tepinmeye başladı.
Kömürlükten boya getirip duvarları gelişigüzel boyamaya başladı.Eşyaların yerini değiştirdi bir süre oturdu.Tekrar ayağa kalktı yaptığı değişikliği beğenmemişti.Eşyaların yerini tekrardan değiştirdi.Akşam hava kararasıya kadar odalarda hummalı bir çalışma içinde dolandı durdu.Vakit geceyarısı olduğunda,cılız bedeni bu kadar efor harcamaya dayanamamıştı artık.Gelişigüzel bir koltuğa kendini bırakıverdi.Vücudunun her yeri sızım sızım sızlıyordu.Gecenin o derin sesizliğide,akbaba gibi gelmiş yüreğinin orta yerine çöreklenmişti.Daha fazla tutamadı kendini.Gecenin koyu yalnızlığına uladığı sesiyle içli içli ağlamaya başladı.İçindeki bütün acıları ,bütün hayalkırıklıklarını dışına atabilmek için uzun uzun ağladı.Ne acılarını nede hayalkırıklıklarını dışarı atamasada,ağlamak onu inanılmaz bir biçimde rahatlatmıştı.Gözleri şişmiş kıpkırmızı olmuştu.Bir süre odayı baştan aşağıya süzdü.Oda baştan sona değişmiş,onu hatırlatabilecek pek bir şey ortalıkta kalmamıştı.Böyle yapınca çok daha huzurlu olacağını düşünüyordu ama olmamıştı.Gecenin bu saatine dek yaptığı bütün uğraşların boşuna olduğunu anlıyordu.Korkuya kapılıp elini kalbinin üzerine götürdü.Yüreğinin orta yerine, vücudundaki tüm sızıları bastıran daha büyük bir sızı gelip çöreklendi.Korkusu dahada büyüdü.Ona ait olan,onu hatırlatan eşyaları kaldırmakla onu unutmasının mümkün olmayacaını dehşet içinde farketti.Asıl ortadan kaldırması gerekenin beynindeki ona ait düşünceler onun için çarpan yüreği olduğunu çok iyi anlamaya başladı.
Onu eşyalardan çok kendi duyuları,duyguları ortaya çıkarıyordu.Onun ağlayışları,sesizce odaya girip boynundan öpüşü,kendisini güldürmek için yaptığı onca soytarılıklar hala beyninde canlılığını koruyordu.Seni çok seviyorum balım diyen gür sesi,aşkla dolu okuduğu şiirler hala kulaklarında yankılanıyordu.Ellerinin ufak temasları bedeninde,dudağının sıcaklığı dudaklarında hala kalıcılığını sürdürüyordu.Bunları düşünürken yüzü kızarmış kalbi hızla atmaya başladı.Burnunda terinin kokusu,teninin kokusu hala gittiği gün gibi kokmaya devam ederken,yaşadıkları yapmayı planladıkları onca düşünceler beyninin bir köşesinden alay eder gibi sırıtıp dururken,odayı değiştirmenin, eşyaları bi tarafa kaldırmanın anlamsızlığı apaçık ortadaydı.Onu unutabilmek ,onunla yaşadığı her şeyi anılarından silmesi mümkün müydu acaba?
Ona gençliğini vermişti.Anıları silmeye kalkması kolay mıydı?Kolay mıydı kendisini yok saymak?Zamanla onu unutacağım demekten kendini alamadı.Bütün umudunu zamanın bilinmez getirilerine bağlama kolaycılığına kaçtı.Böylesi bir kafa karışıklığında yapabileceği de başka hiçbir şey yoktu.’Herşeyin ilacı zamndır’ diye yüksek sesle söylendi.Onu düşünmemek için kendisini olabildiğince zorluyordu.Bütün bu zorlamaları onu nihayetinde,onunla saatler boyunca süren içsel hesaplaşmalara götürmekten başka hiçbirşeye yaramıyordu.Bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalardı bunlar.Ne başı belliydi nede sonu.Kimi zaman öylesine basit öylesine çocuksu mantıklar kuruyordu ki,Az sonra kahkahalara boğulurken buluyordu kendini.Her düşünüşlerinin başına yada sonuna ‘Neden’ yada ‘Niye’ sorularını koymayı asla ihmal etmiyordu.Başlangıcı,bitişi zaman zaman doruklara yükselen binbir gece masallarını çağrıştıran ilişkilerinini düşünmekle geçti ilk zamanları.Her uyandığı sabah ona yeni sorular,yeni sorunlar armağan ediyordu.Aklına gelebilen bütün ayrıntıları analiz ediyor kendince cevaplar bulmaya çabalıyordu.Taraflı düşünmemesi mümkün değildi,bu yüzdende her seferinde suçu ona bulma kolaylığına kaçıyordu.Kendini çevreden soyutlamış bir halde yaşıyordu.İhtiyaç olmadığı durumda ne dışarı çıkıyor nede birileriyle görüşüyordu.Arayan soranıda olmayınca bu inziva yaşamına birde büyük bir bunalım ortak oluyordu.
‘Ne mükemmel ne güzel bir birlikteliğimiz vardı,Neden çekip gitti anlamadım?’ diye düşünüyordu.’Dorukta düşüş için olgunlaşırız’ sözünü onun ağzından sık sık duyar ama önemsemezdi.Şimdi bu söz aklına geldikçe hırslanıyor,vücudunu ter basıyordu.’Pekalada dorukta sonsuza dek hareketsiz mutlu bir şekilde birlikte olabilirdik’ diye düşündü.İnsanın doruğu olamayacağı pek aklına gelmiyordu.Doruğa ulaştığını düşünen insan, bitmiş insandı.Yaşamdaki bütün canlıların bir hedefi vardı.Bilinçli olsun olmasın bir hedefe ulaşmak,o hedef bittiği zanan bir başka hedefe ulaşmak için çaba sarfederdi.Ömür sürdükçe hedef asla bitmezdi.Bittiği an canlıda biterdi.Hedeflerini düşündü,onun uğruna yarım bıraktığı hayallerinide düşündü.Büyük bir yazar olabilirdi.Bunun için parası vardı çevreside vardı.En önemliside kafasında yepyeni şeyler kurgulayıp onu çevraya sunabilme yetiside vardı.Onun uğruna bu hayalinden teredüt etmeden vazgeçti.Hedefini bir anda onunla olabilmek için değiştirdi.İmkanlarını yazarlık hayalinde kulanmadığı gibi onunla olmasını doğru bulmayan ailesi ve çevresinede hemencecik sırtını dönüverdi.Hayallerini umutlarını gençliğini herşeyini gözünü kırpmadan onun önüne atmıştı.Onu çok sevmişti.Uzak kentlere uzun yolculuklara çıktı onunla.Sabahlara dek süren eğlencele,günübirlik tatiller,konferanslar,konserler,kırgezileri...Hiç düşünmeden ardına bile bakmadan gitmişti onun peşinden.Çok güvenmişti ona.Bir gün bu güvenin boşa gideceği aklının ucuna bile gelmemişti.Bütün varlığını onun varlığına adamıştı.Keşke hep öyle kalslardı.Oysa yaşamın yasaları hareket üzerine kurulmuştu.Hareketi ortadan kaldırdığınız zaman evren diye bir şey kalmazdı.
Onunla tanıştığı zamanki kendisiyle şu an geçmişle yüzleşen kendisi acaba aynı mıydı? Düşünce yapısından tutta anatomisine kadar herşeyi bambaşka bir hal almıştı.Saçlarına aklar düşmüş,yüzündeki kırışıklıklar iyice artmış,gögüsleri sarkmaya yüz tutmuştu.Onunla tanıştığı zamanlardaki kadar cesur ve kararlıda değildi.Durulmuş olgunlaşmıştı.İlişkilerinin ilk zamanlardaki gibi olamayacağını,zaman içinde bir çok duygunun yitip yerini iyi yada kötü alışkanlıkların alacağını göz ardı etmişti.Kendisindeki tüm bu değişimleri çok iyi görmesine rağmen ilişkilerini etkileme ihtimali hiç aklına gelmemiş gibiydi.Onun son zamanlarda kendinden uzak durmasını görmezden gelerek bir yıkımın önünü alabileceğini düşünmüştü. Gözünün önünde yaşanan bütün olumsuzlukları görmezden gelmesi,olayların gidişatını anlamadığından değildi elbette.Anlamamazlıktan gelerek, kendi kendine bazı şeylerin düzelip yoluna gireceği gibi boş bir umuttan başka bir şey değildi yaptığı.Bütün güzel ve mutlu günlerin yaşanıp biten anı zinciri olmasına inatla korkuyla karşı çıkıyordu.Onunla her an beraber olmuş,onu en iyi kendisi anlamış,kendisinide en iyi o anlamıştı.Herşeyi beraber yapmışlardı.Onunla gelişmiş yenilenmiş ve hep ileri adım atmışlardı.Sorunlar karşısında onunla omuz omuza,yürek yüreğe mücadele etmişti.Onunla sürekli dertleşmiş,son güne kadar yabancılık duymamıştı.O zaman onu bırakıp gitmesi niyeydi.Buna bir türlü akıl erdiremiyordu.Nasıl bir cezaydı bu
Oysa insanın bugün bile kendi içerisinde,kendisinin bile farkında olamadığı bir çok yönü çıkıyor ortaya.İnsan bunca zaman kendisini bile tam anlamıyla tanıyamazken nasıl olurda bir başkasını çok iyi tanıdığını ileri sürebilir.Yaşan salt iki insanın ilişkiside değildi.Çevrelerini sarmalayan,bir çok yerde ilişkilerine müdahil olan çevresel faktörlerden izole de değildiler.Arkadaş ,dost,düşman,öğrenci,öğretmen komşu... yaşamları bunlarla içiçe bir hal alıyordu çoğu zaman.Bu çevresel faktörlerin, ilişkilerini etkleyebileceği ihtimalinide hiç düşünmedi.Bu düşünmezliğinin sayesinde onlarla ilişkileri arasına koruyucu bir duvar örmeyede hiç gerek duymadı.Onunla yaşamının en üretken en doğurgan zamanlarını geçirmesine rağmen ona bir çocuk doğurmamıştı.Bu üçüncü şahsın olmayışı mıydı acaba onu uzaklara sürükleyen sebep?Hiç konuşmamıştı onunla bu çocuk konusunu,oda dillendirmemişti asla.Bu konuda bir rahatsızlığı var mıydı çokta bilmiyordu.Bir üçüncü şahıs bu ilişkiyi anlamlandırabilirmiydi, hatta daha fazlası bu ilişkinin devamını sağlayabilirmiydi acaba? Zorunlu istemdışı bir bağlanış olurdu bu.Midesi bulandı bir an.Böylesi zorunlu bir kalışı asla gururuna yediremezdi.Eğer bir kalış gerçekleşmeliyse bu kendisi için,kendinden ötürü olmalıydı.Başka türlüsünü kabullenmesi mümkün değildi.Onu yanında tutmak adına en ufak duygu sömürüsüne girişmedi.Kendini acındırıp kararlarını yeniden gözden geçirmesine vesile olacak bir davranıştada bulunmadı.Bunu gurur meselesi yaparak inadına ve sonuna kadar sustu.Ona yalanlar söyleyip ağlamadıda.Anılarının albenili iklimlerinde ufak turlalarda düzenlemedi.O odadan çıkarken başını önüne eğdi,dönüp gidişine bakmadı bile.Geldiği gibi bir elveda bile demeden,sesiz sedasız çıkıp gitti hayatından.Ayrılık törenlerini sevmediğinden mi? Yoksa geri dönmek için uzaklara attığı ilk adımın farkında olduğundan mı? Bunu hiç bilmedi,merakta etmedi,tavandan sarkan ipte cansız bedeni sallanan kadın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.