Elif Öğretmenim
Küçükken çok ağır bir kekemeydim, konuştuklarım anlaşilmaz alay konusu olurdum ve bu nedenle de insanlardan uzaklaşırdım. Yani o dönemlerde kendimi Nazim Hikmet Ran` ın dediği gibi `dünyanın en garip mahluku` gibi hissettim veyahut cevremdeki insanlar kendimi `dünyanın en garip mahluku` hissetmeme neden oldular.
İlkokul 3 sınıfda, benim bu durumumu bilen Elif öğretmenim kendimi kötü hissetmemem için bana Türkçe dersinde okumam için hikaye vermezdi. Bir gün, Elif öğretmenim ders de sınıf arkadasıma okuması için bir hikaye verdi . Arkadaşım düzgün konuşabilen normal bir çocuktu lakin okuması çok kötüydü ve Elif öğrertmenim okumasını durdurup bizlere nasihat vermeye başladı. Elif öğrertmenim, kitabın insanın gelişimindeki faydalarından bahsetti, ufkumuzun acılacağından, dünyayı daha iyi anlayabileceğimizden, daha iyi konuşabileceğimizden, daha barışçıl ve insancıl bireyler olabileceğimizden bahsetti. Kitap okumanın bizleri bambaşka şehirlere, bambaşka hayatlara, bambaşka dünyalara götüreceğinden bahsetti. Düşünebiliyor musunuz ne kadar heyecan verici. Küçücük köyümün dışındaki dünyayla tanışmam için en güzel fırsat. Ve bu nasihatları boyunca ben ne zaman Elif ögretmenime baksam hep bana baktığını farkettim. Gözlerimiz hep kesişti. Sanki bu nasihatları arkadaşlarıma değilde bana özel yapıyormuş gibiydi. Elif öğretmenim, bana bir mesaj vermek istiyordu. Ben o mesajı aldim, kitap okumalıydım olabildiğince fazla kitap okumalıydım.
Zil çaldı. Hayatımda dönüm noktasi olacak bir yolun başlangıcındaydım ve benim harekete geçmemin işaretiydi o zil. Zil çaldı, ben heyecanla sınıfımızda bulunan kitaplıktan okumak için rastgele bir kitap alarak okumaya başladım. İlk kitabım bir bacağı olmayan askerle ilgiliydi. Düsünebiliyor musunuz bacaği olmayan bir asker. Bu kitap Andersan`ın Kurşun askeriydi. İnanmayacaksınız ama 30 yıl sonra ben Andersan`ın doğduğu Danimarka`nın Odensee şehrine gittim. O şehirde, sokataki tek bacaklı Kurşun Askeri heykelini gördüm. Andersan`ın evinin içine girdim. Calışma masasını, eşyalarını gördüm ve dokundum. Andersan`ın sokaklarında koşup oynadığı, eski evleriyle masal şehrini andıran Odensee şehrinin sokaklarinda küçük oğlumla koşturduk. Bu kadariyla kalsa iyi Andersan`ın 11 yaşında okumak için gittiği Kopenhag şehrine de gittim ordaki evinide ziyaret ettim. Benim ilk kahramanımdır Kurşun asker. Ya sizin ki kim? Sınıfımdaki tüm kitapları okudum, 4. sınıfın kitaplığinda bulunan kitaplarıda sonrasında 5. sınıfın kitaplığında bulunan kitaplarıda okudum. Kendimi ` dünyanın en garip mahluku` hissetmeme neden olan o küçük köydeki insanlara inat ben kendime bambaska bir köy yarattım. Köyümde kimler yoktu ki Andersan`ın Kurşun askerinden tutun, La Fontaine in Bremen mizikacilari, Ezop masallari, Dede korkut hikayeleri, Tepegöz, Keloğlan, Küçük prens... Dünyanın en zengin çocuğuydum ama bundan kimsenin haberi yoktu. Ve ben ogün bugundür kitap okuyorum.
Küçükken belkide sizler kadar şanslı değildim. Annemiz babamız okula gidememiş cahil insanlardı. Annem babam hayvan kokardı, toprak kokardı, tezek kokardı ve elleri nasırlıydı bizi sevdiklerinde canımız yanardı ve ne gariptir ki dövdüklerinde de yine canımız yanardı. Bu cahil anne babadan ögrendik vatan ve insan sevgisini. Mustafa Kemal sevgisini. Küçükken kitap alacak paramızda yoktu. Hem kitap neymiş yahu ekmek almaya para bulunmazdı o dönemlerde, hem sen çocuk aklınla şeker isteyeceğine kitap iste. Olacak şey mi bu? Bir çocugun gözünde bir kitap şekeri yenebilir mi?. Yener vallahi de yener ve yendi de.
Köyümüzün sahilinde Artur isminde bir tatil köyü vardı, bu tatil köyünün de bir çöplüğü vardı ve bu çöplükte de yaşlı bir adam yaşardı. Bu yaşlı adam ise çöplükten topladığı gazete ve kartonları satarak geçimini sağlıyordu. Bu yaşlı adam kitapları sevdiğimi bildiği için çöpten bulduğu kitapları bir yerde toplar ve ben çöplüğe gittiğimde kitapları bana verirdi. Sizlerin değersiz, işi bitti diye düşünüp çöpe attığınız kitapların bir çocuğu mutlu ettiğini, bir çocuğun gelişimine katkı sağladığını hiç bilmeyeceksiniz.
Dersler bittiğinde sokakta her çocuk gibi oyun oynamak isterdim ama babam buna izin vermez çobanlık yapmak zorunda kalırdım. Ceketimin cebine bir kitap koyar koyunları otlatmaya götürürdüm. Bir zeytin ağaçının altına oturur kitabımı okur ve kitabın icindeki dünyada kaybolur giderdim. Kendime geldiğimde koyunları bulamazdım. Koyunlar benim bu durumumu fırsat bilip hep firar ederlerdi. Koyunlar olmadan eve döner ve babamdam yine dayak yerdim. Ben para kazanmak varken kitapları çöpten toplayıp bana veren o yaşlı adamı hiç unutmadım, ve hiç unutmadım annemin babamın nasırlı elleriyle bizi severken verdikleri acıyı ve bizlere verdikleri iyi insan ol, vatanini sev nasihatlarını ve hiç bir zaman unutmam Elif öğretmenimi. Sizlerde bir çocuğa okuma alışkanlığı kazandırın ve o çocuğun gözünde unutulmaz bir kahraman olun. Kapitalizmin cebinizdeki parayı çalmak için ürettiği bin bir çesit pahalı oyuncaklar yerine çocuklara Kitap hediye edin. Elif öğretmenim benim için kutsal bir kadındır kahraman bir kadındır. Tüm Elif öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.
YORUMLAR
Tavsiyenize uydum ve işte bu yazıdayım..
O Elif Öğretmenler ki elleri öpülesi.. Her biri hem öğretmen, hem eğitmen.. İki ders zili arasına değil, tüm yaşamlarına yaymışlardır eğitimci yanlarını.. Sadece yılda bir gün değil, dost sohbetlerde, en samimi muhabbetlerde hatırlanıyorlar genellikle. Ki, nasıl deriz, 7/24..
Saygım ve teşekkürüm, tüm Elif Öğretmenlere; tebriğim değerli kaleme...
ezop
Edith piaf eşliğinde okudum. Selam olsun güzel insanlara
vefali insanlara
hayatın içinde her sey var. Güzel insanların yuzü suyu hürmetine dönuyor dünya
saygıyla