- 1441 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNTİKAM SAPLANTISI
İntikam, öfkeye biçilen nefsî vadenin tahakkuk ettirilmesidir. Hayatını sevgi, iyilik, hoşgörü ve mutluluk üzere kuranların köşe bucak kaçındığı bir duygu çağrışımıdır.
Bu içgüdü, toplumlarda nefreti körükleyen ve düşmanlık ateşini boyuna harlayan hissiyatın da bizatihi kendisidir.
Nitekim efendimiz veda hutbesinde ashâb-ı kirâma hitap ederken; kan davası sizlere haram kılınmıştır. İlk kaldırdığım da amcamın kan davasıdır buyurmuştu.
Toplumların temelini, hoşgörü ve karşılıklı sevgiyle saygı teşkil eder. Bu hasbihalde, sevgi ve saygı anlayışından yoksun birliklerin infial bakımından fay hattında yaşam mücadelesi veren haneden farkı yoktur. Hiçbir din yoktur ki; temelinde sevgi yerine nefret baz alsın, bu hiç mümkün müdür dostlar?
Geçen bir sohbet meclisinde, koyu bir muhabbetin ortasında buluverdim kendimi. Aslında muhabbet çok güzel olmakla birlikte, özel bir anlamla öneme sahipti. Hz Ali üzerine bahis yapıyor, hadis ve deliller üzerinden ilmî gerçeklerin ışığında fikrî kanaat ortaya koymaya çalışıyorduk.
O esnada bir cümleye büsbütün dikkat kesildim o, ‘’ Hz. Ali namaz üzerinde şehit edildiği için bizler de namaz kılmıyoruz’’ gafı idi. Telafisi mümkün olmayan bir / abes lafız olarak nitelediğim bu cümle beynimi kurcaladı durdu günlerce.
Saplantılı bir inanç ekseninin tam ortasında buluverdim kendimi. Görev mahallim olması hasebiyle vaziyeti uygun bir lisan-ı halle, pot kırmadan açıklamak istiyordum. Kökleşen ve zihinlere adeta arsız bir ur edasında yerleşip kalan bu sakat anlayış, ne yazık ki meyvesini bereketsiz ve huzursuz bir hayat şeklinde aksettiriyordu.
Tıpkı merhum Timurtaş hocanın savcı diyaloğu kısmı çay ile şeker bahsi yoluyla yanıtlama derdi güdüyordum.
Tam taşı gediğine koyacak bir misal, aklıma ansızın ilişiverdi.
Nitelikli ve etkili bir yanıtla hem muhatabımın kalbini kırmadan düşünmesini bu yolla da ilmi gerçeği fark etmesini sağlayacak hem de o kimsenin kendi yanlışını bizzat görmesine vesile olacaktım.
Söze yumuşak bir hitapla başlayıp; farz edelim ki bir insan yemek yiyor veyahut evleniyor olsun. Bu kimse bu halde kalp krizi veya inmeden ölse ve yine bu kimse alevi olsa sizler hiç evlenmeyecek ve yemek yemeyecek misiniz dedim. Kısa soluklu bir sükût sonrası, verdiğim mesajın yerine doğru kanaldan uygun lisan-ı halle esas yerine ulaştığına kalben kanaat getirdim.
Benim gibi bir lafazan karşısında, o kimsenin son kıvranışları elbette çare vermiyordu. Velhâsılı durumu, bu yerinde güzel misalle bağlamıştım. Neticede bir öğretmen olarak görevim fikri mülahaza konusunda, kırmadan ve dökmeden muhatabımın düşünce eksikliğini gidermekti.
Namaz ibadeti gibi mukadder bir gerçeğin, dinimiz İslam direği olduğunu aktardım. Peygamber komşuluğuna ermek gibi yüce haslet vesilesi şehâdetin, sarmal düşünce bağlamında, ibadeti inkara bahane kılınmasına elbette izin veremezdim. Bana vazife hak gerçeği söylemek mecburiyetindeydim.
Selam ve dua ile esen kalınız…
Kalemdâr 22:10 13.11.2016 PAZAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.