- 876 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ DE BÜYÜYELİM Mİ ARTIK
Her zamanki gibi klasik bir akşam yemeği yeniliyordu. Aslında yemek klasikti, ama sanırım bu zamanlar da çok fazla klasikliği de kalmamıştı.
Fast Food tüketilen yemekler, dershane okul hayatından eve geç dönen çocuklar ,işten geç gelen ebeveynler... hayatın şartlarından dolayı hep beraber ailecek yemek yeme geleneğini bir çırpıda ortadan kaldırıveriyorudu.
sıcak çorbalar ,tabaklara servis ediliyor mevsiminden dolayı sofra da salata yerine turşu sunuluyordu.Turşuyu çok severdi Hüseyin, en çokta salatalık turşunu severdi .Turşu da Fasulyeler de güzel olurdu ya, ama biberlere dokunmazdı hiç neme lazım ağzındaki acıyla uğraşamazdı.
Yemek Anneannesinin evinde yeniliyordu. Aslında mutluydu Hüseyin, onu seven bir ailesi vardı. Evet buna emindi ailesi onu çok seviyordu çocuk aklıyla da olsa bunu gayet iyi anlıyordu . Ayrıca birinin seni sevdiğini anlamak için yetişkin olmaya da gerek yoktu ki sevgi dediğin anlaşılmayacak bir şey değildi :) öyle değil mi?
Şunu da içinden geçirmeden edemedi; zaten çocukta sayılmazdı büyümüştü artık .Sahi ya değil mi ? büyümüştü . Koskocaman bir çocuktu, o artık ikinci sınıfa gidiyordu baya bir büyümeydi bu.
Çorbalar içildi bi hayli büyümüş olan Hüseyin masaya zor uzanıyordu ama büyümüş olduğundan bundan şikayetçi olmuyordu. Ne diyecekti boyum yetişmiyor sandalyemin altına minder mi yerleştirin demeliydi... Neyse sırada sebze yemeği vardı ona geçildi.
Hüseyin ailenin ufak çocuğuydu ağabeyleri Mustafa ve Haydardı .Onlarla atışmaya başladığını fark etti ,birine çatalını batırıyor diğerine bağırıyordu. Aslında sakin ve uysal bir çocuktu ama bazen kaprisli ve saldırgan oluyordu bunu neden yapıyordu oda bilmiyordu ama yaptığının da çok farkında değildi zaten.
Hüseyin’in niye bağırmaya başladığı şimdi anlaşılıyordu.
"Büyüdüm ben ben büüüyüüüdüm büyüğüm işte" diye bağırıyordu.
Karşısında oturan teyzesi , evet Hüseyin sen büyüyorsun ama hala büyümeye devam eden bir çocuksun diyordu. Bak mesela yetişkin olsan şu an ikinci sınıfa gidiyor olmazdın değil mi ? büyüyorsun ama buna tam olarak büyüdün diyemeyiz.
"hayır" dedi Hüseyin "büyüdüm işte"
Sofrada bir sessizlik oldu .Bu konuda ısrarcı olmanın faydası olmadığını teyzesi de biliyordu ama ona belki bir şeyler anlatabilirim diye düşünmüştü.
Hüseyin tekrar bağırdı" büyüdüm anlayın artık."
Sadece yemekler değildi soğuk olan, sofra da da soğuk rüzgarlar esti .Basit bir kelimeydi bu ne vardı ki bunda ufak bir çocuk büyümek istediğini dile getiriyordu.
Hüseyin onu anlamadıklarını düşünüyordu "offff "dedi. "Ne zaman mutlu bir dünyam olacak benim" ...
Annesi olayları takip ediyor ,ama müdahale etmek istemiyordu ne söyleyeceğini bilemiyordu ne söyleyebilirdi ki :(
Hüseyin içinden kim bilir neler geçiriyordu. Bunu belki hiçbir zaman bilemeyecekti, bilse ne değişirdi ki ne yapabilirdi ? içi büsbütün karamsarlıklara büründü ne zor bir durumdu bu içinden çıkılmayan.
Hüseyin , doğuştan omuriliği tam oluşamamış olarak dünya ya gelmişti. Ne yürüyebiliyor ne de tam olarak gövdesini dik bir şekilde tutarak oturabiliyordu. Yaşıtları yürüyebilirken o, iki yıl öncesine kadar bebek arabasıyla dışarı çıkıyordu. Başlarda sıkıcı gelmiyordu ona, ağabeyi onu hızlıca sürüp bir anda bırakıyor Hüseyin kendini bulutlarda gibi hissediyordu.
Bazen , İnsanların kendine dikkatlice baktığını görüyordu. Ama bunu pek fazla önemsemiyordu. O, ailesiyle mutluydu yetmez miydi?
Ama ,sonraları kendinde diğerlerine nazaran bir farklılık olduğunu anlamaya başladı. O , bebek arabasıyla dolaşmayı seviyordu ve bu çok zevkliydi. Onun gibi çocuklar da bebek arabasıyla dolaşmıyor muydu hem.
Hayır Hayır !!! O ,çocuklar onun gibi değillerdi ve ondan ufaklardı, ayrıca istedikleri vakit yürüyorlar, dolaşıyorlar yoruldukları vakit bebek arabasına biniyorlardı.
Nasıl bir duyguydu bu yorulmak ?
" sahi ben neden istediğim vakit yorulamıyorum" dedi içinden.
Ama annesine bir şey demiyordu yorulmak iyi bir Şey değildi herhalde ,annesi de onun yorulmasına izin vermiyordu. İşte en mantıklı açıklama buydu...
Zaman geçtikçe, bir gün oda yorulacaktı .Henüz zaten çocuktu biraz büyüdüğünde bebek arabasına ihtiyacı da kalmazdı.
Ayrıca annesi demişti ki ona, bak oğlum herkesin bir arabası yok ama senin güzel bir araban var.Bu bir ayrıcalık olmalıydı dedi Hüseyin.
Anasınıfına başladığında ,annesi karasız kaldı henüz bir tekerlekli sandalye ye ihtiyaç duymamışlardı. Belki de duymuşlardı... Ama annesi buna kendisi hazır değildi.
O , hep bu yaşa geldiklerinde tekerlekli sandalyeye ihtiyaçları kalmadan oğlunun yürüyebileceğini düşünüyordu. Ama artık kabullenmesi gerekiyordu oğlu hala yürüyemiyordu ve bebek arabasıyla gitmek hiç de iyi bir fikir değildi. Yalnız, ilk bir kaç gün öyle gitmek zorundaydı. Başka bir alternatifi yoktu ha deyince araba alınmıyordu.
Hüseyin Annesiyle okula vardı. Çocuklar, ona gözlerini kocaman kocaman açarak baktılar . Aaa sen hala büyümemişsin ,baksana bebek arabanla gelmişsin buraya dediler ve kıkırdaşmaya başladılar kendi aralarında.
Öğretmen hemen çocuklar susun bakalım dedi. Çocuklar, bazen acımasız oluyordu işte , iki saattir onlarla bu konuyu konuşmuştu halbuki.
Hüseyin, ikinci bir kez daha düşündü .Önceden de bunu sorguluyordu bir büyüse her şey düzelecekti.
Ne tekerlekli sandalye Ne de başka bir şey büyüse hiçbirine ihtiyacı kalmayacaktı. Ama şunu düşünmeden de edemiyordu hepsi aynı yaşta değiller miydi ?Onların bebek arabaları yoktu.
Demek ki onlar Hüseyin den büyüklerdi büyükler diki arabaları yoktu.
Anasınıfına, son iki üç saat gidiyordu. Beden dersi gibi fiziksel aktivite derslerine katılmaması için böyle uygun görmüştü öğretmeni. Beslenme saatlerini de evde yapmasını uygun görmüştü.Çünkü O daha büyümemişti nede olsa büyüse arkadaşları gibi okulda yapabilirdi.
Annesi içten içe kızıyordu öğretmene ," ne vardı arkadaşlarıyla kaynaşmasına daha çok fırsat verse" ... Gün boyu okulda beklemeye zaten razıydı o .Ama uygun değil dedi bayan öğretmen .
Hüseyin ,hayatında hep eksik bir şeylerin olduğunun farkındaydı. Ama üzerine gitse mutsuz olacakmış gibi hissediyordu, oda kurcalamamayı tercih etmişti sadece şunu biliyordu, büyümemişti büyüse o eksiklik doluverecekti bir anda.
Hüseyin artık birinci sınıfa başlamıştı artık bebek arabası yoktu. İki tane tekerlekli sandalyesi vardı ,birini okulda birini evde kullanıyordu.
Galiba ,sınıf arkadaşları yine büyüktü ondan baksana hiçbirinin tekerlekli sandalyeye ihtiyacı yoktu...
Arkadaşları hemen Hüseyin’i çok sevdiler .Hüseyin buna çok mutlu oldu.
Bu çocuklar az büyüktü kendisinden, ama kendisinden çok büyük olan yetişkinlerden daha anlayışlıydılar sanki
Uzun Uzun arabasına bakmıyorlardı. Sadece arabasıyla onu sürmek istemişlerdi bunda da bir şey yoktu.
Ya da ayaklarının neden böyle olduğunu da sormamışlardı annesine. Onlar, sadece Hüseyin’i arabasıyla sürmek istiyorlardı o kadar.Ne garip bakışları vardı Ne tiksinerek bakıyorlardı
Ne şaşkınlıkla
Nede acıyarak ...
Bu bakışı biliyordu Hüseyin "Acıyarak Bakmak"
O, kimseye böyle bakmamıştı .ona neden böyle bakıyorlardı ki yetişkinler?
Ama gülümsedi bi an, neyse ki ondan az büyük olan bu çocuklar ona sadece sevgiyle bakıyordu.
yetişkin olunca mı acaba "acıyarak bakmayı" öğreneceklerdi bu kötü bir şey değil miydi ?
Evet kötüydü ,ona böyle baktıklarında canının bir yerlerinde acıdığını hissediyordu.
Ama şu anda büyümeye ihtiyacı vardı büyüyemezse tekerlekli arabasından kurtulamazdı . Önce büyüsün arabadan kurtulsun bu sorunu da hallederdi.
İnsanlara acımadan ve sadece ama sadece sevgiyle bakmayı başarabilirdi.
Bu zor bir şey değildi tıpkı annesinin ona baktığı gibi bakacaktı herkese belki de bu bakışı etrafındaki herkese öğretirdi kim bilir herkes annesi gibi bakardı...
Birden yemek masasına kaşığını fırlattı Hüseyin, anlayın artık ben büyüdüm.
Büyümek silahıydı onun umuduydu sarıldığı limandı büyürse yürüyebilecekti. Büyürse tekerlekli sandalyesini atacaktı.
Herkes gibi yorulmak ne demek bu duyguyu tadacaktı ; hem de sırılsıklam ter basıncaya kadar yürüyecekti , nefes nefes kalıncaya kadar koşacaktı.
Bilmiyordu ki onlar yürümenin tadını çıkarmayı farkında bile değillerdi. Ama O bunu biliyordu.
Onun için büyümek gerekti hemen bir an önce...
Bir gün herkesin onlara sevgiyle bakacakları günü umarak bekliyorum.
ve bekliyorum ki bir gün onlar gerçekten gökyüzün de sallanacak...
BETÜL KAYA
NOT : Hikayem maalesef ki gerçek bir olaydan esinlenilmiştir.
Bazılarımız onları hiç anlamıyor , bazılarımız anlamaya bile çalışmıyor.
Onların bir kalbi var, ve siz bu kalbi bakışlarınızla parçalara ayırıyorsunuz
Sözlerinizle onları hayata küstürüyorsunuz lütfen bunu onlara yapmayın.
Ne dersiniz ?
Bir gün biz de büyüyelim mi ?
Artık bir yetişkin gibi davranabileceğimiz günlere...