- 1069 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
D(U)YMAZLIĞIM...
Annem’e ithafen...
Güdümlü yalnızlığa selam durduğumun kayıtsız şartsız tecellisi tüm sessizliğim.
Değil cümle kurmak öznelliğimi yitirmemek umuduyla koşu bandında cümlelerin tetiğine basıyorum oysaki öncesiz bilirdim dünümü ve hafif meşrep bir tınıya rast gelmişken ansızın değiştirirdim rotamı keza halen de öyle zira tek değişen o doğurgan sayaç ve tekabül eden sayının 2016’dan 2017’yi gözüne kestirmiş olması. Ya ben? Ya ben ne zaman ereceğim kemale ve hidayete?
Dün gece sessizliğimin sinir bozucu sesi ile sokuldum koynuna tüm varlığımı hep muhteşem bellediğim yegâne insan ve bir mermi hızında dökmeye başladım aslında kayıtsızlığımın penceresinden geceyi yudumluyordum hele ki gece kuşu varlığımın hicap yüklü beklentisi ile ve olur da sabahı yeniden kaçırırım düşüncesiyle ve uykulu gözleriyle beni süzdü annem:
‘’Yine neyi dert ettin?’’
Gülüyordum ama sinirden sahi ben miydim her şeyi parmağına dolayan hele ki tüm evren sineye çekmişken tok sesini kötülüğün ve israf edilen maneviyatımızla çatık kaşla ve yorulmadan atıfta bulunurken peyda olan ne ise ve de suç unsuru teşkil eden saf varlığım/ız…
İşte yeni sebepler bulmuştum gecenin kör vakti uykusuzluğu daha da çekilmez hale getiren…
‘’Sahi, anne’’ dedim:’’ Neden hiçbir sorumun cevabını O’ndan duymuyorum hele ki bunca sene sessizliğin sesiyle ya da seslerin sessizliğiyle tokalaştığım onca anlamsızlık?’’
‘’Kimden’’ demesiyle aniden parladı gözleri:
‘’Şaşırdın mı sen?’’
Bu kez içimden af dilemeye başlamak ilk aklıma gelendi ve daha nicesi: Öyle ya, d(u)uymazlığım değildi aklım sıra sormaya yeltendiğim bilakis vurdumduymazlığım idi seslerin yankıları ile hali hazırda yalıtıldığım ve görmediklerimi yine gözüme sokan kaderin sihirli ve yadsıyamayacağım tutumu.
Hep ama hep farkındalık geliştirmeye çalışmıştım lakin burnumun ucundakileri görme yeteneğimi kaybetmiştim.
Ne çok kaygı ne çok yalan ne çok hüzün.
Ne çok azlığım ne çok azığım ve ne çok aymazlığı hayatın ki hangi bir veriyi hak ihlali olarak görmüştüm de bin dereden su getirmenin ayrıcalığını mı taşıyacaktım?
Başlangıç noktam hep hayal yüklü bavulumu geçirmekti Tanrı’nın x-ray cihazından ve erip ereceğim mertebe zaten herkesin nazarında hiçlik olarak addedilirken çokluk ne olabilirdi ki?
Aykırılığım ya da aynılığım ama ölçüt addedilen sadece bir ekstre örneği iken ya da maaş bordromu ifşa ederken insan kaynakları sorumlusu ama sorunlarını da bir bir saklayan insanoğlu.
Azımsanan hayallerime rimel çeken münafık göz kalemi ya da rujunu taşıran bir hayat kadını ki israf edilendense ifrata kaçan o hegemonya:
‘’Hey, sen: sıradaki; söyle nedir maruzatın?’’
Hep yargılanmak biteviye sömürülmek ama hangi akla hizmetse bir mum ışığı titrekliğinde varla yok arası bir sureti var sayan ya da hezimeti doya doya yaşatan insan izlekleri…
Hep ama hep sıraya girmek ya da sıramın çalınması ama çalamadığım ya da çalmaktan imtina ettiğim kuru sıkı bir şarkıyı silah edinip kulaklarımı aynı melodi ile yıkamak ve yıkılmaya muktedir benliğimin yoksunluk şarkısı: Meftun dünleri yâd eden bir çocuk saflığında hala umut beslemek ve yudumlamak ama her nasılsa susuzluğumu gideremeyen o ırmak hele ki yataklarından biri iken saf ve irade dışı izlekleri de görmezden gelip tüm gücümle asılırken merdaneye hani olur da rast gelirim yüreğin dengi bir gölgeyi evlat edinirim ve rüzgârın peşi sıra istiflerim ben de dökülen yaprakları. Hele ki acıları sağaltan ve çöküşlerin dibinde ruhani bir isyanı yok sayıp avuçlarımda sayılı sevdalarımın sayısız hüsran yüklü bildirgesi.
Bir sonu yoktu ki acıların ama acınmak istemeyip asil bir kimliğin ağırlığı ile ve de çatık kaşlı bir sitemde boş bulunduğum devrik rotam ki çarpan kamyonlardan kaçtıkça daha da ağır vasıtalara rast gelme ihtimalini asla göz ardı edemeyeceğim…
Sahi, sesin sahibi mi yoktu da ben hala arıyordum köşe bucak?
Yoksa varlığımın tek sahibi ve koruyucum hep beni üzünçlere boğmayı mademki hak görmüştü -ki hüznüme nasıl da sahip çıkmıştım bir ömür boyu-ve ben feryat figan mutluluk kıvılcımı saçacak bir imkânsızlık peşindeydim.
Hüznümü hak gören Hakkın rahmeti değil miydi boyumu aşan insanların görgüsüz ve mesnetsiz ithamları ama beni benim bilip bilmemin ötesinde yine O zaten kazımıştı günahlarımı da sevaplarımı da kayıt altına alırken melekler yoksa nasıl sağ çıkabilirdim ki bunca enkazın altından ve görünen oydu ki bir enkaza dönüşmeme izin vermemişti güzel Rabbim ya da köhne bir eşya gibi bir köşeye atılmamıştım her ne kadar sık sık savursam da sıkıntı yüklü nidalarımı…
Ben bir tek O’na muhtaçtım ve hep de böyle olmasını istediğim için bir şekilde iç döküntülerimi döküyordum beyaz boşluğuna sefil ruhumun.
En az O’na duyduğum İlahi Aşk kadar da sevdalıyken hayata ve o çocuk yanıma zaten cevapsız kalan bir sorum da yoktu artık ve kapalı gözlerimdeki sis kalkmıştı yine bin bir soru iken tek muhatabım sadece ve sadece O…
YORUMLAR
Okadar net bir şekilde hayatı yazıyorsunuz ki her satırda ders verircesine yürekten icten samimi bir şekilde paylaşıyorsunuz satırlari bizlerle ve bende bu güzel yayımlanan eserleri zevkle okuyorum iyi akşamlar hanfendi saygılar sunarım hoşkalın
Gülüm Çamlısoy
Çok çok sağ olun.
Mutlu akşamlar.
saygılar, selamlar efendim...
Gülüm Çamlısoy
Saygılarımla...
Duygular yağmur gibi yağmış sayfaya...
Çok güzeldi, Gülum.
Tebrik ederim. Sevgiler.
Gülüm Çamlısoy
Tüm yüreğimle teşekkür ediyorum aydınlık varlığınıza ve yüreğinize.
Tüm güzellikler sizinle olsun İnşallah.
Tüm sevgimle...
Selam ve dua ile gerçek dostum benim...
Gülüm Çamlısoy
Özellikle varlığınız ve içtenliğinizle çok mutlu ettiniz.
Hayata kırgın bir pencereden hala umut dolu olmak tuhaf bir duygu ama bir gerçek var ki, sebepli sebepsiz insanları seviyorum.
Sevgimlesiniz sevgili dostum.
''En az O’na duyduğum İlahi Aşk kadar da sevdalıyken hayata ve o çocuk yanıma zaten cevapsız kalan bir sorum da yoktu artık ve kapalı gözlerimdeki sis kalkmıştı yine bin bir soru iken tek muhatabım sadece ve sadece O…''
En çok sevdiğimiz yanımız duygularımız ve onları paylaştıkça büyüyen mutluluğumuzdur. Hüzün bile başlı başına mükemmel bir duygudur.
Bu günün en güzel yazısı... Tebrikler güzel kalpli insan...
Gülüm Çamlısoy
En çok sevdiğimiz yanımız evet ama bir o kadar da ruhu yoran ama her nasılsa düşüp düşüp yeniden başladığımız o uzun yol yeter ki çıkmaza girmesin iyi ve saf yanımız.
Hüzün sanırım en yakın dostum ki bir ömür düşman bilmiştim.
Sağ ol çok sağ ol değerli kardeşim.
Sonsuz selamlarımla ve en içten iyi dileklerimle...