YÜREK SEĞRİMESİ
YÜREK SEĞİRMESİ
27 sene Türkçe öğretmenliği yaptım. Sekiz kelime çeşidini, tamlamaları, cümlenin öğelerini, atasözü ve deyimleri, benzetmenin dört unsurunu, açık ve kapalı istiareleri, öğrendiğimi, velhasıl dilimize dair hayli bilgi sahibi olduğumu sanıyordum. Ama yeni şairlerin dilini bir türlü anlayamıyorum. Öğrenmek için kırk fırın ekmek yemem gerekiyor galiba. Yetmiş yaşımdayım. Bu kadar ekmek yemeye ne yaşım uyguuun, ne de dişim…
Sembolik şiir diyorlar. Batılıların empresyonist akım dedikleri gibi bir şey mi acaba? Hani yarım yamalak birkaç fırça darbesi vurup, “gerisini seyirci hayalinde tamamlasın” diyen ressamlar gibi. Ya da çevredeki çirkinlikleri bütün gerçekliğiyle açık açık gösteren güneş ışığından yorulup ay ışığının törpülemesinden medet uman Ahmet Haşim örneği...
Bir görüşe göre aşk, insanın aklını başından alır. Onun kusuruna bakılmazmış. Aynen sarhoşlar gibi âşıkların da istediği gibi konuşup yazma özgürlüğü olmalıymış. Kişi âşık olunca ay ve güneşi bile karıştırabilirmiş. Bu da hoş görülmeliymiş. Üstelik şairlerin her söylediğine inanmak da doğru değilmiş: büyük şairlerimizden Fuzuli bile şöyle demiyor mu?
“Ger derse ki Fuzuli, “Güzellerde vefa var.”
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.”
Örneğin: “senli haber” tamlamasında sen zamiri, –li yapım ekinin yardımıyla sıfat yapılmış. Haber ismini niteleyip ikisi birlikte sıfat tamlaması oluşturmuş. Tamlamayla, “sana dair haber” denilmek istenmiş. Fakat ilk bakışta senli haber, şekerli kahveye benziyor. Bazen de “bizli yazı” deyimi kullanılıyor. İçinde biz olan, bize dair, bizi anlatan anlamları verilmek isteniyor galiba…
Hani hoca, “merdivenden cübbem yuvarlandı, deyince “cübbe, o kadar gürültü eder mi?” sorusunu, “İçinde ben de vardım” diye yanıtlamış ya “cübbem yuvarlandı” cümlesi yerine “Benli cübbe yuvarlandı” deseydi daha mı kısa anlatırdı acaba, meramını?
Bir itiraf: Genç ve yetenekli şairlerimizden birisinin kullandığı “Yüreğim seğiriyor” cümleciğinin yanlış olduğunu sandım. Seğirmek mastarının yalnız göz için kullanıldığı savıyla anımsatma amaçlı yorum yaptım. Şairimiz; yorumumu anlayışlı, inandırıcı, makul ve saygılı bir şekilde cevapladı. Şimdi düşündüm de o zaman yanılmışım. Yürek de seğirirmiş meğer: Çok sevdiğimiz, âşık olduğumuz birisini düşününce; hatta aniden karşımızda görünce yüreğimizde ılık ılık tatlı bir akıntı hissetmez miyiz? İşte o, yürek seğirmesidir. Ömründe hiç âşık olmayan bunu anlamaz ki!
“İlim beşikten mezara kadardır” sözü, öğrenilecek daha çok bilgi var anlamındadır. Ucundan kenarından gençlerin dilini anlamaya başlıyorum herhalde. Hiç umamıyorum ya kırk fırın ekmek yesem tamamını iyi anlarım ama bunun olanaksız olduğunu bilmiyor muyum sanki))
Gençleri eleştirmeden önce anlamaya çalışmak, en doğrusu her galiba…
YORUMLAR
Hem konuşur iken, hem yazar iken temiz bir dil kullanılması gerektiğini galiba dilimizi yitirince idrak edeceğiz...