- 379 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan 7
İnsan öküzü, öküzün iyiliği için besleyip, nal da yaratıldı diye öküzün ayak tabanına nalını çakmıyordu. Tıpkı saman yaratıldı diye doğadaki hayvanlara durduk yerde saman dökmedikleri gibi. Totem mesleği oluşla grubun ortak gücüyle öğrenilen işler; totem grup geleneği (folkloru) olmakla görülüp gidiyordu.
Ve böylece mülk sahibi olan insan (Mamon) kendi söylüyor; öküzü de sabana koşarak bunu kendisi doğruluyordu. Köleci sistem, böylece her şeyin başına, en ilke köleci sistemi ve onun köleci mana öğretisini koyması ile köleci sistem kendi öncesi süreçleri yok hükmünde (keenlem yekün) saymıştı.
Köleci sistem insanı da köleleştirip insandaki tarihi manayı yok edip insan emeğin ve insan kullanımını mal kılan bir sistemdi. Her şeyin adını öğretme ve her şeyi insana rızk ve yararlanım oluşla takdim etmenin takdirce öğretisi yanında insanı da köleleştiriyordu. İnsan köleliğini öküzle öğreniyordu.
Nasıl öküz insanın yararlanması için bir takdiri iradeyse, adam da öyle. El Melik’in mülkünde çalışması için (köle olmaları hikmetinden sual olunmaz ile) bir takdirdi. Mamon öküzün niteliklerini insana okurken insan düşünmesi de; öküzde insana yarar olan ne tür anlamlar varsa, insan o anda anlamları bir filim şeridi akışı içinde kafasında geçirmeye başlıyordu.
Öküzün nimet oluşla yaratılışını okuma esnasında, insanın kafasındaki geçimleriyle insan Mamon tarafından okunan manaya teslim oluyordu. İnsan da öküz gibi bir takdiri köleydi. Bu imgeyle insan kendi can evine (bencilliğinde) vurulmuştu. Çünkü öküzlüğünü, öküz olmakla bencilliğine yapabileceği sağlamları öküz olma üzerinde karşılanma olmakla anlıyordu. Zaten de öyle anlatılıyordu.
Öküz bir nimeti takdirse, öküzü dilediğine verip vermemek te bir takdirdi. İşte mamon buydu. Takdir eden ve takdiri kendisinde olandı. Öküz size karşı geliyor muydu? Çünkü öküz, Mamon iradesine boyun eğiyordu! Öküzlük ve kölelik de (yoksulluk ta) takdirli olandı. Ön ittifakın ortaklaşa güçten kaynaklı üreten ilişki dağarcığı olan her bir müktesebatı Mamon’un öğreti dilemesi ve takdiri olmakla Mamon’un sahipliği olmuştu.
İşte insan bu öğreti içinde öküze ya da hayvana itaati kıyas olmakla insan olduğu söylenecekti. İnsan takdirle kuldu (köleydi). Öküz de takdirle insana rızktı. İnsan Mamon’a kuldu. Öküz de hiç değilse mülkü olan insan kuldu. Böyle olunca kullar arasında kul olan insan öküze göre eşrefi mahlûk olmakla öküze takdirde bulunabilirdi.
Öküz insana kul olup hizmet etsin diye yaratıldığına göre insan takdirinde öküze istediği kadar imbal batırıp sopa çekebilirdi. İnsan öküzü dilediği an kesip, derisini yüzebilirdi. Çarık için nimetiniz olan deriyi yüzmekten daha olağan ne olabilirdi ki! Çarık yapmanızın yanında öküz ne ki? Öküzün alı gider karası gelirdi. İnsan bu aşamada insanın kendi insanlığını öküz üzerinde öğrenmesiydi. Köleci sistemin insanı buydu. Köleci insan tanımında ön ittifakın tarihi diyalektikle bilinci ve geri beslenmeli bildirişim olmasının, bilişti insanı yoktu.
Köleci insanın tarihi içinde, insanın köle olmadığı; insanın hiçbir şeyi kendisine rızk oluşla görüp, öküzü çarığı için deri oluşla görmediği bir dört buçuk milyar yıl bilinci hiç yoktu. Bilincinde olmadığı bu dört buçuk milyar yıllık bir zaman sonrasında Mamon insana her şeyin adını öğretir. Her biri bir totem mesleği olan; iğneyle dikme, öküzle tarla sürme vs. öğrettiği bir "eleste birabbikumun" okunduğu imge süreç olmakla, haberinizin dahi olmadığı her şey ”kölelik ahitnamesi” olan bu süreçle başlatılır
Egemence olur zamanın şartları içindeki insan; ortaklaşan sahipliğe göre başkalaşmış olan insanlarla tedirgin oluyordu. Bu dönemdeki bu tedirginlikleriyle tanımlanan insan kavramına, tedirginliklerini başka türden düşünme, öğüt etme ve sorunları takdirle ifade etmesi içinde insan olması söylenmiştir.
Bu ahval içinde davranan insana; ön ittifaklardan beri var olan insan kavramı Mamon’du çelişkileriyle dolu koşulları içinde "senin yaptığını hayvan yapmaz" türünden, insan insanlığı hayvana kıyasla da ifade edilmiştir.
Ama kronolojik oluşla insan kavramının ilkte hayvana göre söylenir bir kıyaslamayla ortaya konduğu tarihi süreç yoktur. Mamon ile (yani mülk sahibinin kendisiyle) kıyas anlaması yapamayan insan kendisini ancak hayvanla kıyaslıyordu. Yani insan canlılığın ya da hayvanlığın zıddı değildir. Aksine insan hayatın, canlılığın, hayvanatın içindedir.
Bay erki oluşma süreci içinde patlamış mısır gibi boy veren ön ittifaklı külün kişi bencillikle eseri olan Mamon’du mana; takım erki birleşmeli (tevhidi) sürecin içinde giderek; "Ben, benim". "Ben, ben olanım" diyordu.
Bey erki dönemindeki her bir El, Baal, Rab olan sürece izafeten, "Yehwe olan rab, benim" diyordu. "Yehve’niz Rab’den başkasını tanımayacaksın (tapmayacaksın, boyun eğmeyeceksin, geçiş ritüeli olan ibadetini kendi Yehwe’n dışındakine yapmayacaksın), diyordu.
Totem dönemde ve daha öncesinde ne insan tanımı vardı; ne hayvana göre kıyaslanan insan anlaması vardı. Toteminize eşleterek totem alanı algılarıyla tanınır bilinir yaptığınız bir ait oluşunuz vardı. Bu totemi aitlik, kendi totem alanı içinde yalıtılmış bir biyo kültürel etnik izole oluştu.
Ama bu etnik oluş insan değildi. Etniğin olduğu yerde insan yoktu. İnsanın olduğu yerde de ne ad altında olursa olsun etnik yoktu. Etniklik bir aydınlanma bilinci olmayıp; böl yönet takdirli bir sömürü kılma bilincidir. Sizler etnik oluş kavgasıyla sizi sömüren ve sömürtenlerle iş birliği halindesinizdir.
Her bir totem grup temaslı girişmenin "ilk ürünü" olan "melezi gerçeklik" her bir totemi aitliğini görünüşçe yansıtan; ama hiç bir totem (etnik) aitliğe tam bir benzeyişle aitlik olmayan yepyeni bir yansıma anlamdı. Melez etnik aitliğin kendisi olmayan ama ondan da ayrı olmayıp ondan fazla olan bir şeydi. Fazla olan kısım, karşı totem grup özelliğiydi. Bu etnik oluşun tarih olmaya başlamasıydı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.