- 454 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANNELER VE SIRLARI
Kumru içeriye giren annesine her zaman olduğu gibi yine sıkı sıkı sarılıp “hoş geldin anneciğim” dedi. “Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim. Suskun teyzem bizi ele vermeyeceğini, bizim tarafımızda olduğunu söyledi bana. Öyle değil mi?” dedi, her ikisine de sonsuz bir şefkatle bakan kadına dönüp.
“Evet tam dediklerini söyledim Kumru. Annenle dün gece oturup konuştuk biraz.Ona dedim ki; ben bu yaşıma kadar iki şey öğrendiğim hayattan.Birincisi bu dünyada bir çocuğun hayatı kadar değerli hiç bir şeyin olmayacağı hele ki o çocuğun gözleri yaşlıysa…
İkincisi ise yine bu dünyada bir kadın bir erkek bir de anne olanlar vardır ki annelerin, evlatları için neler yapacağı hiç belli olmaz!”
Kumru bu kadını gördüğü anda ona ‘suskun teyze’ yakıştırması yapmıştı. Onun da bunu onaylarcasına pek konuşkan biri olduğu söylenemezdi doğrusu.
Mütebbessüm çehresinin, sessiz ve sakin tavrının arkasında ne gibi acılar ve sırlar gizlediğini anne olmayan her kadın sezemezdi besbelli.
Son derece şirin akıllı ve cana yakın olan bu çocukla parkta tanışmışlardı.Daha sonra bu karşılaşmalar birkaç kez tekrarlanmış ve çocuğun annesini de yakından görmüştü suskun teyze.
Kızı Kumru ‘gülen kumru’ türüne denk düşercesine sürekli gülen yüzü hiç yakınmadan her koşula uyabilen hali ve her fırsatta annesiyle öpüşüp koklaşan özellikleriyle, ismiyle özdeşleşmişti büsbütün.
Onun, bu küçük yaşına rağmen içinde yaşattığı ‘bilge çocuk’ yanının farkına varabilmek de‘annelik ustalığı’ isterdi.
Annesi ise kızının aksine hüzün endişe ve gizemli gölgelerin eksik olmadığı tasalı yüzüyle yönünü şaşırmış bir göçmen kuşunu andırıyordu. Onun bu halinin suskun teyzeyi içten içe yaraladığı ve kendi geçmişine götürdüğü, ona dikkatli bakan gözlerden kaçması düşünülemezdi.
Yıllar önce kendisine eziyet eden kocasını öldürmek maksadıyla evi ateşe verdiği ve yanan evle birlikte kocasının ölümüne sebep olduğu iddiasıyla aranırken, o küçücük kızını yanına alıp günlerce saklanarak yaşamıştı. Bunun sonunun gelmeyeceğini anladığında anne kız bütün bir günü lunaparkta eğlenerek geçirmişlerdi o gün.
Daha sonra annesi onu bahçeli bir evin önüne götürmüş eline verdiği beyaz bir kuş tüyünü gök yüzüne uçurmasını istemişti ondan. Küçük çocuk annesinin isteğini yerine getirmiş ve gök yüzüne savurduğu tüyün nazlı nazlı uçuşunu seyre dalmışken annesi onu orada bırakıp uzaklaşmıştı yanından.
Uzun cezaevi yıllarının ardından tahliye edilmesi işte tam da bu günlere rastlamıştı. Annesinin yüzünü hatırlamayacak kadar küçük yaşta ayrılmak zoruna kaldığı kızı, büyük rastlantı ve şans eseri karşısındaydı şimdi! Suskun teyze kızını annelik iç güdüsüyle hemen tanımıştı. Ancak susması gerektiğini çok iyi biliyordu.Hem verilmiş bir sözü vardı hem yüreğinde gizlediği bu sırrı açmanın zamanı değildi.
Bu arada cezaevinde tanıdığı bir arkadaşının kendisine emanet ettiği evin alt katındaki manifatura dükkanını çalıştırıyor üst katı da mesken olarak kullanıyordu.
Daha çok Kumru’nun aracılığıyla sık sık bir araya geldiklerinde konu hep annelik üzerine oluyordu. O, canından öte sevdiği kızına gerçeği söylemekten kaçınırken, kızı annesi olduğunu bilmediği bu kadına hatırlayabildiği her şeyi ve içinde barındırdığı tüm duyguları içtenlikle anlatıyordu.Annesinin bir sorusu üzerine “Kendisini bırakıp giden annesiyle asla karşılaşmak istemediğini “söylemesi annesinin yüreğine en derin neşteri vurur.
Annesi yetkili makamlara teslim olurken küçük çocuk bulunur ve bir çocuk yuvasına teslim edilir.Yedi yaşlarına geldiği sıralarda duyarlı, iyi niyetli, şefkatli ve varlıklı bir kadın tarafından evlat edinilir.
Kendi sinin iki kız çocuğu ablalarının durumundan habersizdirler. Onun en iyi şekilde yetişmesi için ne gerekiyorsa annesi hepsini seve seve yapar. Çocuğun öz annesini cezaevinde ziyaret eder ve ona “ “Koşullar ne olursa olsun onunla ilişki kurmayacağı“sözünü alır ondan.
Üniversiteyi bitiren Zeynep evden ayrılır ve yaşamını başka başka yerlerde sürdürür.Son olarak gittiği yerde girmek istediği iş başvurusu gerçekleşene dek bir okulda geçici öğretmenlik yapmaya başlar. Sınıfında diğerlerinden farklı bir çocuk vardır.Ancak o bunun üstünde durmaz. Çocuklara karşı pek duyarlı olmadığı, çocuğun manevi ve fiziksel şiddet gördüğünün açık izlerini onun görememiş olmasından bellidir.
Ta ki çok soğuk bir günde çocuğun okulda unuttuğu kitabı ona vermek üzere evlerine gidene dek.
Çocuk, bir çöp poşetine konulup kapı önüne bırakılmıştır. Zalim ve kötü bir erkekle yaşayan ve konsomatrislik yapan annesi adamın kızına yaptıklarına göz yummaktadır.
O günden sonra çocuğu takibe alan Zeynep öğretmen, " Yaklaşan 1 Nisan tarihinin insanlar arasında ‘şakalaşma günü’ olduğunu ve o gün her türlü yalanın hoş görülebileceğini ve işte o gün onu kaçıracağını söyler ve bir takım taktikler verir.
1 Nisan günü küçük kız bir anda ortadan kaybolur. Etraftan onu son görenler “iskeleden dalgalı denizi seyrettiğini" söylerler.
Küçük kız tüm aramalara karşın bulunamaz. Kırmızı beresi denizin üstünde yüzmektedir yalnızca. Annesi ve birlikte yaşadığı adam küçük kızın denizde kaybolduğunu eve gelen polislerden öğrenirler.
Zeynep Öğretmen öğrencisiyle birlikte doğup büyüdüğü şehre döner. İlk işi küçük kızın ismini değiştirmek olur. Biraz da görüntüsünü. Yıllardır hiç görmediği annesinin yazgısı ona da bulaşmıştır sanki.
Küçük kızla her geçen gün aralarında gittikçe daha da derinleşen anne-kız ilişkisi ve birbirlerine duydukları sevgi, kaçarak yaşamlarında en büyük güç ve güvenip sığındıkları liman olmuştur.
Geçen süreç içinde gerçek annesinin önerisiyle, onu büyük özveriyle yetiştiren annesinin evine döner. Ve çocuğun annesi oluğunu söyler. Annesi ve kız kardeşleri önce çok şaşırıp biraz kırılsalar da her ikisini de sevgi ilgi ve sevinçle bağırlarına basarlar.
Bu arada çocuğun haberi sosyal medyada dalga dalga yayılır. Zeynep’in gazetecilik okulundan bir arkadaşı gerçeği öğrenir ve haberi gazetesinde yayınlayacağını söyler.
Bunu engellemeye çalışan Zeynep’ e çirkin teklifte bulunur. Zeynep çılgına döner. Çocuğun hikayesini öğrenen annesi, gerçeği Zeynep’ ten dinledikten sonra gazeteye koşar ve “eğer bu olayı yazacak olursan seni öldürürüm. Bunu daha önce de yaptım!” der. Ancak adam kararında ısrarlıdır. Zeynep’ de Kumrunun annesi olmaya ve ondan ayrılmamaya yeminlidir. Adamın teklifine boyun eğmekten başka çaresi kalmamıştır.
Zeynep, üstündeki bir iki giysiyi çıkarmaya başladığında adam, “bu kadarı yeterli. Giyinebilirsin. Sen bu çocuğun çoktan annesi olmuşsun zaten” der.
Kumru’yu okula göndermek isteyen Zeynep’ İn karşısına bu kez de küçük kızın kimliğinin olmayışı sorunu çıkar. Üçü birlikte okul idarecisinin sorduğu sorulara cevap vermeye çalışırlar. Çeşitli bahanelerle onu ikna etmek isteseler de bunu başaramazlar. İdare, çocuğun ve annesinin şiddet gördüğüne dair somut deliller olması gerektiğini söyler. Zeynep çözümü kendi gözüne kendi eliyle şiddet uygulamakta bulur.Yeniden okula gider.
Annenin gözüne gören okul müdürü çocuğu okula kabul eder.
Aksilikler anne-kızın peşini bırakmamayı sürdürür. Şimdi de Kumru’nun gerçek annesi kızının akıbetinin peşine düşer.Günlerini kendini sorgulamak ve kızının geride bıraktığı eşyalarını yaşlı gözlerle göğsüne bastırmakla geçirmeye başlar. İşini de gitmeyi bırakır. Kapılarına gelen polislerle de başları derttedir.Adam birlikte İstanbul’a gitme kararı alır.
Bir süre sonra kızının izini bulan annesi sonunda kızıyla karşı karşıya gelir.Kızına duygusal sözler söyleyen ve küçükken birlikte geçirdikleri güzel anıları ona yeniden hatırlatan annesini küçük kız dinlemek istemez ve onun anneliğini büyük kararlılıkla ret eder.
Kızının yabancı bir kadına “anne” demesine dayanamayan anne Zeynep’i ihbar eder. O sırada kendi öz annesinin yardımıyla kızıyla birlikte yurt dışına kaçmaya hazırlanan Zeynep kıskıvrak yakalanır. Olay televizyonda yayınlanır. Kumru’nun Zeynep’in kızı olduğuna inanan annesi ve kız kardeşleri şaşkınlık içindedirler.Bu arada anneleri Zeynep’in geçmişini kızlarına anlatır.Üçü de Zeynep’in yanında yer alırlar. Kısa bir tutuklanmanın ardından Zeynep serbest kalır. Ne var ki yasalar onların bir arada yaşamasına izin vermez. Kumru bir çocuk kurumuna teslim edilir.
Olağanüstü zekası terbiyesi yetenekleri ve sağladığı uyumla kısa sürede herkesin göz bebeği haline gelir.
Giderek iyi bir aile dostu olan gazeteci arkadaşı, gazetecilik hünerini gösterip, Kumru’nun gizli gizli kameraya çektiği görüntülerini ailenin bir arada olduğu sırada onlarla paylaşır. Her biri derin bir özlem ve hayranlıkla seyrederler son derce mutlu ve neşeli görünen Kumru’larını.
Oysa küçük kızın içinde fırtınalar kopmaktadır. Bir gece vakti altı vasıta değiştirerek suskun teyzesinin evine gelir.Gözyaşlarına boğulan küçük kız, onları çok özlediğini söyler. Ağır hasta olan sevgili arkadaşı suskun teyzesi , yani anneannesi ile diğer anneannesi ve teyzeleriyle birlikte otururlarken, anneannesinin huzur içinde verdiği son nefesini ilk gören Kumru olur yine.
Kumru’nun kurumdan ayrıldığını öğrenen gazeteci arkadaşı Zeynep’i arar ve ikinci gün çocuğun mutlaka yerine dönmesi gerektiğini söyler.
Anne kızın birbirlerine bir türlü veda edemeyişleri ikisini de kahreder.Zeynep’in geleceklerine dair verdiği umut verici sözleri ve annelik duygusunun en yüksek noktasında kızının ellerini tutup gözlerinin içine bakarak “Şimdilik ayrılmak zorundayız.Seni hep izleyeceğim. Yıllar sonra mutlaka karşılaşacağız. Ne kadar değişmiş olursan ol, ben seni hemen tanıyacağım kızım. Tıpkı annemin beni yıllar sonra tanıdığı gibi” der. Onun bu sözlerinin, kızının o olgun bilge yüreğine derinden yer edecek olduğunu anlamak için yalnızca anne olmak da gerekmiyordu aslında.
Annesi kızını; bir elinde kuş kafesi, diğerinde yaptığı resimler yazılar annesiyle birlikte biriktirdikleri çeşitli anılar ve suskun teyzesinin onun için bir kenara ayırdığı para cüzdanını yerleştirdiği kocaman çantasıyla uzun zaman yaşayacağı yeni yuvasına uzanan yolun başından uğurlarken anne kız arasındaki bu sırrı yalnızca ikisi bilecekti.
Zeynep Kumru’nun ‘suskun teyzesinin’ kendi öz annesi olduğunu öğrendiği o gece,“Seni sorgulamayacağım. Ne için? Kimin için yaptın bunu? Yoksa sevdiğin bir erkeğin beni istememesi miydi o yaşta beni bırakıp gitmene sebep olan? Bunu öğrenmek istiyorum senden yalnızca”demişti annesine. “Kader!” demişti annesi hafif bir sesle.“Senden ayrı yaşadığım onca yılı cezaevinde geçirdim.”
Cezaevinde miydin? Peki suçun neydi?
Annesi bu soruya cevap vermek yerine yurt dışına gitmelerini sağlayacak belgeleri vermişti kızının büyümüş ellerine.
Aylar sonra gazeteci arkadaşıyla yaptıkları bir konuşma sırasında onun “Annenin suç dosyasını araştırdım.Suçu, babanın ölümüne neden olan yangını isteyerek çıkarmış olduğu iddiası ile hüküm giymiş gibi görünse de, anne kız arasındaki sırrı ikisinden başkası bilemezdi yine de.
Annen olaydan hemen sonra küçük kızının küçücük sıcak ellerini tutup her şeyden habersiz kızının gülümseyen gözlerinin içine bakıp ona“ Sus ve unut kızım!” demiş olmaz mıydı?
Sen hatırlamıyor olsan da bu ikinizin arasında kalan bir sırdı belki de…”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.