Bu bir Çağrıdır
Beni tanıyanlarınız vardır. Tanımayanlarınız vardır. Zannediyorum ki benim gibi cürmü küçücük bir insanın yazdığı bu yazıları okuyanlar çoğunlukla tanıdıklarım olacaktır. Tanıdıklarımsa bu kitapta beni tanımadıklarını fark edeceklerdir.
Uzun zamanlar düşündüğümü iddia edemem. Fakat bilinçaltımı her daim kurcalayan bazı problemleri sizin gözünüzde böyle radikal çözümler bulduğumu size cesurca ve cüretkarca anlatmam canınızı sıkacaktır. Sıkmıyorsa Allah sizden razı olsun. Bu benim hayatım ve benim kararlarım. Çözüm arayışı bulmaya çalışmam bile yaşadığım hayata bakılınca başlı başına bir mucize. Dünyaya bir kez geliyoruz en nihayetinde. Bense günün birinde kalktım ve madem bir kez geliyoruz o zaman en doğru sonsuz aracını bulayım dedim. Aldığım eğitimler ve sizin tanıdığınız parlak çocukun böyle bir başkaldırısı inançlarınızın tam zıttı bir insan haline gelmesi eminim bir emek kaybı gibi görünecektir gözlerinize. Eğer öyleyse bunun hesabını bu dünyada veremem alacaklarınızı ahirete saklayın. Benim öğrendiğim çevremin bana gösterdiği dini hakkıyla öğrenebilmem benim gibi on binlerce sayfayı bırakın okumayı ezberleyebilen bir insan için bile oldukça fazlaydı. Hayatımın tamamını yeni bilgiler öğrenip birbiriyle çelişen yahut te’viller ile ayakta tutulan gerçeğe özgüleyemezdim. Bunun bir kayıp olduğunu düşünmeden geçirdiğim hiçbir zaman olmadı. Hele ki öğretilerin içinde sürekli dile dolanmış “aklını sepete koy” bahsi beni bu çözüme iletti bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Hiç birinizin inancına sataşmak gibi bir niyetim yok tek derdim aklımdakileri benim gibi prangalanmış özgürlük arayan insanlara cesaret olsun diye yazdım. Bu benim sorumluluğum benim hayatım. Bu yazdıklarımın gerçekliğini hiçbir zaman göstermez. Hiçbirinden de sizleri sorumlu tutmaz. Fakat tüm tanıdıklarıma buradan bir çağrı yapıyorum;
Yalnızca bir ömre sahibiz neticesinde ya kazanır ya da kaybederiz. Ucu bucağı olmayan sırf fiziksel ağırlığı bile tonlar tutan kitapları anlamaya çalışıp, orada gerçeği bulandıran bilgilerle dolu çukurlarda inciler aramak yerine, incilerin toplanıp derlendiği ve haritasının her birimizin evinde olduğu adaya gidelim. Gelin sizde benim gibi hayatınızı Kur’an’a adayın ona özgüleyin orada ki bilgilerde derinleşelim. Allah bize ne anlatmak istiyor onu anlayalım. Kadın mı bozdu kan mı gibi bin dört yüz yıldır çözülememiş ve bırak dağınık kalsın denmiş meselelerde kaybolmayalım. Bir kuyuya fare düştüğünde kaç litre su eklenirse abdest alınabilir, kaç rekat namaz kılarsak cenneti garantileriz, kaç milyon tesbihat ile gözümüzü doyuracak saraylara sahip olabiliriz boşverelim. Kuran’ın bize öğreteceği gibi ehemmiyeti olan meseleleri düşünüp önce insan doğasına uygun sonra da Müslümanca yaşayalım.
Bu kadar yazıp çizerken günün birinde beni bedbaht bir halde görebilirsiniz. Yeniden dağılmış yeniden bin parçaya bölünmüş ve yeniden gerçekten uzaklaşmış olarak. O vakit bana yardımcı olun hakir görüp bak neler neler anlattı da kendi ne halde gerçek bu olabilir mi demeden insanca halime üzülün. Benim kaybolmuş halimle avunup kendinizi doğru çizgi de zannetöeyin. Bu bir sınav dünyası hayatımın on dokuz yılını sınavlara vermiş bir insan olarak, kimileri sınavı kaybetmek zorundadır. En iyi bilenler bile yanlış yapabilirken en az bilenler bile doğruyu bulabilirler. Allah’ın kitabı korkulup sakınılması gereken bir kitap değildir. O cevapların ve huzurun içinde bulunduğu tek kitaptır. Sizleri şirk koşmaktan tevhide karınca ezdim kaç yıl yanarımdan, bir canlının ölümüne yaratılmış olduğu için saygı duymaya, insanlardan medet ummaktansa İnşirah suresini okumaya davet ediyorum. Gelin dinimizi bidatlerden temizleyelim. Gelin dinimizi zorlaştırmayalım kolaylaştıralım. Gelin kitap yüklü eşekler olmaktansa bilginin efendisi olalım. Gücümüzün yetmediği yerde te’viller uydurmaktansa Allahım ilmimi arttır diyelim. Gelin kabe’ye saldırdıklarında Kabe Allahındır bana ne diyebilen Abdülmuttalip gibi dinimize yapılan saldırıları hakaret gibi algılayıp onlara tozlu raflardan bilgiler vermek yerine çağımızı yaşayarak ve yaşatarak Kur’an’ı güler yüzle anlatalım. Gerçeğin gerçekle çelişmeyeceğini unutmayıp beş yüzyıl önce yanlış yorumlanmış tefsirlerle ilmi ve bilmi gerçekleri reddetmek yerine tefsiri yapanlara kusur bulup doğruyu arayalım. Gelin hep beraber bu dünyayı gerçeklerle yaşayalım.
Bana verdikleriniz öğrettikleriniz için sonsuz teşekkür ediyorum her birinize, Fakat sizin öğretilerinizin bir kısmına baş kaldırıp en iyisini ben bilirim tavrımdan dolayı özür dileyemem. Hayatımı Kur’an’a özgülemek için elimden geleni yapıyorsam doğruyu yapıyorumdur. Hoşçakalın.
YORUMLAR
Zaten bunca zamandır Kur'an'dan koptuğumuz için bu çözülmeyi yaşamıyor muyuz? "Hadi canım, ben Kur'an'ı kaç defa okudum, senden de daha iyi biliyorum" diyen çok insan tanıdım. Kendim de dahil Kur'an'ı anlamadıysak, içindekileri hayatımıza gecirmediysek, bu nice okumaktır diyesim geliyor.. O nedenle muslumanlarin paramparca oldugu, ulkemizde her gecen gun insanlarin daha da yalnizlasip yolunu kaybettigi şu zamanda sarilabilecegimiz en guzel sey Kur'an.. Ama Kur'an nazli, oyle birdenbire acmiyor kendini belli ki.. Yol uzun.. Ve yanildigimiz anlar cok, tekrar tekrar basa döndüğümüz.. Yani sadece siz degil, gunun birinde herkes degisebilir, bunlar o kadar olası ki.. 19 yilda bunu keseftmissiniz, ne guzel.. Zaten belki de en tehlikelisi "artık oldum" demek degil mi?
Daha az önce Haşr Sûresi'ni dinliyordum, bir yandan da altyazisi vardi.. 19. Ayet te buyuruyor ki, "Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir." Allah korusun hepimizi..
Hani Canlar Canı, Guzel Peygamberimiz-sav- son hutbesinde buyurmuyor mu, "size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldıkça yanilmazsiniz; Kur'an ve Sünnet" Hadis bile demiyor ki, bugünü düşündüğümüzde neden asırlar önce Hadis demediğini daha iyi anlıyoruz.. Yol belli, sapaklar çok. Dikenler de öyle. Ama kurtuluş o yolun sonundaysa, kim o yolun kolay olmasını bekleyebilir ki?
Bu Ibrahimî baskaldirisi ben de destekliyorum. Eyvallah.