BİR HASTANIN SEYİR DEFTERİ
KIŞ MEVSİMİN YAKLAŞTIĞI VE HASTA OLMA RİSKİMİZİN ARTTIĞI ŞU GÜNLERDE KEYİFLE VE DE GÜLÜMSEYEREK OKUMANIZ DİLEĞİMLE...ZATEN ÇOKTANNNN HASTA OLANLARA DA ACİL ŞİFALAR DİLİYORUM :)
BİR HASTANIN SEYİR DEFTERİ
1.GÜN:
Bugün çok hastayım. Sanırım grip oluyorum. Bütün vücudumda bir kırgınlık var. Sabah işe gitmeyi hiç canım istemedi. Zorla kalktım yataktan. Boğazım ağrıyor, yutkunamıyorum. Ayrıca nefes alırken de zorlanıyorum. Grip fena halde geliyorum diyor. Ah bu mevsim geçişleri mahvediyor bünyeyi. İnce giyersin üşürsün, kalın giyersin terlersin. Bunun ortası yok mu ya! Eskiden mevsimler farklı mıydı ne? Baharlıklarımız olurdu. Yok, yok fena yatıracak bu grip beni…
2.GÜN:
Sanırım ölüyorum. Dün akşamı zor etmiştim ama bu gün akşam bile olmaz galiba. Her yer yatak döşek gözüküyor bana. Azıcık koysam kafamı şöyle geçer belki ya; patron görür anlamaz ki hastalıktan falan. Adamın tek düşündüğü iş… Ölebilirsin ama işe gelmelisin. Of of biraz para biriktirip kendi işyerini açmalı aslında. O zaman hasta olunca işe falan da gitmezsin. Bol bol c vitamini al diyorlar. Alıyorum bir faydası olmuyor ki! Hala hastayım. Mümkün değil akşam olmaz. En iyisi bir doktora gitmeli. Yazsın birkaç gün izin de evde dinleneyim. Yoksa buralarda ölüp gideceğim…
3. GÜN:
Bir dünya kan aldılar. Sanki kan bağışına geldik. Altı üstü küçücük bir tahlil. Ne kardeşim bu kadar… Bir de idrar tahlili verdik ne alakaysa?. Ya kardeşim sen yaz izini, bak ne güzel geçecek. Evde yatmak iyi gelecek bana. Ne uğraştırıyorsun kandı, idrardı, tahlildi. Yoksa bilmediğim bir hastalığım mı var? Olabilir mi? Haydi hayırlısı bakalım. Ya kötü bir şeyse! Tam da terfi alacakken olmaz ki ama! Ben böyle şansın… Kaç saat sonra çıkacakmış tahlil. Nasıl bekleyeceğim buralarda. Allahım her yer yatak gözüküyor. Sen bana mukayyete ol.
Doktor sadece grip olduğumu söyledi. Ama ben inanmıyorum. Kesin bir şey var ve benden gizliyor. Yok, yok ölüyorum. Bilmeden öleyim diye bir şey söylemedi doktor. Yoksa küçücük bir griple bu hale gelmez ki insan. Doktor doğruyu söyle ölüyorum değil mi? Çaresiz bir hastalığım var! Belki lösemi olmuşumdur. Bu yorgunluk başka neye delalet olabilir ki! Şimdi gidiyorum. Ölürsem bu doktordan bilin sebebimi. Bana ölüyor olduğumu söylemedi. Ya doktor ölüyorsam söyle vedalaşayım herkesle. Haklarını helal etsinler. Zaten yorgunum bir de öte tarafta kul hakkıyla cebelleşmeyim. Verdiği de ilaç olsa; ateş düşürücü, ağrı kesici ve vitamin. Ya yaz şöyle antibiyotiğinden falan bir şey. 5 gün izin yazdı yaza yaza. Bu kadar basit mi hastalığım…
4.GÜN:
Ahhh ölüyorum. Başım kocaman bir sepet. Neymiş üst solunum yollarım tıkanmış. Yok, ben kesin domuz gribi oldum. Henüz burada görülmedi ya anlamamışlardır bizim doktorlar. Elhamdülillah Müslüman’ız domuzla ne işimiz olur da; amma velâkin okuyoruz gazetelerde el altından yetiştirip yediriyorlarmış bize. Günahları boyunlarına. Kesin geçen aldığım etler domuz etiydi. Oradan kaptım ben. Bir ara kuş gribi de vardı o zaman sıyırmıştım ama bu kez bak işte Allah’ın işine. Yoksa Ahmet mi bulaştırdı. Evet ya! Geçen gün akrabası gelecekti Brezilya’dan. Zaten yerimde gözü var. Benim yerime terfi bekliyor. A akılsız sen kim terfi kim? Otoket biliyor musun ki öyle atılıyorsun terfi terfi diye! Çiz bir proje görsünler seni, ondan sonra böyle beklentiler içine gir. Ah anneciğim nerelerdesin? Bak oğlun ölüyor. Bu gün yarın bu olmaz öteki olmaz diye evlenemedik de… Hah şimdi bak böyle tek başlarına hasta yatarsın. Bir tas çorba pişirenim bile yok. ANNEEEE! Bak oğlun ölüyor hadi gel tarhana yap, tavuk çorbası yap! Garip garip ölüp gideceğim koca şehirde. Hep Ahmet’in yüzünden. Ya da kasabın. Ne bileyim ya! Ölüyorum ben’
5. GÜN:
Sanki ateşim düşer gibi oldu. Galiba ilaçlar iyi geldi. Başım hala sepet gibi. Çok uyumuşum sanırım. Şöyle evin içinde dolaşayım biraz. Kaç gündür paket şeyler yemekten midem kalktı. Kendime çorba yapsam mı acaba? Yok, oğlum yat yerine. Sonra düşer bayılırsın. Gaz açık. Hastalıktan ölmediysen bile gaz kaçağından ölürsün. Hacer Teyzeye desem çorba yapar mı acaba? İyi de geçen paketlerle apartmana girerken kadına yardım bile etmedin. Sana niye çorba yapsın. Allah’ım iyileşeyim çok iyi biri olacağım. Hatta sokak kedilerini bile besleyeceğim. Yeter ki böyle gariban bir şekilde ölmeyeyim. Söz işyerindeki arkadaşlarıma da iyi davranacağım. Komşularımla iyi geçineceğim. Arada ses yaptılar diye hır çıkarıp kapılarına dayanmayacağım. Yeter ki iyileşeyim…
6. GÜN:
Dışarıda hava güzel mi ne? Şöyle çıkıp dolaşsam. Birisine rastlar mıyım ki? Bir de hasta rolü yapıyora çıkmasın adım! Yok, en iyisi evde oturayım. Tamam, da kendimi bugün iyi hissediyorum. Ya hem izinli olacaksın hem eve tıkılıp kalacaksın. Haksızlık ama Allah’ım. Ben çıkayım şöyle sen karşıma kimseyi çıkarma. Bak valla hastaydım gördün ama şimdi iyiyim. Şöyle sahile kadar ineceğim. Bir çay içip dönerim. Lütfen Allah’ım…
Yuh yani! Hani mesai arkadaşıma falan yakalansam neyse kardeşim patrona da yakalanılmaz ki! Adam haklı; yarın kovsa beni al işte lafın yok. Kem küm. Sonrası; efendim kendimi iyi hissettim biraz da hava alayım dedim. Demeyecek mi madem iyi hissediyordun işe gelseydin! Bendeki de şans işte… Hay ben böyle şansın…
7. GÜN:
Sadece gripmişim. Boşa günahını aldık doktorun da Ahmet’in de. Ya zaten severim Ahmet’i. En iyi dostumdur. Üstelik benim terfi etmeme de sevinir. Yoktur öyle kıskançlıkları. Zehra Hanımın çocuklar yine ciyak ciyak. Şeytan diyor git dayan kapılarına. Madem bakamayacaktınız ne doğurursunuz ki! Sanki apartman senin çocuğun ağlamalarını çekmek zorunda. Neyse yarın işbaşı yapacağız artık. Ne güzeldi evde olmak. Ya biz evde otursak sabahtan akşama kadar yan gelip yatsak; maaşları da eve gönderseler ne iyi olurdu. Bunun üzerine kafa yorayım bakalım belki bir formül bulurum. Anneciğim; arada bir sesini duymak yeterli. Sakın geleyim deme. Memleketin her yerinde çorbacı da var, kebapçı da. Hiç gerek yok. Öptüm ellerinden. Ama uzaktan uzaktan…
GÜLHAN GENÇ
2010-İSTANBUL