- 994 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kâbus
Kötü bir kâbusun içinde sayıklıyordu. Uyanmış mıydı, uyuyor muydu, ayrımsayamadı. Göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. Gözlerini açamıyor, kendine gelmiyordu. Görüntüler kopuk kopuk, bir sis perdesinde yeniden canlandı. Sokaklarda diz boyu kar vardı. Sahile inen dik yokuşta bata çıka ilerliyorlardı. Yağan karın keskin soğuğunu iliklerinde hissetti. Titredi. Rüzgârla gelen kesik kesik sesler duydu, söyleneni anlayamadı. Ağaçların uğultusu kulakları sağır ediyordu. Birden babası yanlarından ayrılıp, küçük koruluğa saptı. Babasına seslendi ama babası onu duymadı. Yalnız değildi, peşinden gelen biri vardı. Ellerini siper edip baktı. Annesinin yaklaşan siluetini zor, güç seçti. Birileriyle konuşuyordu. Diğer insanların yüzü seçilmiyordu. Bu havada nereye gittiklerini bilmiyordu. Aceleleri vardı. Neden acele ettiklerini düşündü. Sebebini bilmiyordu. Yoksa insanlar böyle bir havada sokağa çıkmazdı.
Ayağı kara saplandı. Bir an kara gömülüp yok olacağını sandı. Canhıraş bir mücadelenin sonunda ayağını kurtardı. Ter içinde olduğu yere yığılıp kaldı. O an gördüklerine inanamadı. Paniğe kapıldı. Çam ağaçları, çocukluğundaki mutlu yılbaşı kartpostallarına benziyordu. Hani şu kapağını açınca, ışıklar saçan, şarkı söyleyen. Böyle bir havada mümkün müydü bu!
-Rüyalarda böyle şeyler olur. Dedi fısıltıyla iç sesi.
-Hayır! Bu görüntü gerçek olamaz! Diye reddetti söyleneni.
Ağaçlar sallanmıyor, titremiyor, köklerinden sökülmüyordu. O an babasının gereğinden fazla uzaklaştığını fark etmiş, tehlikeli bir durum olduğunu sezinlemişti. Ağaçlar devrilebilirdi. Korkuyla "baba" diye haykırdı.
Uyanır gibi oldu. Rüyanın tesirinden bir türlü kurtulamıyordu. Rüyanın devamında ne olduğunu bilmiyordu. Yüreğine çöreklenen acı geçmiyor, gözlerini bir türlü açamıyordu. Aynı sahneleri yeniden bir film şeridi gibi izlemekten yorgun düştü. Bir an irkildi. İçgüdüsel bir ses duydu. Hani o hep haklı olan. Uyanması gerektiğini söylüyordu.
Üstünden yorganı hışımla attı. Rüya içinde rüya gördüğünü anladı. Lanet olsun! Bir kâbusun içinde sıkışıp kalmıştı. Koşturup, perdeyi açtı. Kar yağmıyordu. Hava soğuktu. Odasından hızla çıktı. Gıcırdayan döşeme tahtalarını umursamadan salonu geçti. Annesinin tembihini hatırladı. Omuz silkti. Yinede kapı önüne gelince bir an durakladı. Onları uyandırmak istemiyordu. Kapıyı tıklatmadan, usulca kapı koluna asıldı. Kapıyı yavaşça açtı. İkisi de uyuyordu. Kapı eşiğine yaslanıp soluklandı. "Şükürler olsun" dedi içinden. Babasının meşhur horultusuna gülecek gibi oldu. Tuttu kendini. Bir ıslık çalmayı düşündüyse de hemen vazgeçti. Kuş uykulu anacığı hemen uyanırdı. Usulca kapattı kapıyı. Çay suyu koymak için keyifle mutfağa yollandı.