- 1283 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Masal gerçek oldu?!..
Sizlere bilinen bir masalı anlatmak istiyorum...
Masalımız şöyle başlıyor; zamanın birinde bir kral varmış. Bu kralın çocuğu olmuyormuş. Masal bu ya bir gün kraliçe banyo yaparken nerden çıktığı belli olmayan bir kurbağa kovadaki sudan fırlayarak ’ üzülmene gerek yok, bir yıl içinde bir kız çocuğun olacak’ demiş?! Kurbağa bu, hikmetinden sual sorulmaz !
Gel zaman git zaman derken kralın bir kız çocuğu olmuş. Çocuğunun doğumunu kutlamak istiyen kral beyaz sarayında bir kutlama yemeği düzenlemek istemiş ve bu yemeğe de 13 tane bilge kadın davet etmiş. Bu arada niye 13 tane?! Sanki kadınlara her seferinde bir uğursuzluk yakıştırılmak isteniyormuş hissine kapıldım birden, neyse biz hikayemize devam edelim. 13 kadın devet etmişler ama bir de bakmışlar ki koca kralın masasına 12 tabak gelmiş sanki bir tabak daha sığmazmış gibi ya da ek bir tabak isteyemezmiş gibi, neyse bu bir masaldı değil mi? Ve tabii ki bu 13. bilge kadın kralın sofrasına alınmamış. Sofranın yanında öylece hediyesini verme sırasını beklemeye alınmış.
Bu bilge kadınlar sırayla kralın yeni doğan kızına ’güzellik’,’bilgelik’, ’ şeref ve onur’ gibi şeyler verirken hani bizim şu masada istenmeyen 13. kadınımız vardı ya o çok sinirli olduğundan olsa gerek sırasını beklemeden hemen öne atılmış ve o da hediyesini sunmuş ve demiş ki ’ çocuğunuz 15 yaşına geldiğinde eline bir iğne batacak ve ölecek’ ama sırada henüz hediyesini vermeyen 12. kadın hemen çıkmış ve demiş ki ’ ben henüz hediyemi vermedim, benim hediyem de, bu 13. kadının büyüsünü bozamam ama vermiş olduğu idam kararını değiştirebilirim yani cezayı müebbete çevirebilirim’ demiş ve öyle de yapmış.
Kral kızının parmağına bu iğne batmasın diye ne kadar önlem alsa da masal bu ya o iğne muhakkak o ele batacak ve öyle de olmuş. Bir gün bizim prenses (bu arada yaşı da 15 olmuş) beyaz saraylarının klübelerinde hop hop gezerken bir odaya girer ve saray terzisinin dikiş iğnesiyle oynarken eline batar ve oracıkta yüz yıl sürecek deriiin bir uykuya dalar taaa ki o tecavüzcü, pedofil, sapık kral gelene kadar!
Aradan yüz yıllar geçtiği için bizim bu ak sarayımız tamamen kararıp ağaçlarla kaplanıyor ama ne hikmetse bizim uyuyan prensese hiç bir şeycikler olmuyor . Kısa keselim, bir şekilde bu sapık kral uyuyan kızı görünce şehvet duyguları kabarıyor ve oracıkta prensese tecavüz ediyor ve prensesi hamile bırakıyor (prenses hala uyuyor bu arada). Sonunda prensesin bir kız bir oğlan ikiz çocukları doğuyor ve çocuklarından birisi annesinin bu iğne batan parmağını emerken batan parça çıkıyor ve bizim prenses de uyanıyor.
Bu arada bu tecavüzcü kral evine yani sarayına dönüyor. Kral bir gün yatakta yatarken rüyasında prensesi sayıkladığında kralın karısı buna çok kızıyor. Kraliçe bu prensesi buluyor ve saray mahkemesinde yargılatıyor. Mahkeme tecavüzcü kralı değil prensesi suçlu buluyor ( bu hikaye ne kadar tanıdık geliyor bana ) ve kralı ayartmaktan ceza alıyor ve ateşte yanmasına karar veriliyor. Ceza verilmeden önce kraldan doğan çocuklarını sarayın aşçısından onları kesip pişirmesini ve krala sunmasını ister ama aşçı çocuklara kıyamaz ve gizlice onun yerine iki kuzuyu pişirip krala getirir ve kral da bunları afiyetle yer.
Daha sonra kraliçe bu prensesin yakılması için emir verir ve sarayın bahçesinde koca bir ateş yakılır. Prenses yakma töreni için hazırlanırken bağırmaya başlar ve kraliçenin yaptıklarını da bağıra çağıra söylerken bunu kral duyar ve gelir. Neler olduğunu sorunca prenses anlatır olanları ve kendi çocuklarını pişirtip krala sunduğunu da anlatır ama kral bunun doğru olup olmadığı için aşçıyı çağırtır ve sorar. Gerçekler ortaya çıkınca kral prenses yerine kraliçeyi ateşe atar...
Daha sonra ne mi oldu diyorsunuz? Tabii ki prenses tecavüzcüsü olan kralla evlenir?!......
Bizler bu masallarla büyüyen nesiller olduğumuz sürece gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, dillerimiz söylemez, kafalarımız boş olur. Gerçek bu ya birileri de çıkar söyler o da diğerlerine dert olur...
Not; Konuda sözü geçen masalın orjinali; Sun, Moon, and Talia’dır , yazarı Giambattista Basile (1634)
Güldane Dal (20161121)
YORUMLAR
"13 kadın davet etmişler ama bir de bakmışlar ki koca kralın masasına 12 tabak gelmiş sanki bir tabak daha sığmazmış gibi ya da ek bir tabak isteyemezmiş gibi, neyse bu bir masaldı değil mi? Ve tabii ki bu 13. bilge kadın kralın sofrasına alınmamış."
13 sayısıyla ilgili yorumunuz çok yerinde ama bir detay daha var gözden kaçan. 13 kadın yemeği tek başlarına yemeyeceklerse, en azından kral da onlara eşlik edecekse gereken tabak sayısı 14 olmalıymış gibi duruyor. Ya bir yerine iki kadın açıkta kaldı (Böylece 12 nolu kadın aç kalmasına rağmen durumu kurtarmaya çalışmaktadır) , ya da kral fedakarlık edip kendi tabağından vazgeçti ve 12. kadının gönlünü kazandı.
Bu bilge kadınlar sırayla kralın yeni doğan kızına ’güzellik’,’bilgelik’, ’ şeref ve onur’ gibi şeyler verirken
Böyle klişe bir kaç kavram saymak kolaydır da 11. kadına gelindiğinde o bayağı zorlanmış olmalı yeni bir özellik bulup kıza sunmak için. Kızımız savaşçı değil ki cesaret ve yenilmezlik diyesin. Çalışan kesimin parçası da değil sebat ve çalışkanlık diyesin. Yönetici olmayacak ki ileriyi görme ve sağduyu diyesin. Bilim adamı yada filozof olmayacak ki soyut kavramları anlama ve yaratıcı olma diyesin. Zor iş 11. ninki, zor... (Bu yüzden de 13. nün bedduasına en çok 12 numara sevinmiş olmalı. Belki de 13 aç kaldığı için değil, diyecek lafı olmadığı için beddua etmiştir. Kim bilir?)
Gündemdeki bir konuya değindiği için dikkat tecavüze kayıyor ama öyküde yamyamlık (Çocukların yenmesi/yenilebileceklerinin düşünülmesi), yargısız infaz (Kraliçeye yapılanlar), kendisi yemek yiyemedi diye yeni doğmuş prensesi 15 yaşında ölüme mahkum etme (Ceza hukukunda tam olarak yeri yok), ya da içeriği belirsiz yiyecekleri krala sunma (Kralın çocuk yediğinden(yiyebileceğinden haberi yok) gibi değişik suçlar da mevcut.
Saygılarımla.
İlhan Kemal tarafından 11/22/2016 1:00:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Büyüklere Masallar ! aslında bir çoğumuz biliriz kurbağa ve Kral masalını ama inadığımız tek bir gerçek var ki artık yaşananalar masal olmaktan çıktı ' utanç tablosunu meşrulaştırmaya kadar varıldı ; Kadının tamamen cinsel bir meta gibi gören yasaların geri kalmış zihniyetlerin adeta birer canavara dönüşüldü .
Artık ne masal nede kral görmeye tahmüllümüz var .. lütfen birleri artık İnsan gibi davransın utanç ve mide bulandırıcı yasalar ve zihinler yüzünden kadın olmaktan utanır hale geldik. Atatürk'Türkiyesine yakışamayan bir durum ..
Sevgilerimle.
Guldane Dal
sevgiler Destina...
Helal olsun “KRAL ADAM” imiş o kral. Kadın elimin kiri dememiş basmış nikahı…
Helal olsun valla çok taktir ettim, çok etkilendim bu masaldaki kraldan.
Bunlar sırf namusu uğruna yaşayan toplumlar için birer ahlak örneğidir….
Ya o prensesin anası, babası, amcaları, dayıları, onyedi adet erkek kardeşi bi aile meclisi kurup,
“gel seni pik-nik e götürecez bu pazar, hadi kalk hazırlan” deyip gecenin bi yarısı Pren- sesinin kimseciklerin duymayacağı bi yerlere pikniğe götürmesi daha mı sonu güzel bi masal olurdu sorarım sana…
Şakası bile münasebetsiz bir konudayız, farkındayım.
Her zaman kurt masalı anlatılmaz… Artık güzel masalları da olmalı küçücük prenseslerimizin.
Aman diyeyim Güldane…
Bir an için feveran edip bana terlik filan fırlatmaya niyetlenme. Oğluna terlik attı diye yargılanan Anneler Ülkesinden yazıyorum sana.
Senin masalın çoktan masal oldu bilesin.
Biz masalı gerçekmiş gibi algılayan insanlar ülkesiyiz.
Hatta bu gün itibarıyla senin masalına yara bandı yasalar çıkarmış bi ülkeyiz.
Masal dediğin küçük prenseslerle yatmadan önce dinleniyor buralarda…
Ben nerden mi yazıyorum sana….
Bir türlü huzur bulamadığım o özlenen ülkeden.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını ABD den ve pek çok batılı ülkeden önce tanıyan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün ve ona hayran Aziz Sancar’ların
Eski Ülkesinden…
Yürekten Selam. Bir daha selam….
erolgürcan. tarafından 11/21/2016 10:26:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Guldane Dal
gidiyor.
keser sap misali bir gün verilir elbet hesabı deyip içimizi yine de ferah tutalım.
sevgiler Erol...