Vertigo
Buz gibi tatlı bir akşamüzeri çiçekler yapraklarını dökerken güneş çılgınca parlıyordu. Yaşlı kaplanlar ağlarken bir köpek binlerce yıllık bir köknar ağacına tırnaklarını geçirmiş çığlık atarak pantolonunu çıkarmaya çalışıyordu. Bir kadın kahkahalarla bir erkeğe tecavüz ederken çocukları sigara içip karnında yaşayan canavarı okşuyordu katıksız bir mayhoşluk ile. Ve limon ağaçlarından buram buram gelen katran kokusu yoldan geçen bir kediciği mutluluktan havaya uçurmuş, mavi-beyaz kanatlarını açmasına sebep olmuştu. Genç bir adam eline taktığı pembe papatyalarla süslü çiçek sepetinden insanlara bozuk süt satmaya çalışırken dudakları yaşlı adamların kanıyla cennet kırmızısına boyanmış kadınlar onu reddedip satıcının önünde ağlıyorlardı. Gözlerinden akan çakıl taneleri minik fakat canlarını asla acıtmayacak kadar sertti. Kalplerinin bulunduğu yerde oluşan tümör son zamanlarda insanların yeniden doğuşu olmuştu ve artık bankaları soyan polisler legaldi. Bu yeni ve en az tanrı kadar kusursuz dünyada başkanlar vatandaşlarını seçerken kuzular çobanlarını güdüyordu. Kafalarını nerelere eğerlerse eğsinler öfkelerinden intihar eden insanları tadıyorlardı ve kan, her gün yağmur olup üzerlerinden göğe yağıyordu. Doğallıktan son derece uzak kelimeleri aşağılayıcı saygı cümleleri kurmaya yeterince yetmediği memurlar yetkililerden lügatlarına çok daha fazla çiçek adı eklemelerini istiyorlardı. İstedikleri olmadıklarında ise hiçbir şey yemeyerek obez olmaya çalışıyorlardı; bugüne kadar tek bir hükümet bile bu protestoya aşağı yukarı 48 saat 55 dakika 39 saniye 17.5 saliseden fazla dayanamamıştı. Ve bahar sabahlarında uyanan minik çocuklar her sabah %100 petrolden yapılmış plastik yiyip laboratuvarlarda el değmeden hazırlanmış içinde tek bir miligram bile vitamin bulunmayan asitten sadece bir bardak içmek zorundaydılar. Zavallı çocuklar, halbuki her biri tek bir bardaktan çok daha fazlasını hakkediyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.