- 917 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Cam Kırıkları
Çok genç yaşta Hakk’a yürüyen kardeşim Tbp Tğm. Kürşat bey için...
Çok eski zamanlardı...
Kimbilir.. çok, belki bin yıl kadar evvel, yani benim gençliğim zamanesi...
İşte kalbur samanı zaman, şu resimde görülen ve yürüdüğüm bu yolun ilerisindeki ağaçların olduğu yerle ilgilidir, aklıma gelen...
Birden aklıma geldi işte.. anıdır, yazmış ve anmış oluyorum.
O ağaçlığın sağ tarafındaki bölümün aşağısında küçük bir sulama havuzu vardı.
Kimindi bilmiyorum.. belki Kocaağaların, belki başkasının..
Orada bir yaşlı amca vardı, bağın sahibi.. hem bağında çalışır ve hem dinlenir, buradaki bağ damında da yaz boyunca kalırdı.
Biz hayta ve "çelan yıkan" yaramazı.. o bağ senin ve bu bağ benim; tabriyle, sanki oralar babamıza mülkmüş gibi, bu bahçe ve bağlara dalar, meyve-sebze ne varsa (tadımlık ama) yolardık !
Kalabalık "dalma" olunca tadımlık demek harab-ül Basra kavramsal oluyor !
Bir takıntımız daha vardı..sıcak yaz günlerinde denizden uzak, halis ve de muhlis ırmak ve öz çocukları olarak, emin olunan ama derin olmayan küçük ve çamur dipli havuzlarda yüzmek..
Ne olsa, bir de buna doymazdık.
Yine böyle bir geçmiş gün, bütün haytalıklarımızı yapmış ve buradaki küçük havuzda yüzerek günümüzü tamamlayıp, evlerimize gitmeyi hesaplıyorduk.
Öyle olmadı ama, hesap uymadı..
Orada, bizi iki kötü sürpriz bekliyordu ve biz bilmiyorduk.
Birincisi, o yaşlı hacı amca havuza girmesinler diye içine cam ve şişe kırıkları atmıştı.
İkincisi suya girdiğimizde içimizden birimizin ayağı bu camlardan kesilmişti.
Hiç unutmuyorum, ayak baş parmağında derin sayılabilecek bir kesik oluşmuş ve kanıyordu.
Bizler havuza girdiğimizde elbiselerimize göz-kulak ve gelen gidene erkete olarak yatan Hass’iyün’ün oğlu Ömer, bisikleti ile kaçmayınca hem elbiselerimizi ve hem de ayağı yaralı arkadaşımızı bağın sahibi yaşlı amcaya diyet olarak, teslim etmişti.
Hass’iyün’ün (Hasan Hüseyin demek oluyor) oğlu Ömer, Ankara da kalan ve pek bu işlere de alışık olmayan, yazları dedesinin yanına tatile gelip, bize katılan Esme’nin Halil’in torunu Recep’i yaşlı amcaya, kendisini kurtarmak adına yakalayıp, teslim etmişti.
Evet daha anlaşılır olarak böyle pekiştirebilirdim, anlatımımı..
Ve şimdi bizim elbiselerimiz orada rehindi.. hepimiz sopa korkusuyla sağa sola kaçışmış, yarı-çıplak bir vaziyette az ötede olanı biteni izliyorduk.
Amca, çok gaddardı.. ayağı yaralı Recep’i acısı yetmiyormuş gibi, elindeki sopa ile bir güzel dövdü.
Hırsını alamayıp ona ve hepimize de bir sürü galiz küfürleri de savurdu.
Ömer, o haşmetli boyundan ve bosundan utanmadan; yani kaçamadığı için, kendi bisikletini kurtarmak adına hepimizi hesapsızca satmıştı.
En sonunda yaşlı amca elbiselerimizi suya atıp, orada ıslattıklan sonra, bir de toz toprak içinde çiğneyerek, orada bıraktı, cezamızı böyle kesmişti...
Bu yolu her yürüdüğüm zaman mutlaka o havuzun başına gider ve hem soluklanır oraya bakarım, hem de sanki bin yıl evvelmiş gibi, o çığlıkları ve hengameyi anımsar, hüzün- sevinç arası bir ruh haletiyle, yoluma devam ederim.
Anılarında kalan Ümügülsüm bacının torunu mühendis Mustafa’yı, İkbal Ablanın torunu rahmetli askeri doktor Kürşat’ı, Kerimlerin rahmetli Mustafa ve kardeşi ismail’i, Deliömerlerin torunu Ahmet’i, sopa yiyen sonra o da ordu malı olan Recep’i, yani tüm bu güzel insanları sevgiyle anıyorum.
Ahmet Kutlu Ayyüce
Bozkırda yürüyüş/28.08.2016
YORUMLAR
Güzel bir anı. Amcayı bezdirmişsiniz demek ki, insafı elden kaçırmış.Kürşat teğmenimiz nurlar içinde yatsın. Benim rahmetli abimin adı da Kürşat idi. (Dur bu ilhamla ben de onunla ilgili bir şeyler yazayım.) Güzel paylaşımınıza ve yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler...
Göktürkmen
Ama hep siyasi, tarih-toplumsalı, felsefesi türünde yazmak insanı bıktırıyor.
Çok güzel anılar ve öykü, hikayeler var. Onlara eğilmek istiyorum. sanırım yazdıkça dilim daha estetize olup, kavramsallığın etkisinden dugusallığın etkisine girebilecek.
Sizin değerli ağabeyinize de Görklü Birtengri'den rahmet ve uçmağ konaklığı niyaz ediyorum.
Saygılar.