- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mülk İlişkisi 1
“Çocuklarınıza cenneti anlatırken; cennet te gazoz ırmakları olduğunu, çikolata ağaçları olduğunu söyleyin” Vaiz S. Sav
Nasrettin Hoca mülk kavgasını en çarpıcı örnekle anlatır. “Yorgan gitti. Kavga bitti”. Uluslaşma süreci günün şartlarına uygun tarihsel demokrasi eşme sürecinin ayyuka olduğu süreçti. Demokrasi önce, himayeci ve sonra da serbest pazar ekonomili uluslaşma sürecidir.
Mamon öğretisinin özü şudur. Kişileri mülk sahibi kılmak ve kişileri mülkten yoksun kılmak; “eceli kazadır (fıtrattır)”. “Eceli kaza (fıtratla) mukadderatı ilahiyedir”. Yani kader Mamon’dan takdir oluştur. Yani Önceden kararlaştırılan gerçekleşmedir (kazadır). Böyle olduğu için Mamon iradesinden şüphe etmek veya karşı koymak gerekmezdir! Takdirli Monarşizm.
Mal kavgası akıl almaz tedirginlikleri ortaya koymuştu. Can güvenliği, yer yer aç ve açıkta olmanın önüne geçen kaygılardı. Bütün ilişki mülk sahipliği ve mülk sahipliği çelişkili irade açılımları üzerine oturacaktır.
Zaten ön ittifaklı kolektif sahiplik; şimdiki özel mülk sahipliği cehennemi karşısında olan kıyaslanması içinde cennet algısını oluşmuştu. Bunun içine tedirginliklerden kaynaklı hesaplaşmayı sokmak ta akıl ve mana işi edilecekti. Mamon dahi kendi iradesinin katlanılmaz olduğunu iyi biliyordu.
Mamon iradesine katlanıp sabredenler cennet algısı olan yerde hiç acıkmayacaklardı. Bu zımnen de olsa Mamon’un ön ittifaklı hayatı (kolektif ligin kardeşçe yaşamını) kabul etmesi olmakla ve gelecekte ön ittifaklı yaşamı şimdiki çile karşısında; ele geçirilecek ödül ya da vaat oluşla göstermesiydi.
Mamon bile geleceği düşünürken ön ittifaklı ortaklığın huzur ortamını göz önüne alıp onu idealize ediyordu. Ama şimdiki tamahından da vaz geçemiyordu. Suya hasret çöl yaşamı; altında ırmaklar akan yerde oturacaklarını hayal edip söylüyordu. Acıksalar bile her dilediklerinin, sabretmeleri karşılığında her isteklerinin yerine getirildiği gibi dalında koparabileceği huriler sallanan ağaçlı yerde olacaklardı.
Tekrar okuyalım “eceli kader, mukadderatı ilahiye den olmakla önlemce bir tutuma mahal yoktur. 301 ölümlü maden göçüğüne neden fıtrat denip; madenin zenginlik kaynağı olmasıyla ölümlerin mülksüz üzerine kader olmasını; şimdi anladınız mı? İşin bir de “sorumlu olmaktan sıyrılması vardır ki, bu da tümden işi cabaya getirir olmakla yırtmıştınız. Deve, çok sonra sağlam kazığa bağlanacaktı.
Ön ittifaklar, gruplar eksenli üretim hareketiydi. Ön ittifaklar grup yaşamlı kolektif sahiplikteki kendilerine denge oluşların gözetildiği; ihtiyacı kadarla eşitçe yaşamın mutluluk alanıydı. Ön ittifaklar istemli çelişkilerini minimuma indirmekle kendisinden sonrasına cennet algısı oluşla tarif edilecekti.
Ön ittifakı hayat içinden, özel mülkiyetçi sisteme geçişle birlikte köleci sistem içinde ittifakı yaşama göre toplumsal çürümeler başladı. Özel mülkiyetçi hareket demek, ön ittifaklı üretim ilişkilerinin mülk sahiplerine göre değişmesi demekti. Totem aitliği üzerinde ortaklaşmanın bek raundu ön ittifakla grup meslekleri takası üzerinde gruplar sahipliği ortaklaşmasına dönüşmüştü.
Gruplar uhdesinde olan sahiplikti müktesebat ortaklaşması; özel mülkiyet anlayışıyla üretim gücü ile egemenliğin mülk sahibi monark bir kişi eline geçmesi demekti.
Mülkten yoksun olan geniş kesimli kişiler; mal, mülk sahibi olamamakla üretim gücü ve üretim hareketini ele geçiren monarka göre tutum ve davranışlarını ayarlamak zorundaydılar. Gruba karşı ayar olanlar şimdi monarka (efendiye) karşı ayardılar. Ahlak (tutum); grup ahlakı olmaktan, bütün ahlakı olmaktan çıkmıştı. Davranış; grup davranışı olmaktan, bütün davranışı olmaktan, çıkmıştı.
Ahlak kişi ahlakı; davranış kişi davranışı olmuştu. Kişi ahlakı ve kişi davranışı da üretim hareketine göreydi. Üretim hareketinin kontrolü ve üretim gücünün sahipliği de, bir kişi elindeydi. Yani kişinin açlık, barınma, güvenlik kontrolü bay erki veya monark dediğimiz kişinin elinde olmakla kişilerin ahlakı tutum ve davranışı da monarkın isteğine göre olmuştu. Doğrusu monark mülkünün selameti olmuştu.
Bütüne göre olur ahlak ve davranış müktesebatı; kişiye göre olur davranış ve tutum müktesebatlarına göre olura indirgenmişti. Grup hareketinin özünde içgüdülerine ya da bencilliğin karşılanmasına denk düşen sağlayışlar vardı. Grup hareketi içinde bu sağlayışlar dıştan sosyal elli sağlatıcı düzenlemelerdi. Böyle olunca grup davranışları dayanışan grup tutumuydu (ahlakıydı).
Sağlayan ve sağlatan güç belirmesi olan grup tutumu ve grup davranışları ön ittifak içinde "üretim hareketine bağlı grup tutumlu ahlak ve davranışın nedeniydi. Grup sağlayışı ve grup ahlaklı tutum, grupça oluşturulmakla; üretim hareketi de grupça olan bir ahlakın tutum aştığı, grup davranışıydı.
Özel mülk ilişkisiyle parçalanan türlü şeyler; grup ilişkisi olan bütünlükler şimdi, özel mülk tutumu olmakla kolektif sahipliklerdi. Grubun üretim ilişkili sahipliği ile grubun üretim ilişkisi kendi içlerinde çevrimdi.
Bu çevrimle olan sahiplik yararlanmasına bağlı olan tutum ve davranışlar olan ahlak müktesebatı; yani grup ahlakı olan tutum ve davranışlar; özel mülk ilişkisiyle kişi hareketli tutum ve davranışa dönüşür. Yani kolektife göre olan davranış yine kendisine olan refahın davranışıydı. Oysa özel mülke göre olan davranış ta salt, özel mülk sahibine olan davranıştı. Özel mülk sahibinin memnuniyeti ve refahıydı.
İşte grup üretim hareketi olmakla grubun üreten ilişkileri içinde gruba bağlı tutum ve davranışlar, kişi sahipliği olan harekete çevrildi. Kişi sahipliği içinde çoğunluğun ya da grubun üretim gücü, grupça mal sahipliğinden yoksun olmaktı. Bundandır ki toplumsal çürüme kişisel davranış bozukluğu başlamıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.